bugün

tasavvuf

Tanrı bir gün güzelliğini görmek istemiş. aynaya baktığında da tüm kainatı görmüş. işte bu sebeple tüm kainat tanrı'nın güzelliğini bir parçası olarak görülür. Tasavvufun mertebeleri vardır. en son mertebe fenafillahtır. burada âşık(seven yani kul) mâşukla (Sevilenle yani tantı'yla) bütünleşir yok olur. işte bu sebepler bu mertebeye varlıkta yok olma, yokluk alemi denmiştir. tasavvuf felsefesi ilk kez ahmet yesevi tarafından oraya konulmuştur. Onu hikmetleri (anadolu'da ilahi adını alır.) tasavvuf felsefesinin temelini oluşturur. Yesevi'nin divan-ı hikmet adlı eseri de bu hikmetlerinin toplandığı eserdir ve tasavvuf alanındaki ilk eserdir.
Tasavvufa göre insan tanrının güzelliğini bir yansımasıysa her insan (ya da her varlık) allah'ın bir parçasıdır ve sevilmeye, hoşgörüye değerdir. bunu da yunus emre'nin "yaratılanı hoşgördük, yaratandan ötürü" deyişiyle anlıyoruz. aslında bu görüş hallac-ı mansur'un ene'l-hakk (ben allah'ım) deyişiyle özetlenmiştir.
Mevlana'nın mesnevi'sinde de belirttiği gibi insan bir ney gibi sürekli ağlar. gerçek varlıktan, vahdet-i vücut'tan asıl vatanından, bütünden ayrı olduğu için. çünkü asıl vatan öteki dünyadır, bütün allah'tır. bu dünya ise gurbettir. parça ise kul. işte bu sebepten mevlana'nın ölüm gününe şeb-i arus (düğün gecesi) denir. çünkü mutasavvıf (burada mevlana olarak ele aldığımızda) öldüğü zaman gerçek varlığa ulaşacaktır, asıl vatan gidecektir. bu da onun için bir düğündür. bir damla su nasıl okyanusa ulaşmak isterse mutasavvıflar da allah'a öyle ulaşmak isterler (burada damla insan, okyanus ise allah'tır)
ahmet yesevi'nin okuldan okuyan öğrencileri anadolu'ya gelir. bu öğrenciler yunus emre, mevlana, hallac-ı mansur, hacı bektasi veli, gülşehri, pir sultan abdal gibi mutasavvıflardır. bu mutasavııflarımız anadolu'ya gelerek tasavvuf yoluyla islamiyet'i yaymaya çalışmışlardır. bunu da tekkelerinde yapmışlardır. bu sebeple de tekke edebiyatı (12.-13. yüzyıllar) oluşmuştur. işte bizlerin divan edebiyatı olarak bildiğimiz edebiyatın temelleri de böylece atılmış oldu. kimi şairler halk arasından şiirlerini söyledi halk edebiyatını oluşturdu kimileri ise sarayda divan edebiyatını oluşturdu.
Not:Bunca bilgiyi kötü oylayan yazarı kınıyorum. gelsin daha güzelini yazsın. hodri meydan.