bugün

Benim Adım Kırmızı romanı 1591 yılında Osmanlı Padişahı III. Murad'ın saltanat döneminde 9 gün süreyle karlı bir havada istanbul'da geçer. Saray hattatları ve nakkaşları padişahın emriyle hazırlanan bir kitap için gizlice Frenk etkisi taşıyan resimler yaparlar. Kitabın başlıca kahramanları, sanatçıları evinde barındıran evin kızı Şeküre ve ona âşık olan teyze oğlu Kara'dır. istanbul'da pahalılık ve korku hüküm sürmekteyken bu evdeki hattatlar ve nakkaşlar kahvehanelerde toplanıp meddahların anlattığı hikâyeleri dinleyerek eğlenirler. Benim Adım Kırmızı 'nın bir özelliği de kitabın her karakterinin kendi dilinden konuşması, ölülerin ve cansız nesnelerin dile gelerek kitabın öyküsünü kendi bakış açılarından anlatmalarıdır.
orhan pamuk bu eseriyle, şu ödülleri almıştır;
1. 2002 Prix du Meilleur Livre Etranger, Fransa,
2. 2002 Premio Grinzane Cavour, iItalya,
3. 2003 Uluslararası IMPAC Dublin Edebiyat Ödülü, irlanda.
Orhan pamuk’un ilk okuduğum ve tek sevdiğim romanıdır.

ilk yayın tarihi: 1998.
Orhan Pamuk'un 1998 yılında yayımladığı bir romandır. teması şudur: hayatta karşılaşılabilecek her türlü olumlu veya olumsuz şartlar karşısında dahi yaşama ümidi ve sevinci kaybedilmemelidir.
orhan pamuk'un bence en çok emek verdiği kitabı. efsane olmuş resimleri tasvir edip tercüme etmesi herkesin başarabileceği bir şey değil. bu resimleri nasıl araştırdığının kopyasını kırmızı saçlı kadın kitabında bize itiraf etmiş aslında. okuması ağır ama bir o kadar zevkli bir kitap. hem tarihi hem polisiye gibi farklı bir tarzda yazılmış harika bir eser.
bu romandaki enişte hayli tırsılacak bir tiptir.
Pazarlama harikasi kitap. Tum dunyadaki taninirligınin baska acıklaması yok.

Güya farkli karakterler üzerinden anlatıliyor ama anlatım uslubu hep ayni. Sözde 16. Yyda gecen metinde zerre tarihi atmosfer yok. Metin 21. Yyda nisantasinda bir sanat galerisinde gecse de fazla degismezdi. Nakis menkibeleri cok fazla, roman havasini dagitiyor. Resim betimelemeleri görsellik katmaktan uzaklasmis iyice bogmus.

Bazen ilk okudugumuzda pek tatsız gelen bir kitap ikinci okuyusumuzda bir saheser gibi gelir. Benim icin bunun zirvesi prag mezarligi'dir mesela. Fakat bunda o da olmadi.
nakkaşlık hakkında bu kadar şey öğreneceğimi hiç düşünmezdim...katil filan kim merak ederken kendimi minyatür merakıyla müzede bulma sebebim olan Orhan Pamuk kitabı
En az kara kitap kadar güzeldi. Müthiş alıntılar vardır.

--spoiler--
Kara gözlüm bana mı bakıyordu, benden öte bir hayatamı? Hüzünlümüydü, gülümsüyormuydu, yoksa hüzünlemi gülümsüyordu anlayamadım!...
--spoiler--
göt ve sikiş kelimelerini bu kadar konuya yediren bir kitap daha yok.birden paat diye çıkar karşınıza ama öyle bir cümlededir ki o cümlenin olmazsa olmazıdır.
Orhan Pamuk'un bu kitabı yazarken, artık sabredemeyerek erken bitirdiğini düşünüyorum. Roman sonlara doğru hızlanarak ve çok az dikkatli okuyucuya "bir şeylerin fena halde ters gittiğini hissettirerek" erken bitirildiğini hissettiriyor. Bence Orhan Pamuk, sadece bir kez yapılacak ve bir daha hiç kimsenin de yapamayacağı bir yemeği, sırf acıkmış olmasına daha fazla dayanamayarak erken ocağın üstünden almış gibi düşündürüyor. Nobel yolunda (Daha o dönemler nobel için ciddi kulis yapıyordu) listeye bir kitap daha atabilmek acelesinin, "pek olmadı ama bu haliyle de iş görür." düşüncesini doğurduğunu düşünüyorum. Bir de bu cepheden okursanız, ne demek istediğimin farkına varacaksınız.
Orhan Pamuk sıradan bir kitap yazmamış.roman konusunda da geçen farklı bir üslup denemek istemiş. Başarılı da olmuş.
Belki hızlı okuyamadığım içindir bilemiyorum ama cinsellik içeren cümleler olur olmaz yerde okuyanın karşısına çıkması ve daha önemlisi de nakış ve resim konusunda cinsellikte olduğu gibi aşırı ve detay bilgilerin olması bence romanın etkisini düşürmüş.
Ek: Romanda resim(Osmanlı nakış sanatı) konusunu işlemek hatta nakıştaki üslup farkı gibi ince ve üst seviyedeki bir meseleyi romanın okunurluğu içerisinde götürebilmek herkesin harcı değil. Pamuk bu işe girmiş ve başarılı da olmuş. Bunun yanında beni rahatsız eden zannedersem okuyucuyu sıkmadan okutabilmek, sıkılmasını engellemek için devamlı cinsellik konularına yönelmiş olması.
orhan pamuk tarafından yazılan bir cinayet romanıdır. sonu çoğu kişinin aklına yatmamakla beraber, kitapta kişiler tek tek kendi ağzından olayı anlatır.
aklıma tarantinonun (bkz: rezervuar köpekleri) filmini getiren başlık. halbuki o filmde bay kırmızı lakaplı kimse yok. ilginç.
(bkz: tanıştığımıza memnun oldum)
(bkz: ben de tantuni)
orhan pamuk'un topkapı sarayı müdiresini kafalayıp aldığı bilgilere, iran ve osmanlı nakkaşları ve eserleriyle ilgili çeşitli kaynaklardan bulduğu hikayeleri de ekleyerek kotardığı romandır.
Herkesin beğenisi kendine de... Aga bu kitaba nasıl kötü ve başarısız demeyi geçtim uzak durulası dersiniz?

Bir Kara Kitap ve Yeni Hayat değil tabiiki (zaten bu kitaba sıkıcı diyen onlara kimbilir ne der?) ama yinede efsane bir kitaptır.

Bu kitaptan başka hangi kitap sizi 16. Yüzyıl istanbuluna götürebilir ki?
Edebi zevki sınırlı, düşünmek ve beynini zorlamak istemeyen, roman anlayışi popüler yazarlarin popüler kitaplari ile sinirli insanlarin uzak durmasi gereken bir kitaptir. III. Murat döneminde gecen, o donemdeki bir minyatür ustasinin öldürülmesi temasi üzerinde dönen harika orhan pamuk eseridir. Ama dili ve konusu biraz agirdir. Biraz ilgi alani ve konsantrasyon gerektirir. Kisaca herkesin okuyabilecegi bir roman degildir.
Orhan Pamukun bu romanını anlaması gereken kişiler zaten anlamıştir. Diğerlerinin kapasite sınırlarinı aştığı için romana leke atarlar.
bugüne kadar okuduğum en boktan romanlarda zirveye oynamaktadır.
özür dilerim ama:

--spoiler--
katil: zeytin.
--spoiler--
Ve ben orospu değilim diye devam eden film sahnesi. Bir dakika öyle değildi.
(bkz: orospu kırmızı)
(bkz: postmodernizim) beyin züken bir dil.
Bir orhan pamuk romanı.
Orhan Pamuğun 1998 de yayımlanan mükemmel romanı.