bugün

Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin, yorulmuşsundur;
Nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını,
Ne gül suyum, ne gümüş leğenim var, susamışsındır;
Buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim, acıkmışsındır;
Beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam,
Memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin,
Ayağını basdın odama,
Kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi,
Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde,
Ağladın, avuçlarıma döküldü inciler,
Gönlüm gibi zengin,
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam.

Hoş geldin, kadınım benim, hoş geldin...

Nazım Hikmet Ran

https://www.youtube.com/watch?v=JWWb0_3oNJ8
Oysaki Sen ..

Beni seni sadece sevdim,
Gözlerine saatlerce bakmadan,
Gözlerinin ışığında kendimi göremeden,
Ellerini tutmadan,
Seninle gökyüzüne bakamadan,
Omuzunda uyuyamadan,
Sarılamadan,
Saçlarını koklayamadan ,
Kokunu içime çekemeden,
Sadece sevdim kadınım ,
ve sen bunların hiç farkında olmadın,
Ben seninle sadece düşlerimde beraberdim ,
Kadınım ..
Seninle kalktım senine yattım günlerce,
Oysaki sen başkasını seviyordun.
dinle bocegim, uzun bir seyahate cikacagim. hareketimden evvel bazi seyleri soylemek arzusundayim. yoklugum fazla uzayabilir, zaman zaman, dediklerimi dinleyerek saptarsin ki: hayatta kimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerini tutamaz; ask dedigimiz, ya vahim bir yanlis anlasilmadir ya kotu bir hayal kurma tarzi; iki kisinin ikisi de, oburunun yerine hayal kurmaya kalkistigindan, sukût-u hayaller eksik olmaz! sen dedigime kulak ver, kendimizden baskasini sevemiyoruz; sevdigimiz, sahsiyetimizin dislastirilmis, bir baskasinin uzerinde somurlastirilmis hayâli; o baskasi da kendisini ucuncu bir sahis uzerinde dislastirir, somutlastirir. arada ahenk kurulamaz, nasıl kurulsun, sevdigimizle sandigimiz farkli! muvaffak bir cift, yalnizliga tahammulu yuksek iki insan mânâsini tasir: cift demek, yan yana iki yalnizlik demek, beraber bile olamamis, kesismesi bile zor! onun icin boyle bir hayati, icine girip kurbani olmadan yasayacaksin, yani uzaktan. uzaktan, soyut, hemen hemen yok bir sahsi sevmekten guzelini tasavvur edemiyorum. yakinda olmayan sevgili tahayyulde yasatilir, hayalde yasatmak az evvel acikladigim kaideye uygun olarak, onu kendine benzetmektir; yaninda bulunmayacagindan, o buna ne itiraz edebilir, ne mudahale: sevdigini, hayalinde degistirdikce; kendine benzettikce daha çok seversin, boylece denge korunmus olur. sevmek! sevmek esasinda alip basini gitmektir, sevgiliden uzaklasan mutlak aska yaklasir, sevdigini gonlunde kendi bildigince yeniden yaratarak...
ben sana mecburum, sen yoksun.
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

(bkz: biliyorum sana giden)
(bkz: cemal süreya)
(bkz: bülent başgaaaan)
AH, BEN UYKUDAYKEN SEN BAŞUCUMA GELSEN

Ah, ben uykudayken sen başucuma gelsen,
Petrarca'yı ziyaret ettiği gibi Laura'nın, (1)
Değse bana nefesin tam yanımdan geçerken,
işte o zaman birden
Aralanır dudağım!

Kaç zamandır tutsağı karanlık bir hayalin,
Bitmeli mi bu rüya? Şu kederli yüzüme,
Bir yıldız gibi doğsun senin o gözlerin,
işte o an düşlerim
Aydınlanacak yine!

Bir kıvılcımın uçuştuğu dudaklarıma
Tanrı'nın arıttığı o aşk parıltılarına,
Bir öpücük kondur, melekten kadına dön,
Ah o zaman ruhum
Uyanır uykusundan!

Victor Hugo
Boşu Boşuna

Mevlam bana ömür vermiş
Boşu boşuna, boşu boşuna
Bedenime bir can girmiş
Boşu boşuna, boşu boşuna
Gelmişim ben boşu boşuna

isa Meryeme'mi kaldı?
Musa asa'dan ne buldu?
Süleyman bir sultan oldu
Boşu boşuna, boşu boşuna
Saltanatı boşu boşuna

Su akar deryaya varır
Derya damlayı çıkarır
Gökyüzünde yağmur olur
Damlaları boşu boşuna
Yağmur yağar boşu boşuna

Gâhi gittim gahi geldim
Aradım kendimi buldum
Bir Mahzuni Şerif oldum
Boşu boşuna, boşu boşuna
Yaşamışım boşu boşuna


Mahzuni Şerif
döner kebap dönmez olsun

arif dino
Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir sarı saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Her şey bana seni hatırlatıyor
Gökyüzüne baksam
Gözlerinin binlercesini görürüm
Bir rüzgar değse yüzüme
Ellerini düşünmeden edemem
Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer
Tadı senden gelir
Yediğim yemişlerin
içtiğim içkilerin
Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
Bu emsalsiz hüzün
Seni beklediğim içindir

Resmine bakamaz oldum
Uykulardan korkuyorum artık
Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor
Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni
Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada

Ve şu saat geldiğin anda
Durabilir sevincinden
Zaman çıldırabilir
Çünkü benim dünyamda
Ölümsüzlük, seni sevmek demektir.

Bir çocuk doğmayı bekler
Bir ağır hasta ölmeyi
Bitkiler yağmur ve güneşi bekler
Yalnız bir kadın sevilmeyi
Ve düşün ki bir adam
içinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi
Seni bekler
Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi

Sen gelinceye kadar
Pencerem kapalı duracak
Rüzgar gelmesin diye
Artık perdeleri açmayacağım
Gün ışığı girmesin diye
Sonra kahrolacağım
Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
Ve günlerce gecelerce haykıracağım
Nerdesin diye, nerdesin diye

Bir gün bu kapıdan sen gireceksin
Biliyorum
Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
Yıllarca sonra
Öldüğüm gün bile gelsen
Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup
Çocuklar gibi sevineceğim
Kalkıp sarılacağım ellerine
Uzun uzun ağlayacağım.
Etme

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

isyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme

Mevlana Celaleddin Rumi
merhaba

gün açar,
karın verir yağmurlu toprak.
incesu deresi, merhaba.
saçakta serçeler daha çılgındır,
bulutlarda kartal,
daha çalımlı.
koparır göğsünden bir düğme daha,
tezkere bekliyen biri.
incesu deresi, merhaba.

genç bayraklar vardır,
barış düşünür,
kuyularda işçi, mavilikleri.
ben hepsini düşünürüm,
yirmidört saat
ve seni düşünürüm,
karanlık,hırslı...
seni, cihanların aziz meyvası.
ilan-ı aşk makamından bir mısra,
yeşerip, kımıldar içimde,
düşer aklıma gözlerin...

oysa murad alamam.
oysa akdan - karadan
bilirim, payım bu kadar...
unutmuş gülmeyi gözbebeklerim.
unutmuş dudaklarım öpmeyi.
incesu deresi, merhaba
ahmed arif
Etki Ve Tepki

En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur
sırf uzaklaşmak için,
ve geride kalanlar
birinin onlardan
uzaklaşmayı neden isteyebileceğini
bir türlü tam olarak anlayamazlar.

Charles Bukowski
ben bir gece, su mayıs gecelerinden biri volter rihminda dayayip seni duvara opmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü notrdam'a çiçeğini seyretmeliyiz onun birden bana sarilmalisin gülüm, korkudan, hayretten sevinçten ve de sessiz sessiz aglamalısın yıldızlar da ciselemeli incecikten bir yagmura karışarak.. Henüz vakit varken, gülüm. Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz. şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım söğütlerin.
Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız....
Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
iş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili. *
bugüne ben yazdım...

güzel bir rüyanın ardından,
gerçeklere uyanmakmış mutsuzluk.
hala umut var derken,
hayal peşinde koştuğunu anlamakmış.
beklemek hiç bu kadar uzun gelmemişti.
telefonum hiç bu kadar susmamıştı.
aslında her şey açıktı.
güzel bir rüyanın ardından.
gerçek HAYAT BAŞLAMIŞTI.

eDiT : YAZIM HATASI.
ÜVERCiNKA

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil

/ Cemal SÜREYA
Adam

Adam şapkasına rastladı sokakta
Kimbilir kimin şapkası
Adam ne yapıp yapıp hatırladı
Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz
Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar
Bir kadın kimbilir kimin karısı
Adam ne yapıp yapıp hatırladı.

Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
Adam bulut gibiydi, hatırladı
Adamın ayaklarının altında
Yıldızların yıldız olduğu vardı
Adam yıldızlara basa basa yürüdü
Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı.


Cemal Süreya
Git Güle Güle

Dudağından onmaz derdi kaptığım
Gözümde gönlümde ilah yaptığım
Sevmek ne demek haşa taptığım
Çıktım yörüngenden git güle güle

Galipsin ödülü hak ettin yeter
Saçımı sakalımı ak ettin yeter
Çekil git, canıma tak ettin yeter
istemem, görünme düşümde bile
Çıktım yörüngenden git güle güle

Benden beter aşka duçar ol emi
Daha da çaresiz naçar ol emi
Dilerim dünyada gör cehennemi
Sende muhannetten merhamet dile
Çıktım yörüngenden git güle güle

Kara gözlerinden dinmesin biran
Kanlı yaş, daima yaslı gibi yan
Erme muradına, Aslı gibi yan
Dile destan olsun, çektiğin çile
Çıktım yörüngenden git güle güle

Dönmeği deneme gözümde yoksun
Gönlümde, özümde sözümde yoksun
Günahıma giren, zehirli oksun
Çıkarttım kalbimden, attın yad ile
Çıktım yörüngenden git güle güle


Cemal Safi
ben bu dünyanın devr-i devranını,izzet-i nefsini s..k..yim,
yansın bu ibneler su veren itfayenin hortumunu s..k..yim,
ben delimiyim mecnun gibi bir am için çöllere düşeyim,
verirse verir, vermezse leylayı da s..k..yim.

(bkz: neyzen tevfik)
sana yüklediğim anlamları
senmişsin gibi sanma ,yanılırsın
sen o anlamlarda bende varsın
ben seviyorsam sen bahanesin

özer bal
Senin için atmayan kalbi,seni söylemeyen dili,
seni bilmeyen beni neyleyim.
Hiç kimseler bilmedi seni ne kadar çok sevdiğimi,
bırak kalbimizde sır kalsın..
Bu dünyada gülmedi bir türlü yüzümüz,
bari kavuşmalar mahşere kalsın..
Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.

Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.

Sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
Fakat asla ümitsizliği değil...
insansız adalet olmaz
adaletsiz insan olur mu?
olur, olmaz olur mu!
ama, olmaz olsun.
özdemir asaf
hayalperesttim.
hayallerimi aldılar önce...
özgürdüm...
kafese tıkttılar...
çocuktu ruhum.
büyü dediler...
umutlarım vardı.
yok ettiler.
gülümsememdi kalan sadece..
oda yıkıklarımı saklamak içindi.
Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler,
yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler,
giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler,
tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar,
beyaz üzerinde siyahı tercih edenler,
gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış
yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.

Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler,
bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar,
hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.

Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar,
okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
gönlünde incelik barındırmayanlar.

Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler,
kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler,
ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar,
daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler,
bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar,
bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.

Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden,
anımsayalım her zaman:
yaşıyor olmak
yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.

Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.

Pablo Neruda