bugün

ruhun gıdası derler. olmazsa olmaz.
(bkz: hayat)
mp 3 olarakda bilinir
(bkz: music)
(bkz: music makes the people come together)
hayatta olmazsa olmazlardan.
hayatı renkli ve yaşanabilir kılan melodiler bütünü.
bazen aşkı bazen zorluğu bazen yaşama sevincini bazen sizi anlatan şey. ...................
(bkz: etnomüzikoloji)
belkide hepimizden daha çok yaşayan en güzel canlı..
seslerin duygularla dansı... hayatın vazgeçilmezlerinden biri... tüm duyguları bir anda yaşatabilen nadide şey... güldürür, ağlatır, rahatlatır, zıplatır... birine, bir şeye çok kızıldığında müzik dinlemek çok iyi gelir. özellikle de en sevdiğiniz şarkıyı dinleyince sinir minir kalmaz, güneş görmüş kar gibi erirsiniz. yaşasın müzik!
dünyadaki ortak lisanlardan biri.
tuhaf bir şeydir. insandan insana ülkeden ülkeye yaştan yaşa bakıştan bakışa değişir. ama çok güzeldir. herkes farklı tanımlamaya çalışır müziği çünkü herkesin farklı bir müzik anlayışı vardır ki bu da müziği tanımlamayı zorlaştırır. insanı öfkeli, duyarlı, karamsar, iyimser, alçakgönüllü, küstah yapabilir ki yapmalıdır insanı kendinden alıp başka yerlere götürmelidir ki gidersiniz de. bazen gökyüzüne çıkarsınız bazen evin kömürlüğünde saklanırsınız bazen kollarınızı açarsınız bazense kıvrılırsınız.
insanlar farklı amaçlar için dinler müziği ama müzik kendi bildiğini yapar ve hep bi yerlere götürür insanı.
ilgi görmesi, kişinin kültür düzeyine bağlı olan sonuç ürün.kişi duyduğu bir melodiden ya da bir söz öbeğinden * haz alır ya da almaz.bunu ben, kişinin sahip olduğu kültür düzeyine bağlamaktayım.kişi, duyduğu şarkıyı, farkında olmadan kendi içinde analiz eder.bu analizi yapan mercii ise kişinin sahip olduğu kültürdür.bu analiz sonucunda, kişi şarkıyı beğenir ya da beğenmez.eğer ki kişi şarkıyı analiz edememiş ise yani buna ehil değil ise şarkıyı beğenmeyecektir.kanımca bu ilişki, kişilerin sahip olduğu tüm zevkler için kullanılabilir.
'Müzik' sözcüğü Yunan mitolojisindeki esin perileri Mousa'lardan gelir. Mousa'ya ait, Mousa'ya yakışır bir sanat anlamındadır. Eski Yunanlılar, müziği her türlü erdemin kökeni sayarlardı. Onlara göre müzik, ruhun eğitimi ve arınması yönünde büyük bir etkendi. Yunan düşünürleri, müziğin ahlak üzerindeki etkilerini açıklamışlar, kişiyi olumlu yönde etkileyen müzikle olumsuz yönde etkileyen müziklerden söz etmişlerdir. Müziğin kullanımı devletin görevleri arasındaydı. Bu dönemde müziğin dinsel ve askeri törenlerle ölüm, hastalık, düğün, hasat, bağ bozumu gibi sosyal ve özel yaşamı tamamen içine alan özel bir yeri vardı. Hatta, "Paignon" adı verilen müzik parçaları dertlere karşı bir avunma, bir ilaç, hastalıklardan kurtulma şarkıları olarak kabul edilirdi.
Roma müziğine ilişkin en eski belge, Romulus'un Cecina'lıları yenmesini kutlayan törenlerde ilahiler okunduğunu anlatan bir yazıttır.
Araştırmalar, Mısır müziğinin ise, M.Ö. 4000 yılına dayanan bir geçmişi olduğunu, M.Ö. 1600'lerde Çin etkilerinin Mısır'a gelerek çalgılarda değişiklik yarattığını ortaya koyuyor.
Eski Türklerde ruh hastalıklarının müzikle tedavi edilebileceğine inanılır ve bu tedavi yöntemlerine çok önem verilirdi. *http://www.webnaturel.com...t_id=4&ayrintiid=1397
bütün türlerine (özellikle elektronic, trance, house) hasta olduğum ruhumu besleyen süper olay..
kendimi bir şekilde dahil etmeye çalıştığım ve ne olursa olsun içinden asla çıkmayacağım hayaller alemi.mutluysam daha çoşkulu, üzgünsem daha karamsar yapan ama her şekilde beni besleyen, olgunlaştıran tınılar bütünü.
olmasaydı yaşanmazdı.
günümüzün en popüler sanat dalı, sinema hemen müziği takip eder popülaritede.
hayata dair tüyolar aldığım, beynimi liseli kız bacağına çeviren kopya sağlayıcım. kişisellik dozajının maksimum noktalara ulaştığı, ego'nun her türlüsünün serbest olduğu yegane şey. ayrıca "aşk" 'ın kendi kendini tanımlarken düpedüz benzemeye çalışmadığını da kim iddia edebilir ? sonsuza kadar, ölene kadar, ayrılmak yok, acı yok.. sen sevdiğin sürece değil, varolduğu sürece güçlü kalacak olması bile hala aşkla kıyaslanmaması gerektiğini de açıklamıyor mu be andaval?

playdoh'dan tamamen farksız bir biçimde şekillendiğimiz evrende, belki de en kolay pes edenidir müzik. hep değişir, gelişir, geriler, coşar, durur, tepki yaratır, tepki çeker. ayşelerin, fadimelerin, receplerin, michaelların, johnnylerin "aa sende mi" diyip ortak nokta bulma çabasına yardımcı olur. "kendimi bildim bileli" ile başlayan cavaplara mahal veren, tanışmadan maksimum bir kaç saat sonra sorulan "sen ne müzik dinniyon hacı" jargonunun tanrısıdır. bu diyalogdan sonra kaç kez yüzünüzü buruşturduğunuzu hatırlayın ! kim bilir kaç tane olası arkadaşlığı sona erdirdi ya da kaç kişiyle sadece "merhaba-merhaba" insanı yaptı sizi bu konuşma.. peki siz, hakkında onca şey bilmenin ne kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? hiç kadar. yeni albüm haberlerine verilen insanüstü sevinçler, dağılan gruplar ve ölen müzisyenlerin verdiği üzüntüler, eleman değişiklikleri hatta albüm kapağında vic rattlehead'i görünce heyecandan uyuyamamanın verdiği bıkkınlık ve bunlarla beraber gelen, giden, değişen bütün bilinenlerin değeri bir şarkının nakaratındaki türk ezgisini farkettiğiniz zaman alında beliren ünlemden kat kat değersizdir. fakat paylaşılıp insanları araştırmaya sevk etmenin de sevap hanesine olumlu katkıları vardır elbet. *

şimdi farkettim, onca sene kopya fabrikam olduktan sonra baktım ki (#1090324)'ı bile müzik yardımıyla anlatmışım lan. başkasının disko müziği diyeceği şeyi en sağlam şekilde duygularımdan bir parça olarak görmüşüm. çaktırmadan hayatıma yeşil markerla müziksiz girilmez ibaresi koymuşum. oraya en kısa sürede bir tane de "müziksiz çıkılmaz" yazısı karalamak boynumun borcudur.

moriybund sez.
düzenli ses dalgalarına müzik denir.
sezen cumhur önal tanımıdır.
su gibi olmazsa olmazdır. cinsellik gibi en büyük hazzı sağlar. yemek yemek gibi zevkli, top oynamak gibi coşku doludur.

fazlası zararlı mıdır bilinmez. kimileri tuvalete giderken kulaklıları çıkarmaz, derslerde sıkılınca dinlemeye başlar.* her an yanınızdadır. yollarda yürürken, yemek yerken. istediğiniz her anda. sonra öyle bir noktaya gelirsiniz ki doğadaki herşeyin bir melodi çerçevesinde yaratıldığını düşünürsünüz. kuşların uçuşu, insanların yürüyüşü, hatta insanların göz kırpması... herşeyi notaya dökme isteği doğar insanın içinde.

sonra müziğin evrensel olabileceğini anlarsınız. sürekli bir devinim içinde olan aşk sözcükleriyle süslenmiş şarkıları bir köşeye bırakırsınız, kulak notalara gider. kendinize hoş geleni dinlersiiz. sözler önemli değildir. tıpkı bir trance şarkısının yarattığı coşu veya bir trip hop parçasınıyarattığı hüzün gibi.
müslüm babanın parçalarındaki keman sesleri. pink floyd da DG nin attığı gitar soloları. thom yorke un çığırtısı. beth gibbons un ağlayan sesi. 3d nin yarattığı beat ler. teoman ın en güzel hikayem inin son 2 dakikası. mozart ın eine kleine musik in keman soloları bölümü. armin van buuren in "altın vuruş" diye tabir edilen armonikası.

ve işte o anda müzik evrensel olur.
müzik eşittir hayat. hayat eşittir müzik. onsuz bir yaşam düşünülemez. kesinlikle düşünülemez.
ruhu besleyen, aski pekistiren, hasreti korukleyen; aciyi, neseyi, coskuyu, tutkuyu yarattigi ahenkte barindiran, insanliga bahsedilmis belki en buyuk lutuf.
Gerçekten de sözler ile anlatılamayan hissiyatları anlatabilmek için kullanılan (daha doğrusu kullanılması gereken) bir anlatım biçimidir.Üstteki tanıma bağlı kalırsak müziğin özü enstrümental olandır.klasik müzik gibi.Sözler yapay olarak eklenmiş yardımcı elementlerdir.Her ne kadar artık günümüzde b*ku çıksa da.
(bkz: olmazsa olmaz)
bazen de ruhun belası olan hede.