bugün

öğretici ve başarılı bir çalışma. "köleliğin kaldırılması" gibi bir kararın bile nasıl politik ayak oyunları arasında meclisten geçebildiğinin hikaye edilmesi filmin sürükleyici damarı olmuş. spielberg'ün bu filmde de tek tük araya koyduğu klasik satır arası ve sübliminal mesaj kısımlarını süzersek, abd tarihinin bir dönüm noktası (iç savaşın son ayları ve köleliğin mecliste kaldırılmasına yönelik anayasa değişikliği) konusunda öğretici olmuş ve de daniel day lewis döktürmüş şeklinde not düşebiliriz. çok sayıda oscar ödülü alması kaçınılmaz görünüyor tahminini de rahatlıkla yapabiliriz.

--spoiler--
tommy lee jones'un oynadığı idealist mebusun meclisteki atarlanma sahneleri ve mecliste oylama için oy avcılığı konusundaki pis işleri yürüten abi ve ekibinin icraat sahneleri de filmin bonuslarından.
--spoiler--
ilk bölümü filmden çok dönemi anlatan belgesel havasında geçen, ikinci yarısı film havasına kavuşan, amerikan tarihi ve sistemi ile ilgili az da olsa bilginiz varsa takip edebileceğiniz ama aga hiç çakozlamam başkandı, senatoydu işlerinden diyorsanız muhtemelen uyuyacağınız film.
ahh lincoln ahh. filmde ki uzun ve yorucu diyaloglara karizman hatırına katlandım valla.. (amerika kendini cici gösterecek bir film yapmış işte...)
Abraham Lincoln'ün ABD'deki kölelere özgürlük kazandırma mücadelesi anlatmaya çalışan yüzeysel ve bir o kadar da sıkıcı film.
tarihe ve özellikle amerikan tarihine ilgi duyanların izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Filmde ayrıca lincoln'un nasıl bir aile babası olduğunada yer verilmiş.
Daniel day-lewis 'in film boyunca oyunculuk adına solo attığı filmdir.
çok objektif olmamakla birlikte kölelik zihniyetinin bu kadar yakın tarihe kadar devam edebilmiş olmasına insanı şaşırtarak,özgürlük kavramının paha biçilemez değerini hissettiren oscar ödüllü filmdir.tabii ki tıpkı argo gibi bu kadar dalda aday olması belli bir amacı olduğunun resmidir.buna rağmen oyunculukları başta daniel day-lewis olmak üzere izlenesidir.
tahminimden farklı bir şekilde biyografik olmaktan öte politik bir filmdir. bu açıdan insanlara sıkıcı gelebilir ama kanuni de olsa lincoln da olsa her devirde en güçlü politikacıların bile bir kadına nasıl itaat ettiklerini çok iyi vurgulamıştır.
elbette amerikanvari dramatize ve egzajere sahneler mevcut ama spielberg tarzı sinemanın huyu zaten bu.

neyse, konu olarak tip olarak işleyiş olarak hatta uzunluk olarak bile tam bir spielberg filmi. izleyenlerin amerikan tarihindeki üç beş bilgiden fazlasını öğrendiklerini sanmam. çünkü diğer ss filmlerinden pek bi farkı yok.
amerikanın ikinci büyük otomotiv üreticisi ford motor co. (fomoco) nun lüks pazardaki rakibi general motors un cadillac ı ile rekabet etmek için çıkardığı (bir ara chryslerin de imperial ile dalmaya çalıştığı) lüks pazarı domine eden ve cadillac ile birlikte otomotiv endüstrisinde akla gelen ne donanım varsa adeta içine yığdığı marka. seksenlerdeki uzun şaseli ve abartılı limousine modasını başlatmasa da yaygınlaştırıp bayrağı eline almışlığı vardır. doksanlardan itibaren almanlar ve japonların da salça olmaya başladığı (toyotanın lexus, nissanın infinity gibi sıklaşan saldırıları) lüks pazarda rekabet kızışınca 4x4 ve pick up konularına da el atan ve bu işten de yüzünün akıyla çıkan marka en aşmış ve siktim olum ananızı dediği arabalarını lincoln continental namıyla piyasaya sürüp rakiplerinin ekmeği ile oynamakta tereddüt etmemiştir.
iyi bir biyografi örneği. 13. Anayasa Değişikliğini konu edinerek Abraham Lincoln'ın hayat hikayesinin bir kısmı anlatılmış. Zaten ya köleliği kaldırma üzerine ya da kendisine gerçekleştirilen suikast üzerine bir film yapılabilirdi. Steven Spielberg kölelik konusunu edinmiş kendisine. Bu filmde de hiçbir milliyetçilik unsuru katmadan hikayesini objektif bir şekilde devam ettirdiğini görüyoruz. Schindler's List ve Munich bunlara en büyük iki örnek nazarımda. Propagandaya doğru seyrelmemesi kendisinin en büyük avantajlarından birisidir.

Senaryosu ve işlenişi bakımından film bazı kesime sıkıcı gelebilir. Bu, politik ağırlıkta olması, bazı sahnelerin yoğun ve ağır ilerlemesinden kaynaklıdır. Fakat Abraham Lincoln'ın ağzından dinlediğimiz 2-3 esprili hikaye (özellikle Washington hikayesi) izleyicilerin merakını uyandırmaya birebir. Bir bakımdan da bir başkanın sadece ülkesi ve politikliği ile değil aile yaşantısıyla da bizlere sunulduğunu görüyoruz. Oğullarıyla, eşiyle olan ilişkisi kendisiyle olan fikirlerimize rehberlik eder nitelikte. Hikayenin en can alıcı kısımları meclisin stresinin ve heyecanının tavan yaptığı sahnelerdi. En basit kısmı da tiyatro sahnesinde kendisine suikast girişiminde bulunulduğunun söylenmesi. Evet, bu bir tiyatro oyunu sırasında oluyor fakat o kısmın bu kadar cılız kalmasına gönlüm el vermedi pek. Filmin en can alıcı kısımlarından biriydi halbuki.

Daniel Day-Lewis ise adından sıkça söz ettirir bu oyunculuğuyla, daha doğrusu bu filmde ki oyunculuğuyla. Ben en son Der Untergang filminde Bruno Ganz'ın böyle bir performansına denk gelmiştim. Bir tık daha yukardaydı tabii. Day-Lewis, Abraham Lincoln hakkında derin bir araştırma yapıyor filmin öncesinde. Zaten bu da mesleğini ne kadar ciddiye aldığını gösterir. Harikulade bir oyunculuktu.

Steven Spielberg güzel bir film daha çıkarmış. Daha etkileyici anlatılabilseydi eğer gerçekten bir şaheser olabilirdi. 500 sayfalık bir senaryodan böyle bir zamana da sığdırmak, belki de onun usta yönetmenliğini gösteriyor.
Tarih ile çok alakası olmayan birinin bile sıkılmadan izlebileceği filmdir.Aslında bir belgesel havası taşımıyor değil ,amerikan tarihi hakkında fazla bilgisi olmayan birinin bile, ilgisini çeker diyebilirim. Herkesin de belirttiği gibi, filmin geneli köleliğin kaldırılması hakkında, daha da fazla bişi beklemeden izleyin. Müzikleri ve her daim loşluğu, 2.5 saat boyunca filme çok yakışmış.
Bir de Lincoln'un, filmin bir sahnesinde, mühendis gençten bir adamla ile konuşurken, Öklid'in geometrisine selam çakması, filmi izlerkenki ruh halimi başka alemlere daldırıp çıkardı :''Aynı şeye eşit olan şeyler birbirlerine de eşittirler.''
Fazla beklenti ile izlenmemesi tavsiye edilir.
gore vidal'in 812 sayfa olan kitabı. gayet akıcı güzel ama ben okumuyorum nedense. neyse az kaldı, güzel kitap.
ismi casio de souza soares olan eski galatasaraylı futbolcunun lakabıdır. şu anda brezilye liginde coritibada forma giymekde olup alex de souza ile takım arkadaşıdır.
daniel day lewis'in üstün oyunculuğu ile göz dolduran film.
bazı şeyleri gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Abraham Lincoln'un köleliği kaldırmayı seçimlerde vaat etmesinden sonra ekonomik olarak gerileyebilecek, ekonomisi tarıma dayanan güney eyaletleri birleşip, lincoln başkan seçildikten sonra isyan ediyor. 150 sene önce amerikada köleliğin kaldırılmasını istemeyen eyaletlerin birleşip konfedarasyon oluşturarak kuzeyle savaşa girmesi akıl alır şey değil. Lincoln yalnızca güneydeki konfedarasyon ile mücadele etmiyor. cumhuriyetçilerin içindeki bazı isimler ve muhalif demokratlarla köleliğin kaldırılması için mücade ediyor. Ha bence alttan alta karısı ile de oğluna karşı tutumu üzerinden özgürlüğe dair bir mücadelesi var.

sona doğru lincoln'un karısıyla paylaştığı kudüs'e gitme arzusu samimi bir söz mü, bir eleştiri mi yoksa emperyalist zihniyetin lincoln'un sözlerine yansıması mı pek karar veremedim. Aslında filmi izlememiş olsam doğrudan 'emperyalist zihniyet' cevabını verirdim; ama lincoln'ü sadece bu film ile tanıyan biri olarak emperyalist birisi olarak yargılamam henüz yanlış. Hem zaten lincoln emperyalist değil demokratik ve gayet özgürlükçü birisi olarak gösteriliyor. Demokrat demişken 150 sene sonra bir siyahın(obama) 150 sene önce köleliği şiddetle savunan demokrat partiden başkan adayı olarak çıkmış olması ve başkan seçilmesi hayatın bir cilvesi olsa gerek.

Daniel day- lewis'in oyunculuğu gerçekten güzel. lincoln görmüşlüğüm yok ama uzun boylu olduğunu bildiğimizden kendine has bir yürüyüşü olduğunu tahayyül etmişimdir. Daniel Day Lewis ise bunu bence başarmış. Yürüyüşü veya eğilince oluşan kamburu ona başkan edası veriyor. Tabi o zamanlar başkanın hayatı öyle miydi bilmiyorum ama bana biraz basit gibi geldi. Yani protokol ve formalitelere acaba bilerek mi değinmediler yoksa özgürlükçü ayağına bazı şeyleri görmezden mi geldiler bilmiyorum.

13. Maddenin oylamasından önce başkan ve diğerleri tartışırken başkan şöyle diyor:

-dünya sahnesinin üstüne adım attık artık. Şimdi şimdi! insan saygınlığının kaderi şimdi bizim ellerimizde!

Bakın benim bu laflardan anladığım şudur: Evet kararlı bir başkan var ama köleliği kaldırmak istemesinin sebebi çıkarlar. Büyük resimde abd'nin yükselişi için küçük resimde de savaşı bitirmek için. yani ben şunu merak ediyorum: abd o zaman iç savaş yapmasaydı ve süper güç olsaydı aynı zamanda da kölelik olsaydı onu kaldırır mıydı? Sanmıyorum. Lincoln'ün böyle bir niyeti var mıydı bilmiyorum ama filmi yapanların iliklerine kadar pragmatizm- kapitalizm- emperyalizm işlediğinden kendini gizleyemiyor. yani kölelik işimize yarıyorsa çıkarlarımıza hizmet ediyorsa iyidir; bize zarar veriyorsa/ verecekse kötüdür . O çağda da kölelik devlete yarar sağlamadığından pragmatizmin gereği kaldırıldı. Bizde bunu yuttuk! Zaten pragmatizme kökten bağlılar tanrı'ya bile çıkar için inanıp inanmadığını beyan ederler.

bundan önce de kazak yönetmenin vampir avcısı abraham lincoln filmini izlemiştim. O ise bambaşka bir Suçu başkasına yıkma ve algı düzeltme senaryosundan ibaret. biraz internetten baktım da adamlar iç savaşla alakalı hemen hemen her sene bir şeyler çekiyorlar. Yani en azından tarihlerine sahip çıkmaları bizim gibi hamasette kalmıyor.ha pardon bizim de 'diriliş'imiz 'filinta'mız var. öyle ki reis-i cumhur hazretlerimiz mini minnacık saraycığında (!) diriliş film müziği ile konuklarını karşılıyor. işte büyük türkiye, işte yeni türkiye(!)...

Neyse güzel film yine izlenebilir.
navigatör diye hayvan gibi bir jip modeli vardı bir zamanlar...
fox tv de yayınlanan film. ilgilenenlere...
prison break dizisinde micheal Scofieldın abisinin adı. Dominic purcellin canlandırdığı karakter.
Favori filmim.
abraham lincoln'un hayatının bir kısmını anlatan muhteşem bir steven spielberg filmi. (zaten biyografik filmler kişinin hayatının belli bir dönemini anlatır. türkiye'de ki gibi ahmakça, doğumundan ölümüne bir adam anlatılmaz)

abraham lincoln'un ikinci kez başkan seçilmesini, 13. anayasa değişikliğini ve iç savaş'ı konu ediniyor film kendisine. genel olarak 13. anayasa değişikliği ve kölelik üstüne dursa da, yer yer abraham lincoln'un özel hayatına da dokunuyor, ki özellikle favori sahnelerim de onlardı.

film yer yer değil, bütünüyle yavaş ilerliyor. bir filmin bana sıkıntı vermesini, yavaş ilerlemesini severim. sirf bundan dolayı o çok bilinen yönetmenlerin filmlerini sevemiyorum. marvel ve dc'ye olan uzakligimin ise sebebi bu, filmler çok hizli. lâkin bir kac arkadaşım da filmi izlerken sıkılmış, herkese göre bir film değil anlayacağınız.

amerika tarihini pek bilmiyor olmama rağmen film beni etkiledi. özellikle lincoln'un kararları ardında dik duruşu, hitabet yeteneği ve daha fazlası.

uzun uzun konuştuktan sonra, 'vaizin de dediği gibi: daha kısa vaazlar verebilirim ama bir başlayınca, susmaya üşeniyorum' repliği ile de kahkahalara boğmuştur. (bkz: swh)
(bkz: casio lincoln) 'dur o

galatasarayin efsane orta sahası.
çektikleri her reklam, film tadında olup insanda "ulan amerika'da olmak vardı be" hissi uyandıran abd otomobil markası.

özellikle son zamanlardaki matthew mcconaugheyile çektikleri lincoln reklam serisi efsane.

sinematografiden tut, metin yazarlığına kadar her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü reklamlar...

reklam hastası biri olarak lincoln nezdinde şu birkaç reklamı bırakıyorum şuraya:

lincoln continental.
https://www.youtube.com/watch?v=ZLBXQdyGl64

lincoln mkz.
https://www.youtube.com/watch?v=Z-fJHC5jl1c

lincoln aviator.
https://www.youtube.com/watch?v=dq4Qj_vG9Tg
Amerika Birleşik Devletleri'nin Alabama eyaletinde yer alan ve Talladega ilçesinde yer alan bir şehirdir.