bugün

oğlu vefat etmiş.
yalnızlık şiirini yazdığında sadece 17 yaşındayımış.. sadece on yedi. aşağıdaki dizeleri 17 yaşında yazabilmek için ne yaşamış olabilir ki diye düşünmeden edemiyorum.

"çın çın ötüyor yüreğimin kökünde bu dünyanın ıssızlığı,
tanrım kimseye vermesin böyle bir yalnızlığı".

büyük edebiyatçı.
benim aidiyet beslediğim türkçülük fikri konusunda kendisiyle belki zıtız lakin halkçılık yönüyle birebir aynıyız.

güçlüden, kalabalıktan yana değil; haklıdan, yalnız olandan yana olmak..
bu bambaşka bir karakter, bambaşka bir olgunluk gerektirir..

çünkü zordur güçten taraf olmamak, güce karşı olmak.
zordur ağalara, feodaliteye karşı durmak..
zordur yanlış bazı köklü yanlışları değiştirmeye çalışmak..
rüzgara kapılıp gitmek kolaydır da, ideal ister rüzgarlara karşı durmak..

kendisine saygım sonsuzdur.
osmaniye hemitelidir, hemşehrim sayılır.
bir "romancı"dan daha fazlası, sıcak ve canlı anlatımıyla adeta bir "fotoğraflayıcı"dır.
Eserleri anlatmaz, adeta konuşur.
Kemal Sadık Gökçeli veya Yaşar Kemal, Türk romancı, senarist, öykücü ve aktivisttir.
bir röportajında şu samimi cümleleri kuruyor. ''Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni''
Vasiyetinde şöyle bir cümle vardır ki aslında bütün bu rezilliğin dermanıdır:

“Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır.”
görsel
görsel
28 Şubat 2015

Büyük yazar Yaşar Kemal hayatını kaybetti.

"Kürtler cesur ve konuksever olurlardı. Bir de Ağrıdağı insanına bir başka türlü bakarlardı."

Ağrıdağı Efsanesi, Yaşar Kemal

Yaşar Kemal mekanın cennet olsun.
görsel
Saygıyla rahmetle.
görsel
Yaşar Kemal'in teneke adlı romanından tiyatroya uyarlanan 1964 yılındaki teneke oyunundan bir kare. Engin Cezzar, Gülriz Sururi, Yaşar Kemal, Tuncel Kurtiz ve Ülkü Tamer seyirciyi selamlarken...
görsel

" Sen sen ol, görünüşe aldanma. insanlar ikiyüzlüdür. "

Saygıyla anıyoruz.
üstad hakkında aylardır, yıla yakın zamandır şahsiyeti, edebi şahsiyeti, eserleri hakkında upuzun bir tahlil yapacağım diyorum ama bir türlü gerçekleştiremedim. şimdi de yad etmek adına, önceleri birincil ağızdan dinlediğim bir anısını aktarayım.

Fransa cumhurbaşkanı Mitrand'ın davetlisi olarak sarayda onu ziyarete gitmişti. Aynı davete gelen MARquEZ ile bahçede karşılaşmışlar, tanışmışlar. Nobel edebiyat ödülü sahibi Marquez güney amerika'da ispanyolca yazan yazarlardan söz etmiş, onları övmüş.
Yaşar Kemal ise, ispanyolca'nın ana kökünden kopuk, bodur ve eksik ispanyolca ile şaheserler yaratılamayacağını ileri sürerek Türkçemizi övmüş. ve demiş ki bizim dilimiz geçmişten günümüze her gün gelişmekte olan bir dildir. Dede korkut'tan, yunus emre'den, pir sultan'dan, Karacaoğlan'dan, aşık veysel'den, Nazım Hikmet'ten beslene beslene günümüze gelişmiş bir dil ile yazdığımız halde bizler yazmakta zorlanıyoruz. Ana kök dildeki gelişmelerin dışında kalmış noksan ispanyolca ile işiniz zordur diye eleştirdiğini dönüşte bize açıklamıştı.
Dağlarca'ya, Yaşar Kemal'in bu eleştirisini anlattığım zaman o şiir dili için daha da yeni bir iddiasını ortaya atmıştı. ana kökten kopmuş ve dildeki gelişmelerin dışında kalmış azınlık dillerle şiir yazılamayacağını, olsa olsa manzumeler yazılabileceğini açıklamıştı.

şuraya türk edebiyatı hakkındaki tartışmaya yönelik yazdığım yazıyı da ekliyorum, destekleyici olur.
(#44231311)
ailesi Van'dan gelmiştir. ilk eşi ve çevirmeni, Sefared Yahudisi Jak Mandil Paşa'nın torunu Matilda (Tilda) Sorero'dur.Yahudiler Yahudi olmayanlarla evlenmeyi hoş görmezler. Yaşar kemal ve Matilda Serero herkesin onayıyla evlenmişlerdir.Yaşar Kemal her israil'e gidişinde Kürt Yahudilerini ziyaret etmesi dikkat çekicidir. Sık sık Nobel'e aday gösterilmiştir.2002'de evlendiği ikinci eşi, Babanzadelerden Ayşe Baban da Sabataycıdır.
dünya üzerinde bir elin parmağıyla sayılacak edebiyatçıların başında gelen büyük usta. kitap okumaya onun kitaplarıyla başlamıştım, şimdi fark ediyorum başlangıcı nasıl doğru bir yerden yaptığımı. yaptığı betimlemelerle insana çukurovayı bile sevdiriyor yeminlen.
Kitaplarına başladığım yazar, ince memedle başladım ağrıdağı efsanesi ile devam ediyorum. Çok ayıp olacak ama sıkılıyorum okurken, kullandığı dilden ötürü sanırım bir sıkıcılık geliyor. Kitapları hep Türk filmi izliyor havası veriyor ve ben Türk filmi izlemem. Yine de okumaya devam edeceğim.
Ezilenlerin sözcüsü.
yaşar kemalin yazarlık yönünü değil de sosyal yaşantısından bahsetmek istiyorum biraz.
yaşar, doğan bir bebeğin uzun ömürlü olmasını dilemek için koydukları bir isimmiş.
kemal ise kemâle ermek en yüksek değer, olgunlaşmak gibi anlamlar çıkıyor. şimdi yaşar kemale bakıyorum her ikisini de başarmış lakin yaralar alarak başarmış. 4 yaşında tek gözünü kaybetmesi hayatın sillesi ile tanıştığı ilk an. bir çocuk için çok zor dönem. aradan çok zaman geçmiyor babasının evlatlık aldığı bir tarafından öldürülmesine şahit oluyor. 12 yaşına kadar kekeme bir hayat. hayali bile korkunç olan bir durumu yaşamak çok zor. şahsen benim götüm yemezdi böyle bir yükü kaldırmayı. dirayetli adammış vesselam.

17 yaşında siyasetle ilgilenmeye başlamış. sosyalist kişiliğini ölene kadar korumuş. 1950'de komünizm propagandası yaptığı iddiası ile adana kozan cezaevine hapis etmişler. 1961 yıl sonrası (bkz: tip) partisine katılmış. 8 yıl kadar yöneticilik yapmış.

ince memed kitabından dolayı yaşar kemal'e best seller(çok satanlar)ödülünü verdiler. yaşar kemal best seller ne demek diye sormadığı kişi kalmamış *

(bkz: ara güler) çok yakın dostu imiş. siyasi görüşleri farklı olsa da 10 numara 5 yıldız sohbetleri var. hatta birbirilerine ''ulan'' diye hitap etmeleri nedendir bilmem ama çok hoşuma gitti. ara güler, yaşar kemalin masasının üstünde tolstoy'un kitabını görünce ''komünistler piçtir'' dediğinde yaşar kemalin yüzü düşse de bu duruma yanıt vermemesi olgunluğun vücut bulmuş hali idi.

yıl olmuş 2020. eski fotoğraflarına bakıyorum arnavut kaldırımının üstünde çekilmiş filinta gibi yakışıklı adam. sohbetlerini dinliyorum. içi boş olmayan yığınla kelime. dönemine göre kullandığın dil, kurduğun cümleler çağ ötesi. çok büyük adamdın. saygı ve özlemle cumhuriyetten 26 gün büyük olan adam.

cumhuriyet dedim de. yaşar kemal cumhuriyette 12 yıl yazarlık yapmıştır. hapishaneye girdikten sonra hakkında '' vatan haini'' diye başlık atmışlar. yaşar kemalin bu olay kanına dokunur ve onlara şöyle der; ben sanatımla daima var olacağım, sizler eli kanlı kalemler köşeleriniz gittikçe yok olacaksınız.

dediği de olmuştur. yaşar kemal daima var olacak..
Türk edebiyatının en güzel şiirlerinden birine sahip olan yazar.

akşam olur mahpushane kitlenir
kimi kağıt oynar, kimi bitlenir
kiminin temyizden evrakı gelir
düştüm bir ormana yol belli değil
yatarım yatarım gün belli değil

mahpushane içinde üç ağaç incir
kolumda kelepçe boynumda zincir
zincir sallandıkça her yanım sancır
düştüm bir ormana yol belli değil
yatarım yatarım gün belli değil.
ortalık yavaş yavaş aydınlanıyordu. daha güneş görünmemişti. ama, karşı dağın doruğuna gün vurmuştu. doruk ışık içinde, dağın geriye kalan yerleriyse karanlıktı. doruktan, gün yavaş yavaş aşağılara indi. biraz sonra da karşıki sırtın arkasından güneş çıktı.
ince memed 1, sayfa: 131, yaşar kemal.
bir tarafından renkler uydurmakta usta olan şahıs.

deniz arı mavisi arı kırmızısında morun en yeşilinde karınca yeşilinde menevişlenerek birden aklaşarak balkıyordu

gibi saçma sapan anlamsız gerçekten uzak doğadan alakasız betimlemelerin sahıbı.
“insan, düşleri öldüğü gün ölür..”
"...işte bunu yapmamalı. insanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli..."

(ince Memed - Yaşar Kemal)
ROZA

Yoldular, soydular, kırıştılar
insanı insanla yıktılar
Aşna fişne iskandiller ağında
Bıçkınları puluçlarla oydular

Adındır, dudağımda asırlık
Esrarına amade yalım
Adındır, terk etmez, sıddık
Vurur yumruğunu
Sadrıma sadrıma
Hücremin başkenti suskunluğun

Gözlerin, yalın kılınç
Gözlerin ıssız, kallavi
Bir benim şimdi
Firari sensizliğin belasında
Bir benim tütsülü
Voltalı ahrazlığa

Şimdi yürek yorgun
Virane, ıssız
Ansızın yaşlanmış bir gecede
Yaşlanmış canına kadar
Orostopolluk
Sırtlanca, sefil
Yığınların tenhasında savrulmuş
Yırtılmış bir hecede
Kursağıma avazın gelmiş

Sevmişem, şahidim dağlar
Sevmişem Allah’ına kadar
Ölünceye dek değil
Ölümden sonra da
Yeşerinceye değin
Tutuşan ellerimiz
Seni yangın bağrımın
Avlusuna gömmüşem

BEJNA

Gözlerin savruk bozkırlar
Gözlerin hoyrat
Ceylansı, afacan
Sevimli taraçalar koylarda
Kalyonlar kanyonlarda
Herkesten sakladığım
Künyeni sayıklar
Gözlerin, gözlerin jiyan

Perçemin pençeler canı
Perçemin perva
Vahim, amansız
Çitlembikler taç olmuş saçlarına
Cimcime sekseklerin
Otağıma volkandır

Fezan; behişt, benefşe
Fezan saflık, insaniyet
Sen bana gürül gürül memleket
Ben sana hep gurbet kalmışım

Biz bizde Diyarbekir
Biz bizken masumiyet
Biz bizsizsek esaret
Bir gün sen de anlarsın
O gün sen de ağlarsın

Rengin nasıl da ateş Bejna
Teninde nehirler ve başaklar
Gülüşün nasıl da mermi
Nasıl da hançer bakışın

Vefakâr boranlara
Harfsiz vasiyetimdir
Kurutunca yokluğun
Beni simana gömsünler

SEVDE

Çifte dikiş gider sabanlar
Fersiz toprağın koynu
Fersiz, yetim, analar
Kuş uçan, kervan geçen
Bostanlar ölgün şimdi
Ölgün Dicle denizi

Ve çakırkeyif buğdaylar
Kahyalar körkandil çeper
Mösyölerde bir kültür
Nankör çıyanlık
Kepenekler mahzun
Bağlamalar öksüz
Kalleşlik mazinin töresine
Şimdi âdet diye bellenen
Hicapsız ikirciklik

Heybesiz bulvarlarda
Cartalı haybeciler salınır
Dümenci dubaralar
Ertekeden nümayiş
imam kayığındayız sürgit
Façalar çiğnedik muttasıl
Erce, âdil, hilesiz
Bundandır kavlimizden kaçışı
Geçmişi tam kınalı
Piyazcı sendikalar
Kaparoz puştlarının

Çifte dikiş gider sabanlar
Cana bir çınar gerek
Yüreğin, yüreğin gibi serin
Derin kuyular içim
Mars olmuş, dumanaltı
Kaybolmuşam, gel artık
Karışsın közlerimiz
Karışsın yeşil…

HiVDA

Kül yutmaz kevaşeler hanında
Hancıyı vurmuş gibi yürek
Şimdi unutulmuş bir marştadır
Mavzerlerde mermiler hazan
Bir umuttur alnımızın çatında

Sevdalanmış sedanda salıncaklar
Ay ışığı kokar derin kuyuların
Gül Hivda… Gülşen Hivda…
Sen bende hür, ben sende parya
Ve keşmekeş; yaralar yaralarda

Babaçkolar rıhtımında bir mavi rüzgar
Aparıyor gönlünü çılgın enginlere
Bozuk çalsa da bozum havamız leyley
Çarkına tükürmüşüz bir kere
Kayarto kopillerin, dalkavuk hırboların
Ne çiçektir biliriz
Kokoz kokorozlar da

Vardakostalar zamazingo
Voliyi vurmuş godoş hırtapozlar kanişi
Hey gidi erlik hey şimdi şinanay
Zartayı çekmiş yiğitler
Mıshıtçı gebeşlerin melun insicamında
Sigortası atmış janti yürekler
Bilenmiş zırzoplara
Puskun, kıvam bekler

Ranzam, zulam, soluk resmin
Saplanır soluğuma
Can Hivda… Canan Hivda…
işte böyle yazıyorum canına
Hatıran mermidir damarımda
Dışarda çılgın bir bahar
içerde hep kış mevsimi

LEYLAN

Ilgım ılgım açar yediverenler
Ambarlarda yeşerir hamal fidan
Görsen her biri bir filinta
Pahabiçilemezdir burada alınteri
Helal ekmeğin verdiği memnuniyet
Emeğin kitabı, işhanlarında yazılır
Komşuluk destandır antik katlarda
Seni namusluca sevmeyi
ilkin buralarda öğrendim
Şırfıntılar sokağında tütün emekçisi
Avuçlar bilirim, ihtiyar, nasırlı
Memleketim gibi ak alınları vardır

Sen hep o küçeden gelirdin canıma
Eserdi terütaze hivbanu nefesin
Arzuhalcim, kadife karanfilim
Daya endamını santimantal bağrıma
Daya da dinle, çaylardan su içer gibi
Can feryad, can figan, can yangın yeri
Bayramlar, matemlere sapmış
Namlu yürek, aşka, sevdaya kıvrılmış
Nasıl, nasıl sevmişem bir sevebilsen
Anlarsın zehir zıkkım geceleri
Anlarsın, netameli oyundur, heba
Vurulur denizin, ırmaklarınca

Kaç dağdır aşılmaz olumuş içim
için için tüter kuyumda bir yara
Birden hüzünlenir bütün avlular
Cümle vadilerde zılgıtın kopar
Derin mutsuzluğun türküsüdür
Eser, eser korkunç albenin
Çekilir sürgüler demir koyaklara
Çekilir hayalimden asi bakışın
Gömülürüm kendime bir başına
Tek başına hırgür sensizliğim
Leylanım, nupelda pervinim

Bilal YAVUZ Şiirleri
görsel
ırgatım, asil ruhlu şafak seherim.. kimler yeryüzünde en büyük acıları yarattı ki sen düşlerimde sabah ezanı oldun. kapasın gözlerini cellad ve nam salsın dörtbir tarafa ölmez ve nicedir ölünmez bu sevdaların en yücelerinde. ellerimde mürekkep kokusu kalmış ve başucumda ince memed'im. toroslardan kaçtık ve çukurovanın bataklığında seyre durduk. susma memed'im. susma..
bir ortadirek yazmış, dağlara aşık eder.