bugün

yusuf ile züleyha

dünyalar güzeli yusuf'a sordular:
ey zeliha'nın gönlünü alıp onu perişan hale koyan. o senin yüüzünden acze düştü de derdine derman olmadın; hasta bıraktın onu. gönlünü kaptın ve geri vermedin. geri versen ne olur; sen buna kadir değil misin?
"ben onun gönlünü çelmedim de, çalmadım da. ne onun bana gönül verdiğinden haberdarım, ne böyle bir kastım oldu. onun gönlüyle bir işim yoktur benim."

o dostlar sonra zeliha'ya sordular:
sözüne sadıksan, yusuf senin gönlünü nasıl çalmıştı; dosdoğru söyle bize. yok eğer gönlün hala sendeyse ve yusuf'tan gönül istiyorsan bu, naz yapıyorsun demektir."
zeliha yeminle söyledi:
"bedenimdeki her kıldan gönlüm habersiz. neden ve nasıl aşık oldu, aşık olunca nereye gitti, bilmiyorum."

sonra o dostlar düşüdüler:
gönül yusuf'ta değiil ama zeliha'da da değil. ne biri gönül almış, ne diğeri bir gönle sahip!... peki ama nasıl kayboldu bu gönül, nereye gitti? bu bir sihir değilse nedir?"
*