bugün

tasavvufta tanrıya en yakın olan mertebe
bir alt mertebe bekabillah
bir alt mertebesi fenafirrasul ve fenafişşeyh tir...
yüksek bir mertebedir. ulaşılması için türlü acılar sıkıntılar çekilmesi gerekir
sevgilinin dudakları ab-i hayattır, kıl kadar incedir. sevgilinin dudaklarına kavuşan aşık alem-i mecazdan alem-i hakikate erişir. sevgilinin dudaklarına erişen aşık, sevgilinin dudaklarında eriyip yok olur. bu maddi alemin sonu, idealar evreni(gerçekler alemi)nin başlangıcıdır.
tasavvufta bir insanın ulaşabileceği en yüksek mertebedir.

Daire bekabillah ile tamamlanır, insan özüne döner, ve varolan tek şeyin aslen Ondan ibaret olduğunu farkederek kendisinin aslında tamamıyla kendi zannından doğduğunu özümser; 'kaldır benliğini aradan; görünsün sana yaradan' sözünün fiiliyata çıkmasıdır hasıl olan. Nirvana veyahut diğer hiçbir doğu diniyle uzak ve yakın alakası yoktur; bir tarafta varolan herşeyin ve fazlasının sadece Haktan ibaret olduğu belirtilirken yekinde tanrı inancı dahi olmayıp aslolan kendini keşiften ibarettir; kendini keşif tasavvufta olsa olsa mülhime nefse denktir diyebiliriz ki(sadece keramet/istidraç bakımından) o da aslen yanıltıcı olup, kayda alınası bir denkleştirme değildir. Bekabillahı tamamlayan birey 'şerde pasiviteyi' gerçekleştirmiştir artık iblisin dahil olduğu mülhime mertebesini geçmiş ve en kötü ihtimalle mutmaiyn nefs onda zuhur etmiştir, işbu sebeple hiçbir cinin tasavvuru altına girmesi düşünülemez yani ondan hiçbir şekilde şer çıkmaz. Fakat tasavvufta aslolan tüm doğu dinlerinde olduğu gibi şerde pasivite ile sınırlı olmayıp (bkz: nirvana), 'hayırda aktivite'dir. Ve bunun yolu ise tüm bildiklerini paylaşmak için tekrardan halkın içine karışmaktadır. işte bu makama erişmiş bünyeler, sadece zamanın gavsları, kutubları veya insan-ı kamilleridir. Halk arasında kullanılan adıyla 40lar veya 7ler işte hep bu aileye mensub velilerdir.
allah ın emirleri karşısında nefsinin isteklerinden severek ve isteyerek vazgeçmektir. ermişliktir.
allah ın varlığında bir olmak allahta yok olmaktır.

(bkz: pervane mum)
enel-hak denilen nokta.
daha çok tasavvuf ile ilgilenen kişilerin yaptığı,

allah aşkıyla kaybolmak, allahta yok olmak ve yaratılmışlardan vazgeçip tamamen allah a dönme eylemi.
sıfıra yaklaştıkça sonsuza ulaşmaktır.

9 yıl sonra gelen edit: kulağa hoş gelen içi boş saçmalık.
kendini hakka adayan dünya malına tamah etmeyen nefsine uymayan kulların ulaşabileceği en yüksek mertebe.
fena fil kumar
fena fil aşk
fena fil pes... gibi. erimek, onda yok olmak!
bazı insanların bu noktaya ulaşabilmek için uzun yıllara ihtiyaç yoktur, allah ın takdiri ile bazı insanların 5-10 senede geldiği seviyeye 1 senede gelmekte mümkündür. bu yolun en önemli şartları samimiyet, teslimiyet, en önemlisi aşk tır, leyla ile mecnun arasındaki aşkın hali gerçek aşkın yani allah aşkının yanında, güneşin ile sönük lamba arasındaki fark gibi kalır, bu aşk her yanını kaplar, kalbinde allah harici hiçbir şey kalmaz kendini de silersen mertebeleri kolayca aşarsın, kendi başına bu noktalara gelebilmek çok zordur sadece 1,2 zat dışında kimse başkalarının yardımı olmadan başaramamıştır. yol gösterici, eğitici birilerini bulup onların yöntemleriyle çalışmak çok önemlidir.
ifna: kaybolmak, yok olmak demektir.
fenafillah: allah(c.c)'ta kaybolmak veya yok olmak manasına gelir ve bir vahdet-i vücud kavramıdır.
manası güzel gibi görünsede birazcık işin içine girince her şey anlaşılır. bu anlayış, kişinin kendisinin bizzat allah(c.c) olduğunu söylemek için uydurduğu, arzularını tatmin etmek için dini kulladığı ve bilgisiz insanları yoldan çıkardığı bir sapıklıktır. güya bu insanlar hiçbir ibadet yapmak zorunda değillerdir, canları ne isterse onu yaparlar ve sorumlu da olmazlar; çünkü aslında o eylemi yapan allah(c.c)'tır. böyle bir şeyi ne rasulullah(s.a.v) idda etmiş ne de allah(c.c) böyle bir şeyi kitabında belirtmiştir. müslümanların bu güne kadar gördüğü en sapık anlayışlardan biridir.
Allah’ın bilgi denizine dalan hayret topluluğu. “su içinde ateşe girdiler. “

su, tasavvufta; “Allah bilgisi” ateş ise; “vahdet” olarak kullanılır. Yani suda/Allah’ın ilminde boğulup yok olan hayret sahipleri ateşe/vahdete girdiler. kısaca Allah bilgisini kullanarak vahdet denizine girdiler. “denizler tutuştuğu zaman” (tekvir 81/6) bu hal; Allah’ta fani ve Allah ile baki olmaktır. Kısaca “fena fillah” dedikleri durumdur. yani kulun nisbet fiil, nisbet sıfat ve nisbet vücudunu hakk’ta yok ederek fena fillah/Allah’ta yok olmak ile ölmesi ve hakk’ın özellik ve niteliklerine sahip olarak beka billah/Allah ile baki/diri, canlı olma ile yeniden doğmasından sonra elde edilen zevk ve anlayıştır.

Hakkı Hakk’tan, Hakk’ın gözü ile görmek nasıl olur ?

bir denizin içinde olduğunuzu düşünün. zaten yüzde altmıştan fazlası su olan vücudunuz yavaş yavaş çözülüp denize karışıyor bu olay asit kazanına atılan et parçasına benzer, ve et çözülerek asit haline gelir. tıpkı bu et parçası gibi denizde eriyip gidersiniz, yok olursunuz. sizden geriye en küçük bir eser bile kalmaz. böylece denizin ta kendisi olursunuz. işte bu hal fena-i tam yani “fenafillah” tam yokluktur.

denizi mi görmek istiyorsunuz? kendinize bakın yeter. çünkü siz zaten denizsiniz. işte o zaman “denizi denizde, denizin gözüyle rahatlıkla görebilirsiniz.” bu görüş denizin gözüyle bakmaktır. ve eğer siz bu durumda iseniz, artık alemlerde Hakk’ı Hakk’tan Hakk’ın gözüyle görürsünüz. çünkü Hakk’ın gözünden başka hiçbir göz Hakk’ı göremez. “bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür.” (isra 17/72) *
günümüzde ulaşabilen bi alim var mı diye düşündüğüm mertebe.
maddeden uzaklaşıp yaratıcının varlığında yok olmak.

kullanılmıyor olsaydı nickim bu olacaktı ama olamadı. maalesef.
(bkz: arkadaşlar bu bir virüs olabilir mi)
nirvananın islami versiyonu.
Hinduizm ve budizm 'den gelen nirvana anlayışının islami versiyonu.
mevlevilik başlığı altında bulunur.
maymunun torunları bunu anlayamaz. daha kaç kez demeliyiz ?
islam ile taban tabana zıt olan tasavvuf öğretisinin sapkın kavramlarından sadece bir tanesi... panteist bir öğreti olan tasavvuf, vahdeti vücut görüşüyle maddeye tanrısallık yükler. bu kişilere göre, haşa, her şey Allah'tır. böylece Allah'ın yaratıcı sıfatını da inkar ederler. bu fenafillah denilen mevzu da kişinin kendisini tanrı sanmasının adıdır.

tüm bu saçmalıkların elbette ki Allah'ın dini olan islam ile uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. zaten sapkın tasavvuf öğretisi islam'a 12. yüzyılda sızmıştır. tasavvufun islam'a sızma süreci ve celaleddin rumi, hallac mansur, arabi, geylani gibi bazı mutasavvıfların islam'a aykırı iddialarının ifşası için (bkz: bir başka din tasavvuf) adlı kitabı okuyabilirsiniz. aynı kitabın blog halini de ilgili başlıkta bulup okuyabilirsiniz.

şeytana hizmet ederek yazdığı kitabın burada reklamını yapan kişinin de bu kitabı özellikle okumasını öneriyorum. vahdeti vucut sapıklığına karşı yazılan bu eleştiri yazısını da buraya ek olarak bırakıyorum: https://m.facebook.com/Te.../posts/1639453339625175:0
ad hominem yapan ben miyim; yoksa sen misin?.. ister çocuk olsun, ister psikopat, ister küstah, ister günahkar... adam tasavvufun babalarından tek tek kaynak göstererek bir analiz/ifşa/eleştiri yapmış. kitabın içeriği hakkında konuşmak yerine yazarın karakterine, yaşına yüklenerek ad honinem yapıyor; bir de utanmadan beni bu safsatayı işlemekle itham ediyorsun.

Ruh kavramının Kur'an terminolojisinde anlamı tartışmalıyken ve hatta Allah isra suresi 85. ayetinde ruh hakkında bizim bilgimizin sınırlı, yetersiz olduğunu vurgulamışken; Allah'a iftira ederek bizi kendisinden bir parçayla yarattığını söylüyorsun.

isra/85: Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir."

Allah'ın parçasının azı, çoku olamaz. eğer Allah'ın parçası olduğumuzu iddia ediyorsan, otomatik olarak Allah'ın yaratıcı sıfatını inkar ediyorsun demektir. bizler haşa Allah'ın parçaları değil, Allah'ın yaratıklarıyız; kullarıyız.

Her şeyin Allah olduğunu düşüncesi iyi ve kötü kavramlarını da ortadan kaldırıyor, sonra övdüğün mutasavvıflar Şeytana, firavuna "üstadım" diyorlar. E, ne de olsa onlar da Allah'ın parçası değil mi?.. Bu sapıklara göre öyle...

Hallac mansur "enel hak" derken küstah değil de bu sapıklara sapık demek küstahlık öyle mi?..

Hallac mansur "enel hak" derken Allah'a iftira etmiyor da, bu öğretiyı günümüzde hala sürdürmeye çalışanlara Şeytanın hizmetkarları demek iftira oluyor öyle mi?..

geçiniz...
Allah, gayet anlaşılır şekilde yeryüzüne yayılıp rızkımız için çalışmamızı emrederken, bir işi bitirince hemen yeni bir işe koyulun derken miskinlik yapmayı yücelten uyduruk bir kavramdır.