bugün

entry'ler (1851)

zaman

'zaman kadındır gönlü çelinsin ister zaman / hep okşansın diz çökülsün hep / dökülmesi gereken giysi gibi ayaklarına / taranmış / bir upuzun saç gibi zaman..'

aragon

aşk

"güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz
biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz
dayayıp sırtını gecenin duvarına
bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz.."

Arkadaş Zekai Özger
Sevdadır - sayfa 118

sakın

"içme anılar gibi acı, içme sakın o şaraptan.."

adam sen de yeter

yazmışım bir kaç yıl bir kaç yüzyıl önce:

"hikayemiz çok, çok eski
ağla ağla bitmiyor."

oyun

"bir oyuna rast geldim
her taşı yakup hüznü.."
*

sen

-Bu sen, sen olamazsın! (belki bûsen!)

işte tam bu saatlerde

"...Köpekler gizli bir dağı havlar..."

keşke yalnız bunun için.

şu çılgın türkler

şu çılgın türkler ile ilgili en doğru tespitlerden birini yine kuşkusuz sevgili ece (temelkuran) yapmış:

"Tabancasına tapan, kızlarına tecavüz eden, büyürken yapmamaları gereken tek şeyi bir gecede yapmaya zorlanan kadınlar tarafından doğurulduğu için rahme sevgisiz düşen, büyürken de dövüşmeyi değil öpüşmeyi ayıp diye belleyen, bütün bu açıklarını geceleri tabancasıyla oynayarak kapatmaya çalışan, kızları biri sevdiğinde de şaşkınlıktan gidip onları öldüren, sevmediği kadınlarla evlendikten sonra yaşayacakları bütün "pis" şeyleri şehir çıkışlarındaki otellerde yaşayan...
Böyle bir K'lı Türklük de var. Bu da içimizde yani. içimizdeki "Turca"lardan biri. Yüzleşmeyi sevmediğimiz, "iç bükey" aynalarımızda gördüğümüzde hemen diğer aynamıza geçtiğimiz..."

pucca

(bkz: selen serengil)
(bkz: porselen) ***

bizim büyük çaresizliğimiz

"seninle konuşmanın özel grameri: hemen hemen her cümle 'hatırlıyor musun' sorusuyla biter,ortak geçmişimizin gsi büyük yazılır,eylemlerimizin kipi daima güzel geçmiş zamandır ve çetin ile enderi birbirine bağlayan bağlaçlar saymakla bitmez."

bizim büyük çaresizliğimiz

--spoiler--
bir gün biz de ihtiyarlayacağız çetin. zembereğimiz boşalacak. içimizde bakılacak, araştırılacak bir şey kalmayacak. biz sadece biz olacağız, "ümitsizce kendimiz" olacağız. hastane binalarına hayranlıkla bakacağız: "buranın kardiyoloji servisi iyiymiş diyorlar." ilaçlarımızı plastik bir margarin kutusuna koyup yanımızda taşıyacağız. şehirde yapamayacağız artık çetin, binalardan ve otomobillerden usanacağız. ankara'dan ayrılacağız. şehrimizden... her şeyi satıp savıp deniz kıyısında bahçeli bir eve yerleşeceğiz. bütün paralı şehirlilerin, sürükleyip getirdikleri maddi güvencelerle birlikte döküldükleri bu hayal-denize, ne yazık ki biz de döküleceğiz. ağaçlarla ilgileneceğiz, bitkilerle ve onlara iyi gelecek şeylerle: ışıklarıyla, su gereksinimleriyle ve böcek ilaçlarıyla... dış dünyanın bilgisiyle meşgul olacağız. ağaçlara, çiçeklere, kuşlara, balıklara isimleriyle sesleneceğiz. şehirde, doğanın bizi yalnızca bir ceset olarak kabul edeceğini düşünürken, orada, deniz kıyısında doğaya aitmiş gibi hissedeceğiz kendimizi. çıplaklığımızı seveceğiz. en önemli sistemlerin sindirim ve boşaltım sistemleri olduğu konusunda coşkulu bir biçimde hemfikir olacağız ve pekliğe iyi geldiğini bildiğimiz otları kurusun diye ters çevirip sayvanın tavanına asacağız.

sen sormadan söyleyeyim, balık da tutacağız çetin. küçük bir motorla sabahları pata pata balığa çıkacağız. tatile gelen genç, hevesli oltacıların "burada ne balığı çıkar?" sorusuna, birbirimize bakıp, "say, aklına gelen bütün balıkları say, hepsi çıkar," diye yanıt vereceğiz.

kışları, kıyı tenhalaştığında, sandalyelerimizi ılgınların altına koyup denizi seyredeceğiz. geçmişten konuşacağız. bütün yaşadıklarımızı bıkmadan, usanmadan ve artık utanmadan hatırlayacağız. deniz azacak burnumuzun dibine kadar gelecek. hırkalarımıza iyice sarınacağız. bedenlerimiz, olan biteni kabullenmemize olanak tanıyacak bir hızla çevikliğini, gücünü, dayanıklılığını yitirmiş olacak.

hayatı, büyük çaresizliğimizi, nihayet anladığımızı düşüneceğiz. içimizde bilmediğimiz bir şeylere isyan etme isteği doğacak.
sonra yine bahar gelecek, yaz gelecek. tekrar eden şeyler bizi tekrar tekrar sevindirecek.

bir gün başlarımızda şapkalarımızla bahçede çalışırken, genç bir kadın duvarın ardından seslenip, tek bir kökten mor, kırmızı, siyah ve sarı biberler veren süs biberinden bir tane koparıp koparamayacağını soracak. sen ya da ben (ne fark eder!) şapkamızı çıkaracağız, başımızı kaşıyacağız ve yumuşak, kur yapar bir edayla, "neden bir tane! on tane alın!" diyeceğiz

--spoiler--

öyle bir geçer zaman ki

insanı dertlere salan dizi. izlemeyiniz mümkün kılıp. hezeyanlara gark oldum burda. *

sareri hovin mernem

çok çivi şarkı. sökülmüyor..

olric com

pek şukela bir "edebi metinler" sitesi. *

http://olric.com/

şöyle tanımlamışlar kendilerini, "nedir" sorusuna cevaben:

"Korkak ve meraklı birkaç çocuğun büyüklüğüyüz biz.

"Ben ne yapacağım şimdi?" çaresizliğinin sadece çocuklukla müsemma olması rahatsız eder bizi. Bu çaresizlik, insan içindir, bu çaresizlik bir erdemdir zamanı gelince. Çocukluk bir ilk defa karşılaşmalar zinciridir, hayret ve hayranlık ve korku ve coşkunluk, mayasıdır bu zamanın. Gençliğe ve yetişkinliğe giderken çeşitli yollar çıkar insanın önüne:

Gördüğü şeyleri öğrenmeye / kabullenmeye ve yordamı neyse ona göre davranıp keyfini gıcır tutmaya eğilimli kişilerin seçtiği bir yol vardır, evet. Hayatta kalacak kadar şey biriktirilmiştir çocuklukta çünkü. Misal, karşıdan karşıya nasıl geçileceği, nasıl okunup yazılacağı, ıspanağın nasıl pişirileceği, sigaranın zararı ile bol egzersizin yararı bilinmektedir.

Hâlbuki dünya, o kadarcık değildir. Bazı insanlar için tüm bu birikenler yan yana geldiği hâlde bir türlü "dünya" etmemektedir. işte bizler, yani onlar, başka bir yol seçmişiz.

"Ben" denen şeyi tanımayı, doğumu, ölümü, acıyı, sevinci sadece "atlatmayı" değil, esasen "anlamayı" dileyen kalplerimiz var. Ölmeden evvel mutlaka anlamamız gereken bazı şeyler var. Sevdiğimiz bir yazar / şair / yönetmen / müzisyen de bu yolda giden kişidir. Kitap / film ve şarkı ise onunla hiç edemediğimiz sohbetlerin yarısıdır; yarısı bizde. Okur olmak, bizce, "el veren" bir oyun arkadaşıyla tanışmak demektir.

Bu site, bizim bazı cümleleri okuduğumuz zaman hissettiğimiz korku yüzünden, bir "bir şeyler yapma" girişimidir.

"Ya birilerinin daha benim kadar ihtiyacı varsa bunu duymaya?"

"Ya hiç haberdar olmasaydım?"

Mesela biz, Tutunamayanlar ı okumamış, "Arizona Dream"i izlememiş yahut "Mad World"ün Gary Jules yorumunu dinlememiş olmak istemezdik.

Bu yüzden, bir site yapmak ve kalbimizi hızlandıran şeyleri olası ihtiyaç sahiplerine sunmak istedik. Ayraçlar ve not kartları hazırlayıp istanbul un çeşitli yerlerinde oraya buraya dağıttık. Okumayı seven bazı çocukların bulunmayı tercih edeceği yerler tahmin etmeye çalıştık. ihtimal ki sen, sevgili misafir, başımızın üstüne bu vesileyle geldin. Birazdan gözlerin, bize türlü sırlar vermiş "söz"ün tezahürleri ile karşılaşacak, ne mutlu gözlerine. Birazdan belki de sayemizde senin için toprak yollar, belki ışıl ışıl asfaltlar, belki gidilecek uzak diyarlar belirecek, ne mutlu bize."

bornova bornova

(bkz: vicky christina bornova)

inan temelkuran

ablası ece temelkuran'ın küçük peygamberi:

(bkz: http://www.milliyet.com.t.../17/yazar/temelkuran.html))

cep meşkleri

son derece şukela bir enü batü cep kitabı. klozette okumak için ideal. misal:

"yolcu karanlıkta
bir düşişçisine
kaybolacak
gibi görünecek
karanlıktaN bu her şey
yüzyılda bir
cümle doğdu çünkü senin
yeryüzünde
kurulan anlamının
her cümlenin tek doğru
bir okuru olarak.. "

umay umay

idefix için yazdığı kitap seçki listesi:

"umberto eco, foucault sarkaı : tarihin gizemini bir dedektif gibi araştırdığı için

murat uyurkulak, har : kışkırtıcı olduğu için

samed bahrengi, küçük kara balık : masumiyeti çok güzel anlattığı için

jrr tolkien, yüzüklerin efendisi : gerçekliğin en iyi fantazisi olduğu için

ihsan oktay anar,puslu kıtalar haritası : dili kullanma hakimiyeti için

michael ende , bitmeyen öykü: içinde yaşamak istediğim bir masal

boris vian, günlerin köpüğü : bütün kitapları kişisel özel beğenim. nedeni bile yok

tarjei vesaas ,buz sarayı : içimdeki buzları erittiği için

sadık hidayet- kör baykuş: sarsıldığım,yıllarca sarılarak uyuduğum kitap. bütün kitaplarının hayranıyım"

kör baykuş

umay umay ın da en sevdiği ve yıllarca sarılarak uyuduğunu söylediği kitaptır ayrıca..

derindekiler

henüz buraya entry si girilmemiş olduğuna şaşırdığım; kıraçın yeni albümü. en son lise yıllarımda dinliyordum. bu albüm ile o yıllara dönecek miyim bakalım. evet albümdeki ilk dinlediğim parça: (bkz: dönemem)

parça listesi ile şöyle imiş:

01 - ağla (söz-müzik: kıraç)
02 - nice yıllara (söz: edip emre - müzik: namık nagdaliyev)
03 - sevgilim (söz-müzik: kıraç)
04 - ayrılmam senden (söz-müzik: kıraç)
05 - ne olur (söz-müzik: kıraç)
06 - ayrılmayalım (söz-müzik: kıraç)
07 - dönemem (söz-müzik: kıraç)
08 - dön artık (söz: kıraç - müzik: namık nagdaliyev)
09 - anne (söz: kıraç - müzik: hakan doba)
10 - vazgeçemem (söz: kıraç - müzik: müfide inselel)

dinleyelim bakalım, iddialı gibi..