bugün

kötü, berbat, aksi, olumsuz, üzücü, çok, rahatsız edici sıfatlarının toplamı.
(bkz: fenafillah)
"Korku ve kuşkuya batmış
kafamız dağınık,gözlerimizde dehşet
umutsuzca bir çıkış bulmaya çalışırız
bir kurtuluş, yaklaşan
açık tehlikeden.
Ama yanlış o değil asıl üstümüze gelen
yalandı haberler
( belki duymadık, ya da duyduk da anlamadık )
Aklımızdan bile geçmeyen başka bir felaket
birdenbire olanca vahşetiyle çöker üstümüze.
gafil avlayıp- vakit yok artık-
ezer geçer bizi."

Kavafis
Barbarları Beklerken
arapca beka kelimesinin ziddina tekabul eden, yok olmak fani olmak manasindadir..

tasavvufi bir ilim olan "fena", hint nirvanasi ile benzerlik arz etse de tasavvufta kul hic olmaz ancak hakk'in varliginda yok olur yani hakk'ta var olur..

(bkz: fena fi l ask)
(bkz: fena fi s seyh)
(bkz: fena fi l rasul)
(bkz: fena fi llah)
argoda çok süper hatun olarak da kullanılır efenim.
fena kelimesi taşıdığı anlamın dışında daha naif bir tavrı olan incelikli kelimedir. beka ve fena üzerinden gidersek nasıl bekaya özlem duyuyorsak fenayı da kabul etmemiz gerekmektedir ve bunun farkında olmalıyız. gerçekçi, aslanlar gibi olumsuzluk bildirmeyen bir olumsuzluk kelimesi.
1985 yılında kurulan türk trash metal grubu kronik'in 2010 yılında çıkardığı albüm. altı adet şarkı bulunmakta;

1. Fena

2. istanbul'da Aşk, Memlekette Rock 'N Roll

3. işin Başı

4. Yeniden

5. Ne Kaldı

6. 2050
''çok kötü, çok berbat'' anlamındayken, günümüzdeki gençlerin ağzında ''çok iyi, çok süper'' anlamına değişmiştir.

örnek vermek gerekirse;

- pantolonum nasıl olmuş?
+oha kanka çok fena olmuşsun!
-harbimi lan?
+aynen kanka çok yakışmış.
günümüzde anlamı değişmiştir.

örnekle açıklayalım;

- yeni arabam nasıl

- fenaaaa
kekolady sözü. saçma sapan arabesk şarkılar paylaşıp ''fenaaaaaa'' diye yazarlar.
iyi anlamında da kullanılan hede.
bir kronik şarkısı. eskiler bilir. sözleri basit ama o döneme bakıldığında mazur görülebilir.
fillah. tmciler bilir.
fillah. tmciler bilir.
bir seyyidhan kömürcü şiiri.

aklının tam ortasına bir oğul düşünce babamın
dönüp dolaşan bir fenalık gibi söylenmiş göğe
beni suret et
oğul diye bir uçurum diliyorum kendime

annemin içine hüngür hüngür ağlayınca babam
alnında oğul terleri birikince
dünyaya bakma vaktim gelmiş
bir sesin bir yere bakması gibi fena
tuhaf bulaşıcı ve yapışkan bakmışım dünyaya

akşamına razı evimizde başı dönen bir sözcük olmuş cüzam
önce bir doğum lekesi sanılmış bu bakma halim
günün öğünlerine çarpan bir sözcük
kalkıp kendi kendine gezen bir sözcük
cüzam ve fena

bu ağaçta bir yanlışlık buldum
bu ağaçta çok düzgün bir dağınıklık diye diye yürüdüğüm o bahçe
kırk yıl aynı yere bakmakla edindiğim bu veba
beni getirip getirip buraya bırakan bitkiler gibi
alnında bir yer var
kullanılmamış bir yalnızlık
sanki durmadan bir çiçeğin kenarını anlatıyor bana
avucumda nem yüzümde ateş
kalbimde unutmak kadar feci sözler
unutmak
kırk yıl aynı yere bakan da unutmamış ki diğer yeri

adının ibret sesi çarpınca kulaklarıma
kendi bahçesinde başı dönen bir çocukluk
altı yetim kardeş
altı fena söz gibi iniyorum taş çarşılara
aklım yokuş kalbimde nal sesleri

ey beni buraya getirip getirip bırakmış şeyler
ey aklımın tam ortasında yırtık o umman
işte kırk yıldır fenayım aslında
işte kırk yıldır kendimin kardeşi gibi buralarda

buralarda
sonu olmak demektir. allah hariç her şey fanidir, sonu vardır. allah ise bakidir.

(bkz: beka)
yan komşumuzun küçük, aksi, mızmız ve çok sevimli kızına karşı komşumuzun uygun gördüğü sıfat.
(bkz: bu çok fena bu) *
yok oluculuk.