bugün

aşık olmak

gözlerin, görülen bir güzelliği beyne iletmesi ve beynin de bu güzelliği kalbe(ruha?) yazdırması olayı.

üçüncü sayfa haberlerine konu olur sıklıkla, şu şunu kaçırdı, filanca evden kaçtı, aşk bir kez daha engel tanımadı vs. vs.

ama dengesiz, birbiriyle alakası olmayan iki zıt kutuptan birisine seçmeye zorlar bu eylem insanı. elde ederse dünyanın en mutlu, edemezse dünyanın en üzgün insanı...kendince...

türlü türlü saçmalıklar yaptırır insana. bir kızın dersten çıkacağı saati kestirip iki saat okulunun önünde mal mal beklemenin kime ne yararı vardır ki? belki erken çıkar diye kazık gibi dikilmek ya da...amaç ne ? sahte bir tatmin duygusu...lÂnet olası ruh, daha fazlasını istemektedir hep.

onu görmek, onunla konuşmak, onun gülümsediğini görmek, ona sarılmak...kişinin en çok isteyeceği şeyler olur hayatında. ancak bunları yapamaz ise kendi kendine ceza keser, artık hep üzgündür o...

ezbere yaşamaktır aşık olmak. programlı gibidir. üzgün olacaksandır. o tüm bunlardan habersiz, sana "canım" derken senin için titrer, söyleyemezsin ki bunu ona, çünkü ellerinden kayıp giden bir silüet gibi hayallerinde kayboluverir o zaman. arkadaşlığını kaybetmek istemezsin onun, evet sen için için yanmaktasındır ama zamandır insanı tüm acılardan "acı çektirerek" kurtaran...

kimse "x seni seviyor" diye bir haber aldığı zaman o x kişisine hÂl aynı gözle bakmaz. farklı bir şey kor araya. ümitsizleri oynamaya mahkumdur bu x kişisi.

bir de tersi durumu vardır bunun. sokakta tek başına yürümeyi unutturan, ruhun diğer yarısını bulduğu bir eylemin habercisi olur bir anda aşık olmak. bir yere oturursun ve yanağını okşarsın, kocaman açar gözlerini, sanki içine bakmaktadır, sarfedilir sonra bir iki kelime "seni çok seviyorum" diye. "ben de" dir duyulan, artık geride kalan hiçbir şeyin bir önemi kalmaz. sankim dünya onların etrafında dönmektedir. ancak mutludurlar da.

umutsuzlar için ise bir yere kadar tecrübesi olanlar alışmış hislerine yenilmemeye çalışmakta devam ederler. sindirmeye çalışırlar isteklerini.

gece karanlığı ona çok şey anlatır. doğa, bir hüzün serenadı dinlermiş gibi yas tutar, özür dilemektedir tanrı'nın kendisine verdiği bu cez için. ay ise aydınlattığı gecenin binde biri kadar o kişinin ruhunu aydınlatamadığı için sessizdir...gece sessizdir. çekirgeler ağlar o duyulur bir tek.

ve deniz, her gece uzaklardan getirdiği soğuk rüzgarlarıyla fısıldar bir kez daha onun kulağına;

"o, hiçbir zaman senin olmayacak" diye...