bugün

ahmed arif şiiri..

Leylim - leylim dünyamızın yarısı
Al - yeşil bahar,
Yarısı kar olanda
Gene kavim - kardaş, can - cana düşman,
Gene yediboğum akrep,
Sarı engerek,
Alnımızın aklığında puşt işi zulüm
Ve canım yarı geceler
Çift kanat kapılarına karşı darağaçları,
Mahpusanede çeşme
Yandan akar olanda,
Gelmiş yoklamış ecel
Kaburgam arasından.
Yoklasın hele...

Çağıdır, can dayanmaz,
Çağıdır, en çatal, en ası,
Cehennem koncası memelerinin.
Çağıdır, kırk gün - kırk gece
Kolların boynuma kement,
Ha canım kötüye inat...
Vah ki ne desem,
Kurşunları namlulara sürülü,
i'kelleri kan,
Baskıncılar uykumuzu yıkar olanda,
Alır yüreğim:

Yankın yasak, aynalara.
inemem bahçende talan,
Tam, boş yanı bu, derim namussuzun,
Tam, bıçağım cehennem gibi güzelken,
Aklıma düşüyorsun
Ellerim arık...

Bilmiş
Bütün zula'lar
Eğri hançer, kara mavzer, kan pusu.
Ve insan düşüncesinin o en orospu,
O en ayıp, frengili yemişi,
Çıldırtılmış uranyum
Bilmiş,
Bilsinler!
Sana nasıl yandığımı
Uuuuy gelin...

işte kan tutmuş korsanlar,
Haramla beslenmiş azgın,
Düzmece peygamberler
Ve cüceleri
Ve iğdiş ve aptal kölelerine karşı,
işte bir kez daha
Bu can bendeyken,
Delin, divanenim işte
Uuuuy gelin...

Bu yasaklar,
Firavun kalıntısı.
Yoksun,
Akdan - karadan.
Gizline, canevine kurulu faklar.
Gün ola, umut kesip korkunç yetinden,
Murdar tutkusuna dünyasızlığın,
Gün ola, düşesin bekler.
Düşme!
Ölürüm...
Gözlerinden, gözlerinden olurum.

Leylim - leylim
Ayvalar, nar olanda
Sen bana yar olanda.
Belalı başımıza
Dünyalar dar olanda.
fevkalade güzel fikret kızılok sarkıdır, kadehi siseyi kirdirtir;

kara tren katar katar
derdime dertleri katar
kimi alır kimi satar
senin aşkın bana yeter
a leyli leylim
ayrılık ölümden beter
a leyli leylim

indim pınarın başına
el ettim dudu kuşuna
dedi uğraşma boşuna
nazlı yarim ele gitmiş
a leyli leylim
hasan emmi gelin etmiş
a leyli leylim

çayır çimen koşa koşa
vardım anamın yanına
kardeş bacı hep bir olmuş
hiç birinin dilleri yok
a leyli leylim
böyle aşkın dermanı yok
a leyli leylim
ahmed arif'in leyla erbil'e yazdığı mektupların bir araya getirildiği kitap. iş bankası yayınlarından çıkacak olan kitap muhtemelen raflardaki yerini 21 eylül'den sonra alıyor. Kitabın çıkmasına günler kala sabırsızlanmak son derece doğal...
her ne kadar bir edebi eser türü olarak görülse de bence şairlerin ya da yazarların ciğerine yolculuk yapabileceğiniz, "şair -yazar" olarak değil de edebi yönünden çok "insan" yönünü görebileceğimiz , kralın çıplak olduğu insanlık hallerinin turnusolluğunu yapan yazınlardır bu mektuplar.

mesela ben ahmed arif'i yaşar kemal'e küfür ederken düşünemezdim ama ediyormuş. istanbul'a gidince de yaşar kemal'i bul. de ki "ahmed a... s..cek senin." çekinme söyle. böyle küfürlere alışıktır o. memnun olur, kahve içirir sana. evcek gidin onlara, züppeleşeceğini sanmam onun. biraz megalomanisi vardır ya hemen hemen her sanatçıda oluyor bu.. diyor bir mektubunda leyla erbil'e.

ben orhan veli' yi de pek severim ama gördüm ki ahmed arif pek sevmezmiş. ama bunla beraber cemal süreya'yı pek severmiş. varlık dergisini de pek sallamıyor anladığım kadarıyla. yaşar kemal'le bir dostluğu var ki sormayın ama, anasına sövecek kadar !

sadece bir keşkem var bu kitaba dair. keşke leyla erbil'in yazdığı cevapları da okuma imkanım olsaydı ama neylersiniz ki leyla erbilin mektuplarının nerede olduğu bilinmiyor ya da ahmed arif'in mektupları ne yaptığı bilinmiyor.

ahmed arif gençliğimin ve çocukluğumun şairidir esasında yani uzak değilim, iyi bildiğimi düşünürdüm hep. o şiirlerin leyla erbil'e yazıldığını da daha önce farklı kaynaklardan duymuştum. ama hep söylenir ya bir şeyi duymak farklı yaşamak farklı diye. ben bu kitapta bunu yaşadım işte. o dev dizelerin, emsalsiz imgelerin, içinden bir kelimeyi çekseniz bozulacak olan mısraların, bir mısra çekseniz bozulacak olan şiirlerin duygulu mühendisi ahmed arif'in aşk halini gördükçe iki şeyden utanır oldum.

birincisi; ulan oğlum sen de aşık mı oldun sanki hiç dedim kendime ve hayatımda bir kere başıma gelen o aşkın hakkını verememenin ezikliği düştü içime,

ikincisi; yahu leyla erbil sen de hiç insaf yok mu ? insan bu güzel dizelerin sahibine, bu dava adamına, bu yoldaşa, bu "insan" a, kelime mühendisi olmasına rağmen senin kelimelerine ve sana tapan adama, hem sanatçılığını hem külhanbeyi edasını bir yüreğe sığdırmış esmer adama nasıl olur da karşılık vermezsin. ben utandım bundan. ahmed arif yazdıkça ben ezildim. utanmakla beraber bir teşekkür de ettim aslında sana. ya karşılık verseydin de ahmed arif bu dizelerden mahrum etseydi bizi neylerdik sonra. ya bahar gibi düşünmeseydi seni, hangi imgeye sarılırdık sevgiliyi düşünürken.

--spoiler--
"canım benim,
bilir misin, 'canım' dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep."

"evrenin seninle ilgili olmayan hiçbir neni beni sarmıyor zaten."

--spoiler--

kitaptan sadece iki cümle yukarıdakiler.

bir adam düşünün, sistemle, zalimle, namussuzla kavgalı. sistemin en büyük çarklarına çomak sokuyor, karşısına devleti alıyor bırakın hakaret etmeyi kendisini takip eden polisin dişlerini döküp, kolunu kırıyor, seyahat özgürlüğünü elinden alan sisteme sövüyor anadan avrada ama sevgilinin türlü hakaretlerine karşı içindeki kabadayıyı öldürüyor," sen demişsen haketmişimdir" diyor aslında hiçbir haksızlığı haketmeyen ve hak ettirenin karşısına koyan adam.

ya bu aşk dediğimiz nedir ? tam bir teslimiyet hali mi ? onursuzluk mu ? kedi sırnaşıklığı mı ? ar damarının yedi yerden çatlaması mı ? bakar körlük mü ? kulağını açıp dilini kesmek mi ? ya en " ben'im ulan " diyenin "ben"liğini hiç-piç etmesi mi ?
Kitaptan…
15 Mayıs 1954
Ankara
Leylâ, Canım,
Kayb, berbat ve sessizim… Sessiz ve dolu: Allahtan ki sen varsın. Yoksa halim korkunçtu.
Burası bir köy! Yakınlarımın bütün ısrar ve gayretine rağmen, hemen anneme gideceğim. Pazartesiye trendeyim. Eve gidince senin mektubunu bulmalıyım. Anneme ilk sorum o olacak zaten.
Sen nasılsın ömrüm? Son telefonda canını sıktım mı? Ben artık annenden korkmuyorum. Aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. Buna ne dersin?
Hınca hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hâkim. Biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha?
Fotoğrafındaki “halbuki…”yi hâlâ anlayabilmiş değilim. Anlatır mısın?
Bütün bunlar, beyhude biliyorum. Şaheser olan, benim uçakla oraya gelebilmemdir. Allah kahretsin, bu hastalık, bu rezaletler ve bu aile mecburiyetleri… Ne yapsam?
Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.
Yarı parçan.”

“Canım benim,
Bilir misin, ‘canım’ dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.”

“Öpüyorum ama doyamıyorum. Mutluluk ya da cehennem bu galiba. Sana doymak, korkunç ahmaklık olur. Hadi gel …”

“Seni cehennem bir hasretle öperim.”
ahmed arif, leyla erbil'i cok guzel sevmis, hem dost hem asik, caresiz ve namuslu. evlenselerdi bu kitabi okuyamazdik degil mi ama o zaman da baska kitaplar okurduk belki. kimbilir. hayat garip insan garip..
Ahmed Arif Koşulsuz sevgisini ilmek ilmek işlemiş tüm mektuplarında. Arada raftan alıp tekrar tekrar okumalık.

görsel
görsel
Leyla erbil...
Hasretinden prangalar eskitilen kadın.
Ahmed arif'in büyük sevdası leyla...
Leylim leylim'i.
Evlendiğinde düğün hediyesi olarak şiir yazdı ahmed arif. Leyla'yı o kadar çok sevdi ki şöyle dedi "sen ister dostum ol, ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol".

Bu devirde kaldı mı ki böyle sevda?
Kaldı mı böyle gül kokan mektuplar?
Yâre içtenlikle yazılmış böyle bir şiir ya da?

leylim leylim
ayvalar, nar olanda
sen bana yar olanda.
belalı başımıza
dünyalar dar olanda.
Ahmed Arif'in leyla erbil'e zaafını, yıllar süren aşkını sayfa sayfa anlattığı mektupların derlendiği kitabın adı.

içim parçalandı okurken ahmed arif'in aşkının bu kadar derin, bu kadar karşılıksız olmasına...
Her leylim yazışında benim içim sızladı.

Sevgiyi karşılıksız olduğunda dizginlememek, hayır diyememek kadınsal bir şey mi?
Ben seni sev-mi-yo-rum'u net bir şekilde söylemiş olsaydı leyla, ahmed arif yine prangalarını eskitebilir miydi hasretinden?

Aklıma nazım Hikmet'in şu dizeleri geldi kitabın sonundaki son mektupla...

"Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?"
güncel Önemli Başlıklar