bugün

kadın sustuğu zaman konuşur, çığlıklarlar atar, beni buradan al diye bağırır adeta, çek al beni, istemiyorum desemde al beni der, sürükle beni al beni götür buradan , al beni götür benden uzaklara diye haykırır.. güldüğü zaman içi yanar, elinle kendisini sardığı zaman senin sarılmanı ister, ayakta dimdik duruyorken dizleri titrer, omuzuna yaslanmak ister, gözyaşlarını silmeni ister, şehirin kaldırımlarında hızla yürürken o aslında deniz kenarında dalgaları seyrediyordur ya da bir ağacın altında oturmuş şiirler yazıyordur, annedir ama aslında daha küçük bir kız çocuğudur.. kadının sessizliğini duymakta erkeğin başına gelebilecek en büyük lanettir..
yuzlerce cumlesine denktir bazen. ozellikle erkek suclu oldugu zaman, kadinin sessizligi daha bi' anlam kazanir, daha cok yaralar, daha cok utandirir erkegi.
kulakları sağır eden dev bir çığlık..
her ne kadar erkekler şikayet etse de kadının dırdırından kadının konuşması susmasından iyidir. sustuğu zaman mutlaka ve mutlaka plan yapıyordur. kendi geleceğine dair. bulunduğu ortamdan uzak olan geleceğine dair. kadının sessizliği sevdikleri için en kötüsüdür.
bazen de sadece susmak istediği için sessizleşir.paranoyaklığa gerek yok.
sevdiğin ama söyleyemediğin kadının sessizliği erkeğin ölümüdür.
en kötü çığlıktır.
sen duyduklarına inanıyorsun, söylenmeyene inan çünkü insanın sessizliği sözcüklerinden daha yakındır gerçeğe. *

ayrıca,

Sana baktiginda kadini dinle , konustugunda degil. *
hayıra alamet değildir.
bazen ortam gerilmesin, birbirimizi kırmayalım diye tercih edilen sessizlik, içe atış. devamında başta sinir sistemine vurur bu. içe ata ata vücudun değişik bölgelerine, midesinden beynine, vurur bunlar. bunda fedakârlık vardır. çok derin bir fedakârlık. ailesinin huzuru kaçmasın diye, yapana zarar veren bir fedakârlık.

fekat yeni çağın kızlarının sessizliğinin yorumu ise, onların açısından genelde "ben böyle böyle düşünüyorum, böyle hissediyorum ema söylemiyörum; beni anlaması lazım." oluyor.
ulan bırakın bu çığlık hikayelerini. içinde varsa bir çığlık, ki bunun olur olmaz olması için akıl hastası olman gerek, bir felaketle, ölümle mesela karşılaşırsan atacaksın o çığlığı. ha öteki hallerde, kıskançlık,
duyarsızlık bilmem ne, ne derdin varsa söyleyeceksin. bir bakış attım ki milyarlarca anlamı vardı demekle olmaz.
karşında müneccim yok. bu demek değil ki, bakışlarına anlam yükleme. birçok duygu bakışlarla iletilebilir, anlaşılabilir bunlar. fakat gidip "telekomun özelleştirilmesi hakkında ne düşünüyorsun?" cümlesini de bakışlarla
anlatmaya çalışırsan... evet amin deyip bitiyorum.

ekleme: bitiyorum demişim bitmiyorum bitiriyorum.
erkeğin boku yediğinin göstergesidir. ikna yöntemi ile sıkıştırdığınızda dahi konuşmaya yanaşmıyorsa bilin ki, istemediği ama sizin istediğiniz yavrunuzu aldırmıştır. belki de götünüze girecek kadar yüklü bir harcama yapmıştır. en kötüsü aldatmış bile olabilir, cinnet geçirenlere acınası durumda baktığınız kişiler kategorisine girebilirsiniz.
çok tehlikelidir çok.
fırtına öncesi sessizliktir.
korkulmasi gereken sesizliktir. *
(bkz: korkmayın lan gelin gelin bir şey yok)
potansiyel bir sabah programı ismi.

yok be gerçi olmaz böyle, ablan kurban olsun diye bağıran ablalar-teyzeler olmadıktan sonra sabah programı mı olur?
idam kararını açıklamadan önce kendi içinde yaşadığı çelişkelerden ileri gelen bir durum da olabilir ayrıca. (bkz: kadı)
en kararli gitmelerin habercisidir.zira artik konusulacak seyler yeni bir ask icin saklanmaktadir derinlerde.
anlatmaktan fakat anlasılamamaktan yorulmus kendince her seyden vazgecmis huzuru susmakta bulmus olandır.
gerçek bir vazgeçiştir, umudun yitimidir, seslerin susup susmaların konuştuğu süreçtir.

ve çok zaman erkek ya işine gelmediğinden ya gerçekten bilmediğinden ya kabının almadığından duymaz susuşların sesini.

ta ki duymanın yükünü kaldırabileceğini anlayana kadar. ya o vakit çok geç bir vakitse peki...
bazen ürkütücü değildir.

fazla konuşmanın bir getirisi olmadığını belki yaşayarak belki gözlemleyerek öğrenmiştir. soru sormadıkça daha fazla yanıt bulmuştur. hesap sormadıkça olan biten ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olmuştur. dert yanmadıkça daha çok duymuştur,'neyin var ' sorusunu. anlattığında daha bir kıymete binmiştir paylaştıkları. can kulağıyla dinlemiştir karşısındaki.

belki sebebi yaşanmış kırgınlıklar değildir.

huyudur. kendini bildi bileli çok konuşmamıştır. söz gümüşse sukut altındır lafını benimsemiş,etrafındakilere müdahale etmekten kaçınıp her şey olacağına varır sözüne inanmıştır.

belki fırtına hiç kopmayacaktır.
yaşadıklarının muhakemesini kabuğuna çekilerek yapıyordur.

ya da ardında kabullenişler değil , karşısındakine duyduğu saygı yatıyordur.
osman nihat akın tarafından*:

"sükut etme nazlı yar, beni mecnun edersin.."*
şeklinde yorumlanan durumdur.
küresel ısınmadan daha tehlikeli ve ürkütücü bir durumdur...
kesin kafasında birşeyler kuruyordur, susan kadından korkacaksın. *
(bkz: fırtına öncesi sessizlik)