bugün

(#346979)

Kimilerine göre penisi görüp görmemek ahlakın konusudur.
(#769569) kimilerine göre hiç bilinmeyenli bir denklemdir.
toplumun kişiye koyduğu sınırlar.

prensiplerinin büyük çoğunluğu (adam öldürmemek, hırsızlık yapmamak, ensest ilişkiye girmemek vs.) her topluma göre faydalıdır, ortaktır. genel ahlak prensipleri olarak kabul edilir.
gitgide tukendigini anlamak icin uzaklara gitmeden sol frame e bakilmasi yeterli olan deger.
insan davransılarının dogru mu yanlıs mı oldugunu belirlemek için sıçılmıs ölcütler,kurallardır. bu kurallar yazılı falan degildir. toplumdan topluma degisiklik gösterir.
nalıncı keser^i.
bir toplumun genelleşmiş değer yargıları bütünü.
bireyin içindeki sürü içgüdüsüdür. *
Ahlak kalmadı dünyada
Kiracısı öyle, işçisi öyle
Hami köylü saftır derler a
inanma
Cırrr
Kapı
Kim o?
Dilenci.
Kuru ekmek verirsin beğenmez
Taze ekmek senin nene!
Kalmadı, dedim ya, kalmadı
Ahlak kalmadı memlekette.

MELiH CEVDET ANDAY
Ahlak, kelimesinin etimolojik açıdan kökeninin
Arapça 'hulk'
Yunanca 'ethos've
Latince 'mos'; kelimelerine dayandığı kabul edilmektedir.
Arapça 'hulk', 'huy' anlamına gelmektedir. Arapça 'ahlak-ı hamide' ve 'ahlak-ı hasene' iyi ahlak;
'ahlak-ı zemime' ve 'ahlak-ı seyyie' ise kötü ahlak anlamlarına gelmektedir.
ingilizce de ahlak kelimesinin karşılığı olarak kullanılan 'ethics' kelimesinin kökeni ise Yunanca 'ethos' dan gelmektedir.
Yine ingilizce de ahlak kavramını ifade etmek üzere kullanılan 'morality' kelimesi Latince 'mos'
kelimesinden türetilmiştir.

Ahlak, bir sosyal bilim dalı olarak toplum içerisinde oluşmuş örf ve adetlerin,
değer yargılarının, normların ve kuralların oluşturduğu sistem bütününü inceler.
Busistem bütünü; bir bireyin, bir grubun ya da tüm toplumun doğru ve yanlış
davranışlarını belirler ve yönlendirir.

Ahlak bireyde başlar. Kişi ahlakı, aile ahlakı, lider ahlakı, eğitim ahlakı gibi ahlak gruplarında grubun kendisinin ve/veya grubun oluşturduğu toplam ahlakın temeli bireyin ahlaklı olmasıyla ilgilidir. Bireyler ahlaksız ise bireylerin oluşturduğu kurum ve gruplar ahlaksız, grup ve kurumların oluşturduğu devlet ahlaksız, devlet ve bireylerin oluşturduğu uluslar ahlaksız olur.

Yalan söyleyen siyasetçiler, rüşvet alan devlet memurları, vergi çalan iş adamları, haksızlık yapan kamu görevlileri, işkence yapanlar, yanlış bilgilendiren öğretmenler, katiller, hırsızlar, tecavüzcüler, dolandırıcılar hepsi bir bireydir. Hiçbirisi uzaydan gelmemiştir.
Halk herzaman temiz, herzaman masum değildir.

Bütün bu kötülükler;
ahlak felsefesi olmayan ve medeniyeti yanlış yorumlayarak kültürel mirasını red eden ahlaksız bireylerin oluşturduğu ahlaksız bir halk tarafından yapılmaktadır.
efendim ole bilinirki osmanlı imparatorluğunun 600 yıl butun dünyaya hükmetmesindeki en önemli etkenlerden biri osmanlı halkının ahlak ve imana olan bağlığıdır. hatta bir rivayete göre sefere çıkan osmanlı ordusu gerek atla gerek yürüyerek gittiği savaş meydanına giderken yolda gördüğü meyve ağaçlarından karnını doyurduktan sonra; meyvelerin karşılığı olan akçeleri ağaca bağlamak sureti ile ağaç sahibine bırakırlarmış. hatta savaşarak türkleri alt edemeyeceğini anlayan ülkeler türkleri yer yüzün silmenin tek yolunun turklerin ahlak anlayışının yok etmek olduğunu soylemişlerdir.

böyle bir ahlak anlayışı osmanlıya 600 yıl zenginlik ve refah getirmiş iken günümüz gençliğinin bu denli umursamaz bu denli saygısız ve ahlaktan yoksun bir şekilde yetişiyor olması aslına bakarsanız oldukça sinir bozucu. herkes tarafından gözle görülebilecek boyutlarda iç ve dış güçler tarafından ülkemizin, milletimizin dibi kazılırken; bu milletin kurtuluş umudu gençliğin bu denli ahlak, eğtim, saygı ve düşünce yoksunu yetişiyor olması; kendini amerikan gençliğine benzetme çabası; bundan 20 yıl sonraki turkiye hakkındaki hiç de iyi sinyaller vermemektedir.

bugünki iletişim çağında artık herkes herşeyi biliyor, cahillik artık bir bahane. kişi kendi kendini eğitmek istedikten sonra herkesin her imkanı var. yeterki çaba olsun, yeterki istek olsun; ancak milletsel genlerimizi kaybetmeye yüz tuttuğumuz bu gunlerde kişi bırakın kendini eğitmeyi amerikan populizimi diye adlandırabileceğimiz aklımın peşine koşmakta...

ne kadar üzücü oysa ki bu millet dünya tarihinde bir devri kapatıp diğer devri açan; insanoğlunun var olduğu günden beri birlik ve beraberliğini koruyan, tüm dünyaya hükmeden bir millet. tüm bunları yaparken de bu milleti ayakta tutan yegane sey ahlak ve iman anlayısıdır. bunu yok etmeye hiçbirimizin hakkı yoktur...

Lütfen biraz özen, biraz saygı, biraz hoşgörü, biraz evet sadece azıcık bağlılık ve ahlak... hepimiz için...
insanoğlu her ne kadar binlerce yıllık bir evrim sürecinden geçmiş olsa da hala ilkel güdüleri olan bir yaratıktır. bu hayvansal iç güdülerini modern toplum anlayışının gerektirdiği şekilde bastırmakta, derinlere itmektedir.

toplum tarafından ayıp, yanlış, vb. değerlendirilebilecek tutkularını, davranışlarını kontrol etmeye çalışmakta, bunu; isteklerini bastırarak, yok sayarak ya da belirsiz bir tarihe erteleyerek yapmaktadır. ancak insanoğlu, yaradılışı gereği geçmişinden gelen ve evrim süresince törpülenmiş olan bu hayvansal güdülerini ne kadar derinlere itmeye çalışsa da en nihayetinde özünde aynıdır. bu sebeple insan temelde değişemeyeceği için yapacağı tek bir şey vardır. içinde bulunduğu topluluğa ayak uydurup kendisi dışında belirlenmiş normlara itaat etmek.

işte bu ayak uydurma süreci içinde daha önceden belirlenmiş kalıplara uyma zorunluluğu hisseden insan, tüm bu yazılmamış kurallar bütününe yapısının elverdiği ölçüde katılır ve katılımının büyüklüğü ölçüsünde de ahlaklı birey olarak kabul edilir.

burdan yola çıktığımızda ahlak aslında her insanın içinde yer alan vahşi güdülere, modernleşme süreci sonunda, vicdan denen ve yaradılışından çok sonra kendi kendine yarattığı mekanizma ile gem vurmaya çalışma çabasıdır. tabi ki bu arzuların bir kısmı belli zamanlarda gün yüzüne çıkmaya çalışacak, o zaman kendisiyle çatışan birey ya belirli değer yargılarına uyacak ya da daha fazla kendine hakim olamayıp toplumca ahlak dışı olarak adlandırılabilecek davranışları sergileyecektir.

bu sebeple kesin çizgilerle ayrılmış bir iyi ve kötü olamayacağı gibi bireyin tamamen ahlaklı ya da ahlaksız olması da mümkün değilidir.
onceki kusaklarin yapmak isteyip de yapamadiklarini sen yapmaya kalkinca ve yapinca bu ahlaksizlik olur! yani neymis efenim ahlak; hayattan zevk almamizi, bizden oncekilerin yapamamasindan kaynaklanan bir engelleyici kurallar bütünü! ha bunu o dedigimiz onceki kusaklarin ahlak diye iteledikleri yazisiz kurallarina uyanlar dusunsun canim, insan kendi ahlaki degerini kendi deneyimleriyle olusturur, boylesine canim feda!*
etik ile sikca kari$tirilmasina kar$in ayni $ey degildir. israrla ara$tiriniz, irdeleyiniz.
"ahlak, bireyin içindeki sürü içgüdüsüdür"

(bkz: friedrich wilhelm nietzsche)
ahlaksızlık etme gücü olup da etmeyenler için bir lükstür.
ahlak insanın huylarını, toplumun alışkanlık ve adetlerini ifade eder. kişinin iyi-kötü şeklinde nitelenen davranışları ahlak kapsamı içindedir. kuran'da bildirilen ahlak değerleri evrenseldir, tüm insanlığa hitap eder. peygamberimizin "ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." hadisi, evrenin başlangıcından beri çeşitli semavi dinler aracılığıyla bildirilen ahlaki kuralları en ileri seviyesiyle uygulamakla yükümlü olduğunu gösterir.
ailenin aşıladığı ve geleneksellikten gelen bir kavram.
Ahlakin tesekkulunde en buyuk sebeb irktir. Bir milletin ahlaki degerleri ancak farkli irklarla ve mutemadiyen karismak neticesinde degisebilir. irkin yasadigi cografya ahlakinin olusmasinda etken degildir. mesela turkler dunyanin obur ucunda ortaya cikmis bir millet olsalardi yine ayni ahlak yapisina haiz olacaklardi. hulasa edilirse irk diger irklarla mutemadiyen karistiginda kan bakimindan soysuzlasacagi gibi ahlaki degerleri bakimindan da erozyona ugrayacaktir.
kant a göre sana yapılmasını hoş karşılamayacağın şeyi sen de başkasına yapmamalısın. "yani öyle bir şekilde davran ki, bu davranışın kural haline gelmesini isteyebilesin" sözünün daha pratik ifadesi. buna kategorik zorunluluk diyor. bu tanım subjektiftir, herkesin kendisine yapılmasını istemeyeceği şey başka başka olabilir. ama pratiktir de, bir insanın ahlaklılığından bahsedebilmek için tutarlılığına bakılır.

bana göre bir insanın başka birine nesnel, somut, ölçülebilen bir zarar vermesi veya verme ihtimali ve hakaret etmesinin dışında kalan bütün eylemleri ahlakidir.

bu, kantın ahlak tanımının objektif kalıplara yerleştirme gayretinin sonucu olan bir tanımdır. hoşlanmama kavramı subjektiftir ama zarar görme kavramı objektiftir. buna göre olay sana yapıldığında zarar verecek şeyi sen de başkasına yapma diye özetlenebilir.
fiziksel kosullara baglı olarak goreceli olmakla beraber belli yasama
degerlerinin temsilcisidir. ideal ahlakı gerceklestirmek icin bile belli
fiziksel kosulların olusması gerekir. cinsel ahlak ahlakın sadece bir alt kumesidir.
yani sahip oldugun ahlak ya da ahlaksızlık cinsel davranısına yansıyabilir.
ama ahlak sadece cinsel davranısa indirgenemez cunku belirttigim gibi
cinsel davranıs degisken fiziksel sartlar altında cesitlilik gosterebilir.

gunumuz itibarıyla dunya olceginde en basta cinsel ahlakın belli bir
dejenerasyona ugradıgını soyleyebiliriz.insanlar cinsel davranısları
tutarlı-dengeli olmadıgı icin ahlaksız degiller,ahlaksız oldukları icin
bir cinsel dejenerasyon sozkonusu.din de en basta bu dejenerasyondan
beslenerek kendini ayakta tutuyor,siyasi bir role soyunuyor.
ahlak
diğerlerinin varlığını gerektirir. diğerleri ile ilişkiyi müşterek, iyi yaşam üzerine kurar.
yani robinson cuma'yı bulmasaydı ahlak denilen şey olmazdı.
Bize neyin aklaklı olduğunu göstermek yerine, neyin ahlaksız olduğunu gösteren ahlak anlayışana yazıklar olsun.
Biz bu mahallede yabancıları sevmeyiz.
Neden?
Çünkü mahallemizde çok az kız var.
çok sivrisinekli bir bataklıkta uyumaya çalışan insanın cibinliği. (bkz: cibinlik)
hz muhammed'e ahlakı sormuşlar ; ''benim ahlakım kur'an ahlakıdır'' demiş.