bugün
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay16
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- allah yerine hızır'dan yardım istemek10
- erkek çocuk için isim önerileri13
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması11
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor10
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek32
- keki kabarmayan sözlük kızı22
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı28
- anın görüntüsü11
- düşün ki o bunu okuyor17
- galatasaray13
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni19
- deniz gezmiş16
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- en yaşlı özelliğiniz11
- durduk yere tribe giren erkek18
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi11
- iğrenç bir his tarif et25
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak9
- beybi leydi13
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi190510
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj17
- nervio13
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz12
- sözlük kızlarının saç rengi18
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
(bkz: bizler susuyorduk)
(bkz: FEDERiCO GARCiA LORCAYA YANIK ŞiiR)
(bkz: gemi)
nazım hikmet için şöyle bir şiir yazmıştır
(bkz: güz çiçeklerinden çelenk)
(bkz: gemi)
nazım hikmet için şöyle bir şiir yazmıştır
(bkz: güz çiçeklerinden çelenk)
Nazım Hikmet arkadaşı.
asıl adı ricardo eliecer neftali reyes y basualto olan şili'li şair. son yüzyılın en önemli şarilerindendir. 1971 yılında nobel edebiyat ödülünü almıştır. aynı zamanda nazım hikmet'in dostudur.
dünya edebiyat tarihinin en önemli isimlerinden biri olan şili'li şairdir. şiirlerinde eşsiz bir bütünlük yakalamayı başarmıştır. aynı zamanda, büyük türk şairi nazım hikmet'in en yakın dostlarındandır.
salvador allende'nin abd güdümlü bir darbe ile devrilmesinden hemen sonra * ölmüştür.
salvador allende'nin abd güdümlü bir darbe ile devrilmesinden hemen sonra * ölmüştür.
BAZI ŞEYLERi AÇIKLIYORUM
Soracaksınız: Leylaklar nerede hani?
Gelincik yapraklı metafizik nerede?
Sözcüklerine incecik delikler açıp
onları saçan yağmur nerede?
Kuşlar nerede hani?
Her şeyi anlatayım.
Kent dışında yaşardım,
Madrid dışında, çanlarla,
saatlerle, ağaçlarla.
Görülürdü oradan
kurumuş yüzü Kastilya'nın
meşin bir okyanus gibi.
Evime
çiçek-evi derlerdi, sardunyalar fışkırırdı
duvarlarından çünkü:
güzel bir evdi
köpekleriyle, çocuklarıyla.
Hatırladın mı, Raul?
Rafael, hatırladın mı?
Hatırladın mı, Federico?
yerin altında,
hatırladın mı, balkonlarında o evin
Haziran ışığı çiçekler doldururdu ağzına.
Kardeşim, kardeşim!
Her şey
o kalın sesler, tezgâhların tuzu,
kabarmış ekmekler çıkaran fırın
ve heykelleriyle Argüelles pazarı
kurumuş bir mürekkep hokkasıydı sanki aldatmalar içinde:
yağ akardı kaşıklara,
ayakların, ellerin derin çarpıntısı
sokaklarda büyürdü,
metreler, litreler, temel
ölçüsü yaşamın,
balık yığınları,
rüzgâr gülünü bile şaşırtan
soğuk güneşiyle kiremitler,
patateslerin ince, çıldırmış beyazlığı,
domatesler yuvalanırdı denize dalga dalga.
Bir sabah tutuştu bunların hepsi,
bütün canlıları yutmak için bir sabah
fışkırdı topraktan
şenlik ateşleri,
silah vardı artık,
barut vardı artık,
artık kan vardı.
Haydutlar geldi uçaklarıyla,
yüzükleriyle, düşesleriyle haydutlar,
takdisler dağıtan kara keşişleriyle
haydutlar geldi gökyüzünden
çocukları öldürmek için,
çocuk kanı aktı sokaklarda
düpedüz çocukların kanı aktı.
Çakalların bile tiksindiği çakallar,
kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,
yılanları bile iğrendiren yılanlar!
Yüzyüze gelince bunlarla
kanını gördüm ispanya'nın,
kabarıyordu
bir onur ve bıçaklar dalgasında boğmak için sizleri!
Hain
generaller:
ölü evimi görün,
bakın paramparça ispanya'ya:
erimiş maden akıyor her evden
çiçek yerine,
her çukurundan ispanya'nın
ispanya yükseliyor,
her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,
gören bir tüfek,
kurşunlar doğuyor her cinayetten,
o kurşunlar günün birinde
on ikisinden vuracak yüreğinizi.
Soracaksınız: Şiiri neden
düşleri anlatmıyor, yaprakları
ve büyük yanardağlarını anayurdunun?
Gelin görün kanı sokaklardaki.
Gelin görün
kanı sokaklardaki.
Gelin görün kanı
sokaklardaki.
Soracaksınız: Leylaklar nerede hani?
Gelincik yapraklı metafizik nerede?
Sözcüklerine incecik delikler açıp
onları saçan yağmur nerede?
Kuşlar nerede hani?
Her şeyi anlatayım.
Kent dışında yaşardım,
Madrid dışında, çanlarla,
saatlerle, ağaçlarla.
Görülürdü oradan
kurumuş yüzü Kastilya'nın
meşin bir okyanus gibi.
Evime
çiçek-evi derlerdi, sardunyalar fışkırırdı
duvarlarından çünkü:
güzel bir evdi
köpekleriyle, çocuklarıyla.
Hatırladın mı, Raul?
Rafael, hatırladın mı?
Hatırladın mı, Federico?
yerin altında,
hatırladın mı, balkonlarında o evin
Haziran ışığı çiçekler doldururdu ağzına.
Kardeşim, kardeşim!
Her şey
o kalın sesler, tezgâhların tuzu,
kabarmış ekmekler çıkaran fırın
ve heykelleriyle Argüelles pazarı
kurumuş bir mürekkep hokkasıydı sanki aldatmalar içinde:
yağ akardı kaşıklara,
ayakların, ellerin derin çarpıntısı
sokaklarda büyürdü,
metreler, litreler, temel
ölçüsü yaşamın,
balık yığınları,
rüzgâr gülünü bile şaşırtan
soğuk güneşiyle kiremitler,
patateslerin ince, çıldırmış beyazlığı,
domatesler yuvalanırdı denize dalga dalga.
Bir sabah tutuştu bunların hepsi,
bütün canlıları yutmak için bir sabah
fışkırdı topraktan
şenlik ateşleri,
silah vardı artık,
barut vardı artık,
artık kan vardı.
Haydutlar geldi uçaklarıyla,
yüzükleriyle, düşesleriyle haydutlar,
takdisler dağıtan kara keşişleriyle
haydutlar geldi gökyüzünden
çocukları öldürmek için,
çocuk kanı aktı sokaklarda
düpedüz çocukların kanı aktı.
Çakalların bile tiksindiği çakallar,
kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,
yılanları bile iğrendiren yılanlar!
Yüzyüze gelince bunlarla
kanını gördüm ispanya'nın,
kabarıyordu
bir onur ve bıçaklar dalgasında boğmak için sizleri!
Hain
generaller:
ölü evimi görün,
bakın paramparça ispanya'ya:
erimiş maden akıyor her evden
çiçek yerine,
her çukurundan ispanya'nın
ispanya yükseliyor,
her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,
gören bir tüfek,
kurşunlar doğuyor her cinayetten,
o kurşunlar günün birinde
on ikisinden vuracak yüreğinizi.
Soracaksınız: Şiiri neden
düşleri anlatmıyor, yaprakları
ve büyük yanardağlarını anayurdunun?
Gelin görün kanı sokaklardaki.
Gelin görün
kanı sokaklardaki.
Gelin görün kanı
sokaklardaki.
"Biz şairler nefretten nefret ederiz ve savaşa karşı savaşırız."
http://tr.wikiquote.org/wiki/Pablo_Neruda
http://tr.wikiquote.org/wiki/Pablo_Neruda
(bkz: unutmak yok)
bana da mektup yazsın diye kıvranıp duracak kadar çok sevdiğim değerli bir yazar.
i love you without knowing
how, or when, or from where,
i love you simply,
without problems or pride;
i love you in this way
because i don't know any other way of loving but this,
in which there is no you or i,
so intimate that your hand upon my chest
is my hand,
so intimate that when i fall asleep
it is your eyes that close.
şiirini yazmış, şilinin nazımı..
how, or when, or from where,
i love you simply,
without problems or pride;
i love you in this way
because i don't know any other way of loving but this,
in which there is no you or i,
so intimate that your hand upon my chest
is my hand,
so intimate that when i fall asleep
it is your eyes that close.
şiirini yazmış, şilinin nazımı..
"halkız biz, öldükçe çoğalırız."* dzilerinin sahibi sosyalist şair.
tabu oyunu şairi.
pablo neruda ile postacisinin diyalogu meshurdur..
neruda siirlerini neden çalip da sevgilisine kendi siirleriymis gibi okudugunu sorar postacisina.
postaci şöyle cevap verir; "üstad, şiir yazanın değil ihtiyaci olanındır. benim o şiirlere ihtiyacım vardı.."
neruda siirlerini neden çalip da sevgilisine kendi siirleriymis gibi okudugunu sorar postacisina.
postaci şöyle cevap verir; "üstad, şiir yazanın değil ihtiyaci olanındır. benim o şiirlere ihtiyacım vardı.."
Kuyu şiirinin zaman zaman aklıma gelen dizeleriyle unutamayacağım şair.
"Sevgili, bulamazsın
düştüğün kuyunun içinde
senin için yükseklerde sakladıklarımı:
bir tutam çiğli yasemin,
bir öpüş, daha derin düştüğün uçurumdan."
ayrıca (bkz: gereği yok).
"Sevgili, bulamazsın
düştüğün kuyunun içinde
senin için yükseklerde sakladıklarımı:
bir tutam çiğli yasemin,
bir öpüş, daha derin düştüğün uçurumdan."
ayrıca (bkz: gereği yok).
sunay akın dan...
nazım hikmet'in ölümünün ardından,nazım hikmete ait olan daktilonun bir köşesine iliştirilmiş bir kağıtta neruda'nın adresi bulunur.bunun sebebi olarak da nazım hikmetin alması gereken ödülü,o dönem ceza evinde olması sebebiyle neruda'nın almasıymış.neruda bu konuda şunları söyler...
büyük usta nazımın daktilosundan çıkan adresin bana ait oluşu bugüne kadar aldığım en güzel hediyedir.
nazım hikmet'in ölümünün ardından,nazım hikmete ait olan daktilonun bir köşesine iliştirilmiş bir kağıtta neruda'nın adresi bulunur.bunun sebebi olarak da nazım hikmetin alması gereken ödülü,o dönem ceza evinde olması sebebiyle neruda'nın almasıymış.neruda bu konuda şunları söyler...
büyük usta nazımın daktilosundan çıkan adresin bana ait oluşu bugüne kadar aldığım en güzel hediyedir.
Nazim Hikmet`le olan dostlugunu ögrendigimde daha da cok sevdigim sair.
Ölüm bir tek bana yazilmis bu öyküde,
Ve asktan olacak ölümüm seni sevmekle,
Cünkü seviyorum seni askim;
Kanla, atesle...
Ölüm bir tek bana yazilmis bu öyküde,
Ve asktan olacak ölümüm seni sevmekle,
Cünkü seviyorum seni askim;
Kanla, atesle...
SORU
Sevgili, bir soru
yıkmıştır seni.
geri geldim sana
dikenli kuşkudan.
Ama sen
saklamakta ısrarlısın
sevmediğim gölgenin kuytu bir köşesini.
Sevgilim,
anla beni
seviyorum seni her şeyinle,
gözlerden ayaklara tırnaklara dek,
içinde
koruduğun tüm aydınlığınla.
Benim, o, sevgilim,
kapını çalan.
Hayalet değil, o biri değil
ki bir kez durmuştu
pencerende.
Deviririm kapıyı:
Girerim tüm yaşamına:
Gelirim yaşamaya senin ruhunda:
başa çıkamazsın benimle.
Açmalısın kapıyı kapıya,
uymalısın bana,
açmalısın gözlerini
ki araştırabileyim içlerini,
görmelisin nasıl yürüdüğümü
ağır adımlarla
beni kör gözlerle bekleyen
baştanbaşa bütün yollarda.
Korkma,
seninim ben,
ama ne yolcuyum ne dilenci
senin efendinim ben,
o beklediğinim,
ve şimdi giriyorum
yaşamına,
bir daha ayrılmamak
ve kalmak üzere,
sevgili, sevgili, sevgili.
gibi birçok harika şiirin yaratıcısı, yeryüzü coşkusu, aşk ve insan haklarının büyük şairi.
Sevgili, bir soru
yıkmıştır seni.
geri geldim sana
dikenli kuşkudan.
Ama sen
saklamakta ısrarlısın
sevmediğim gölgenin kuytu bir köşesini.
Sevgilim,
anla beni
seviyorum seni her şeyinle,
gözlerden ayaklara tırnaklara dek,
içinde
koruduğun tüm aydınlığınla.
Benim, o, sevgilim,
kapını çalan.
Hayalet değil, o biri değil
ki bir kez durmuştu
pencerende.
Deviririm kapıyı:
Girerim tüm yaşamına:
Gelirim yaşamaya senin ruhunda:
başa çıkamazsın benimle.
Açmalısın kapıyı kapıya,
uymalısın bana,
açmalısın gözlerini
ki araştırabileyim içlerini,
görmelisin nasıl yürüdüğümü
ağır adımlarla
beni kör gözlerle bekleyen
baştanbaşa bütün yollarda.
Korkma,
seninim ben,
ama ne yolcuyum ne dilenci
senin efendinim ben,
o beklediğinim,
ve şimdi giriyorum
yaşamına,
bir daha ayrılmamak
ve kalmak üzere,
sevgili, sevgili, sevgili.
gibi birçok harika şiirin yaratıcısı, yeryüzü coşkusu, aşk ve insan haklarının büyük şairi.
Anımsıyorum Seni Olduğun Gibi
Anımsıyorum seni olduğun gibi geçen sonbahar.
Başlığın griydi ve yüreğin sakince.
Gözlerinde savaşıyordu alacakaranlığın alevleri.
Ve düştü yapraklar ruhunun sularına.
Bir boru çiçeği gibi yapışmıştın koluma,
ikircikli ve sakin sesine korunak olurken yapraklar.
Arzumun alazlanıp durduğu kötürüm eden bir ateş.
O uysal mavi sümbül burkulmuş ruhumun üstünde.
Gör nasıl uzaklaşıyor gözlerin, sonbahar gibi uzak,
başlık, o gri, o cıvıltılı ses ve o evcimen yürek,
kömürün koruna öpücüklerimin neşeyle düştüğü
derin özlemlerimin amacı olan şey.
Bir gemiden görünen gökyüzü. Yüksek dağlardaki yaylalar.
Hatıran ışık gibi, duman gibi, o sessiz gölcük gibi.
Ötesinde gözlerinin durur yangında akşam kızıllığı.
Fırıl fırıl sonbaharın kuru yaprakları ruhunda.
Pablo Neruda
Çeviren: ismail Aksoy
Anımsıyorum seni olduğun gibi geçen sonbahar.
Başlığın griydi ve yüreğin sakince.
Gözlerinde savaşıyordu alacakaranlığın alevleri.
Ve düştü yapraklar ruhunun sularına.
Bir boru çiçeği gibi yapışmıştın koluma,
ikircikli ve sakin sesine korunak olurken yapraklar.
Arzumun alazlanıp durduğu kötürüm eden bir ateş.
O uysal mavi sümbül burkulmuş ruhumun üstünde.
Gör nasıl uzaklaşıyor gözlerin, sonbahar gibi uzak,
başlık, o gri, o cıvıltılı ses ve o evcimen yürek,
kömürün koruna öpücüklerimin neşeyle düştüğü
derin özlemlerimin amacı olan şey.
Bir gemiden görünen gökyüzü. Yüksek dağlardaki yaylalar.
Hatıran ışık gibi, duman gibi, o sessiz gölcük gibi.
Ötesinde gözlerinin durur yangında akşam kızıllığı.
Fırıl fırıl sonbaharın kuru yaprakları ruhunda.
Pablo Neruda
Çeviren: ismail Aksoy
"doğru mu karıncalar evinde düş görmenin görev olduğu!" p. n.
şiirin latin babası
buğdayın türküsü okunası şiirlerinin başında gelir.
halkim ben, parmakla sayilmayan
sesimde piril piril bir guc var
karanlikta boy atmaya
sessizligi asmaya yarayan
olu, yigit, golge ve buz, ne varsa
tohuma dururlar yeniden
ve halk, topraga gomulu
tohuma durur bir yerde
bugday nasil filizini surer de
cikarsa topragin ustune
guzelim kirmizi elleriyle
sessizligi burgu gibi deler de
(bir siginak arayan ormanda)
biz halkiz, yeniden dogariz olumlerde...
halkim ben, parmakla sayilmayan
sesimde piril piril bir guc var
karanlikta boy atmaya
sessizligi asmaya yarayan
olu, yigit, golge ve buz, ne varsa
tohuma dururlar yeniden
ve halk, topraga gomulu
tohuma durur bir yerde
bugday nasil filizini surer de
cikarsa topragin ustune
guzelim kirmizi elleriyle
sessizligi burgu gibi deler de
(bir siginak arayan ormanda)
biz halkiz, yeniden dogariz olumlerde...
1971 nobel edebiyat ödüllü sosyalist şair.
Düşüncemde yakalıyorum gölgeleri ağımda derin yalnızlığımda
sen de ne uzaksın, ah, herkesten daha da uzak.
Düşüncemde uçuruyorum kuşları, siliyorum resimleri,
gömüyorum aşkın yeşil dallarını.
Sislerin çan kulesi, ne uzaksın, ne yükseksin yukarda!
Sen suskun değirmenler gibi,
boğarken iç çekişini, eziyorsun karanlık umudunu el değirmeninde,
geliyor gece sana yüzü koyun, uzağında şehrin.
Yanımda olsan bile uzaktasın benden, nesnel olarak yabancısın bana.
Düşüncemde dolaşıyorum yaşantım boyunca, karşılaşmamızdan önce.
Başka birinden önceki o acımasız hayatım.
Deniz kıyısında çığlık, taşlar arasında,
koştuğum yerdi orası, özgür ve çılgın, buğusunda deniz havasının.
Karasevdalı, yabanıllık, çığlık, o ıssız deniz.
Kaba, şiddetli, gökyüzüne karşı hırslı.
Sen, kadın, neydin orada, hangi ışın, hangi değnek
bu görkemli yelpazede? Şimdi gibi uzaktın.
Yangın içinde orman. Yanıyor gök mavisi haçta.
Yanıyor, yanıyor, alevler, pırıldıyor ışıktan ağaçlarda.
Düşüyor, gıcırdıyor. Yangın. Yangın.
Ve dans ediyor ruhum, yaralanmış ateş parçalarından.
Çağıran kim? Neyin nesi yankıların yankısından bu sessizlik?
Özlemin saati, sevincin saati, yalnızlığın saati,
benim saatim hepsinin arasında.
Şarkısı rüzgâr tarafından söylenen boru.
Gözyaşı dolu muhteşem bir arzu, bedenimle eş.
Sallanmış bütün kökleri,
surunda bütün dalgaların!
Şen, hüzünlü, sonsuzca yuvarlanmış ruhumla.
Düşüncemde gömüyorum yeşil dalları derin yalnızlığımda.
Sen, sen kimsin, kimsin sen?
çeviri: ismail aksoy
Düşüncemde yakalıyorum gölgeleri ağımda derin yalnızlığımda
sen de ne uzaksın, ah, herkesten daha da uzak.
Düşüncemde uçuruyorum kuşları, siliyorum resimleri,
gömüyorum aşkın yeşil dallarını.
Sislerin çan kulesi, ne uzaksın, ne yükseksin yukarda!
Sen suskun değirmenler gibi,
boğarken iç çekişini, eziyorsun karanlık umudunu el değirmeninde,
geliyor gece sana yüzü koyun, uzağında şehrin.
Yanımda olsan bile uzaktasın benden, nesnel olarak yabancısın bana.
Düşüncemde dolaşıyorum yaşantım boyunca, karşılaşmamızdan önce.
Başka birinden önceki o acımasız hayatım.
Deniz kıyısında çığlık, taşlar arasında,
koştuğum yerdi orası, özgür ve çılgın, buğusunda deniz havasının.
Karasevdalı, yabanıllık, çığlık, o ıssız deniz.
Kaba, şiddetli, gökyüzüne karşı hırslı.
Sen, kadın, neydin orada, hangi ışın, hangi değnek
bu görkemli yelpazede? Şimdi gibi uzaktın.
Yangın içinde orman. Yanıyor gök mavisi haçta.
Yanıyor, yanıyor, alevler, pırıldıyor ışıktan ağaçlarda.
Düşüyor, gıcırdıyor. Yangın. Yangın.
Ve dans ediyor ruhum, yaralanmış ateş parçalarından.
Çağıran kim? Neyin nesi yankıların yankısından bu sessizlik?
Özlemin saati, sevincin saati, yalnızlığın saati,
benim saatim hepsinin arasında.
Şarkısı rüzgâr tarafından söylenen boru.
Gözyaşı dolu muhteşem bir arzu, bedenimle eş.
Sallanmış bütün kökleri,
surunda bütün dalgaların!
Şen, hüzünlü, sonsuzca yuvarlanmış ruhumla.
Düşüncemde gömüyorum yeşil dalları derin yalnızlığımda.
Sen, sen kimsin, kimsin sen?
çeviri: ismail aksoy
güncel Önemli Başlıklar