bugün

açlık

eksikliği duyulan "şey"in bünyeyi kontrolü altına alması sürecidir açlık.
doyurulmadığı takdirde etkisi daha da artar ve insanın tek odak noktası haline gelir; psikolojiyi olumsuz yönde etkiler. kişinin saldırganlaşmasına yol açması da mümkündür ki; bu durum sadece besinle ilgili açlık durumlarında değil, sevilmeyle ilgili olan vak'alarda da sıkça görülür.

insanlarla konuşuyorum, insanları izliyorum, dinliyorum; hiç tanımadıklarım yanımdan geçerken yüzlerine, ifadelerine bakıyorum. yaşı, cinsiyeti, ten rengi, cinsel yönelimi, politik eğilimi, inançları, inanmayışları ne olursa olsun hepsinden yayılan açlık kokusunu duyuyorum. "ben"li konuşmaların biteceği anı sabırsızlıkla bekleyip, kendi "ben"li cümlelerini kurmayı bekleyen ağızlardan yayılan kokular başımı döndürüyor. sevilmeye bu kadar aç olan 2göz1ağızların, sindiremedikleri lokmalarla doymanın yanından bile geçmediklerini görüyorum da; onlar nasıl bunu fark edemiyor şaşıyorum.

beni de yemeye kalkacaklar diye ödüm kopuyor. tenimden bir parça kopmasın diye nereye kaçacağımı bilemiyorum; çünkü sevilmek için çırpınan bir canavar tarafından ısırıldığınızda, bilirsiniz ki bitirene kadar sizi yemeye devam eder, yine de doymaz.

her yer, sevgiye aç, nefesi kokan insan kaynıyor. 22 yaşında olanı da 61'i dolduranı da "taze et" gözüyle bakıyor ve salyalarını göremeyecek kadar sevecenseniz, saldırıya uğradığınızı ancak kopan parçaların yerine daha tazesi oluşmadığında anlarsınız.