bugün

sevdiği entry'ler

ben bu yazıyı sana yazdım

hasretinden prangalar eskittim.
saçlarına kan gülleri takayım,
bir o yana
bir bu yana...
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara.
akan yıldıza.
bir kibrit çöpüne varana.
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansız inen akşamdan,
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...

Ahmet Arif

Hasretinden prangalar eskittim. Zira sensizlik bir zindan. Çok özledim seni. Şairin dediği işte:" Herkese selam, sana hasret!" sen benim her şeyimsin. Her an aklımdasın. Nere baksam sen. Ben geri kalan ömrümü seninle geçirmek istiyorum. Berbat durumdayım. Tut elimden. Sen bana bakmasan da olur. Ben senin baktığın yerde olurum. Git dersen gitmem gel dersen gelirim.

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum

Sezai Karakoç

Sensiz ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum. Sadece cesedimi idare ediyorum. Ruhum göçüp gitti. insanlarda o kadar acımasız ki cesedimi bile sömürüyorlar. Şiirler tank gibi geçiyor üzerimden. Ezilmişim. Parçalanmışım. En kötüsü de sensizim. Ve sen şu an kiminlesin? Bir soru kişioğlunu bu kadar mı deler geçer. Bir soru adamın bu kadar mı amına kor. Bir soru adamın gelmişini geçmişi her zerresini siker. Bir soru adamın... Cevabı bilinen bir soruysa. Buna seni ben ittim. Sana hiç kızmıyorum. Seni hep kıskanıyorum. Basit adamlarız biz gayet doğaldır ağzımızı bozmamız. Mevzu sensizlik olunca tüm dünyaya sövesim geliyor öfkemden orta yerimden yarılasım geliyor. Kusura bakma.

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.

ah muhsin ünlü

Sen beni öptün. Ben senin benin öptüğü o öğretmenler odasında kaldım. Beni oradan bir sen alabilirsin tekrar dünyaya. Beni oradan sadece sen. Ben sensiz nasıl tüketeceğim bu ömrü. Bu saçmalık. Nasıl? Delireceğim. Delireceksin. Delirecek... Başka yolu yok. Sen aldığım bir haber bir haftamı cennete çeviriyor. Seninle birlikte olsam ben ölmem. Bizi de öldürtmem. Tanrı mı olurum? Hayır, zor meslek istemem tanrılığı. Herkesle uğraşacaksın. Ben sadece seninle ilgilenmek isterim. Tanrı değilim- gerçi ona da iki çift lafım var ya neyse zaten aramız yok şimdi şey yapmayalım- tanrı olmaya da gerek yok ölümsüz olmak için. Leyla ile Mecnun'un öldüğünü kim iddia edebilir. Ben bu ölümsüzlükten bahsediyorum.

"Senin sevinçlerini de, hüzünlerini de biriktiriyorum ben" demişti biri. Biriktiriyorum. Boğulmak üzereyim.

Kendi kendine ardaşak kaçağı
Arada bir bakınır ne yaptığına
Süresiz kapılır tablolara yangelir
Ve oturdu mu bir masaya
Hakkını verir çay içmenin

Cahit Zarifoğlu

Sen ne güzel çay içerdin. Senin elinden çay içmek. Seninle çay içmek ne büyük hazdı. Gerçi sen zehr-i şeker edersin sevdiğim. Elinden ölüm olsa ab-ı hayat gibi içilir de ikincisi yok mu denir. Yürüdüğün yollar ne kadar şanslı. Baktığın yerler hele. Hele hele öğrencilerin. Kapının önündeki paspasın bir toz olaydım. Çay içtiğin bardağın kulpu olaydım. Gülünce yanağında oluşan gamzede kıvrılıp uyuyaydım. âh... Ciğerlerini dolduran nefesin olaydım...

iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Cemal Süreya

ben bu yazıyı sana yazdım

mühim olan beylik laflar değil, hadi iki ağaç olalım. ben seçtim benimkini olmadı yazı tura atarız. bir ki 3 çıktık yola; kaybolduk çünkü griye en çok yeşil yakışır. sen korkardın en çok yenilebiliyormuş aslında. bir baktım köstekli saat ama yine de geç kaldım. uyandım her taraf kibir bi baktım kişiliksiz portreler. size de günaydın oo risoriuslar da buradaymış. asosyalleri tercih ederken birileri çıkar ''e baba naber yaaaağ?'' neyse biz de büyüyünce biraz düzene alıştık. belki bize de tasma takar gezdirirler o zamana ölmüş oluruz. kıymeti kalmadı hiçbir şeyin derken yaşlanıyorum elimde 10 numara şiş. düşünsel derinliği çok yüksek bir çağda doğduk ''abi o caps'i gördün mü'' bunu da 'bura'ya yazdık merhabalar tutarsızlık. sonra yine o reklamlar ''haydi daha çok yok olun''. biz bu yarışlardan uzak iki ağaç olalım.

ben bu yazıyı sana yazdım

iş sana gelince... yapmadığım şeyleri yapıyorum. Bir cigara yakıyorum mesela, derin bir nefes çekiyorum içime. iki, üç... sonra kendimle konuşuyorum sabahlara kadar. Seninle konuşuyorum öperek gömdüğüm anıları. Herkesten çekiniyorum ben ne kadar aldandığımı bilsinler istemediğimden. Senin artık ruhsuz bir ceset olduğunu anlayamayacakları için, hala bir bedeni sevdiğimi zannetmelerinden çekiniyorum. Bir gülüşü özlemenin ne olduğunu anlatamayacağımdan çekiniyorum. Yaşayan birini gömmenin ne kadar zor olduğunu bilememelerinden çekiniyorum.

iş sana gelince yaram kanıyor. Hiç sevmediğimi zannedenlere açıp yüreğimdeki enkazı göstermek istiyorum. Sonra sadece gülüyorum acı acı. Hiç yapmadığıö şeyleri yapıyorum. Bir nefes daha... sonra bir bakıyorum rüya zannettiğim şeyi gerçekten yapmışım; elim telefona gitmiş. Gecenin bilmem kaçında seninle konuşurken yarı uyku halinde, kızarken kendime, yapmışım bir eşeklik. Hiç yapmadığım şeyler yapıyorum.

Bir nefes daha...

https://youtu.be/VIbON09salA

ben bu yazıyı sana yazdım

Demem o ki, ben şimdi sana kalk gel demem. Beklerim hep ama gel demem. Diyemem. Çünkü öyle öğrendim. Canım çok yanıyor şu an. Eğer gelirsen, sarılırsan bana, yapıştırırsan kafamı göğsüne, ortalığı ayağa kaldırırcasına ağlarım. Ama gel demem. Diyemem. Öyle öğrendim çünkü. Öyle büyüdüm. Gelmezsen işi vardır derim. Çünkü biliyorum. Sevdiğim bütün insanlarin hep, hep çok işi oldu çünkü. Bir şey demem o yüzden. Oturur beklerim. Gelirsen ne iyi edersin. Gelmezsen bir şey demem. Beklerim...

özlemek

özlemenin tatlı bir hüznü vardır. eski günler ansızın aklına gelince hafif bir tebessümle merhaba dersin onlara. için ısınır... daha sonra bunların 'artık' bir anıdan ibaret olması, o günlere tekrar geri dönemeyecek olmanın çaresizliği seni dalgın gözlerle uzaklara baktırır. arkadaşının ne dediğini anlamazsın bile. tıpkı bir film gibi, unutmamak için tekrar tekrar en ince ayrıntısına kadar başa sararak hatırlamaya çalışırsın. bu güzel günleri yaşadığın için mutlusundur fakat tekrar yaşayamayacak olduğun için aklına geldikçe hüzne boğar. şu sıralar bolca hissettiğim duygu, özlem. bu akşam sokaklarında dolaşmak istedim mersin...

ben bu yazıyı sana yazdım

ben bu yazıyı sana yazdım. seni unutalı çok oldu. üstünden çok insan geçti. çok zaman geçti. senin bana yaşattıklarından dolayı hiçbir zaman aşka küsmedim. ilk defa birini bu kadar çok isterken ilk defa birinden bu kadar çok uzak olmaya çalıştım. ben ki asla bir insanın karşısında ezilmedim, bükülmedim. ama senin karşında bildiğim her şeyi unuttum. miladım oldun. çok şey öğrettin. artık büyük konuşmuyorum mesela. yeni insanlarla tanıştım. yeni hikayeler dinledim. bazen üzüldüm bazen mutlu oldum. yaşadığım her macerayı her olayı sana anlatmak istedim. her defasında anlatamadım. bağıra bağıra susmak nedir öğrendim. teşekkür ederim ve ağzına sıçayım. artık yoksun. yani ciddi ciddi yokluğun bile etki etmiyor. tamamen çıkmışsın aklımdan, gitmişsin. kokunu aramıyorum mesela, özlemiyorum. şuan içiyorum aklıma gelmiyorsun desem yalan olur ama artık eski bir dostu hatırlar gibiyim. acıtmıyor. içimde yeni bir hayata başlamanın heyecanı var. aceleci davranıyorum. her şey oldu bittiye geldi. bir şeyler yapmaya çalışıyorum yani uğraşıyorum ama elimi attığım ne varsa mahvediyorum dağıtıyorum. insanları kaybediyorum. bunu sana bağlamak istemiyorum. her neyse. bir gün çok mutlu bir insan olacağım ve sen benim hikayemde olmayacaksın. başka insanlarla başka olaylar başka heyecanlar yaşıyor olacağım. sen belki adımı bile hatırlamazsın. keşke silebilsek değil mi? keşke olmamış varsaysak. uzattıkça uzatıyorum. biz artık başka balkonlarda ağlaşırız. kendine iyi bak.

ben bu yazıyı sana yazdım

Ben bu yazıyı sana yazdım.
Bugün tekrar görüşmeye başlayalı tam bir sene oldu ve bugün ikimiz de çok başka hayatlardayız. Çok başka şehirlerdeyiz. Seni özlüyorum seni her saniye özlüyorum. Nasıl özlemem ki bir ölüyü aldın kör bir mezarlıktan çıkardın yeniden hayata döndürdün ve sonra daha hızlı kör kuyulara attın. Bir insan katilini nasıl özlemez ki. Defalarca elinde öldüm. Başka bir ülkeye bile kaçtım ama unutamadım. Nasıl bir büyü nasıl birşey bu anlamadım. Tüm sokaklarım sana çıktı ve o sokaklardan koşa koşa sana geldim ben. Şimdi birbirimizin dilinde bile değiliz. Adını anmamaya özen gösterirken ciğerim kaç yerinden deliniyor bir bilsen. Ben yanında yokken sana birşey olursa korkusu sonsuz bir acı veriyor. Ama hainsin sevgilim vefasızsın, gamsızsın. Bu sefer son dedim birdaha dönüşü yok. Birdaha güneş ay ile birleşir biz seninle bir araya gelemeyiz. içimdeki önce umudu öldürdün sonra öyle bir kırdın ki paramparça ettin beni. Ağlayamayacak kadar acı çekiyorum. Ama geçicek işte o zaman ben yeniden hayata dönücem işte o zaman senden daha da uzaklarda olucam. Hiç inanmadın bana hiç inandıramadım seni. Oysa benim şu hayatta tek huzulu olduğum yerdi senin yanın. Sen benim huzurumdun. Huzursuz kaldım. Uykusuz kaldım. Yarım kaldım... ben katilini özleyen bir kızım ve ben en son ki halini hiç özlemiyorum. Seni ilk gördüğüm ilk sarıldığım ilk kahkahalarımı attığım zamanları özlüyorum. Ağlarken başımı göğsüne yaslayıp geçti demeni özlüyorum. Ama bana bundan sonra yokum başının çaresine bak dedin. inan başımın çaresine bakıyorum. Hoşça kal.

sabahın beşi gibisin

Günün doğmasına sevinmekle
gecenin bitmesine uzulmek gibisin yani.

Bir varsın bir yoksun.

Hiç olmayacaklara sevinmekle
olmuslara uzulmek gibisin yani.

Arafta kalmış,
Olmamış, olamamış bir hayatın yokluğusun.

iz bırakan kitap cümleleri

Zaman zaman babama acıdığımı hissederdim. Ona kendisini çok sevdiğimi söylemediğim için. Ama aslında kendime acıyordum. Benim söylemeye duyduğum ihtiyaç, onun işitmeye olan ihtiyacından fazlaydı.

ben bu yazıyı sana yazdım

Gecenin çıplaklığında dokularımız birbirini tanımayan iki yabancı gibi...
Duygularımız birbirine sağır...
Şimdi kanatlarım olsada uçmaya dermanım kalmadı.
Çok uzaklardasın fakat nefesin nefesim olmuş senden ayrı adım atmak ise ölüm...
Senden uzak olmak hiç bu kadar beni teessür etmemişti ama biliyorum uzatsam elimi değecek tenine fakat yasak bana, yasaklar bana...