herkes bir etiketle yaşıyor ama aldığımız etiketler gerçekten bizim seçimlerimiz miydi?

bu kavramları genelde ailemiz yapıştırır üzerimize, onlarada onların ailesi, tabi bazen dönek diye tabir ettiğimiz etiketini değiştirenlerde var...

siyasi görüşünü değiştiren herkes dönek değildir.okuyup araştırıp mantık arayıp ve aradığı mantığı bulup siyasi görüşünü değiştirenlere gerçekten çok saygım var.güçlüden yana olmak için siyasi görüşünü değiştirenlere değinmeyeceğim.

insanlar ön yargılarını kırmalı bir cemaatçi belki çılgınca gelicek ama marx'a nietzsche'ye ön yargısı olmadan bir bakmalı aynı şekilde ateist bir adamda kuran'a bakmalı.

ben ateist biri olarak kuran'a önyargısız baktım elimden geldiğince, görüşüm değiştimi hayır ama en azından kuran'ın gerici düşünceler tarafından farklı yorumlandığını gördüm.sonuçta hala ateistim ama araştırıp bakmak bana bir şey kaybettirmedi kaybettiremez...

vatan millet sakarya diyenler, biz dinimiz için oy veryoruz diyenler, karşı görüşü ne kadar araştırdınız hiç anlamaya çalıştınız mı ? bir kere olsun che'nin hayatını okudunuz mu ? cemaatten dışlanma korkusumu neden sadece neden bir düşünün, ailelerinizin size empoze ettiği fikirleri paylaşmak zorunda değilsiniz.böyle buyurdu zerdüşt'ü okumak emin olun size hiç bir şey kaybettirmez.

önyargılarınız kırın okuyabildiğiniz araştırabildiğiniz kadar farklı görüşlere göz atın ve kendi etiketinizi kendiniz yapıştırn her ne olmak yada her ne olarak anılmak istiyorsanız.
solcu, sağcının faşist olduğunu düşünerek solcudur ve kendini haklı olarak kabul eder.
sağcı, solcunun komünist olduğunu düşünerek sağcıdır ve kendini haklı olarak kabul eder.

aslında iki tarafın insanları arasınları arasında çok iyi ve çok kötü insanlar vardır. sağcı solcu diye ayırmadan bu ülkenin refahı için çabalamak en doğrusudur. gerektiği yerde omuz omuza verilmelidirki bu baş belasından kurtulalım.

saygılar.
''Rahip, yaşamın bu meslekten yoksayıcısı, zehirleyicisi, yüksek bir insan türü sayıldığı sürece, doğru nedir sorusuna hiçbir yanıt bulunamaz.

Hiçin ve yadsımanın bu bilinçli avukatı, <hakikatin sözcüsü> yerine konduğunda, doğru zaten çoktan tepe üstü çevrilmiştir.''

(bkz: nietzsche)
16-17 yaşında;
koyu bir şekilde mhp'yi savunuyordum. alparslan türkeş'e aşıktım. mhp'nin yanlış anlaşıldığını düşünüyordum. babamın türkeş'le ilgili anlattığı hikayeleri dinliyordum. kürtlere karşı değildim ama çoğunluğunun dağlı insanlar olduklarını düşünüyordum. şimdi düşünüyorumda kendime itiraf edemesemde türkiye'de yaşayıp ben çerkezim diyene kızıyordum. onlara tepeden bakıyordum.

18-19larımda;
tam bir akp'liydim egemen bağış'ın faruk çelik'in hayranıydım. chp'yi zaten babamda dedemde bende sevmeyiz. hükümetin her hareketi düşünmeden alkışlıyordum, hiç bir icraatını sorgulamadığım gibi kendimide sorgulamıyordum. (bazı chp'li ve akp'li arkadaşlarda yoğunlukla yaşanan psikoloji) akp aleyhine biri konuşsa onun art niyetli, ülkemize zararlı olduğunu düşünerek aşırı reaksiyonlar gösteriyordum.

20-21-22lerimde;

sosyalizmle ilgili okur ederdim. birde üniversitede girdiğim ortamlar beni sosyalizmle daha çok alakadar eder oldu.
daha çok araştırdım ve özellikle türkçülükten,chp,mhp gibi partilerden daha nefret eder oldum. türk,arap,çerkez,kürt olmak insanların elinde değildi. bir ırkın bir ırktan üstün olduğunu savunmanın aptallık olduğuna inandım. komünizm ise insanları kucaklıyor, birleştirici çağrılar yapıyordu. fakat dini hassasiyetlerim komünizme bağlanmama engel oldu. sosyalizme inanıyordum(ailem siyasi görüşümü bilmez ama türkeş meselesinden dolayı babamla büyük kavgalar ettim ne o ne ben artık hakkında konuşmuyoruz) fakat komünizm ve dinle ilgili okumaya, araştırmaya çalışıyordum. ahmet selçuk emre'nin "marksizm yargılanıyor" adlı 1970'li yıllara ait bir kitabı elime geçti. çok etkilendim ve yaşadığım çeşitli olaylar komünizmden uzaklaşmama sebep oldu. hatta öyleki şu anda komünizmden bir mhp'linin nefret ettiğinden daha çok nefret ediyorum fakat mhp'dende nefret ediyorum. akp'nin fetullahçı ve dini istismar eden kafa yapısını beğenmesemde tayyip erdoğan fetullahçı olmadığı için ve dürüstlüğüne inandığım için tayyip erdoğan'ı destekliyorum. türkiye'de maalesef organizasyonlar değil şahıslar işleri yönlendiriyor. artık partilere değil şahıslara bakarak hareket ediyorum.

bugün 25 yaşındayım ve bende dahil insanların 10 kararından 9'unda yanıldığını düşünüyorum. bertrand russel'ın fikirlerinden etkileniyorum. siyasette herkesin haklı ve herkesin haksız olduğunu düşünüyorum. bana en zararlı gelen insanlar fikirlerini dediğim dedik diyerek savunanlar. chp,mhp,akp,bdp,tkp,ldp farketmez.
fransız devrimi hemen öncesinde 16. Lui nin topladığı kurucu meclis te soylular ve ruhbanlardan oluşan ve kralın yetkilerinin paylaşılamayacağı savunanlar meclis başkanın sağ tarafında , hak ve özgürlük talebin de bulunan ve köylüleri de savunan burjuvalar da sol tarafta oturmuş, böylece 1760 lı yıllarda siyaset bilimi sağ-sol ayrımı na kavuşmuştur.
nerede bir "daha iyi hayat" muhalefeti varsa sol oradadır. nerede bir "düzeni koruma" baskısı varsa o da sağ dır.
sağ ve sol toplumdan topluma, kişiden kişiye göre değişen kavramlardır.
avrupa da milliyetçilik sağ bir kavramken, sömürgeye direnen 3. dünya ülkelerin de sol bir kavramdır.

bunlara dayanarak tanım : ülkemizde ki köhnemiş düzene karşı çıkanlar solcu, değişimden yana olmayanlar da sağcıdır.
( çelişki gibi görünse de bu tanım gereği akp sola daha yakın chp ise sağa daha yakın durmakta.)
solcu insanlar solaktır,
sağcı insanlar salaktır.
yanlış anlamayınız pleaseiiii
(bkz: eşşeğin zikinden dolayı)*
şimdi mesela sağ sol olayını çok karıştırdılar. aralarında bir fark kaldı, o farkda çok güzel oldu. herkesin hayatına kimse karışamaz. ha nasıl karışamaz. ben bu şekil düşünürüm, bu bayan şu şekil düşünür. şu şekil düşünür... amma hiçkimse kimseye karışmaya bi hakkı yok. özgürlüğü bidir.
entrysi ile başlığı biraz uyumsuz olsa da özün de iyi bir sorunsaldır.

kanımca fikri değişmeyen insan en acınası insandır. çünkü hiçbir mahluk ilk sefer de kendisi için en doğru ve gerçeği bulamaz.
etrafında ona bakan gözlerden ve karşılaşacağı tepkilerden korkan insanlar hem bir fikir atmaya korkarlar hemde bahsedilen dış etkenlerden dolayı boyun eğdiği görüşü bir mıh gibi benliklerine kazırlar.

tamamen zorunludur artık o görüş onun için, savunmalıdır onu ne pahasına olursa olsun. çünkü dönmek yada sorgulamak ona en korktuğu seyi gösterecektir
"toplum tepkisi".
(bkz: babanın siyasi görüşü neyse oğlunun görüşü odur)
bu başlıkta uzun uzun yazmıştım. insan araştırmadığı sürece babası yüzünden solcu veya sağcıdır. maalesef.
kalp soldadir diye.
(bkz: #11153872)
eskiden avrupada parlementoda sol görüşlü insanlar sol tarafta milliyetçi insanlar sağ tarafta dururmuş.
(bkz: muş muş muş)
not: oda arkadaşımdan alıntıdır.
vakıa suresi gelir insanın aklına. solcu tırsar sağcı umutlanır. ama tabi o sağcı farklı sağcıdır solcu da farklı solcudur.

ashab-ı meymeneh= sağın adamları
ashab-ı meşemeh= solun adamları
bazı ülkelerde de statükoyu savunan ve ordu göreve diye bağıranlara solcu denmektedir ki fransızın 16. lui'si gelse bunları ne tarafına oturtacağını bilemez.