bugün

öyle böyle bir acı değildir.Kalbin çatlayacak sanırsın,odalara sığamazsın...hele ki yeni ise ayrılık ne yapacağını şaşırır saçmalarsın çoğu zaman.
portishead e dönüşün kaçınılmaz başlangıcıdır.
gençliğin ortak acısı.
uzun bir müddet arabesk'e takılır ayrılık acısı çeken....
zehr-i sitem ile soldu gonca-i zerdim
baş koymuş idim yoluna, candan da severdim
ta mahşere kadar kan dökmez isem bende namerdim
geldikçe yade artmaktadır günbegün derdim
dertten bilenler pervanedir bana
bi dert olanlar şüphesiz divanedir bana...

şeklindeki söylemlere yol acar...
kimine koyar, depresyona girmesini sağlar , kimine de üzücü, hadi kalk bir yerlere gidelim diyerek arkadaşıyla gezmek için bahane yaratan durumdur. ilkinden kimse nasibini almasındır. uzaktan kötü görünüyordur, yakından ooohhhhooodur. *
bazilari icin canli bir mesaleyi bir yutmaktan daha yakici kimisi icin ise parmaga igne batmis kadar aci vermeyen totalde kimini tarumar kimine dokunmayan acidir.kolay bir aci degildir isot biberi bu acinin yaninda haic bekir lokumu gibi tatli kalir.
sadece çekenin bildiği ,sözlere dükülemeyecek kadar zor ve kimsenin anlayamacağı kadar karışık ve uzun süre unutulmayacak kadar derin bir yaradır .
en nihayetinde kaybetmenin verdiği acı başlığının içine alabileceği bir maddedir.
'' hayatım boyunca hiç böyle üzüleceğimi, birinin beni böyle acıtacağını düşünmemiştim. şimdi inan bana yüreğimi söküp çıkartmaktan başka bir şey istemiyorum. birinden, delice sevdiğin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu da içinde götürmek, içinde, ondan uzaklastığın her adımda, onun içinde büyüdüğünü, içine sığmadığını duymak, içinde tutmaya çalışmak, boğulmak, bütün bir dünyanın, bütün görüntülerinin, anılarının, çocukluk günlerinin, gelecek düşlerinin, bugünün renklerinin siliniverdiği bir anda, yine de ayrılmak zorunda olmak... bunun ne demek oldugunu biliyor musun? eminim biliyorsundur...''
geçmeyendir.
baş ağrısı gibidir, kimi doğal yollardan geçsin ister kimi de yine bir başkasıyla tedavi etmeye çalışır...

O bir anlık yalnızlıkta, neyi tercih ederseniz edin insanı yaşadığına pişman eder...

süresi yine kişinin avuçları arasındadır...
"Ayrılık aşk gibidir derdin zamanını beklemez
Bu alışkanlık bu acı bu dert feryadımı dinlemez..."
Dışarıda hayat akıp gidiyor, karışıp kalabalığa acının verdiği o muhteşem mutluluk duygusuyla gülümsemek, dostlarla konuşmak, beni gerçekten dinlediklerini görmek, beni avutmak için bişeyler yaptıklarını görmek ama gerçekten bişeyler yaptıklarını görmek, onu hatırlatacak bişeyi ağızlarından kaçırdıklarında özür dilemeleri, o anda sarılmayı istemek onlara, çekirdek çitlemek saatlerce, sabah uyandığında sabah mahmurluğuna karışan o sancıyla bağırmayı istemek ama sadece istemek, bağıramamak, ona benzetmek herkesi, onunla karşılaştırmak, ona benzetememek sonra, kimse de bana benzemiyor demek, telefon çaldığında soluğun kesilmesi, en olmadık zamanlarda en olmadık şeylerin akla onu getirmesi, tam geçti artık derken geçmesin demek, tekrar başa dönmek, karışıp kalabalığa insanlara bakmak, iyi ki tanıdım onu diyebilmek,o olmasa ben OLMAZDIM demek. Olmak yani tamamlanmak gibi, gecenin bir yarısı ansızın o ağrıyla uyanıp sabahı zor etmek, terlemek soğukta, sadece yemek yemek için yemek yemek, kendine kızmak, kendini sevmek, çok çok sevmek bazen kendini, benim kendimi sevmemi sağladığı için onu sevmek, daha farklı bakmak her şeye, daha farklı dinlemek şarkıları, daha farklı izlemek filmleri, daha farklı okumak yazılanları, daha farklı olmak yani; ADAM OLMAK
ayrılık acısı dendiği zaman, söyleyecek çok şeyi olduğunu hisseder insan. önce bir bir aklından geçer hepsi, söylenecek 4-5 cümle, çoktan 400-500 cümle gibi bulandırmıştır beyni. o karışıklığın içinden, 1-2 kelime çıkar gelir dilin ucuna. olmaz, anlamsızdır, yutarsınız tekrar. güç bela mantıklı bir cümle kurgularsınız kafanızda, ama söyleyemezsiniz. kelimeler dilden döküleceği vakit bütünüyle anlamsız gelir çünkü. susarsınız. kendinizi kaybedersiniz bir an için. dalga dalga düşüncelerin içinde boğulurken, bir anda beyniniz durur sanki, dünyadan çok uzakta bir yerde hissedersiniz kendinizi. etrafta olanlar önemsiz, sesler anlamsız gelir. taşıdığı yürek fazla gelir insana. her şeyi sorgularsınız, hayatı, insanları, kendinizi. daralırsınız sürekli. ne olursa olsun, anlatamazsınız içinizden geçenleri. bildiğiniz tek bir doğru vardır, o da "kimsenin sizi anlamadığı". her şey boş gelir, bu hayat boş gelir insana. sonra kapatırsınız sözlüğü, kalkarsınız bilgisayarın başından, bir sigara daha yakarsınız...
üzerine * çok şey yapmak isteyip de, hiçbir şey yapamadığınız acı. artarak da gider üstelik.
(bkz: artarak azalan)
en derinden acıtandır.
kelimelerin söyleneceklerin yerini gözyaşları alır.
yastıklar ıslanır her gece.
boğazda bir düğüm gitmez uzun bir süre.
kurulan hayallerin artık yapılamayacağı gelir akla.
yapılanlar düşünülür; hep iyi anlar geçer gözlerin önünden film şeridi gibi.
dinlenen şarkılarla insan kendini daha da acıtmak ister.
içinde bulunulan kocaman boşluğa rağmen yalnızlığına yalnızlık, acısına acı katmak ister.
bitti kelimesinin anlamını düşünür.
aslında ne kadar kısa bir kelimedir. 2 hece bu kadar mı acıtır der durur.
döner, ağlar, durur.
eskisi gibi gülemediğini farkettiği anda ayrılık acısının dibine vurmuştur.
içinde umutsuzluk barındıran geceler, mutsuz uyanışlarla dolu sabahlara vesile olur. ağır gelir bazen beden taşıyana,hayallerdeki yaratıcılığı kısıtlar. yaşayan, geçmişte kurduğu hayallerini düşleyerek tekrar eder kendisini.

kimi paylaşmak ister derdini anlatır, kimi susar öylece. kafasında birçok soru yanıt bulmayı bekler. yanıtını bulsa geçecek sanar belki.

cümleleri kim kurdu, ilişkide noktayı kim koydu pek mühim değildir aslında. alışkanlıkta varsa eğer, vazgeçmek için sancılı günlere direnecektir olabildiğince.

'zaman en iyi ilaçtır' sözünde teselli arar, onu oldu ya görse bir yerde yarası gene kanayacaktır lakin zaman en iyi ilaçtır, yara kapanacaktır..
insan hayatını alt üst eden acıdır. Hele ki zorunlu bir ayrılık söz konusuysa kafanızı dağlara taşlara vurmak isterseniz, kafanızda sürekli ya tamam birkaç gün sonra geçer zırvaları dolaşsa da geçmiyor işte, geçmiyor, yalvarıyorum allahım al içimden şu acıyı duygusuz bir varlık olayım gerekirse insanlıktan çıkayım dedirtir. ***
beyinde baslayan sonunda mideyi vurmasıyla biten ince sızı.
bilirsin geriye dönüşü yoktur. büyüsü kaçmıştır bütün güzelliklerin,fakat her sabah yüreğinin sızısıyla uyanırsın.yürek mantık dinlemez. gerçekleri görmek istemez.sanırsın ki sızın zamanla azalır. senin parçan olmuştur o sızı, ölene dek içinde taşıyacağın.
iki kaşın arasında her daim bir ağırlık, boğazda takılı bir hıçkırık... * * *
En zorudur ölümün yaşarken ki halini. Sevgi nöbetleri ,kıskançlık krizleri , ağlama saatleri. Anlamaz hiçkimse sanki yaşamamışlar gibi hiçbir ilaç hiçbir alkol hiçbir uyku fayda etmez. yakasını bırakmaz insanın uykularda , ruyalarda hep gidenle yaşanır. Zor bir kelime değildir okunurken birde yaşanılan haliyle düşünüldüğünde. Herşeye yeniden başlanmak istenir. Her başlangıç yarım bırakılır. Gitmek ister insan çok uzaklara onu hiç görmediği yerlere ama ayakları hep anılara gider hep birlikte zaman geçirdikleri yerlere. Sıklaşır ağlama saatleri belki de günleri.
Sonra zaman geçer çokça bir zaman sonra gülmeye başlar insan içten olmasa da güler. Zamanlardan sonra unutulmasa da hani kalpte yara derler ya o kabuk bağlar. Hergün daha az düşünülür hergün biraz daha az birgün hiç düşünülmediği fark edilir. Evet unuttum dşye bayramlar yapıldığı andır. Tam o sırada küçük küçücük bir yazı bulunur geçmişten kalan unutulan . Yara delice kanamaya başlar hiçbir ilaç hiçbir gazlı bez fayda etmez işte böyledir bu acı.

(bkz: severek ayrıldık nefretle barışcaz)
yediği baldan bile tat alamıyorsa insan, ayrılık acısı çekiyordur.