bugün

bu zamana kadar hiçbir şüphemde yanılmadım.
hiç anlatmadığım anlatamadığım gamlarım var sevigili sözlük, uzaktan gamsız gibi gözüküyorum ama sessiz fırtınalarım zihnimde ortalığı alt-üst ediyor, hiç bir şeye odaklanamıyorum, umarım geçer. ancak şu var ki problemlerimizi dışarı yansıtmamamız bizleri güçlü kılmaz değil mi, evet.
sikemedim. evime kadar geldi kıyamadım la. dedi son bir kez görüşelim. hem de içelim kafa dağıtalım. ta evime geldi. içtik. onun kafa bi milyon. siksem sikerim. ama kıyamadım la. onca kahpeliğine rağmen kıyamadım. bir de korktum üstüme kalır diye. iyi mi ettim kötü mü ettim bilmiyorum.
şu an karşımda genç bir bankacı kendileriyle çalışmamız için bana dil döküyor bir şeyler anlatıyor ama ben burada entry giriyorum. o banka kuveyt türk sözlük. can alıcı nokta şu oldu. pos cihazıyla bizim bir işimiz yok ama laf lafı açtı konu oraya geldi. tekel bayilerine pos cihazı vermiyorlarmış içki satan kişiye aracı olmak günah diye. o cümleden sonra sikime bile takmıyorum salak kadını.

ben içen bir insanım ve pos cihazı olmayan tekel bayinden nefret ederim.
kıskanç erkek arkadaşları tarafından sosyal hayatını bitirmiş kızlardan nefret ediyorum. akşam kahve içelim mi diyorum 'ay canım biliyosun benimkini olmaz yani' diyor. sırf bu yüzden bütün üniversite yaşamı boyunca arkadaşlarıyla bir akşam bile dışarı çıkmamış kızlar tanıyorum. tuvalete gidersen de haber ver be canım o zaman.
Bölümümün ve üniversitemin başlığını yazdım ki, yazar bir arkadaş bulayım ünide.
Hergün yeniliyorum başlığı sözlük, fakat kimse yazmıyor..
(bkz: Hacettepe üniversitesi ingilizce öğretmenliği)
hala seviyorum sözlük lan.
korkuyorum sözlük.
insanlara iyi davranmak konusunda olabildiğince çaba harcarım. insanları da severim. sadece kızınca nefret edebiliyorum. bence olur öyle. iyi bir insanım demek ne kadar doğru bilemiyorum ama iyi bir insanım, bana göre. kinci de değilim, birçok insanın kaldıramayacağı büyük hataları bile affettiğim olur. fakat agresifim. fevriyim. bir anda parlar gemileri yakarım.
Kafayı yemek üzereyim sözlük, herşey sorun hep problem sürekli problem nefes alamıyorum artık.. kafamı dinleyecek vakit bulamıyorum son 4 senedir sürekli problemler okulda problem sınavlar stres azim çabalama derken tatilsiz dinlenmeden iş hayatı o da problem sürekli problem sürekli stres nefes alamıyorum, şu anda bilgisayara kafa atmamak için zor tutuyorum kendimi az önce telefonda son anda tuttum kendimi kaldırıp yere vuracaktım direkten döndüm nasıl engel oldum kendime hala anlayamadım. Neden böyle oluyor sürekli bir koşuşturmanın içindeyim intihar etmenin günah olmadığını bilsem 1 sn bile durmam vururum kendimi ne yapıcam ben sözlük söyle bi care..
yoruldum sözlük vallahi yoruldum. yeter insanlarımız ne kadar cahil sözlük ya.
işte geldim, işte gidiyoruz.yalnız geldiğim bu şehre bu sefer yalnız olmadan veda ediyorum.gara son bir kez bakıyorum, film sahnelerindeki gibi otobüs geri geri giderken sanki her şey geri geri sarıyor beynimde.son bi kez bak şehre, veda et diyor.bir daha gelicem diyemiyorum.insan öyle bir varlık ki deli gibi hevesli olduğu şeylerden vazgeçebiliyor.aynı zamanda en nefret ettiği şeyleri bile özleyebiliyor, keşke yapsaydım diyebiliyor.bazen kendini o kadar hükümsüz sayıyor ki keşke o odaya kitleyip, dönmeme asla izin vermeselerdi diyorsun geçmişe dair.bir çok şey yaşanmamış, bir hikaye kapanmamış, bir hikaye başlamamış olacaktı.onları bir kenara bırak, sen ne durumdasın? içinde neler kopuyor ya da neler geçiyo ki umutsuzlukla çaresizlik arasında sıkışıp kalmış, o soğukkanlılığın çoktan yitip gitmiş bir şekilde etrafa bakan bıkkın bir o kadar da meraklı gözlerle.umut göremeden nasıl umutlu olabilirsin ki, bir de umutsuzlukla suçlayanlar seni, kaç kere umut ettirip yerle bir etmiştir ki? hatırla, bu şehir de bir umuttu senin için ama 2 kişilik bir umut.hala devam eden bir umut.

yolculuk boyunca düşünüyorum, akıp giden şehre, bozkıra bakarak düzlüğünü kıskanıyorum.bende böyle düz olsam, çalkalanmasam diyorum.sonra da bu istikrarlı isteklerime dönüp, asıl düzlükler onlar, asıl düzlük senin vazgeçmediğin şeyler diyorum, ne kadar karışırsan karış her şey değişiyor, ama bir şey değişmiyor.
deli gibi çırpınıyorsun ya hani, değişmeyen olmak için, birileri için, çırpınmak boşuna aslında sen kadar uğraşırsan uğraş onda bitiyor.yalvarmak, yakarmak işlemiyorsa demire işlemediği gibi, ne işler ki o yüreğe sen kaybetmemek için çaresizlikle uğraş verirken.hani dedin ya boğulurken çırpınmıyorsun, çırpınışlarımı görmek istemeyen sensin.
diyorsun ki ona, tek isteğim sensin şu hayattan, tek amacım tek gayem seninle olmak.bunun için nelerden feda ediyorsun, nelere savaş açıyorsun allah bilir.ne yazık ki isteğin de çabalarında karşındakinin alabildiği kadar.kendini yırtıyorsun, nafile.ağlayıp zırlıyosun, uyumuyosun, sabahlara kadar dualarla uykuya dalıyorsun, hala yırtmaya devam.çünkü istiyorsun, çünkü sadece o.
sadece.

sabah ezanı okunuyor, huzur.içindeki çaresiz umutla ( evet en doğru tanım bu, çaresizlikle umut etmek) hep ben olayım sonuna kadar diyorsun,uykuya dalmak üzere.sabah oluyor 4 ay sonra bile aynı sahne.demek ki her şey değişmiyormuş, bir insan hiç mi hiç etkilenmiyormuş.akşam dinliyorsun;

hain değil,zalim değil vicdansızsın!
taş yürekli olduğunu göremedim.

ama adı aşk ya bu eziyetin, dayanamayıp sarılıyorsun, içini kemiren o soruyu yine çaresiz umutla soruyorsun yine beklemenin verdiği cehennem azabı yanıtını alıyorsun.zaman her zaman erteleniyor, görüyorsun ki her şey değişmiyormuş,kararlı olamıyormuş.sen hemen olsun istemiyorsun ki, sen zaten beklemenin verdiği azaptasın ama diyor ki;

bekle.

bir kaç adım atmanın senin azabını nasıl hafifleteceğini bilse, keşke anlasa.ama..
aması; çaresiz umut.

düşünceler arasında şehrime geliyorum, 1 yıl öncesiyle bugünü kıyaslayarak,aynı durumdayım, şehre bakıyorum.
hiçbir şeyin aynı olmadığını fark ediyorum.ben bu şehirde ne kalabiliyorum,ne de gidebiliyorum..
(bkz: ak akçe kara gün içindir)
oğlundan dert yanan yaşlı akrabaya, alkolün de etkisi ile; "seni üzecek adamın aaanasını skerim, Kimse üzemez seni lan!" gibi kıvrık bir cümle ile arka çıkan bir dayım var*
ah be sözlük. çok kızıyorum kendime.

bak şimdi bir komşum var. daha 2 senelik evliler. kız çatlak bişey ,kırık anlıycan. çocukta bir o kadar sakin, masum biri. tam tersi anlıycan. çocuk fabrika da vardiyalı, kız da şehir içinde 8-8 çalışıyor. bu arkadaşımın kaç kaç çalıştığını o akşam evdeki gürültülerden anlıyorum. 4-12 ise saat 12 çeyreğe kadar evde kızlı erkeklı takılıyo o sürtük müzik son ses. 12- 8 ise 12den sonra sabah 6 lara kadar aynı olaylar. bıktım a. q. kızından. kız zaten kaşar. bana asılıyo onceleri bekar evimde takılırken gece 2 de bira istemeye gelmiş yok dediğimde alırmısın biz kızkızayız çıkamıyoruz bu saatte demişti. alıp getirdiğimde istersen gel dedi laflarız. şimdi mehcinslerim diycek ki ne malsın oğlum neden gitmiyon 2 tane kız var alkol var ev müsait daha allahtan belanı mı istiyosun. ama öyle değil a.q. benim bir anlık hatam bir ömür çekeceğim ızdıraba sebep olucak. yarın öbürgün evlenmeye kalktğmda komşu olcaz hangi yüzle karımla oturcak ya da ben o çocuğun yüzüne bakıcam. bu aralar iyice azıttı ve acayip uyuz olmaya başladım.
diyorum ki al çocuğu karşına kardeşim böyle böyle bi durum var. senin karın böyle böyle şöyle şöyle şeyler yapıyor diyesim var. ama korkuyorum da çocuk demez ama sanane lan derse ben onu dövmem lazım. komşuyuzda anasını sataım. yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal. ne yapsam ne etsem bilmiyorum.
bir diğer korkumda yarı öbür gün boş bi anıma denk gelcek yapıcam yanlış bişeyler bidaha vebalini ödeyemiycem. ne yapıcam bilmiyorum. konuşsam mı konuşmasam mı. yoksa o yanlışa ben de mi katılsam. (bkz: nasıl bi hayat biçimi lan bu)
sıçarken biri beni izliyormuş gibi hissediyorum. utanıyorum sözlük.**
balkonda oturup içen atletli amcayım bugün. işten çıktığım gibi bir bar taburesinde devrilene kadar içicem. iş yerinin kapısında da uyurum artık.

eyvallah.
Sevgili sôzlük; çok da iyi huylu bir insan olmasam da yalanın içinden çıkılmaz bir kısır döngü olduğunu en azından 22 yaşında ôğrenecek kadar iyi biri olduğuma sevindim. Yalanın ne olduğu önemli değil bende saklı, sadece geciktirdiğim yalanın sonunu merak ediyorum. Tabi ki de pişmanım.
dün gece ekşi sözlük'teki merhum sözlük yazarları başlığındaki tüm nickleri tek tek okuyup, tuhaf ve üzücü hikayelerini araştırıp, üstüne bir de ölüm şekillerini çeşitli haber sitelerinde görüp, uzunca bir müddet zırladım. he bok mu vardı bunu yaptım, durduk yere niye kendimi hırpaladım onu da bilmiyorum. çocukken "ya annem babam ölürse" diye yastığını ıslatan veletler gibiyim. bi büyüyemedim ya ben ona yanarım.
Bu saatlerde gun batacak. 00.00 ünlüleri kalacak sadece zirvelerde. benim yazdıklarımı da kimse okumayacak çok iyi biliyorum olsun.
demin yanıma bi kız geldi.
-pardon, iki beşliğiniz var mı?
dedi. ben de olmadıgı ve cüzdanımın çantamda en alt kısımlarda olduğunu biliyordum. fakat yine de arandım falan. ne bileyim vakit geçsin dedim. şuanda yalnızım. beytepe kampüsün içindeki bankta, bilen bilir 230 bekliyorum. halbu ki sıkıntım yok burayla ilgili herşey çok güzel. arkadaşlarım, cevre.. zaten yine arkadaşlarımın yanına gitmek icin bekliyorum ama çıkıp da bunları sana teker teker anlatamiyorum.
her halimi biliyordun bence. bunları da bilmeye hakkın vardı. konusamıyoruz seninle. bak sayıyorum sebepleri. bendeki hali söyleyim ya da sana.
-pişmanlık.
-utanç.
-pişmanlık ve utancın arası bi de.
bu 3ü beni ağlatacak. yanıma yine birsuru kız geliyor. nasıl da eğleniyorlar ya. allahım ben neden bunlar gibi mutlu olamıyorum acaba?
karşımda iki yeşil agacın arasında batan turuncu güneşi göruyorum. arena nın uzerine çok ışık saçıyor.
üzerime bu sıcak havaya rağmen bordo, kalın bir hırka var. sen giy diyorsun diye giyiyorum bu arada. suanda annem aradı konustuk. gene mi geziyorsun diyor. evet annecim. neyse.
bu ne bicim itiraf oldu lan.
sözlük tuhafım ,eksiğim , şu aralar napıyorum bilmiyorum , kafam sürekli meşgul bu bi kaçısın meşğuliyetimi yoksa gerçek bi uğraşımı bilmyorum ama karışığım , korkuyorum , istenmemek sevilmemek canımı yakıo, başkaları mutluyken hele bu dahada çekilmez oluyo , sanırım kötü biriyim ben .
5 gündür kendimleyim evde oturuyorum yada okulda derse girip kaçıyorum, evde içiyorum, ortalığı topluyorum evi sinek basmış zaten yaz tatilinden sonra, kirli birkaç bulaşık kalmış lavoboda. Onları atmaya çalıştım, param bitiyor o yüzden biranında yolu kesilicek, bir kaç gün daha dayanmam lazım. Tek başınayken sıkılıyor insan, kimseyi arayıp anlatıcağım farklı hiç bişey yok kimseyi dinlemek istemiyorum. Çamaşır yıkıyorum, internete giriyorum. Sikim sikim diziler var onlara bakıyorum. allahtan evim yüksek bi katta esiyor camdan gökyüzünü görebiliyorum ama balkona da çıktığım yok.memleketteki evdekiler arasında haberci görevi görüyorum bi nevi. herkesin istekleri, beklentileri var. komşularım balkonlarında çok eğleniyorlar, tavla falan oynuyorlar, göz göze gelmiyorum onlarla rahatsız etmemek için. canım çok sıkılıyor ama sikime takmamamya çalışıyorum geçen sene bu kadar sıkılsa çıldırırdım herhalde ama zaman geçtikçe çıta yükseliyor sanırım. sonuç olarak bi bok yok farklı, itiraf edicek bişey de yok.

edit: az önce 22 yaşında olmama rağmen hala sakallarımın çıkmadığını gördüm, neden bilmiyorum.
daha henüz ayak basmıştım bursa'ya...tam 4g den inmiş valizimi sürüklüyordum ki onu gördüm yanında arkadaşıyla.. normalde uzağı göremeyen ben onu aylardır görmeme rağmen hemen tanımıştım,anlamıştım o olduğunu...bi an nefesim kesildi,kalp atışım hızlandı sonra her zaman yağtığımdan farklı olarak bu kez yüzümü çevirmedim...yüzüne bakarak belki de son defa bir 'merhaba' dedim..
küçükken bir yere yada birşeyi yapmaya geç kaldığımda çişim gelirdi.

örneğin, annemle pazara gitmişizdir, ben geride kalmışım ayakkabımı bağlamak için durmuşumdur annemin benim durup ayakkabımı bağladığımdan haberi yoktur. benim, annemle aramızdaki mesafe açıldıkça çişimin gelme olayı daha da şiddetlenirdi. neden bilmem gerginlik sanırım.
an itibariyle yumurcak tv de tusubasa izliyorum. misafirlikteyim, evin veledi izliyo gerci ama beni de sardi lan.