bugün

Bir ben bileceğim oysa
Ne afat sevdim!
Bir de
Ağzı var dili yok
Diyarbekir kalesi.
Anamın bıraktığı yerden sarıl bana..

(bkz: metin altıok)
Ölenler,
Döğüşerek öldüler.
Gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

Akın var
Güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz,
Güneşin zaptı yakın!

(bkz: Güneşi içenlerin türküsü- Nazım Hikmet Ran)
"içimde fırtınalar kopsa da
Ben baharıyım yarınlarımın
Çiçek açarım her kışın ardından."

Nazım hikmet
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var.
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil.
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil.
Çünkü ayrılanlar hala sevgili.

(bkz: Atilla ilhan)
sana yangınla, suyla, ateşle
ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı...

Arkadaş Zekai Özger.
Umrunda olurdum belki yanımda kalsaydın
Hayatın, hayatımdı ellerimden kaydı
yüzüne bakamadım, gözlerim yaşardı
Belki böyle dağıtmazdım babam yaşasaydı...
Ne yalan söyleyeyim,
Üzgünüm; bir yanım kopmuş kanamış gibi.
Bunu ancak sen anlarsın.
Yine de mutlu olmanı tüm kalbimle isterim.

Ahmed Arif
yıkıldı yolunu bekleyen şehir
şimdi gelsen de bir, gelmesen de bir.

(bkz: nurullah genç)
Kaç kişi yaşarsan yaşa,
Kendi yalnızlığındır döneceğin en sonunda.
"bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak,

çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak"

Attila ilhan sultan-ı yegah
görsel
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarına kan gülleri takayım.
bir o yana bir bu yana..
Sen kocɑmɑn çöllerde bir kɑlɑbɑlık gibisin,
Kocɑmɑn denizlerde ender bir bɑlık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ɑğlɑtır bir güldürür;
Sen hem bir hɑstɑlık hem de sɑğlık gibisin.
Özdemir ASAF
kesilir belki fakat çekmeye gelmez boyunum.
ben merd-i meydan
yani toprağın ve kanın gürzü
güllerin bin yıllık mezarı bendedir
yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
insanların bütün sabahlarını merak ederim
gök hırpalanmaktadır merakımdan
ıtır kokan benim yumruklarımdır
benim kavgamdır o, aşk diye tanınan.
ben sana uyandım yine,
sen başkalarıyla uyurken.
(bkz: Edip Cansever)
Susmanın kalesine sığınıyorum
Önümde karanlık duvarlar var
Sırtımda insan yüklü bir gök var.
bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur.
ne var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadan
durmadan.
dağ biraz daha benden; deniz her zaman senden,
hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten, coğrafyadan

kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm,
seni övdüğüm zaman.
güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda
seni övdüğüm zaman.
Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse demincek
"Ey gönül, gidenden ümidini kes!
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor."
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
"Sana gelince...
Yazıyorsun..
Okuyorum..
Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
Ne yazık!..
Ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
Kalbimin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
Sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
Satıyorsun:
günde on kaat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz.."
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

(bkz: üçüncü şahsın şiiri)
"ben dokunamıyorum;yazdıklarım dokunsun."