bugün

insanın ruhuna erişeceksen,deliğinden değil,yarasından gireceksin.

huzursuz yazar.sert ve akıcı üslubu vardır.
unutulmuş ihtimalleri , hayatin kadrajına sığamamış ( aslinda sığdırılmamış ) ecüş bücüşleri , uykudaki iblisleri; çok sevdiği rakısina meze , oyunlarinaysa kahraman yapan fezayibeşer.
cicilerini giymiş , kokularini sürünmüş edebiyata bir de papyon bağlamıştık ...şık dursun diye.işte bu kokoş hali edebiyatin ,bunaltmış olmali murat uyurkulak ' ı ki , tol ve har romanlarini yazdi.
fotograftaki parlak ,sivri dişli , tatil dönüşü yanık tenine sürdügü chanel5 parfümün uçucu özgüveniyle gülen adam degilde , o arka sag tarafta sırtına baktigin 'herif' ti kahraman.
aynı kefe degil elbette ama diger okunasi yazarlar için
(bkz: hakan günday)
(bkz: ihsan oktay anar)
1972'de aydın'da doğdu. izmirli. üç yıldır istanbul'da yaşıyor. izmir çamdibi devrim ilkokulu'nu, izmir bornova anadolu lisesi'ni bitirdi. dokuz eylül üniversitesi'nde hukuk, ege üniversitesi'nde sanat tarihi eğitimi gördü. her iki fakülteyi de kendi isteğiyle bıraktı. radikal gazetesi dış haberler servisinde ve çeşitli yayınevlerinde çalıştı. kitap çevirileri, gazete ve dergilerde yayımlanmış yazıları vardır.trockisttir.

(bkz: tol)* *
--spoiler--
Hep yarım kaldım, hiç tam doymadım, tam bağırmadım, tam dokunmadım. Bıçak ruhumda dehşet bir fısıltı gibi ilerledi ve ben tam ortamdan yarıldım. Ruhuma bir hayat yakıştıramadım.
--spoiler--
her türlü zorluğa, düşmüşlüğe, umutsuzluğa ve çıkar yol bulamama korkusuna rağmen hayata aşkla, heyecanla ve insan yaşamının en umutsuz anlarında kendini vaktiyle çok güzel olan ihtimallerin yakıcı ateşine -umudun ateşine mi demeliyim?- bağlayan hikayelerin, insanların kalemidir murat uyurkulak.
"...
-mesela, güzel güzel diyorsun da, nasıl bu güzel, hele onu anlat..
-güzel abi işte..
-kör mü topal mı, uzun mu kısa mı, etli mi butlu mu?
-abi, ayıp oluyo ama..
-tamam peki, onu geçelim.. bari şuu söyle, esmer mi güzel?
-bilmiyorum abi..
-nasıl bilmezsin lan..
-sevmekten dikkat etmemişim abi..
-...
-ama esmerdi herhalde.."
har
kaleminin lezzetini nerde okusanız tanırsınız. kahramanlarını öyle zekice çizer ki, onların yaptığı ince espirilere metroda bile kahkahayı basabilirsiniz, kitabın içinde yaşarsınız. muhteşem kurgusuyla karakterler gibi siz de şaşırırsınız olanlara.
sonra bir bakarsınız kitap bitmiş. artık o hayatın bir parçası olmadığınızdan mı, sonun muhteşemliğinden mi bilinmez ağlarsınız, kafanızı çevirir bakarsınız ve tüm kahramanları görürsünüz, odanızda, yanınızdadırlar. artık onlar yaşamınızın birer parçasıdır.
bir solukta bitirdiğiniz kitap sadece sizi etkilemekle kalmaz, çok şey katar iç dünyanıza ve fikirlerinize. günümüzün en iyi türk roman yazarları hakan günday ve murat uyurkulak'tır kanımca.
"gün gelecek, elbet benim de yaralarıma kuru incir basılacaktı, o gün yemekte taze incir vardı... " der, insanın içine, sızlata sızlata bir umut salar inceden.
ne guzel diyor,

--spoiler--
mazlumun zalim karşısında itirafçı, soytarı, fahişe veya muhasip olmak zorunda kalması beni çok yaralıyo. yaralılık da bir tür soytarılık öte yandan. ‘öte yandan’ ifadesi de zaten bok, tıpkı ‘ama’ gibi…
--spoiler--

afili filintalarin en iyilerinden birisi, dili, uslubuyla hayran olunasi, okunulasi yazar.
sınıfımı biliyom şükür, zengin düşmanıyım.
bu hususta vahim kindarım.

sözüne hastayım.
"insanın ruhuna erişeceksen, deliğinden değil, yarasından gireceksin."
tol ile ünlenmiş yazar. ve afili filintalardan biri.
http://www.afilifilintalar.com/
yeni kitabı merhume april'den çıkmıştır.

kapak konusunda söylenebilecek bir şey yoktur. umarım sonraki baskılara boya kalmaz.

murat uyurkulak'ın diğer kitaplarına nazaran daha hafiftir. evren tunga şöyle diyebilirdi bu kitap için: instagram'a fotoğrafını koyacaksanız arka kapağın fotoğrafını çekin.

işbu entry 12.02.2016 tarihinde ulu bilge yılmaz özdil (!)'in "enterlama" tekniği ile yazılmıştır.
Son romanı Merhume hariç bütün kitaplarını sevdiğim yazar.
...
çünkü sıkıntı öldürür ve sıkıntı öldürüyor. acı ve öfke değil, ama sıkıntı öldürüyor. çok geçici, anlık, masum, makul olabiliyor sıkıntı ama öldürüyor. sıkıntı eğlence istiyor, tatil istiyor çünkü. tatil çoğulluğa, çoğulluk gövdelere, yeni kelimelere, yeni yüzlere yol açarak öldürüyor. sıkıntı plan program demek çünkü. program yazlıklara savuruyor, sayfiyelere, yumuşak içkilere, pahalı yemeklere yol açarak çözüyor.(…)ama sıkıntı savuruyor, parçalıyor, gebertiyor. sıkıntı ille de dans diyor, kahkaha diyor, acının da öfkenin de içini boşaltıyor. sıkıntı arzuyu kaşıyor, acı ve öfke terbiye ediyor. acı değil, öfke değil, sıkıntı öldürüyor.