bugün

oscar wilde in romanin karekteri. (bkz: ukte dolduruyorum)
kompleksli bir adamdir, yaslanmamak icin dilekte bulunur ve kendisi yerine portresi yaşlanir fakat bunun karsiliginda dorian gray'in karakteri degisir, ruhsuz ve gıcık bir adam olur.
oscar wilde´in escinsel oldugu söylentilerinin yayilmasina neden olan kitap..
the x-files hayranı olduğunu tahmin ettiğim, üçüncü nesil yeni yazar.

(bkz: hoşgelmiş)
(bkz: yalnız değilsin) *
(bkz: gerçek orada bir yerde)
(bkz: dorian grey in portresi)
(bkz: the picture of dorian grey)
geç bulduğum,zaten geç bulduğum için bir de kaybetmek istemediğim,zaten ne kadar uğraşsam da kurtulmayı başaramadığım,sonunda kaderime razı olup kendisinin ikizi olmaya karar verdiğim,4 yıl süren lise hayatımda sürekli bir şekilde,aralıksız dibimde olan taklitçi yengecim.pişmaniyeye benim kadar taptığını bir otobüs koltuğunda fark ettiğim,x-files hayranı,sonunda matematikten biraz olsun hoşlanmakta olan asi insan.*
bkz. martin mystere
dorian gray sonsuza kadar gençlik ve güzellik ister.satar ruhunu şeytana ve sonsuza kadar genç,güzel kalır.onun yerine ise portredeki dorin gray yaşlanır çirkinleşir.hiç bir şey karşılıksız değildir ve sonsuz güzelliğin bedeli de kalpsiz,kötü,iğrenç bir adamdır.
4. nesil yazar kardeşim. hoş gelmiş ,sefa gelmiş. ekürim. sinema üzerine yazılarıyla bizi bilgilendirecektir.
güzelliğiyle nam salmış roman kahramanı, bir nevi adonis.
james Blunt'un tears and rain şarkısında Bahsettiği karakter.

i guess it's time i run far, far away; find comfort in pain,
all pleasure's the same: it just keeps me from trouble.
hides my true shape, like dorian gray.
oscar wilde in tek romanı. dorian ın dileğine göre kendisi yaşlanmak istemez, dış güzelliğine çok önem verir. bu da onu kibirli biri yapar. bunun sonucunda portresi onun ruhunu temsil eder ve ne zaman kötülük yapsa portre çirkinleşir. dorian da kitabın sonunda kendini öldürür.

(bkz: kötü adam herry)
(bkz: the picture of dorian gray)
the picture of dorian gray'in son derece götü kalkık karakteri. oscar wilde'in güzel ama havalı insanlara bir göndermesi olmalı. romanda 19. yy. ingiliz beyfendisidir ama adam olamamıştır. hakkında sayfalarca şey yazabilirim.
the league of extraordinary gentlemen filminde stuart townsend tarafından canlandırılan karakter.
bu yıl gösterime girecek aynı adlı filmde ben barnes tarafından canlandırılan karakter.
dorian gray'in portresi kitabının filmidir..

olmamış olamamış bi filmdir..

colin firt'e rağmen olamamış gerisini siz düşünün..

filmi , online izleme sitelerinden birinde gördüğümde "ohara bu kitabın filmini yapmış olamazlar yok artık" deyip tıkladım.. bi baktım ki baya baya bi film açıldı..

bundan sonrası spoiler :

--spoiler--

her şey iyi güzel başladı.. karakterler şöyle ufaktan tanıtıldı.. bi bakmışım ki , ölen ilk kız arkadaş , aptal nutuklarının bi şeytan yarattığını göremeyen bol keseden atan bi büyük abi , homoseksüel hisler içinde bi saf aşık ve girse pet şişeyi bile sikicek olan hedonist hafif gizemli , hafif katil bi baş kahraman.. o sondaki emily mevzuuna girmiyorum bile..

yahu oscar wilde'i hayatımda olan tanıdığım bi çok adamdan çok severim.. hatta uzak akrabalarımın tümünden çok severim.. onun o , nefretini niçe ya da şofenaur gibi mıymıntı ve abartı bi dille dile getirmemesini sevdim ben ilk.. kafka kadar absürt olmamasını sevdim.. hem iyiyi hem kötüyü aynı anda yaratıp kör gözüme parmağım modunda takılmamasını sevdim.. her hikayesinden bi ders çıkarılailmesini ama bunu onun yapmamasını sevdim.. aşkı , kundera gibi basmakalıp laflarla değil uğruna öldürdüğü karakterlerle anlatmasını sevdim.. hedonizmini sevdim..

samimiyetini sevdim.. dorian gray de tüm bu sıfatları ve da nicelerini bünyesinde taşımış bi kitaptı benim için.. misal o henry bana hep "yiğeni de bi kerhaneye götürelim milli edelim" diyen karizma görünümlü içi piç ama dışına bunu yansıtamayacak kadar korkak ve aciz bi amcayı hatırlatırdı.. dorianın ilk sevgilisi olan kız da masumiyeti.. ama filmde gösterildiği gibi bi tane kıytırık beyaz elbiseyle mühürlenen asumiyeti değil.. daha derin , daha ince..

mamahif filmde bu 2 ana karakter de , karaktersiz.. stabiliteden uzak.. dorian'ın bi kötü bi iyi tarafa geçişi sonlara doğru duyduğu sesler vicdan azabı korkusu dedesinin tacizi vs. hiç bişi anlatılmamış..

lord henry ise ayrı bi felaket.. adamı , karı kız sikme peşinde ama evli ve bunu beceremeyen , bunun yerine doriana gazı verip mastürbasyon yapan bi adam gibi göstermişler.. o adam ki , aforizma üretici.. o adam ki , seni beni bile yoldan çıkarır.. adamın yolu bu.. yolsuzluk.. colin firt bile iyi bi lord henry olamamış.. demek ki bazı şeyler yazıda güzelmiş.. ya da ben kafamda çok kurmuşum bu kitabı.. marlon abimi mezardan çıkıp lord henryi oynasa onu bile beğenmezdim büyük ihtimal.. yavan bulurdum..

basil gibi ,aslında lord henrynin antitezi olan ve kitapta sürekli dorianın omzundaki sol melek görevini üstlenen adam , alalede bi aşık ,bi oral sekse tav olan abaza gay gibi gösterilmiş.. ne diyelim , yönetmen bu kitaptan bu kadar almış demek ki !

--spoiler--

emily ve dorian aşkı filmde ne zaman başladı nası dorianı bu kız yola getirdi , bulamayacaksınız.. boşuna uğraşmayın.. son 3 dakikada hayata giren emily ,dorian'ın kurtuluşu oldu tey tey..

şimdi gelelim esas oyuncuya.. portreye. çürüyen portreye.. dorian'ın ruhuna..3 kere gösterdiler toplam.. birinde ağzı yamuldu ve garip bi ses çıkardı.. 2. de kurtlar güzeldi.. 3.de yandı..

yapmayın be abim.. bu filmi açıp sonuna kadar izlicek adam belli ki high school musical seyircisi değil.. oscar wilde okuyucusu.. böyle bi kitle sizden über efektler , müthiş akşınlar beklemez ki.. yani şu dorian'ın alemleri modundaki sahnelere yılanlar getirmişiniz bi dolu sevişen figuran bulmuşunuz.. o para ve zamanla , diyologlara yönelseydiniz colinimi harcamasaydınız ben elimde mısır patlaklarım hevesimi de alıp yatağa girmişken öyle boşalamamış ipisi kalkık çocuk gibi kalmasaydım..

evet gönül dostları , oscar wilde'i seviyosanız bu filme gitmeyin.. en sevdiğiniz oscar wilde kitabı dorian gray'in portresiyse , böyle bi filmin çekildiğini bile unutun..
beş para etmez bir filmdir, seyretmeye değmez...
zaman ayırmaya değmeyecek filmdir. boşuna izlemeyin. alın onun yerine kitabını okuyun daha çok keyif alırsınız. zira bu adam kibiriyle, kendini beğenmişliğiyle, asaletiyle çeker alır sizi kitabın içine..
--spoiler--
beğenmediğim bir film olduğunu söylemeliyim. şimdi filmin konusunda ruhunu şeytana satan yakışıklı bir genç var ve bu genç gençliğinin ve güzelliğinin baki olmasını ister ve satar ruhunu... sonra da bunun karşılığı olarak ahlaksız bir yaşam sürdürür, kendini kaybeder falan filan.

şimdi filmdeki en büyük hata şu kanımca. ulan bu dorian gray, basil'i öldürüyor tamam. iyi de cesedi koyduğu sandığın üzerinde kocaman harflerle ''d'' ve ''g'' harfleri var, cesetleri atıyor denize sonra da sandığı bir güzel denize atıyor. ve nedense basil'i öldüren adamın dorain gray olduğu anlaşılmıyor ve polis araştırmalara rağmen cesedi buluyor ama sandığı bulamıyor ki sandıkta cesedin 4-5 metre ilerisinde ilginç! küçük bir çocuk bile denize gidip kesik bir kol bulsa, etrafta da dorain gray'in baş harflerinin olduğu sandığı görse; aradaki ilişkiyi hemen kurabilir pekala.

bir de şu var hoşuma gitmeyen kendi nezdimde; ulan hangi yüzyılda yaşıyoruz anlamıyorum ki o ne biçim bir kandır lan? bildiğin kırmızı suluboyayı koymuşlar kan diye yutturmaya çalışmışlar. az paraya kıysaydınız da domuz kanı alaydınız onu kullansaydınız. bak bir underworld'e nasıl kan? harbi kan yani...
--spoiler--
ev arkadasıma hazırlık sınıfında essay konusu olarak verilen zat-ı muhterem.genelde ödev olmaktan öteyede gidemez.
oscar wilde nin kitabından uyarlanan muhteşem bir oyunculukla harika bir senaryonun ortak paydası film. gotik, korku, psikoloji öğelerinin harmanlanıp beyazperdeye taşınmış hali.
--spoiler--
"bana öğütlediğin ama asla yaşamadığın hayatı yaşadım.

ben, olmaktan korktuğun her şeyim.

ancak çabalıyordum...

iyi bir adam olmak için...
çabalıyordum."
--spoiler--
"insanın etkisini böylesine kullanıp uygulamasında müthiş sarmalayıcı bir yön vardı. başka hiçbir şey boy ölçüşemezdi bununla. kişinin kendi ruhunu apayrı, güzel bir forma aktarıp bir sürede orada tutması, düşüncelerinin yankı bulması, buna gençliğin ve heyecanının müziğin eklenmesi ve kendi huyunu tutumunu, kaypak bir sıvı, gizemli bir kokuymuşcasına, başka birine iletmesi. gerçek bir kıvanç vardı bunda..belki de bizim ki kadar sınırlı ve çiğ bir çağda, zevkleri kabaca şehvetli, amaçları kabaca bayağı olan bir çağda elimizde kalan en doyurucu kıvanç."

oscar wilde, dorian gray 1891.
Bir James Blunt şarkısı tears and rainde de adı geçen, oscar wilde ın çok çok güzel eseridir.
so make it burn always with the hardest flame.