bugün

divan edebiyatında birçok şairin mesnevilerine konu olmuş aşk öyküsü.
En güzel hikaye, en derin aşk, en yakıcı hasret... insanoğluna bahşedilen tüm duyguların armonisi... Billur şişelerde saklı mana, efsaneyle gerçeğin dansı... Kutsal kitapta yer bulan kutsi aşk...Yusuf ile Züleyha. Önceden duymamış olmanız mümkün olmayan bu müthiş hikayeyi, Bir de Nazan Bekiroğlunun kaleminden okumakta fayda vardır diye düşünüyorum...**
nazan bekiroğlunun "Yusuf ile Züleyha" adlı eserinde ele aldığı destansı aşk. Sözü yazarımıza bırakıyorum:

"Kim düştü kuyuya, Yusuf mu, Yakub mu, Züleyha mı? Zindan kimin kaderi, Yusuf'un mu, Yakub'un mu yoksa Züleyha'nın mı? Yusuf, Yakub ve Züleyha yok aslında. Hepsi bir, hepsi O bir, hepsi tek bir."

"Siz, yazgınızda iffetli, çaba harcamayacaksınız eteğinizdeki çamuru akıtmaya. Ben yazgımı yükleneceğim önce sonra yargımdan iffet çıkaracağım. Bu yüzden Yusuf'un arka taraftan yırtılan gömleğinden Züleyha'nın önden yırtık eteğine kadar uzanacak yolum, adım adım, AŞK BENiM HAKKIM."

"rabbim, dedi, Yusuf, sen bana, kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda, Züleyha'yı istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Katından bir esirgeme ver. değilmi ki isteğe yaklaşınca, istememeyi istemek artık imkansızlaşır. Bu yüzden değil mi Rabbim, senden gelen yasaklar "yapma" ile değil " yaklaşma" emriyle başlar. Yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha'nın ırmağına, yaklaştıktan sonra "yapmam" diyemem. Üstelik yaklaşırsam eğer yapmamayı da artık dua edemem. daha kolay olan "yapma" değil "yaklaşma" "

Tavsiye ederim alıp okumanızı.
türk divan edebiyatında yusuf u züleyha'yı konu alan bilinen ilk eser akşehirli divan şairi şeyyad hamza'ya aittir.
yusuf un duasi: rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasip et
leyla ile mecnun, kerem ile asli ve ferhat ile sirin ile birlikte anilan halk hikayesir. ama digerlerinin aksine zuleyha yusuf`un karisi olmustur, sevdigine kavusmustur, onca aci istirap ve hasretten sonra.

kuranda gecen bu hikayeyi, daha sonradan nazan bekiroglu harika bir dille anlatmistir. iste o kitaptan bir alinti:

"yusuf, dedi zuleyha, ask zorlu bir sinav, ben bu sinavi bastan ve gonullu mu kaybettim? hayir iste! yitirmis gozuksem de kazancimsin sen benim. ve ser gibi gorunsem de goreceksin, yitirdigin ne varsa benim sana actigim kuyuda, hayrin olacagim sonunda.

yusuf, dedi zuleyha sana gel kaderim ol demem. o kadar ki, guldeki sevda, coldeki ates kadar kadersin bana.

degil mi ki sen yusuf guzelisin, ve degilmi ki ben tecelli etmesem eksik kalir sana dair kader. senin kaderin benim tecellim, kaderinde zindan varsa yusuflugum su goturmez benim."
kalbin uzerinde titreyen huzun.
(bkz: nazan bekiroglu)
peygamber kıssası. yusuf güzel, züleyha aşıktır.

sevdim seni, seni sevdiysem, bir esikten gectigimdendir. bir kentin icine dustugumden ve bir kenti icime dusurdugumden. ben ki tum savaslarimda hem kumandan hem neferdim. bu yuzden seni sevdim.
züleyha yusuf'a seslenir;

âh benim! âh benim!
ey adım adıyla yazılacak olan.
sularıma dökülen karanlık, yoklarımı örten aydınlık
tezatlarım benim, benim tekrirlerim
ama muhabbetinden asla rücu etmediğim
gün geçtikçe çoğalan benzetmelerim
sözcüklerim, lugatim, lisan hacmince vasıfladığım vâsifim.

züleyha yusuf'a bir mektup yazmaya başlayınca, gördü ki hitaptan öteye geçemedi. anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelam yok. ve züleyha'nın lugatinde yusuf'tan öte sözcük yok.

yusuf, dedi, kelamım artık sende hükümsüz. ama kelamımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme. bil ki kelamdan da ötede sadece âh var, âh ki dünya onun üzerinde durur, gökkubbe onun hararetiyle döner..*
kuran'da yusuf suresinde tevrat'ta tekvin bölümünde anlatılan yusuf ile züleyha hikayesi eskilerce ''hikayelerin en güzeli''diye tanımlanmıştır.heralde,konusu evrensel gerçeklerin en gerçeği olan güzellik ve aşk temaları üzerine kurulduğu için...bu hikayede ,alışılmışın dışında yusuf(yani erkek) güzeli ve güzelliği,züleyha (yani kadın) aşkı simgeler.yusuf'un babası yakup peygamber ise sevginin temsilcisidir.ne var ki yakup ''bereketli buğday tanelerim''diye sevdiği çocukları arasnda ayırı yapmış.yusuf'u hepsinden çok sevmiştir.işte bu sevgi yusuf un yazgısını çizecek,bedelini hem yakup'a hem yusuf'a ödetecektir.kıskanç kardeşleri yusuf'u çöl ortasında bir kuyuya atınca ve babalarını,kardeşimizi kurt yedi diye anlatınca.yakup'un ağlamaktan gözleri görmez olmuş.yusuf'u ise oradan geçen bir kervanın adamları kurtararak güzelliğinden ötürü mısır azizi'ne iyi paralarla satılmıştır...yusuf ve züleyha hikayesini dünyaya bir opera olarak sunma şansı ise ilk olarak okan demirtaş'a nasip olmustur.yusuf biçimsel güzelliğin yanında ruhsal güzelliklerin de tümünü içinde taşır.bu yüzden kölesi oldugu 'sahip' e koşullar ne olursa olsun,ihanet edemez.vefası ve hoşgörüsü yüzünden onu zindanlara attıran kardeşlerini sonunda affeder.babasına olan sevgisinin şiddeti ve özlemi,yakup peygamberin gözlerinin açılmasını ve onu bir kez daha dünya gözüyle görmesini sağlar.
leyla ile mecnun, ferhat ile şirin, mum ile pervane gibi bir çok aşk hikayesinden farklı olarak -ki yusuf ile züleyha'yı üstün tutunlardan biri de budur- kuran'da dahi işlenmiş hüzünlü ve ızdırap dolu geçen ihtiraslı bir aşkın; hikayesinden de öte, ta kendisi olmasıdır.
yusuf'un peygamberlik sınavıdır. ne mubarek bir aşktır! bundan öte aşk dolu bir çile olur mu!?
dünyalar güzeli yusuf'a sordular:
ey zeliha'nın gönlünü alıp onu perişan hale koyan. o senin yüüzünden acze düştü de derdine derman olmadın; hasta bıraktın onu. gönlünü kaptın ve geri vermedin. geri versen ne olur; sen buna kadir değil misin?
"ben onun gönlünü çelmedim de, çalmadım da. ne onun bana gönül verdiğinden haberdarım, ne böyle bir kastım oldu. onun gönlüyle bir işim yoktur benim."

o dostlar sonra zeliha'ya sordular:
sözüne sadıksan, yusuf senin gönlünü nasıl çalmıştı; dosdoğru söyle bize. yok eğer gönlün hala sendeyse ve yusuf'tan gönül istiyorsan bu, naz yapıyorsun demektir."
zeliha yeminle söyledi:
"bedenimdeki her kıldan gönlüm habersiz. neden ve nasıl aşık oldu, aşık olunca nereye gitti, bilmiyorum."

sonra o dostlar düşüdüler:
gönül yusuf'ta değiil ama zeliha'da da değil. ne biri gönül almış, ne diğeri bir gönle sahip!... peki ama nasıl kayboldu bu gönül, nereye gitti? bu bir sihir değilse nedir?"
*
Anlatırlar ki; zeliha Yusuf'u zindana attırdığı vakit onun ayrılığıyla ardından yanıp yakılmaya başlamış. Hem kendisinden ayırmış, hem hasretini çeker olmuş. Bu yüzden zaman zaman zindanı ziyarete gider, sureta "hükümlüm kaçmış olmasın!" diye kontrol eder, ama içten hasret giderirmiş. Eğer Yusuf'u uyurken bulursa hücresinin önünde bekler, seyreder, uyanık bulursa azarlar, böylece yüzüne bakarmış.

Nihayet bir keresinde sesini de çok özlediğini fark etmiş ve bir köle çağırtıp "hemen şimdi, Yusuf'u yere yık, adamakıllı kamçıla! Öyle vur ki; ta uzaktan ah ettiğini duyayım. " Demiş. Köle emre itaate niyetlendiyse de Yusuf'un güzel yüzünü görünce kıyamamış. Hücrede bir post varmış, onu yere sermiş ve başlamış vurmaya. Kölenin her kamçısında Yusuf mahsustan feryat etmekte , çığlık atmaktaymış. Zeliha ise bağırmaya devamda:

"daha hızlı vur, adamakıllı vur!"
Nihayet köle Yusuf'a yalvarmış:
" a güneş yüzlü, zeliha gelir de sırtında kamçı izi göremezse şüphesiz beni öldürür. Omzunu aç, dişini sık, bir kerecik olsun kamçıya dayan! "
Yusuf elbisesini sıyırmış, köle öyle bir vuruşla vurmuş ki Yusuf yere kapaklanmış. Zeliha, bu sefer Yusuf' un ah edişini duyar duymaz bağırmış:

"yeteeer!..." *
(bkz: yusuf ile züleyha)
--spoiler--
''Yusuf'' yazdı Züleyha, sayfanın ortasına. Hala hitaptaydı kalemi, bir satır ileri geçemedi.

Bir satır ileri geçsem hitaptan, dedi, yanacağım. Ses verdi içinden bir ses: ''Yan o zaman,yan o zaman!''

Züleyha devam etti:

''Ah benim Yusuf'um, ah benim, ah/senim, dedi, başka bir şey diyemedi.''

Züleyha Yusuf'a bir mektup yazmaya başlayınca ''Yusuf'' diye başladı, ''Yusuf'' diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelam yok. Ve Züleyha'nın lügatinde ''Yusuf''tan öte sözcük yok.

''Yusuf, dedi, kelamım artık sende hükümsüz. Ama kelamımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme. Bil ki kelamdan da ötede sadece ah var, ah ki dünya onun üzerinde durur, gökkubbe onun hararetiyle döner..''
--spoiler--
Züleyha kırmızılar içinde, yanakları daha kırmızı; dilinde zehirli çiçeklerin alevi, böyle dil döktü saatlerce.
Yusuf'un gözleri bir an bile dikili olduğu yerden kaymadı. Allah şahitti Züleyha ne kadar ateşse,Yusuf o kadar iffetti...
hayatımda okuduğum ve işte bu dediğim kitapların en başında gelir belki okuyuşumun üzerinden bir yıl geçti ama hala etkisi üzerimden geçmiş değil baştan sonra nasıl okuduğumu bilmiyorum bile aktı geçti ve her sayfası ayrı bir tat ayrı bir lezzet. benim bu kitabı tanımama vesile olan bir yerde: "yusuf, dedi züleyha gel sana kaderim ol demem! o kadar ki güldeki sevda,çöldeki ateş, denizdeki su kadar kadersin bana" yazısını görüp bu yazıyı araştırmak oldu. yazarı nazan bekiroğlu ve gerçekten bu edebiyat konusunda üstad biri olduğuna inandığım saygıdeğer şahsiyet.yüreğine sağlık...
gerçi yusuf ile züleyha'ya da böyle bir anlatım yakışırdı anlatılanlar güzel olunca söz kötü olur mu hiç...
Fakat güzelsin. Güzelliğin yoruyor beni,çünkü mümkünü var,suret kasrında bir suret değilsin.
Suçlu değilsen de bana, beni suçlu kılacak kadar güzelsin. Mümkünü olan bir güzelliğin sahibiysen Yusuf, ve bu güzellik yoruyorsa beni, sen dünyanın en masum mücrimisin. Suçlu,suçunu her zaman bilerek işlemez.
Yusuf olmaksa muradın ya da Züleyha; Korkmayacaksın ölümden.
Ölümün ayrılık değil kavuşmak olduğunu bileceksin. Dünyaya kafa tutacaksın tek başına. Yandaş yoldaş aramayacaksın. Bir Allah'ına bir kendine güveneceksin sadece. Yol arkadaşın terk etse bile seni yarı yolda aşkına sahip çıkacaksın sonuna kadar. Tek başıma taşıyamam demeyeceksin. Ölünceye kadar taşıyacaksın, şerefle. Karşılık beklemeyeceksin. Sevmek olacak tek amacın.
Sevilmemişsin ne fark eder.
Ayıplanmaktan korkmayacaksın. Sevgini gurur madalyası olarak taşıyacaksın göğsünde kim ne derse desin... Sevgin için zindana atılmayı da attırmayı da göze alacaksın. Karanlıklar sırdaşın böcekler yoldaşın olacak. Bileceksin sonunda ayrılık olduğunu. isyan etmeyeceksin vuslat beklemeyeceksin.
Zaman ve mekan sizi ayıramayacak. Nerede olursan ol her daim sevdiğinin yanında olacaksın. Üzüntüsüne üzülecek sevincine sevineceksin.
Sanma ki beraber olmak için yan yana olmak lazım. Gönüller beraberse mesafenin ne önemi var!..
Gönül gözüyle görecek duyacaksın. Gönül diliyle konuşacaksın. Bilmez misin gönlü kainat bile kuşatamaz dar gelir. Gönül dilinden anlamam konuşamam dayanamam bu çileye karşılıksız hiçbir şey veremem diyorsan; talip olmayacaksın Yusufluğa. Yusuf olmak için Yusuf gibi yürek gerek gönül gerek iman gerek. Züleyha değilsen eğer peşine düşmeyeceksin Yusufların. Kendi ayarında birini seveceksin -ki mutlu olasın.
Her babayiğidin harcı değildir Yusufluk ve her kadının harcı değildir Yusuf yüreklileri taşıyabilmek layık olabilmek Züleyha olabilmek!...
büyük aşıklardır. mecnun'un leyla'da gördüğü gibi züleyha da yusuf'ta aslında allah'ın cemalini görür.
(bkz: ilim ve irfan)
"zaman geldi, zaman geçti.

züleyha efendi, yusuf köleydi.ama züleyha bir kadın, yusuf bir erkek şimdi.

kim kaderin züleyha'yı köle etmek için önce yusuf'u pazarlara düşürdüğünü tahmin edebilirdi ki?yusuf'un gelişi ahir ise evvelin yittiğinden kim sözedebilirdi?değil mi ki evvel olan bazen ahir gelirdi."

nazan bekiroğlu
nazan bekiroğlunun elinizden bırakamayacağınız bir şekilde kitaplaştırdığı büyük aşktır. edebiyat severlerin mutlaka okuması lazım.
sevmek en fazla neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini blendir. Her aşk O'na çıkar sonunda, O'ndan başkasını sevmek imkansız gibidir. Seven neyi sevdiğini bilse de bu böyledir, bilmese de bu böyledir.
-gelsene, dedi züleyha ıslık gibi kısık, bir lirin nağmesi kadar kışkırtıcı, berrak ve aydınlık sesiyle.
-gelsene. Yerinden kalktı sonra, kapıyı sımsıkı kapadı. oda, dört duvar demek. oda, kapısı kapanınca günah kadar çağırıcı züleyha demek.
-gel, sana gül bahçesi nedir göstereyim, göster gül bahçelerini göreyim. sonsuzluk ne demekmiş gel bende bil. ne demekmiş sonsuzluk sende bileyim. bir takdime sana kalbim, bir sunu sana bedenim. yeter ki senden muradımı alayım ey güzel, yeter ki sana muradımı vereyim.

züleyha kırmızılar içinde, yanakları daha kırmızı; dilinde zehirli çiçeklerin alevi, böyle dil döktü saatlerce. yusuf'un gözleri bir an bile dikili olduğu yerden kaymadı, allah şahitti. züleyha ne kadar ateşse, yusuf o kadar iffetti...