bugün

yarrak gibi bir durumdur. anan baban hayattayken yetim kalmak, evliyken bekar olmak, beyaz boya kovasına düşen siyah damla olmak gibidir. azcık mutluysanız henüz tatmadığınız duygudur. ruh emici gibidir. farkettiğiniz de bir daha asla mutlu olamayacakmış gibi hissedersiniz.
uzun bir konu. bir takım alt başlıkları mevcut.
-birine ait olamamak
-bir şehire ait olamamak
-bir eve ait olamamak
-bir zamana ait olamamak

vs vs

uzar da gider. yalnız bu entryimde bahsedeceğim sadece bir şehire ait olamama durumu.

bu son derece s.kik ve bir o kadar da boynu bükük bir duygu durumudur. önce fakülte yıllarında başlar aslında. hep yaşadığın şehirden çıkıp başka bir şehire yerleştiğinde oraya ait hissetmezsin kendini. o yeni eve ait hissetmezsin. hep öyle bir poponun ucunda oturuyormuş da bir an önce kalkıverecekmiş gibi bir his.

sonra memlekete geri dönersin. lan bıraktığın sokaklar bu sokaklar mıydı? biraz daha mı farklı görünüyordu ne? ama diğer şehirdeyken -hani o ait olmadığın yeni şehir var ya- oradayken işte; sanki geri dönünce her şey tam yerine oturacakmış gibi geliyordu ya. noldu? yalan oldu. yani eski şehire de ait hissedemiyorsun kendini artık. eski eve. ailenle oturduğun ev önceden olduğu gibi senin evin ya da senin ait olduğun yer değil. gavurların 'hause' ve 'home' dedikleri zıkkım. yani bina aynı bina ama her yer 'ev' olmuyor ya aslında.

ne eski şehir ve eski eve aitsin artık
ne de yeni şehir ve yeni eve aitsin.
öyle aitsiz, ortada bir durum. buruk bir şey biraz. hüzünlü bir şey. her şey emanet duruyor gibi sanki.

bu ne zamana kadar devam ediyor bilemiyorum. ama sanırım 30 lu yaşlardan sonra yeni geçtiğiniz yeri bir şekilde içselleştiriyoruz.
çoğu zaman kaybettirse de kişinin bilinç dışı düşünce ve dolayısıyla davranışlarıdır. ımm, ne kaybettirir? hiçbir şey.
yeterki bundan dolayı başka insanları etkileyip, zarar verilmesin. ait olunan tek yerin toprak olduğu gerçeğini hatırlatayım bir de.
sahiplenememektir.
--spoiler--
ha ankara ha cemiskezek nerde olsa yasiyor insan
nerde olsa bir gun olmek var...
--spoiler--
ne içindesindir zamanın
ne de büsbütün dışında
yekpare geniş bir anın
parçalanmaz akışında

tanpınar'ın vaktiyle anlattığı gibi..

aidiyet, insanın temel ihtiyacı olmasıyla beraber; doğadan, önce kendi doğasından başka, ait olabileceği, olduğu, bir varlık yada kavram olmadığını kabullenememesidir.

yalnızlık, ölüm korkusu insanı bu dünyaya daha fazla tutunmaya, daha fazla anlamlar yüklemeye iter.
insanın ait olma isteği de bu çırpınışlarından biridir.
kendini hiçbir inanışa ve ideolojiye ait hissetmeme olayı.
her an her şeyden vazgeçebilme lüksüne sahip olmaktır.
zavallı memur çocuklarının çektiği çiledir efendim... hep soyut açıdan bakılmış yabancıyım yalmızın kalbim başka aklım başka... ama dostlar hayatın gerçekleri bambaşka* 19 yaşına kadar 17 ev 6 şehir değiştiren üniversiteyi kazanmakla dört yılını nerde geçireceğinin (tatiller muamma tabi) kesinleşmesine sevinenler var. onlarca arkadaşı olana ama bir tane dostu olmayan, yaşadığı şehirlerin sadece merkez mahalini öğrenmeye vakti olan, her yerde hep yabancı 'yeni biri' olan ev sahibi değil hep misafir olan kader kurbanları var... *
arafta yaşamak.
aidiyet duygum az gelişmiş. bir üçüncü dünya benim kendimi bırakıp teslim olma halim. sorgusuz sualsiz bir şeylere kapılıp gitme ihtimalim sıfırın altında. ne yerdeyim ne gökte hesabı hayatın gidişatı. o kadar zor ki. bir kimlik edinme ihtiyaçsızlığı...
iki şehir, iki kadın, iki yemek hatta iki şarkı. iki gün tatil, iki koyu renk.
seçmece hesabı...
kararsızlık hesabı...
ikiden de fazla şehirler, ikiden de çok açık renkler.
bitmez bu arafın derdi azizim.
insanoğlunun tabiatına aykırı bi durum.
hiçbir şeyi benimseyememek, hiçbir yerde rahat edememek, hep gidiciymiş gibi hissetmek, yabancı olmak her şeye ve herkese.
Kafesteki kuş misali, kıstırılmış, sıkışmış,yeri dar gelmiş kişi hissiyatı.

(bkz: Özgür ruh)
yaşadığın zamana yabancı olmaktır. kaldıramamaktır zamanın yükünü ya da zamanın dünyayı değiştirmedeki gücünü. geç kaldığını hissetmektir, hep 70'ler ya da 80'lerde yaşamayı hayal etmektir mesela. uyuşamamaktır yaşanılan çevreyle, hep eksik olmak ve hep beklemektir ait olabileceğin bir yeri ya da bir şeyleri.
ne kimseyi hayatına dahil edebilmek, ne de kimsenin hayatına dahil olabilmektir...
yalnızlığın en kötüsüdür, hiçbir şeye ait olmadığını hissetmektir.
yabancılık çekmektir.
Gezgin ruha saip olmaktır.
seks kontrol.
yabanci hissetmektir.yurtdisindaysaniz boyle hissetmekten daha dogal bir sey yok dersiniz ama evinize dondugunuzde de hala ayni seyi hissediyorsaniz iste ozaman korkun.
dışlanmak, entegre olamamak, dışarıda bırakılmak-kalmak, bulunulan çevre ile kaynaşamamak.
bulunduğu şehre, renge, yaşayışa, gökyüzüne, yüzüne, ellerine,mesleğine, ve kimseye ait olamama durumu. (bkz: sahiplenmeden yaşamak)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar