bugün

1960 sinop boyabat doğumlu şair. ahmet kaya'nın seslendirdiği şafak türküsü isimli şiiri ile gönüllerde taht kurmuştur.
"Bir yanda yangın vardı, bir çağ yangını. Herkese şu ya da bu oranda bir pay düşüyordu bu yangından. Kıyısında, köşesinde yananlar vardı. Bir de tam ortasında yananlar! Ben, yangının tam ortasında, hem de hiç yakınmadan yananları, etiyle kanıyla, özlemleri, kavgaları ve umutlarıyla duyurmak istedim." der...
idamla yargılandığı süre boyunca her sabah "kesin bu sabah asıcaklar beni" psikolojisini içinde zaptedemeyip "şafak türküsü" adını verdiği kitabında topladığı şiirleri yazmıştır.. ( şafak vakti gelip adamın koğuş arkadaşını götürüp asıyorlar.. gidecek olan bu sefer kendi olsaydı?).. cezası müebbete çevrildiği gece oturuyor ve kitabında 9 sayfa süren "müebbet türküsü" nü yazıyor. söyleyin bakalım başka hangi şair dizelerine,kelimelerine bu kadar fazla duygusunu,acısını,tutsaklığını katabilir.. Oku,Otur-Ağla
agzimda mavi bir islik
omuz basimda yildizlar
sirtimda kursun yaniklari
gültepe sokaklarini adimliyorum
derelerden caddeye uzanan
yoksul isçi sokaklarini

gözü yasli analarin ellerini öperim
sabah çaylarini demlerim isçilerin
genç kizlar sevda siirleri ister
gerçi sokaklar suskun sokaklar kelepçeli
ama gece tepeleme yildizla dolu
mavilerim çocuklarin düslerini

bir ev var köse basinda boyasiz
iki cani eksik iki dali kirik
her gece özenle iki yatak serilir
bahar serinligi anamin elinde yumusacik
nöbetlese yatar bizimkiler
gece boyu sefkat beklenir

parayla alinmazlari satarim
yoksul sokaklarin çerçisiyim ben
heybem kavga nakisli umut dolu
bütün yasaklarin üstünü çizerim
kosarak gelir çocuklar
tamamlanir yarim kalmis yazilar

biter elbet bu firari gezintiler
kirik kapili evinde gültepe`nin
bir bebek aglar babasi yitik
agzimda islik dönerim metris damina
aglama bebegim
türkülü sabah birakirim kapina

Nevzat Çelik
''Bir yanda yangın vardı, bir çağ yangını. Herkese şu ya da bu oranda bir pay düşüyordu bu yangından.
Kıyısında, köşesinde yananlar vardı. Bir de tam ortasında yananlar! Ben, yangının tam ortasında, hem de hiç yakınmadan yananları, etiyle kanıyla, özlemleri, kavgaları ve umutlarıyla duyurmak istedim ''

Nevzat ÇELiK

(bkz: bagislanmis huzun)
(bkz: bulutlari kivircik)
(bkz: sarisin ve ihtilal)
(bkz: sevgili yoldas kurbagalar)
(bkz: itirazin iki sarti)
(bkz: yagmur yagmasaydi)
(bkz: suda seken hayat)
(bkz: muebbet turkusu)
(bkz: şafak türküsü)

yazarın buradaki şiirlerini beğenenler, dilerlerse aşağıda adresten daha bir çok şiirine ulaşabilirler:

http://www.siir.gen.tr/si...n/nevzat_celik/index.html
çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiyede kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanyada türk olacağız
hollandada surinamlı
fransada cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zenci de mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı
çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız
bu da itirazın ikinci şartı !
om yayınları .
1980 de dev-sol davasindan tutuklanip hapse atilmistir. idamla yargilanmis hakkinda kampanyalar duzenlenmistirsafak turkusu(1984) ve sonrasinda onun kadar ses getiren muebbet turkusu (1987)siir kitaplarini icerde yazmis 1987 yilinda serbest birakilmistir .ilk siirlerinde ahmed arif ve nazim hikmet etkisi gorulur.suda seken hayat (1990) yağmur yağmasaydı (1990)besinci kitabi sevgili yoldas kurbagalar 1998 de yayinlandi son siirlerinde daha cok ikinci yeni etkisi ozelliklede atilla ilhan etkisi gorulur yani siirini gitgide gelistiren yenilikci bir sairdir.

af

duvar duvar duvar
sana ne desem ki ah
incitmeden gözlerini mahkûmun
her taşını kırmalı bir bir
gerisi laf-ü güzaf

bagislanmis huzun adinda bir romani (2005) sen giderken isimli oyku kitabi (2006) da cikmistir.
kendisini bir festivale konuk olarak davet icin girisimde bulunmustum 1997 de arastirdigimda yurt disinda (fransa) yasadigini ogrenip uzuldugum sair, fakat kitap fuarlari yada imza gunleri icin sik sik turkiye ye gelir
hakkinda bir arkadasindan mutevaziligi ve beyfendiligine dair oldukca etkileyici sozler duydugum ..(protokolu reddeden gibi) saygi duydugum iyi bir edebiyatcimizdir..
idamlık bir mahkum olmanın duygularını okuyucusuna çok iyi aktarabilen biraz ahmed arif tadında olan son dönem şairler arasında en iyilerden.
(bkz: tutuşur dizelerim)
(bkz: zeytin karası)
(bkz: neyleyim)
"Bağırma sesinin ardında yüzün huzursuz bir tabanca gibi duruyor
Bağırma kendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum
Bağırma hangi aşk kendi fırtınasına dayanabilir bilmiyorum
Bağırma çürük bir yalan oluyor bütün ömrüm
Bağırma gece yüklü bir kamyon aklımı solluyor
Bağırma gece yüklü bir kamyonu solluyorum
Bağırma komşular duyacak diyorum
Bağırma şeklimi kaybediyorum
Bağırma ke-kemeleşiyorum
Bağırma utanıyorum
Bağırma garsonların bile ciddiye almadığı sesimi
Bağırma usul usul sesimi kesiyorum
Bağırma soğuktan ve korkudan
Bağırma bir çükün çekilebileceği en son yere çekiliyorum
Bağırma bir bardak su istedim akdeniz değil
Bağırma sevgili
Bağırma gidiyorum."
yaşamak ağrısı asılda boynuma...
yaşamak ağrı olur mu?
güzel şiirleri vardır.
diyarbakır ölüleri.
bursa tüyap kitap fuarında 7 mart 2008 tarihinde saat 17:30 da şiir dinletisi ve 8 mart 2008 tarihinde 12:30 da epsilon yayınevinde imza günü olan şair, yazar
şafak türküsü şiirini necdet adalı icin yazmıs olan büyük sair.
ve bir gün eline
ustura ağzında sınanmamış
allı-pullu mektuplar geçerse
bil ki sevgilim
ben artık elleri üzerinde yürüyen
şaklabandan başka birşey değilim.

(bkz: kitap türküsü)
Anneler Günü
yeşildir artık yüreğinde kara bulut
bugün anneler günü annem beni unut

evde acılar koynuna yangelip yatmış
inadına giyin sen de mayısa batmış
yürü sokakta çocukların düşü aksın
yürü ki saksıda çiçekler sana baksın

diline genç anılarından bir türkü seç
beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç
ıslanırsa anıların güneşte kurut
senin günün bugün unutma beni unut
gök mavi deniz mavi tam kıyısında dur
durma eteğinden beni bir daha savur

annem yıldız kayıyor içinden dilek tut
koşuyor sana kısa pantolunlu çocuk
gözünde gözümde gözlerinde bin umut

Mayıs 1984-Ocak 1985


Nevzat Çelik

-ayrıca şiirin bestelenmiş hali için (bkz: mehmet gümüş)
esas adı nejden çelik olan şairimiz.
şafak türküsü eserlerinin şahıdır.
alıntı
mutlu yarınlar adına
özgürlük adına ekmek adına
üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin
dirilip dönmesin diye hiroşimalar
tahtadan atların boynuna çıplak
ölümlerle yatmasın diye çocuklar
aç gözlerle bakmasın diye çocuklar
kardeşlik adına
havadaki kuş denizdeki balık adına
yürüdüm yıllar boyu

dönüp bakmadım arkama
ıraktı gözlerim çok ırak
izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda
kalsa da silinir gider
yalnızca bir ağıt gibi çakılır
ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer..
alıntı
Sevgililer Günü 1

" bir elinden satın aldım çiçeği
verdim öteki eline çingene kızının "
asılmaya hazırlık şiiri

milyonların kavgasında
kara kuru bir er
gün gelip asılacaksa eğer
serin olsun şafaklar
ey gönlü yüce dostlar
deyin ki bir ağaç dalından
dal yaprağından incinmiş
deyin ki yaşamak kavgasından
toy biz ozan kesilmiş

Nisan 1983
romantik düş

kurşunlara göreydim
sen de öpmüştün alnımı
anaç dudaklarınla bir sabah
bir ince sevda gibi sekerek
geçerken o kız önümden
göğsünde usul usul kitapları
apansız kanatlanacaktı kuşlar
sen camda tepeleme çığlık
kızın elleri saçlarında
benim gözlerim yumuk
upuzun kaldırımda
kanat çırpa

I
göz kapağının altında daha ilk adımda mayın
seni düşünmemek elimde değil uyanma sakın
mayını geçsen yanağının çukuruna kurulur pusu
kirpiklerinin içinde uyu benim için n'olur uyu
kanım dondu cehennem öfkemın sınırına çıkacağım
adını haykıracağım avaz avaz sakın uyanma
sesimi duyma daha ilk adımda mayın
dikkat et işkillendi nöbetçi tetiğe binecek
söyle gözlerine kalkıp gelmesinler sesime

II

çarpmış yüzüne iki avuç su eline uyku bulaşmış
kimbilir hangi uzak düşten ekip kopartılmış
göze geze arpacığa akıyor uyku el tetikte
biter üç-beş nöbeti de ardından şafak söker
bir de nedir ki on sekiz ay tezkeresini alıp gider
bir de esniyor çocuk gibi gez göz arpacık
nöbetçi uykunla vuramazsın beni şafak vakti
asılırken öfkemin en güzeli uyuyamam ben
ben uyuyamam gözüme güney afrika kaçarken

III

gelme canım aramızda kıyamet kadar duvar
havalar kışlandı penceremde kurt gibi ayaz
derimden başka giyecek yok bana üşüdüm
elimde değil seni daha çok düşünmem gerek
voltamı senınle vursam yataktan senınle kalksam
alsam şu belalı başımı sana açılan yollara çıksam
beni duyuyor musun hava kurt gibi soğuk
parkanı ödünç ver sevgilim bekliyor
nöbetçi nöbetçi heey pusatlanmış çocuk

IV

bir kuğu boynu gibi uzuyor hasretin
-vururum- diyor nöbetçi -dokunursan vururum-
fatma'dır sevdiğin kızın adı ihtimal
sen fatma'nı kolla diyorum benimkisi ihbar
birden yanık türküsü besbelli yarasını buldum
-yar etmem başkasına kaçarsa vururum-
dokunma memet ne güzel şey sevmek..
soğuruyor sigarasını kule bulut bulut duman
uzuyor tüfeğin namlusu fatma kan revan

V

yıkmışım duvarı ellerimin kanamasından anladım
-parola kaçarsa vur emredersiniz komutanım-
dudakların papatya falı dudakların gitmiyor aklımdan
bir de cehennem öfkem bir de sağanak yağmur
-emredersiniz komutanım parola kaçarsa vur-
sevmek ne güzel şey ne büyük felaket
elindeki tüfek söğüt dalı değil bu memet..
türküsü çatallanan bir yol gibi susuyor
ağzı fırın bulut bulut duman kusuyor

VI

memet düşlerin firarını vuramıyor hiçbir tüfek
bir kuşun uzaklaşan kanatları yağmur
ayaklarım tutuk şafağı koluma takmışım
cezaevini yukarda kulelerin dibine bırakmışım
canım uyan altın ulkesinde köleler yürüyor
vakit tamam bir tepenin ardına giriyor şafak
dehşetle farkediyorum ayaklarım yürümeyi unutmuş
patlars patlasın daha ilk adımda mayın
ülkemin zencileri kesik bir dal gibi susturulmuş

bu ve bunun gibi daha birçok enfes şiir yazmış olan adam.

VII

savrulup titriyor kasılıp gevşiyor gece
ey beım buyuk öfkem yol bul kendine
pretoria ceza evinde gülüm
şairi bir ipte buluyor ölüm..
suretin çıksın cama pencereye gel
nakış nakış uyansın kilim pencereye gel
bırak saçın dağınık göğsün açık kalsın
daha ilk adımda patlasın mayın bırak
nerdeyse bağıracak ıslak bir çocuk gibi
pencereye gel pencerede şafak

VIII

zafer bizim olacak demiş selam olsun halkıma
selam olsun sana benjamşn moloise kara şair
çok şey çıkardım sözlerinden ülkeme dair
gel senınle sevgilim güney afrikaya gidelim
cape town'a johannesburg'a gizlice girelim
içelim zencilerin güneşinden kapkara kesilelim
butunmazlum halklar adına özgürlük adına
çalalım isyan ateşini çalalım kucak kucak
vahşi bir kuş gibi uçalım ülkemize
kanat çırpa kanat çırpa kanat...
*
SICAK SAKLAYIN GECELERiMi

geçici ayrılık benimkisi
ilkyaz çiçeğine gebeyim
ağıtlar yakmayın adıma
ben ölmedim ölmeyeceğim

sıcak saklayın gecelerimi
karlar altından çıkıp geleceğim
düşlerinizin ateşinden
ılık bir rüzgar gibi eseceğim

demlice bir çay koyun üstüne
aç çocuk gibi besleyin sobayı
nasıl tütüyorsanız gözlerimde
öylece tütsün buharı

uzunca serin yatağımı
boyunca uzansın ayağım
el aman deyince gece
usulca kıvrılır yatarım

can canım canlarım
hazır mı koynunuzdaki yerim
gün olur gecikmiş çocuk gibi
bağıra çağıra gelirim.
şafak türküsü gibi bir şaheserin sözlerini yazmış şair.
1980 cuntasında tutuklanıp, dev-sol davasından yargılanmış şair.
"Bir yanda yangın vardı, bir çağ yangını. Herkese şu ya da bu oranda bir pay düşüyordu bu yangından. Kıyısında, köşesinde yananlar vardı. Bir de tam ortasında yananlar! Ben, yangının tam ortasında, hem de hiç yakınmadan yananları, etiyle kanıyla, özlemleri, kavgaları ve umutlarıyla duyurmak istedim." demiş, şafak türküsü gibi onlarca güzel şiir yazmış şair.

(bkz: maceram)
(bkz: yaşamak ağrısı)
(bkz: tutuşur dizelerim)

facebook'tan kendi reklamını -ki bezdirdi artık- yapmasa daha güzel kalacak yeri. haftada iki kere şunu gönderiyor:
görsel
şafak türküsü filmi için çalışmalarda olan şair. geçen sene fuara geldiğinde senaryoyu tamamladığını ilk bittiğinde dört yüz sayfa kadar olduğunu, içi gide gide bunu yüz sayfaya indirdiğini söylemişti.