bugün

sitesi: http://www.muzsesleri.com/

'Aslında sen de Ortadoğulusun' başlıklı ntvmsnbc haberi:

http://www.ntvmsnbc.com/id/25041059/
g.tünden ses uydurmak...
ece temelkuran'ın abartılacak kadar güzel olmayan kitabı.
ece temelkuran'ın ilk romanı. ortadoğu, aşk, savaş, kadın olmak üzerine her zamanki ece temelkuran duruluğuyla yazılmış, ortadoğu'lu bir kitap...

kitapta yer alan mektuplar nedense yüzyıllık yalnızlık tadı bıraktı damağımda. bir üslup benzerliğinden söz etmiyorum ya da esinlenme olduğunu da düşünmüyorum, tam anlamıyla bir his, bir tat benzerliği... mesela filipina'nın annesi sanki aslında yüzyıllık yalnızlık'ta yaşasaymış da olurmuş gibi...
radikal kitap ekinde bu hafta çok satanlar listesinde 1 nomero olan kitap. satsın gözümüz yok tabi.* insanlar da okusun.
anlamadığım niçin "edebiyat" alanında listede ve niçin "edebiyat dışı" listesinde değil! geçen hafta trt'nin kanallarından birinde ece hanım konuk idi ve merakımdan tüm programı da seyrettim, oradan dinlediklerimle ve kitap hakkında okuduğum yorumlara baktığımda az buçuk türkçe diline vakıf biri olarak bunun bir edebiyat dışı araştırma/gözlem kitabı olduğu kanaatindeyim. o sebeple radikal kitap hazırlayanları tekrar düşünsünler derim ben!
aklıma gelen edit notu: bu satışların artması için bir taktikse ona da hiç ağzımı açmam/açamam bu saatten sonra.
ece temelkuran'ın koştur koştur bütün kanallarda reklamını yaptığı kitabıdır.

aldım ama eski ece'nin hatrına.
hani eskisi gibi "kıyıdan kıyıdan" bize bakan ece hatrına.
yeni halini pek sevmedim.

düt düt:kitaba diyecek laf yok, deli yazıyor bu kadın, güzel yazıyor.
bizim de ortadoğulu olduğumuzu hatırlamamızı sağlayan,muzların sesinin olduğunu öğreten kitap.
ismine uyuz olduğum için ilgimi çeken, biraz karıştırınca da satın aldığım kitap.
beyrut'un başmekan olduğu kitap. kimi bölümlerinde avrupa'ya uzansa da bunu oryantalizm eleştirisi için kullanmakta.
ilk bölümü güzel olmakla beraber ikinci bölümünde bitsin artık yeter diyebileceğim kitaptır. 'Biz burada devrim yapıyoruz sinyorita' yı okuduktan sonra çok da fazla keyif vermeyen , çoğu yerde dili gereksiz yere kasıp insanın canını sıkabilen kitaptır. yine de okunabilecek kitaplar arasındadır tabi .
bizlerin ortadoğulu ve avrupalı insanların karakterleri arasında sıkışıp kaldığımızı anlatan, bir beyrut bir de istanbul dedirten kitabıdır.
muz sesleri;anlatımı ne kadar romantik bir anlatım olsa da anlatılanlar çok gerçekçi,ece temelkuran beyruta gitti,gördü,geldi ve yazdı.Benim ece temelkuran hayranlığım olmasa da yine beğenirmişim '' muz sesleri'' ni,okuduğuma mutlu olduğum bir kitap.
"herkes savaştan ölüm yüzünden nefret ettiğini söylüyor. ben, beni böyle bir adam yaptığı için, böyle bir adam olmama izin verdiği için nefret ediyorum. çünkü savaş tam erkeklere göre, tam tembellere ve soysuzlara göre bir yer. ne derlerse desinler. bütün erkekler bu yüzden seviyor savaşı. kadınların kalbini kırmak için kutsal nedenler veriyor bize. ortadoğulu erkeklerin iyileşmez yaralarına bir tek barut iyi geliyor. kadınlardan o kadar korkuyorlar ve onları o kadar çok istiyorlar ki... savaş, korkak bir erkeğin en iyi saklanacağı sistir Filipina."
içinde çok güzel düşüncelerinde geçtiği yorucu kitap. gereksiz ve çok çok uzatılmış benzetmeler hikayeden sapmama yol açtı defalarca. bitsin diye afakanlar sıkıntılar bastı. kitapta beni etkileyen iki cümle vardı.
--spoiler--
insan çok yalnız kaldığında bir ben daha yaratıyo içinde. destek olsun kendisine diye.
birde kitaba ismini veren muz sesleri hikayesi. ağustos ayında bir muz tarlasındaysanız ve başka ses yoksa etrafta muzların büyüme seslerini duyabilirsiniz. yapışık parmakların birbirinden ayrılması gibi sesler çıkarırlar.
--spoiler--
"Bu topraklar böyledir benim güzel Filipinam.Hatıraları,unutmak üzerinedir.Herkes kendi günahını unutur,ama kimse alacağı intikamı unutmaz."

Ece Temelkuran/Muz sesleri
ece temelkuran eseri. ilk çıktığında aldığım sonra okunacaklar üzerine kütüphaneye attığım,* biraz önce eski aşkın duvarında arkadaşının bir satırını yazmış olması üzerine çok beğenip kesinlikle artık başlamam gerektiğini düşündüğüm ece temelkuran eseridir aynı zamanda...

ayrıca "bir kadının boynu en güzel cümlesidir" diye efsaneleşmeyi hakeden bir cümle barındırıyor.
ece temelkuran ın ne kadar şahane bir gözlemci ve yazar olduğunu gösteren mükemmel bir kitap. yapılan tespitler o kadar yerinde ve doğrudur ki "bir dur kadın, neler yaşadın da damıttın bunca şeyi" diyesi gelir insanın.

öncelikle kitap nasıl da ortadoğulu olduğumuzu gözümüze sokar ve çok da iyi yapar. ingiltere de okuyan deniz karakterinde vücut bulur avrupa vs ortadoğu çatışması ve denizin yaşadıkları üzerinden son derece başarılı bir şekilde avrupalının türkiye algısı ve türkiyelinin avrupaya karşı tavrı ortaya konulur. ingilterede 1 sene okumuş biri olarak yazarın çizdiği portreye a dan z ye katılmaktayım şahsen. ne yazık ki aynen böyle seyrediyor olaylar..

ortadoğululuğa ek olarak kadın olma halleri de mükemmel bir şekilde anlatılmıştır kitapta. "evet, işte aynen böyle!!" diye sıçratır sizi koltuğunuzda. o derece sizdir, kızkardeşinizdir, kadın arkadaşlarınızdır, annenizdir... kitabın her yeri aforizma ama ben ancak birini seçip yazabileceğim buraya. her kadının kendini içinde bulduğu bir durumdur bu ve anca bu kadar güzel ifade edilebilir:

"kadında zaman başka akar, zalim bir hızda. gece boyunca terk edip terk edip geri aldıkları adamları sabah insanoğlunun gerçek zamanında selamlamak için içlerindeki hangi dağları aşar sular, Marwan bunu bilmiyordu..."

başka söze ne hacet...
(bkz: ajdar)*
''Biz filipina, çok güldüğümüzde daha gülerken yakında ağlayacağımızı düşünüp suratını asan insanlarız.''
gibi etkileyici cümlelerin yer aldığı, mükemmel kitap.
böyle bir kitabın varlığından haberim yok iken;

kuş sesleri ovalara yayılır şarkısında

muz sesleri ovalara yayılır şeklinde yaptığım sürç-ü lisan.
"..bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce aşık olur..
insan, yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki. "
ece temelkuran'ın bu kitabında geçen en önemli cümlelerden biri "hiç kimse olmaya cesaret et filipina. hikayeler orada başlar. dişlerinin kırıldığı yerde." cümlesidir.
bu cümle, kitaptaki konudan bağımsız olarak bana şunları düşündürür. hiç kimse olmaya cesaret etmek; yani içine doğulan ailenin, şehrin, hatta ülkenin bize verdiği kimlikten akıl yoluyla sıyrılabilme, mutsuz olunan o güvenli manevi barınaklardan çıkabilme cesaretini gösterebilmek. bu pek kolay olmasa da, yıpratıcılığı fazla olan yıllara yayılsa da insanı gerçek bir birey yapar. bir insan tek başına; yani herhangi bir kimliğe, aileye, aşirete (bu ülkede bir aşiret olgusu da var değil mi? hani o bazı zavallıların "biz aşiretiz..."dediğinden) ve bunların korumasına ihtiyaç duymadan zihinsel bütünlüğünü koruyabiliyor ve geliştirebiliyorsa bir birey olmuştur. birey olabilmek kolay değildir ve cesaret ister. ama, bir kez birey olabilmiş, hayattaki tüm kararlarını özgürce tek başına verebilen ve bu kararları ile sapasağlam ayakta durabilen insan dünyanın en mutlu insanıdır. özgürce düşünebilmek ve bunu kendi hayatı için uygulayabilmek, konforlu bir evde kalmaktan, konforlu bir hayat sürmekten çok daha güzeldir. ne para pul, ne de sıcacık bir çatı altı bu özgürlüğün ve birey olmanın yerini tutamaz. dünyanın en zengin ve en mutlu insanları gerçek anlamda bireysel özgürlüğünü eline almış insanlardır ve bir kez bu duyguyu tadan bir insan hem etrafındaki insanlara daha saygılı olur, hem de kendine saygısızlık edilmesine asla izin vermez. yaşadığımız ülkede ise gerek ekonomik, gerekse sosyal şartlar maalesef insanların tam bir birey olma yolunu çok küçük yaşlardan tıkamaktadır. genelde hayat boyu aileye bağımlı bir hayat ve kendi kendi kararlarını tek başına alamama gibi durumlar vardır. bu nedenle, etrafta daha çok kendine ve başkalarına saygısı olmayan, küçük hesaplar pesinde koşan zavallı insanlar dolaşır. bir bireyseniz tüm bunları tek başınıza oturduğunuz yüksekçe tepenizden izler ve bazen ne kadar yalnız olduğunuzdan, bazen de insanların bu kendilerini gerçekleştirememe durumlarından yakınırsınız. aslında daha yukarılara tırmanmak isterken, yalnızsanız bunu anlamsız bulursunuz. tam da bu noktada bu şehirden, hatta ülkeden gitme hayallerine bile dalıp gidebilir insan.
ece temelkuran'ın bu kitabı hakkında fikir almak için aşağıdaki link kullanılabilir.
http://www.tumblr.com/tagged/muz%20sesleri
--spoiler--
muz sesleri ovalara yayılır
insan buna
hayran olur şaşırır
--spoiler--
ece temelkuranın kitabıdır. şahsen düğümlere üfleyen kadınlar kitabı sıkıcıdır. yorumlara baktıgımda muz sesleri oldukça begenilmiş.