bugün

Bekleyenler için

Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüregim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Her şey bana seni hatırlatıyor
Gökyüzüne baksam
Gözlerinin binlercesini görürüm
Bir rüzgar değse yüzüme
Ellerini düsünmeden edemem
Yaktığım butun sigaraların dumanları sana benzer
Tadı senden gelir
Yedıgım yemişlerin
içtiğim içkilerin
Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
Bu emsalsiz hüzün
Seni beklediğim içindir

Resmine bakamaz oldum
Uykulardan korkuyorum artık
Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor
Şu ayna karsısında güzelliğini seyretmeni
Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada

Ve şu saat geldigin anda
Durabilir sevincinden
Zaman çıldırabilir
Çünkü benim dünyamda
Olumsuzluk, seni sevmek demektir.

Bir çocuk doğmayı bekler
Bir ağır hasta ölmeyi
Bitkiler yağmur ve güneşi bekler
Yalnız bir kadın sevilmeyi
Ve dusun ki bir adam
Icinde butun bekleyenlerin korkusu ve umidi
Seni bekler
Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi

Sen gelinceye kadar
Pencerem kapalı duracak
Rüzgar gelmesin diye
Artık perdeleri açmayacağım
Gün ışığı girmesin diye
Sonra kahrolacağım
Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
Ve günlerce gecelerce haykıracağım
Nerdesin diye, Nerdesin?

Bir gün bu kapıdan sen gireceksin
Biliyorum
Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
Yıllarca sonra
Öldüğüm gün bile gelsen
Bütün bu bekleyişimi ve öldüğümü unutup
Çocuklar gibi sevineceğim
Kalkıp sarılacağım ellerine
Uzun uzun ağlıyacağı
aşık veysel' le araları iyi olan şair. iş bankası yayınlarından ' dostlar beni hatırlasın' kitabı, sayesinde çıkmıştır.
ALIŞKANLIK

Gitgide alışıyorum sana....
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar;
sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim...
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır...
Fakat şimdi sana alışıyorum...
Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.
Yalnız içimde garip bir korku var.
Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum...
Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini
daha değerlisini verememekten korkuyorum...
Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla
yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...

Oysaki her zaman ve günün her saatinde
yanında olmalıyım senin... Bana alışmış olmaktan
pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı...
Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni...
Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim...
"Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün...
Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin,
o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla,
sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!

ilk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle
mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum...
Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.
Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu
kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.

Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim
senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor...
Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım.
Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa
seni görecekler içimde...
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.
iki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.
Her yerde iki olduğumuz için
bir bütün haline geliyoruz durmadan...

Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni...
Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden...
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor...
Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri...
Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum...
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...

Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz....
Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum...
Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde...
Uzun süren bir baygınlık sonrasının
o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim...
Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman
seninle vardığım yüksekliğe erişemez...

Açılmış bütün kuyuların derinliği
içimde seni bulduğum yer kadar derin değil...
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.
Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.
Alev almayan bir yerimiz kalmadı.
Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.
Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık.
Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.
Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız...
Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde
ßizden güçlüsü olmayacak!
En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle...
Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık...
aşk şairi...

keşke yaşasaydı da, oturup aşk hakkında konuşsaydık. ben anlatsaydım o dinleseydi, o anlatsaydı ben dinleseydim...

(bkz: bir gün kapına gelsem)
(bkz: tanrı bile ağlar)
(bkz: yaşayan ölü)
(bkz: ümitsiz aşklar için)
(bkz: unutamıyorum)
(bkz: unutamamak)
(bkz: sevdalar böyle başlar)
(bkz: rıhtımda)
(bkz: insan bir kere ölür)
(bkz: istanbul yoktu sen olmasaydın)
(bkz: gözlerim gözlerinde)

Ben ağlayacak adam değildim bir kadın için,
Beni perişan edecek ne vardı bu kadar,
Bir de "Erkekler ağlamaz" diyorsun,
Tanrılığından utanmasa, Tanrı bile ağlar...
intihar üzerine yazdığı şiirler aşk şiirlerinden çok daha güzel olan şair. defalarca intiharı denemiş ama becerememiştir. intihar oğluna nasip olmuştur.
(bkz: sahibini arayan mektuplar) 25 adet mektuptur...
bunu yapan insan olamaz dedirten şairdir. bu kadar mı duygulu yazılır, kelimeler bu kadar mı etkileyebilir, bu kadar mı susuturur şiirler, söyleyecek bir şey bırakmaz..

Ayrılanlar için

Yollarımız burada ayrılıyor
Artık birbirimize iki yabancıyız
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet her şeyi unutmalıyız
Her kaderin tesellisi bulunur, üzülme
insan ne kadar sevse unutabilir
Mevsimler, gelir geçer, yıllar geçer
Sen de unutursun bir gün gelir
Hiç yaşamamışçasına, hiç sevmemişçesine
Unutursun o günlerimizi, gecelerimizi
O günlerce gecelerce sevişmelerimizi
Her şeyi evet her şeyi unutabilirsin
Hatta bütün yazdıklarımı satır satır
Kalırsa, içinde bir derin sızı kalır

Çok Geç

Israrina kandim diyemezsin, çok geç.
Bir anda inandim diyemezsin, çok geç!
Kor nerde ki? Bir baksana küller sogumuş...
Ateş gibi yandim diyemezsin, çok geç!
kelimeleri kifayetsiz bırakan şair. hakkında ne yorum yapılsa yetmeycek gibi.
--spoiler--
platonik takılanların ilahıdır kendileri.
--spoiler--

Sen uykusuzluk nedir bilir misin

Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı

Gözlerini tavana dikip

Düşündüğün oldu mu bütün gece

Ve bütün bir gün

Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç

Gelmeyince

Seni aramayınca

Ölesiye ağladın mı

Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların

Ona ait ne varsa

Bir bir hatırladın mı



Sen günden güne erimeyi bilir misin

Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi

Bir teselli aramayı

Issız parklarda, tenha sokaklarda

Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda

Deli divane yollara düşüp

Yaşlanmış bir köpek gibi

Eskimiş bir gömlek gibi

Atılmışlığını hissettiğin oldu mu

Sevmekten

Günler geceler boyunca yürümekten

Elin ayağın yoruldu mu



Sen yalnızlığın acısını bilir misin

Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına

içinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı

Bütün gururunu çiğneyip

Sevdiğinin geçtiği yollarda

Bastığı toprakları eğilip öptün mü

Sen çaresizlik nedir bilir misin

Sen yokluk nedir gördün mü

Yanan başını

Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden

Sen her gün bin defa öldün mü



Böyleyim diye ayıplama beni

Bir gün kendimi

Sonsuzluğun koynuna bırakırsam

Yaralı ve yenik bir asker gibi

Darılma

Unutma ki

Her seven isimsiz bir kahramandır

Unutma ki

insan; sevebildiği kadar insandır.
Kendisi bir kekemedir. Bu yüzden olsa gerek kendisi gibi olan dildaşlarını unutmamış, hem onlardan hem de kendisinden bir parça eklemiştir şu koca dünya ya..

Bir kekeme bilirim; dolaşır garip garip
Bu şehrin daracık sokaklarında
Kelimeler zincire vurulmuş gibidir
Dudaklarında

Ne ismini söyleyebilir doğru dürüst
Ne sevdiğine ilan-ı aşk edebilir.
Sormayın neden yalnız yaşadığını
Kusurunu bilir

O güzelim siirleri hep içinden okur
Bu dert de çekilmez doğrusu
Güzel söylenilmiş cümlelerle doludur
Bütün uykusu

Günahsiz harfler onun nazarında
Birer siyah heyula gibidir
Ay ışığında sevgiliye söylenen sözler
Rüya gibidir

içince az kekelermiş diyorlar
Sarhoş gezdiği de hep bu yüzdenmiş
Ama neye yarar? ismine bir kere
Kekeme denmiş

Ümit Yaşar Oğuzcan
GERÇEKTEN SEVMEK


O durmadan kaçıyor;

sen ardından gitmiyorsan;



o günün her saatinde saklanıyor,

sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;



o sana acıların en büyüğünü tattırıyor,

sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;



boşuna aldatma kendini,

onu sevmiyorsun demektir.



Elindeki içki kadehinde,

dudağındaki sigarada ,

okuduğun kitapta,

mırıldandığın şarkıda,

söylediğin şiirde,

gördüğün rüyada

ve yaşaman için

ciğerlerine doldurduğun havada

o yoksa;

Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;

onu sevmiyorsun demektir.



Renkler onunla değerlenmiyorsa,

örneğin onsuz kırmızı kırmızılığının,

mavi maviliğinin farkında değilse,

beyaz yalnız o giydiği zaman

güzelliğini haykırmıyorsa,

sabahları onu görünceye kadar

güneş doğmuyorsa

ve onsuz gökyüzü geceleri

aya, yıldızlara

hasret değilse

onu sevmiyorsun demektir.



Sokakta gördüğün her yüzde

ondan birşeyler aramıyorsan,

güzel bir manzara,

hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,

uykudan uyandığın zaman

yaşamakta olduğundan önce

onu hatırlamıyorsan,

omuzlarına dökülmüş saçları,

bir sis perdesinin ardında

her zaman gülen,

ışık saçan gözleri

aklına gelmiyorsa,

durup durup avuçlarının

sıcaklığını özlemiyorsan;

Onu sevmiyorsun demektir.



Dünyada yaşıyan öteki insanların

senin için hala bir değeri varsa,

ona karşı tutumunu

toplumun köhne ve manasız

kurallarına göre ayarlıyorsan

ve açık açık

sanki var olduğunu haykırırcasına

sevgini söylemiyorsan;

Onu sevmiyorsun demektir.



Yok o senin için

herşeyden değerliyse,

gözünü yumduğun anda

onu görebiliyorsan,

o bütün şarkılarda,

bütün şiirlerde,

bütün resimlerde ise,

ona muhtaç olduğunu

söylemekten utanmıyorsan,

senin içten ve büyük sevgine

karşılık vermiyeceğinden

korkmuyorsan,

bütün bencil duygularından

sıyrılabilmişsen

onun için herşeyi,

ama herşeyi yapacak gücü

kendinde buluyorsan,

her hali sana

ayrı ayrı güzel geliyorsa,

karşısında kendini

bir çocuk gibi hissediyorsan,

istediği anda onun için

ölebileceksen,

onun için yaşıyorsan

ve yine onun için

bildiğin bilmediğin

bütün düşmanlıklara

karşı koyabileceksen,

o her geçen dakika

sende biraz daha büyüyorsa

ve kendi kendine bile

çok sevdiğini bütün

samimiyetinle,

inanmışlığınla

itiraf edebiliyorsan,

bir gün o seni hiç,

ama hiç sevmediğini söylese bile,

senin sevginde azalma olmayacaksa

ve ölünceye kadar onu aşkların

en ölümsüzü ile sevebileceksen;

işte o zaman

onu seviyorsun demektir.



O sana sevmeyi,

gerçek aşkı öğretti.

Sen onu hep sevecek

ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.



O, hiç sen olmasan bile,

seni bir parça sevmese bile...
inşallahla maşallahla adlı sosyal konuları, eleştirileri içeren kendi imzasını taşıyan kitap ellerimdedir şimdi. hiç sıkılmadan, bıkmadan o akıcı uslübuyla çevreler sizi ümit yaşar oğuzcan. babamın en sevdiği şairlerden birtanesidir onun şiirlerini az dinlemedim babamdan küçüklükten bu zamana.
bugün yıkığım biliyor musun?
ezginim, çaresizim, umutsuzum
sancılıyım bırakma beni, insanlar kötü
bırakma beni korkuyorum.

bir deli otlar büyüyor içimde
sancılıyım, yorgunum, kederliyim
bu halini sevdim gitme kal
çamurlar çirkefler içindeyim

bir dayak yemiş adamım şimdi
bezginim, kararsızım, yılgınım
al götür beni o kayıp gecelere
yeter ikimize yalnızlığım..

tapılacak şiirin şairi...
en sevdiğim şiirlerinden biri de şudur:Sevi Şiiri
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Türk Şiirinde hiçbir zaman önemsenmemiş şairdir. Duygusal iç dökümlerini andıran şiirlerinden bazıları güzeldir halbuki.

Sen kum nedir bilmezsin
Deniz görmedin ki.
Yum gözlerini zamanı düşün,
Deniz bir gözünde
Kum bir gözündedir.

Sen taş nedir bilmezsin
Dağa çıkmadın ki.
Yürü ufuklara doğru,
Dağ bir ayağında
Taş bir ayağındadır.

Sen kül nedir bilmezsin
Ateş yakmadın ki.
Uzat ellerini gökyüzüne, Ateş bir elinde
Kül bir elindedir.

Sen kan nedir bilmezsin
Ölmedin, öldürmedin ki
Yat toprağa boylu boyunca, Ölüm bir yanında
Kan bir yanındadır.

Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki.
Ağla, ağlayabildiğin kadar,
Bütün güzellikler sende
Aşk bendedir.
(Kum)
22 Ağustos 1926'da Tarsus'ta doğdu. 4 Kasım 1984'te istanbul'da yaşamını yitirdi. 1845'te Eskişehir Ticaret Lisesi'ni bitirdi. Osmanlı Bankası ve Türkiye iş Bankası'nda çalıştı. ilk şiiri 1942'de Eskişehir'de yayınlanan "Kocatepe" gazetesinde yayınlandı. Daha sonra Yedigün, Varlık, Büyük Doğu gibi dergilerde yayınlanan şiirleriyle tanındı. ilk şiir kitabı "insanoğlu" 1947'de basıldı. Zamanla geniş kitlelerin okuyup hayranlık duyduğu bir aşk ve ölüm şairi olarak tanındı. Şiirlerinde Faruk Nafiz Çamlıbel duyarlılığı görülür. 1973'de büyük oğlu Vedat'ın intiharından sonra "ölüm" temasına daha çok eğildi. Bazı şiirleri çağdaş sanat müziğinin popüler bestecileri tarafından bestelendi. En duyarlı ve yoğun aşk şiirlerinin yazarıdır.
önde gelen şiirleri;

ÜSTÜME VARMA iSTANBUL
KADINLAR iÇiN SONE
YALNIZLIĞA SONE
BiR GECE ANSIZIN GELEBiLiRiM
KURŞUN YARASI
iMKANSIZ ŞEYLER
UNUTAMIYORUM
SENiNLE ÖLMEK iSTiYORUM
BiR GÜN
AŞKTI O
BiR GÜN KAPINA GELSEM
UNUTULMAYANLAR
BENi UNUTMA
ÇARESiZ
DENiZE KAVUŞAN NEHiR
BiR AYRILIK GÜNÜNDE
ANILARDA YAŞARKEN
Bir sabah,
gün doğarken
aç perdelerini,
bak sevinçle...
Balkonuna konuyorsa martılar,
Kendini tadılmamış
derin bir hazza bırak.
Dökülsün dudağından
en umutlu şarkılar.
Bil ki;
seni istiyorum!
*
(bkz: vedat oğuzcan)
*

perdeleri kapat, sevgime tanık istemem
ışığı söndür, gel otur yanıma konuş
er geç anlaşacağız, başka çaremiz yok
sonra sevişeceğiz, bu düzen böyle kurulmuş

istersen yine hep hayır de, olmaz de, ne çıkar
her şey olacağına varıyor, çaresiz
yaşamak zorundayız sen de biliyorsun
öyleyse gel otur yanıma sevişmeliyiz

durmadan sevişmeliyiz aslında gece gündüz
daima istekli, aç, doymak bilmez, vahşi, çılgın
sabaha karşı koşu atları gibi yorgun argın

yine de usanmış değil, pişman değil, bıkkın değil
belki biraz sarhoş, biraz durgun, biraz uykulu
ama her zaman ateşli, sabırsız, her zaman dolu
bir insan aski ancak bu kadar güzel anlatabilir. askin her duraginda sanki durmus, duygulari durulmus ve bunlari en kolay dille anlatmis. insan okudugunda her kelimesi kalbinde bir yere dokunuyor ve onun yazarken hisettiklerini aynen algilayabiliyor.
GERÇEKTEN SEVMEK



O durmadan kaçıyor;

sen ardından gitmiyorsan;



o günün her saatinde saklanıyor,

sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;



o sana acıların en büyüğünü tattırıyor,

sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;



boşuna aldatma kendini,

onu sevmiyorsun demektir.



Elindeki içki kadehinde,

dudağındaki sigarada ,

okuduğun kitapta,

mırıldandığın şarkıda,

söylediğin şiirde,

gördüğün rüyada

ve yaşaman için

ciğerlerine doldurduğun havada

o yoksa;

Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;

onu sevmiyorsun demektir.



Renkler onunla değerlenmiyorsa,

örneğin onsuz kırmızı kırmızılığının,

mavi maviliğinin farkında değilse,

beyaz yalnız o giydiği zaman

güzelliğini haykırmıyorsa,

sabahları onu görünceye kadar

güneş doğmuyorsa

ve onsuz gökyüzü geceleri

aya, yıldızlara

hasret değilse

onu sevmiyorsun demektir.



Sokakta gördüğün her yüzde

ondan birşeyler aramıyorsan,

güzel bir manzara,

hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,

uykudan uyandığın zaman

yaşamakta olduğundan önce

onu hatırlamıyorsan,

omuzlarına dökülmüş saçları,

bir sis perdesinin ardında

her zaman gülen,

ışık saçan gözleri

aklına gelmiyorsa,

durup durup avuçlarının

sıcaklığını özlemiyorsan;

Onu sevmiyorsun demektir.



Dünyada yaşıyan öteki insanların

senin için hala bir değeri varsa,

ona karşı tutumunu

toplumun köhne ve manasız

kurallarına göre ayarlıyorsan

ve açık açık

sanki var olduğunu haykırırcasına

sevgini söylemiyorsan;

Onu sevmiyorsun demektir.



Yok o senin için

herşeyden değerliyse,

gözünü yumduğun anda

onu görebiliyorsan,

o bütün şarkılarda,

bütün şiirlerde,

bütün resimlerde ise,

ona muhtaç olduğunu

söylemekten utanmıyorsan,

senin içten ve büyük sevgine

karşılık vermiyeceğinden

korkmuyorsan,

bütün bencil duygularından

sıyrılabilmişsen

onun için herşeyi,

ama herşeyi yapacak gücü

kendinde buluyorsan,

her hali sana

ayrı ayrı güzel geliyorsa,

karşısında kendini

bir çocuk gibi hissediyorsan,

istediği anda onun için

ölebileceksen,

onun için yaşıyorsan

ve yine onun için

bildiğin bilmediğin

bütün düşmanlıklara

karşı koyabileceksen,

o her geçen dakika

sende biraz daha büyüyorsa

ve kendi kendine bile

çok sevdiğini bütün

samimiyetinle,

inanmışlığınla

itiraf edebiliyorsan,

bir gün o seni hiç,

ama hiç sevmediğini söylese bile,

senin sevginde azalma olmayacaksa

ve ölünceye kadar onu aşkların

en ölümsüzü ile sevebileceksen;

işte o zaman

onu seviyorsun demektir.



O sana sevmeyi,

gerçek aşkı öğretti.

Sen onu hep sevecek

ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.



O, hiç sen olmasan bile,

seni bir parça sevmese bile...
*

Benim yalnızlığım köpek yalnızlığı
Sürer bütün sokakları boyunca dünyanın
Nereye varsam
Orada yalnızlığı beni bekler bulurum

Her sabah evler boşalır
Bir sel akar sokaklardan caddelere
Ben kendi içimde kaybolurum
Ne gidecek yerim vardır ne bekliyenim
Gökyüzü saltanatım, dünya soframdır benim
Zamanlar geçer, mevsimler değişir
Değişmez benim kaderim
Görür yüzüme bakanlar ilk aldanmışlığımı
Söyler köpek yalnızlığımı gözlerim

Ne zaman ellerin elime değse
insan yüreğim o zaman çarpar
Yalnızlık bir o zaman terk eder beni
Tutar eşsiz gözlerin dağınık saçlarımdan
O ışıktan dünyasına sürükler beni
Ellerin bir bir ayıklar
Eski halimden ne kalmışsa
Doldurur sevgiyle, umutla, aşkla
Suyum çekilmişse, içim boşalmışsa
Verdiğin mutluluktan, sunduğun aydınlıktan
Bir anda değişir bakışlarım
Çözülmüş bir yumağı
Yeniden sarmaya başlarım

Işıkların demet demet
Denizlerin dalga dalga gelir üstüme
Yokluğun ölüme
Varlığın aşka çağırır bir yandan
Bilirim biraz sonra gideceksin
Saatleri durduramam
insanları öldüremem
Ne çare ben de güçsüzüm bir yerde
Kadere karşı duramam
Ve işte çirkin alınyazım
Sensizliğe mahkum eder
işte o zaman
Yıkılmış bir şehirdir kalbim
içinde baykuşlar öter

Dünyaya gelişimin
Kırkıncı yılına bir basamak kala
Bütün basamakların çöktüğünü hissederim
Dünyaya gelişimin
Kırkıncı yılına bir basamak kala
O kırk kuruş etmez kaderim
Her adım başında beni bir kere boğmaya başlar
Gözbebeklerim sönmeye
Ellerim soğumaya başlar
Taşlar yağar üstüme gökyüzünden
Uzun, sivri iğneler saplanır tenime
Bir kere daha içim isyanla dolar
Bir kere daha lanet ederim dünyaya geldiğime

Kapını açık tut, pencereni kapatma
Yarın evinin önünden ben geçeceğim
O zaman
Duvarların ağladığını duyacaksın

ilk çağırışımda gel
ikincisinde çok geç olabilir
Ve ben ilk çağırışında geleceğim
ikincisinde çok geç olabilir
Kimbilir nasılım ve nerdeyim
Bulursan ne olur beni bırakma
Bulamazsan aradığın yerdeyim
Hani o toprakla denizin kesiştiği
Kumların üzerine yorgun gölgelerin düştüğü
Sevenlerin ürkek adımlarla buluştuğu o yerde

Yoksul rıhtımlarda köhne gemiler
Benden bir parça koparıp gider
Ben hep böyle yarım, ben böyle kırık dökük
Ne olur beni bırakma bulunca
Ve ilk çağırışımda gel
Sarsın krallığım yeryüzünü bir uçtan bir uca

Elini uzatsan tutacaksın
Yakındayım
Baksan göreceksin
Görsen seveceksin
Aradığın benden başkası değil
Farkındayım
Benim yüreğim değil
Kayan bir zamandır avuçlarından
Uzat ellerini susadım
Güzelliğin
Bir eski şarap gibi sızıyor parmak uçlarından

Gel diyorum
ilk çağırışımda gel
Gel ki
Aydınlığında
Bütün geceler gündüz olsun
Dinle, uzak bir saat onikiyi çalıyor
Ne güç anlamıyor musun
Bir ömür boyu arayıp da seni bulmamak
Ben yokluğunda böyle yok, böyle yoksun
Ben yokluğunda böyle paramparça
Sensiz olmak hiç olmamak .

*aşka aşık eden adam.
başka şekilde tanımlamak mümkün değil.
şiirleriyle insanın gönül dünyasına işleyen şair. aşıksanız şiirleri sizi kendinizden alır götürür.
pek anlam veremedigim bicimde, kendisinin cirkin oldugunu dusunen ve bazı siirlerinde bunu acıkca soyleyen ya da ima eden unlu sair.