bugün

ömür törpüsüdür.
çok fazla yaşayınca bağışıklık kazanıyor insan... ve yeni bir ilişkiye başlarken 'zaten bitecek' psikolojisine girip kendi sonunu kendi hazırlıyor bilmeden...
küçük iskenderin 'cefasını benim çektiğim aşkın sefasını başkası sürecekse sikeyim böle aşkın ızdırabını' diyerek son noktayı koyduğu acıdır.
Allah düşman başına vermesin..
midenize bir ağrı oturur da yıllarca kalkmaz oradan..
ayrılık acısı diş çektirirken duyulan acıya benzer.
acıyı o anda duyarsınız, ama yokluğu ömür boyu sürer.
ömrünün en kötü sabahlarından birine uyanma durumudur.
(bkz: acısa da öldürmez)
insanı alkol almaya teşvik eder. nacizane tesellilere zorla gülümsemeye sebebiyet verir... iyiyim abi ben, valla bak... gece yine baş başa kalınır yeni rakı ben ve onu hayali... nedense hep geceleri depreşir.
ayrılan taraf sizseniz (ortada doğru düzgün bir sebep yokken üstelik) ve ayrılmanıza rağmen acı çekiyorsanız; sıçtığınız resmidir ayrılık acısı. evet. açık ve net.

ikilemden ikileme sürüklenir durursunuz yıllar yılı.
gece uyuyamazsınız sabah erken saatlerde uyanır karın ağrısı çekersiniz artık sadece rüyalarınızda görürsünüz onu o rüyalar da çoğu zaman kabus niteliğinde olur.
geri dönmeyi düşünmüyorsanız en iyisi iyi anıları düşünüp ağlamak yerine kötü taraflarını size yaptığı kötü davranışlarını düşünüp hayırlı olmuş deyin.
insan sanki kalbine kaynar su dökülmüş gibi hisseder. bu öyle boktan bir şey ki ilk başta fark edemezsin. oh be kurtuldum, dünya varmış dersin hatta. ya sonra işte sonradan koyan bir acıdır bu. ilk başta mideden başlar kalbe doğru sakin adımlarla ilerler sonra tüm vucüdu yavaş yavaş ele geçirir. telefon her zaman yanındadır acaba arar mı, mesaj atar mı tekrar diye birçok paranoyak belirtilere sevk eder. sonrası mı malum işte. babalar gibi çekersin o acıyı. geri dönse de terk eden veya terk edilen hiçbir şey aynı kalmaz artık.
sıcakta hiç çekilmiyor.yorgan altına girip bunalım takılamıyorsun. *
ayrılığı isteyen taraf bazen daha çok acı çeker. tamam ayrılmak istedim ama neden istedim? neden bu kararı almam lazımdı. bu hale nasıl geldik peki? ağlarsın, ağlayamazsın, yutkunursun, boğazın düğümlenir yutkunamazsın. mideye yumruk yemek ne demekmiş kelimenin tam anlamıyla anlarsın. hatalarını, sana yaptığı yanlışları düşünüp kendini avutmaya çalışırsın. sürekli aynı şeyler beyninde dönüp durur. dikkatini toplayamazsın. hele birde rol yapman lazımsa, acını rahat rahat yaşayamıyorsan ölüp ölüp dirilirsin.
geçer... neler geçmedi ki...değil mi ama???
sigara, alkol ve bir gecelik adamlarla acını dindirmeye çalıştığın ama asla dinderemediğin çok büyük bir acı.
bir reddedilmek değildir. çok özeniyorum lan bunu yaşayanlara. en azından sevdikleriyle bir ilişki yaşamışlar, ya bizim gibi başlamadan bitseydi?
ayrılıkta sizden de bir parça kopar gider, bu yüzden acıtır.
ayrılık acısı çok acıtır ama eninde sonunda geçer. tabi geçmesini istememe durumu vardır bir de. sevdiğin insanı unutmak istememe durumu. bu daha çok acı verir. sevseydi senin yanında olurdu gerçek olan bu. ama hangi kalp bunu kabul etmek ister ki?
intihara neden olabilecek büyük etkenlerin başında gelir. uzak durulması gereken bir durum.
Cok acıtır. Yanı oyle boyle degıl bayaa bı acıtır. Ayrıca terkeden sen, pısman olan sen olunca, daha da acıtır. Hele gunde 7 saat yuzunu goruyorsan, gulusuyorsanız daha da acıtır.
ergen acısıdır. yaş ilerledikçe hayatın aslında sadece acı üzerine temellendirildiğini anlayıp acıları sınıflandırmayı bırakırsın nasılsa.
hiç kavuşamamış insanın acısının yanında hiç bir şeydir.
Uzun zaman önce atılmış bir çığlığın azalarak yok olan yankısı gibi; her geçen gün tükenmesi aradaki ilişkinin...
bir alexsiz oynayan fenerbahçeyi izlemenin verdiği acı değildir.
yeni bir ilişkiye yelken açana kadar içini yiyip bitiren bir acıdır.
hep eksik ve mutsuz hissetmektir.
bir gün döner, bir gün arar umudunu da elinizden almışsa giden, hep bir yas halinde yaşamak demektir. halbuki o ölmedi, yaşıyor ama sizi öldürmüş nazarında...
çaresizce acı çekmektir, zaman geçsin de nasıl geçerse geçsin demektir.