bugün

Philippa Gregory'nin yazmış olduğu, ortaçağ meraklılarınca okunması gereken, 820 sayfalık kitaptır. Kitapta Anne boleyn ve kardeşi Marry boleyn in hayatları ve rekabetleri anlatılmaktadır.
türkçe'de boleyn kızı*adıyla yayımlanan romandan uyarlanan ve
post-prodüksiyon aşamasında olan sinema filmi. oyuncu kadrosu şahane,
senarist tecrübeli*, yönetmenin ise ilk sinema filmi deneyimi.
http://www.imdb.com/title/tt0467200/

edit: 'boleyn ne lan?' diyenler için geliyor (bkz: anne boleyn)
filme uyarlanan tarihi roman.
(bkz: the other boleyn girl)
eric bana ile natalie portman i gorunce, gel de beni izle diyen, martta sinemalari suslemesi muhtemel olan film.
(bkz: viii henry)
başarılı bir filmdir. genel olarak "keser döner sap döner, gün gelir hesap döner" mentalitesi üzerine oturtulmuş bir film olmakla beraber, kadınların erkekleri "yönetmelerini" anlatan, natalie portman'ın efsane oyunculuğu ile süslenen 2008'in güzel filmlerinden biridir..
romanını okumadığım filmdir. bu yüzden ki yapacağım tüm yorumlar filmle alakalıdır.

--spoiler--
olan mary'e olmuştur. ne kadar severek evlenmişti oysa. babaları bildiğin pezevenktir ama buna dayı faktörünün katkıları da yok değildir. anne* ihtiraslarının kurbanı olmuş, kral da uçkurunun. gerçi yine tek oğlan evlat mary'den gelmiştir o kadar ezikliğe rağmen. tabi şöyle bir durum da var mary'de kralın yatağına girince kocasını unutuvermiştir. ben bu erkek sevdasının sadece biz türklere özgü bir durum olduğunu düşünürdüm ama yanıldığım ortaya çıktı. özellikle anne'nin ensest ilişkiyi bile göze aldığını görünce erkek evlat hasreti uğruna "ama yuh kardeşim" dedirtmiştir. sonun da ne oldu? elizabeth yönetmiş ülkeyi. sen o kadar sene erkek evlat için bütün kadınları harcadın ama ne geçti eline kral hazretleri? ayrıca ilk kraliçenin verdiği ayar süperdi: "boleyn orospuları"
--spoiler--

benim gibi normal izleyiceler için güzel bir film. izlenebilir.
kitabını okuduktan sonra gidilen filmlerden genellikle keyif alınmaması durumu normal bir şeydir. fakat asıl önemli olan kitabı okuyanların bile filmden büyük keyif alması. işte bu film de öyle bir film.
sinema salonundan çıktıktan sonra kendinizi halen o dünyanın içinde hissediyorsunuz ve kitabı okurken gözünüzde canlandırdığınız karakterlerin hepsinin gerçekten var olduğunu sanıyorsunuz. kitabını okuyan okumuyana herkesin izlemesi gereken bir film.
--spoiler--
filmdeki anne boleyn'e bakarak derim ki bu kadın milleti isterse şeytanın kralı olur. kadın hırsları uğruna ülkeyi dağıttı, kafam kopar diye korkup erkek kardeşiyle sevişmeye çalıştı. allah hepimizi anne boleyn benzerlerinden korusun.
--spoiler--
8. henry'nin uçkuru uğruna neler yaptığını anlatan film, the tudors' u izledikten sonra tarafımdan basit, kötü bulunmustur. tudors' u izlemiş olanlar other boleyn girl'i onunla kıyaslayacak ve sonuç olarak tudors daha ağır basacaktır her yönden.

(bkz: the tudors)
erkeklerden de bazen korkmak gerektiğini vurgulayan bir filmdir.
"bir gün senin için onu terkeden yarın da bir başkası için seni terkeder." sözünün ne kadar yerinde olduğunu göz önüne sermiştir.
filmin sonlarına doğru krala karşı * gereksiz bir kinle içi doluyor insanın.
okuduktan sonra 'böyle kadınlar da mı var?' dedirten kitaptır. gerçeklerden oluştuğu göz önüne alınırsa insanların iktidar uğruna neler yapabileceğini gösterir, tedirgin edicidir.örneğin; bayan karakterlerden kötü olanın(ismini hatırlamıyorum) abisi ile birlikte olup çocuk doğurması ve krala çocuk vermek için bunları yapmış olması akıl almazdır.
volver'daki senaryoya agzımın acık kalmasına ragmen bu filmi izleyince beni arafta bıraktı.
Arkasından da The Queen'e geçiş yapmasını beklediğim film. Kitabını okumak çok daha faydalı olacaktır, aksi halde 2 saate sıkıştırılmış senaryoda ingiltere Kralının ülkeyi yönetim şekli bir hayli tuhaf görünüyor! Dönemin maşist anlayışını, erkek çocuk takıntısını dibine kadar vurgulamış, Fransa'yı da her nedense kadın-erkek eşitliği konusunda yüceltmiş diyaloglara sahip. Anne ve Mary tam tokatlık iki güzel kızımız. Ortalıkta doğurulup doğurulup nereye gittiği belli olmayan kız çoukları var. Aaa bir de dayımız var ki Erol Taş'a 'taş' çıkartır hakikaten.
kesinlikle kitabından farklı olan filmdir. evet, sadece film olarak düşünürsek çok başarılı. seçilen oyuncular, özellikle boleyn kızları, role cuk oturan tipteler. ancak kitapta babanın "ezik" hali çok daha ayrıntılı ve bariz olarak ön plana çıkarılmaktadır. bunun dışında filmin sonlarına doğru sansasyonel bir şekilde ablasıyla birlikte olmaya zorlanan george ve anne-birlikte olma girişiminde bulunduğu ablası- arasında gösterildiği gibi "zorla gerçekleştirilmiş bir yakınlaşma" değil uzun süredir var olan bir etkilenmenin "isteyerek" gerçekleştirilmiş ensest sonucu bulunmaktadır. ayrıca filmdeki kronolojik yanlış da ön plana çıkmaktadır. aslında krala önce anne değil mary sunulmuştur.
tüm bunları kitabın filme uyarlanmasındaki olası hatalar olarak görürsek takdir edilesi bir film olduğunu söylemem gerekir.
mary boleyn'nin ağzından, 8. henry ve anne boleyn arasındaki ilişkiyi anlatan, philippa gregory romanı. 820 sayfa olmasına rağmen hem konunun gerçek ve kurgudan oluşması hem de akıcı ve basit bir dille anlatılması nedeniyle kısa sürede okunabilecek bir kitaptır. insanda o dönemi araştırma ve daha çok öğrenme isteği uyandırır. kitabın sonlarında anne boleyn'in kızı elizabeth'in, artık sıradan bir insan olacağı hatta aragonlu catherine'in kızı mary'den daha önemsiz olacağı ve sonsuza kadar tahtta hak iddia edemeyeceğini anlatan bir bölüm vardır ki çok ironiktir. (bkz: i elizabeth)
ingiliz krallığının bu filme nasıl izin verdikleri merak konusudur, zira ingiliz kralı sapığın önde gideni gibi gösterilmektedir, ilginçtir.
mary boleyn in kitaptaki gibi olmadığı söylenir zira fransız sarayında yaşarken kral hakkında "biggest whore ever, most infamous of all" demiştir.
filme ait sine-kritik için:
http://www.sinemaestro.co...&id=257&Itemid=46
"etme bulma dünyası", "alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste" temasının işlendiği kitap. anne karakterinin hırsını, zirveye ulaşmak için elinden geleni ardına koymayışını hatta zirveden zemine çakılışını okurken nefesin kesilmemesi elde değil. sürükleyici bir anlatıma sahip kitaptır.
bir mahvoluş hikayesi. filmin son çeyreğinde artık iyice etkisi altına alan bir havası var, krala yakın olup soylular sınıfının bir üyesi olma adına yokolan bir aile, sırf makam ve mevki adına, zenginlik adına çekilen peşkeşler, kazanan yada hayatta kalan ise sadece iyi niyetli mary...
(bkz: natalie portman)
her yapıtta olduğu gibi, bu eserde de kitabının çok çok daha güzel olduğu kanısındayım. kitabını okuduktan sonra film çok yavan geldi. ama kesinlikle okuduğum en güzel kitaplardan biriydi diyebilirim. 820 sayfa olması gözünüzü korkutmasın en fazla 1 haftada bitiyor. kesinlikle harika bir eser. *
--spoiler--

sonunda boleyn ailesinin gerçek amacı anlaşıldığı zaman kralın, boleynlerin dayısına ve onun soyundan gelen 3 nesle vatan hainliğinden dolayı idam cezası verdiği eserdir.

--spoiler--
natalie portman'ın oyunculukta her geçen gün nasıl ilerlediğini gösteren filmlerden biri. ağladığı zaman çirkinleşmesine rağmen çok gerçekçi yüz ifadelerine sahip. özellik kralla evlenip tahta oturduğunu gösteren sahnede karizmasını konuşturmuş. aksan konusunda yetersiz kalmış. yanlız filmin zayıf noktalarından biri av partisinden sonra anne'den uzaklaşan kralın, kızın aldığı eğitimle bambaşka biri olmasını takiben çok kolayca mary i bırakıp anne'e dönmesi olmuş. bu durumda kitabı okumak gerekliliği bir kez daha yüze çarpıyor. romandan uyarlama 2 saatlik bir film de illa ki kopukluk olacak. filmin sonunda elizabeth'i canlandıran çocuğun sarı saçlı olup altyazı da kızıl saçlı elizabeth denilmesi de tuhaf olmuş.müziklere söyleyecek laf yok.

birleşik krallık tarihiyle ilgilenenler için sırasıyla izlenmesi gerekirse

(bkz: elizabeth)
(bkz: elizabeth golden age)
(bkz: the queen)