bugün

fenafillah

tasavvufta bir insanın ulaşabileceği en yüksek mertebedir.

Daire bekabillah ile tamamlanır, insan özüne döner, ve varolan tek şeyin aslen Ondan ibaret olduğunu farkederek kendisinin aslında tamamıyla kendi zannından doğduğunu özümser; 'kaldır benliğini aradan; görünsün sana yaradan' sözünün fiiliyata çıkmasıdır hasıl olan. Nirvana veyahut diğer hiçbir doğu diniyle uzak ve yakın alakası yoktur; bir tarafta varolan herşeyin ve fazlasının sadece Haktan ibaret olduğu belirtilirken yekinde tanrı inancı dahi olmayıp aslolan kendini keşiften ibarettir; kendini keşif tasavvufta olsa olsa mülhime nefse denktir diyebiliriz ki(sadece keramet/istidraç bakımından) o da aslen yanıltıcı olup, kayda alınası bir denkleştirme değildir. Bekabillahı tamamlayan birey 'şerde pasiviteyi' gerçekleştirmiştir artık iblisin dahil olduğu mülhime mertebesini geçmiş ve en kötü ihtimalle mutmaiyn nefs onda zuhur etmiştir, işbu sebeple hiçbir cinin tasavvuru altına girmesi düşünülemez yani ondan hiçbir şekilde şer çıkmaz. Fakat tasavvufta aslolan tüm doğu dinlerinde olduğu gibi şerde pasivite ile sınırlı olmayıp (bkz: nirvana), 'hayırda aktivite'dir. Ve bunun yolu ise tüm bildiklerini paylaşmak için tekrardan halkın içine karışmaktadır. işte bu makama erişmiş bünyeler, sadece zamanın gavsları, kutubları veya insan-ı kamilleridir. Halk arasında kullanılan adıyla 40lar veya 7ler işte hep bu aileye mensub velilerdir.