bugün

hurûf-i mukattaa

bazı sûrelerin başında yer alan ve "isimleriyle söylenen" harflerin ortak adı. söz konusu harfler kelime oluştururken okundukları gibi değil kendi ismleriyle telaffuz edilirler. bu nedenle bağımsız ya da ayrı harfler anlamına gelen "hurûf-i mukattaa" diye adlandırılmışlardır.

kur'an'da toplam 29 surenin başında değişik kombinasyonlarla bulunurlar. elif-lâm-mîm, elif-lâm-râ, hâ-mîm, tâ-sîn, yâ-sîn gibi kullanımları vardır.

bu harflerin, surelerin başında ne için, hangi amaçla yer aldıkları bilinmez. müfessirler bu harflerin açıklanması konusunda değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. hadis kaynaklarında bu konuyla ilgili hadis yok denecek kadar azdır. mevcut hadisler de konuyu açıklamaktan uzaktır.

bu harflerle ilgili görüşler iki ana grupta toplanır. selefilere göre bu harfler, açıklamasını ve mahiyetini yalnız allah'ın bildiği müteşabih ayetlerden olup bu harflerle ilgili yorum yapmak imkansızdır, dolayısıyla yorumdan ve açıklamaya çalışmaktan kaçınmak gerekir. raşit halifeler ve çoğu sahabe de bu görüştedirler. şia imamlarının da bu görüşü paylaştıkları söylenebilir.

bir başka grupta toplanan görüş ise -içlerinde sonraki nesillerden olan kelamcılar da vardır- hurûf-i mukattaa'nın anlamlarını araştırmanın gerekli olduğunu söylemiştir. bu görüşte olan alimlere göre insanları üzerinde düşünmeye çağıran, her şeyi izah eden ve kurtuluş rehberi olan kur'an'da anlaşılmayan sözler olması onun söz konusu özellikleriyle çelişir. ibn teymiyye ve ibn atiyye el-endülüsî bu görüştedirler.

hurûf-i mukattaa'nın tefsir edilmesi gerektiğine inananların ileri sürdüğü görüşlerin yirmiyi geçtiği söylenir ki bunların çoğu 8. ve 9. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. daha sonradan ileri sürülenler ise bu görüşlerin tekrarından ibarettir.

görüşlerin bazıları ise şöyledir:

- bu harfler başında bulundukları surelerin isimleridir.
- bu harfler kur'an'ın isimleridir.
- bu harfler iki sureyi birbirinden ayırma işlevi görür(zayıf bir görüştür, zira birçok âlim, besmelenin sureleri ayırmak için yeterli olduğunu söyleyerek bu görüşü çürütmüşlerdir.).
- bu harfler kur'an'da dikkat çekmek için kullanılmışlardır.
- bu harfler kullanılmıştır, çünkü harfler dilin yapı taşlarıdır.
- bu harfler ebced hesabıyla çeşitli olayların tarihine işaret eder. bu nedenle kullanılmışlardır.

ibn abbas'ın ise bu harflerin bazı kelimelerin kısaltması olduğunu söylediği ileri sürülmüştür. fakat hangi kelimelerin kısaltması olduğu konusunda ise muhtelif rivayetler vardır. ilâhî isim ve sıfatların, allah'ın isimlerinin kısaltması olduğu, bu rivayetlerden bazılarıdır.

bazı görüşler, söz gelimi "elif-lâm-mîm harflerinin sırasıyla allah, cibril ve muhammed* isimlerinin kısaltması olduğunu ileri sürmüştür. bu görüşe göre varlığın evveli allah, ortası cibril ve sonu da muhammed'dir. bazı harflerin hz. muhammed'in belli vasıflarına işaret ettiğini ileri sürenler de vardır.

"huruf" ilimleriyle uğraşan özellikle şiî çevreler ise bu harflere çok özel bir önem atfetmişlerdir. muhammed b. hanefiyye, bunların anlamını soran birine "bunun tefsirini haber versem su üzerinde ayakların batmadan yürürsün." demiştir(bu da rivayettir).

batılı oryantalistler de bu konuda değişik görüşler ileri sürmüşlerdir(rodinson, regis blachere, aloys sprenger, nöldeke vs.). bazıları üzerinde durulmaya değmeyecek saçma nazariyeler geliştirmişlerse de çoğu oryantalist kısaltma teorisine ya da bunların esrarlı harfler olduğu düşüncesine önem vermiştir.

burada zikredilenler, hurûf-i mukattaa konusunda ileri sürülen görüş ve düşüncelerin özetinin özeti bile değildir. bu konuyla ilgili gerek islam dünyasında gerekse de batıda sayısız çalışma yapılmıştır. bu entry ise konuya ilgi duyanlar için bir ilk okuma olarak düşünülebilir.

(bkz: kopyala-yapıştır değil alın teri)
http://dharfi.wordpress.c...arfleri-huruf-i-mukattaa/
islamci gençliğin nette yazışırken yahut sms çekerken kullandıkları kısaltmaları eleştiren-yadırgayan zihniyetin bilmediği, ancak kur'an'da geçen kısaltmalardır. elif lam mim, ta ha, ya sin gibi. bazı surelerin başında yer alan kısaltmalara denir. bazılarının anlamı çözülmeş bazılarının çözülmemiştir. en azından tefsirciler öyle derler.
örn:
elim lam mim.

a, l ve m harfleridir.
allah'tan
cebrail vasıtasıyle
muhamedd'e...

hadi aeo...
frekans karışıklığında araya karışmış harflerdir. windows açılış melodisi tarzında bazı surelerin başına yerleştirilmişlerdir. ayet olarak kabul edilmişlerdir. hatta bir ayet sureye adını bile vermiştir o derece ünlüdür.

(bkz: yasin)
genellikle batıni tevil yoluyla ele alınan harflerdir. allah ile peygamber arasında bir şifre vs. gibi açıklamalar getirilmeye çalışılmış, hurufi yöntemlerle, kabalacılıkla ele alınmıştır. ama hiçbiri doğru değildir. açıklayacak olursak;
surelerinin 29 tanesi kısaltılmış harfler veya kesik harfler adıyla bilinen huruf-i mukattaa ile başlar. Her ne kadar müfessirler bu harflerin Allah ile peygamberi arasında gizli bir şifre olduğu yönünde görüş beyan etseler de gerçekte Fahreddin el- Razi gibi bazı tefsircilerin belirttiği gibi bu harfler kendi surelerinin isimlerini gösterir ve başlı başına bir kelimedir. Fahreddin el-Razi islam öncesi Arapların bu tip harflerle bazı nesneleri de isimlendirdiğini de söylemektedir.

Örneğin :

Elif-Aleph-Alpha : Öküz anlamındaydı. elif kelimesi öküz anlamına gelmekle birlikte önceleri öküz tarım yeni keşfedildiğinden dolayı kutsaldı.

diğer semiyolojik(sembolik manada) olarak bir şeyler çağrıştıran kelimelere bakalım bir de;

Bet-Beta-Beyt : Ev
Dalet-Delta: Kapı
Gimel- Cimel-Camel: Deve-Köprü, ip; kalın halat.
He: Pencere
Vav : Çivi,Kanca,pekiştirme, Vahid ismini ,.Vahidiyet, Vahdaniyeti ihtiva etmesi yönüyle de Allah’ın birliğini ifade eder.Harfi med olduğu gibi, kasem harfidir. VAV HARFi iLE BAŞLAYAN KELiMELERE DiKKAT EDiNiZ. SORUMLULUK GEREKTiREN iŞLERDiR: VALi, VEZiR, VELi, VEKiL, VARiS, VASi, VALiDE, VAAD ETMEK VB...
Zaynn: Kılıç
het: çit
tet ya da arapçadaki ''ta'' ve ''tı'' olarak bilinen harf: yılan
lamed: asa
mem ya da mim: su, dalga.
nun: balık, kapanda olmak, sıkışmak, kaçmak isteyen, Tıpkı yunus gibi. (Enbiya 87), Kalem/Nun suresinde de buna dikkat çekilir. (Kalem 48)
sameh :dayanak yay takım yıldızı
Ayn-Ayın: Göz, para.
Ğayn: Bulut
Pe-pi: Ağız, merkür.
kaf-qaf: Avuç içi
reş: baş, satürn
şin: diş ,gökyüzü, taht; hükümranlık.
taw:haç, jupiter
ye: son, ölüm

özellikle o dönemde çağrıştırdığı anlamı tüm sami ırk coğrafyasın ortak olan üç harf vardır, bunlar şöyle sıralanabilir.

Para = ayn;
görsel

Bulut = ğayn;
görsel

Balık = nun;
görsel

Diyanetin Kuran mealinden şu satırlar oldukça dikkat çekici ve fazlaca anlamsız, boş bir cevaptır. bakalım diyanet ne demiş bu ''anlamsız'' harfler konusunda;

--spoiler--
Elif-Lam-Mim gibi Kur'an'da bazı surelerin başında yer alan Huruf-u Mukatta Kur'an'ın nazil olduğu dönemde Arap edebiyatında yaygın bir kullanıma sahipti. Şairler ve belâgat ehli bunları kullanırdı. Hatta bunun örneklerine islâm öncesi şiir ve nesrinde rastlanmaktadır. O dönemde, herkes, bu harflerin anlam ve önemini kavradığı için, bunların Kur'an'da kullanılmasına karşı çıkan veya sorular yönelten olmadı. Çünkü bu tür kullanım onlara yabancı değildi. Hatta hiçbir saldırı fırsatını kaçırmayan islâm ve Kur'an düşmanları bile bu harflerin kullanımına karşı çıkmadılar
--spoiler--

sanıyorum yeterince yetersiz bir cevap. bir noktası doğruluk arz ediyor; islam öncesi sadece arap şiirinde değil, günlük kullanımda da var olması. o kısmına da değineceğiz.

bu konudaki modern araştırmalar içinde de en fazla dikkat çekeni hint asıllı hamiduddin farahi'nin "farahi teorisi" adıyla isimlendirilen açıklamalarıdır.

farahi bu harflerin arapçaya kaynaklık eden ibranice'deki ve eski arap dillerindeki kullanımı ile bağlantı kurarak açıklamalarını geliştiriyor ve bu harfler sadece fonetik sesleri değil aynı zamanda çin alfabesinde olduğu gibi bu haflerin şekillerinin bazı anlamların ve nesnelerin sembolize edilmesi amacıyla kullanılmış olabileceğini söylüyor. aslında bu tip kullanımın tarihi mısır hiyerogliflerine kadar gidiyor. sümer metinlerinin 19. yüzyılda okunduğunu biliyoruz genellikle. fransız ve ingiliz bilim adamlarına bu hiyeroglifleri okuma imkanı veren rosetta taşının bulunması ile bu tip çalışmaların önü açılmıştı. çünkü bulunan rosetta taşında antik mısır dönemi hiyeroglif biçimi ve kelimelerin yunanca karşılığı bulunuyordu. ancak bu yazıtların ilk olarak 19. yüzyılda okunduğu bilgisi doğru değildir;

mısırlı bir bilim adamı olan ibn vahşiyye 10. yüzyılda sümer hiyerogliflerini okuyan ilk kişidir. ibn vahşiyye dil bilimi, astroloji ve simya ile ilgilenen müslüman bir bilim adamıdır. sümer metinleriyle arap harfleri arasında ilişkiyi keşfetmiştir. o metinlerde, tıpkı arapça ve güney arabistan lehçelerini de dahil etmek kaydıyla, o dönemde kullanılan ve bir nesneyi, olayı; olguyu temsil eden bu tip sembollere rastlamıştır. yani sümer metinleri, kadim sami ırkının kültürünü yansıtan eserlerden biridir. ibn vahşiyye ve farahi'nin bu çalışmaları, arap dili daha doğrusu sami dilleri adına yapılmış en kapsamlı ve ilk çalışmalardır denebilir.

ibn vahşiyye'nin çalışmasından örnek verecek olursak; eserinde önce antik mısır hiyerogliflerini ve altına da arapça harf karşılıklarını yani fonetik ses değerini tespit etmiştir. peki ibn vahşiyye bunu nasıl yapmıştır? antik mısır dili ile kendi çağlarındaki arapça ve sami diller arasındaki koptik bağlantıyı tespit edebilme yetenekleridir. yani sami ırka mensup olmaları diyebiliriz. nitekim vahşiyye; tam 14 antik mısır hiyeroglifini okumayı başarmış; birden fazla antik eseri okuma imkanı bulmuştu. 10. yüzyıla oranlarsak, sanıyorum büyük bir başarı bu. ibn vahşiyye'nin çalışmalarına görsel olarak örnekler verelim bir de, mesela; arapçadaki ''mim'' harfi; hiyerogliflerde su dalgası biçiminde sembolize edilmiştir, yani su dalgaları anlamına geldiği için. bu koptik dilin devamı olan sami dil ailesinde de mim; dalgalı, duru olmayan anlamı taşımaktadır. mukattaa'lardaki verdiği anlam da budur. mim harfi hiyerogliflerde şu şekildedir;

görsel

latin alfabesine kadar olan çözümlemesi ise şudur;

görsel

ve orjinal arapça mim harfi, yani su dalgalarını temsil eden mukattaa;

görsel

bir diğer örnek ise yasin suresinden bildiğimiz ''sin'' harfidir. sin genel olarak tahtı; tahtta olanı, hükümranlık edeni temsil eder; nitekim hiyerogliflerde de şu şekilde resmedilmiştir;

görsel işte size ''sin'' oturağı.

diğer bilinen şekliyle, yani genelde arap ay tanrısı olarak bilinen şekliyle de resmedilmiştir, tabi ki o hiyeroglifteki arap ay tanrısı değildir; yani tanrının kendisi değil, ay tanrısını kutsamak için yapılan ayini gösterir; hükümdarın, yani sin'e oturanın eşliğinde. o da şu şekildedir;

görsel

ve sin harfinin arapça orijinali;

görsel

bir diğeri ise arapçada ''ta'' harfi olarak bilineni; yani yılanı sembolize eden hiyeroglif ise şu şekildedir;

görsel

arapça orjinali ise şudur;

görsel

bu açıklamaları yapmamın sebebi ise, sami diller ile antik mısır hiyeroglifleri arasındaki ilişkidir. teknik olarak bu ilişkinin var olması, dinlerin ve ya ilahi metinlerin sanıldığı gibi ''sümer dini çalıntısı'' olduğu değildir. aynı coğrafyadan bahsediyoruz, aynı coğrafyanın kadim kültüründen. bu sebeple arapça ve sami dil ailesine mensup dillerdeki söylemler, değişler, semboller, dil kuralları arapça vs. dillerde bulunması olağan dışı değildir. genelde bu tip semboller üzerinde bilinçsizce sümer dini yakıştırması yapıldığı için ve insanlar metodolojik hatalarla çıkarımlar yaptıkları için kısa bir açıklama yapmayı uygun buldum; peki bu mukattaalar kur'an'da neyi anlatıyor. sahiden tanrı ile peygamber arasında gizli bir şifre mi? şifreli bir kitap tebliğ içerebilir mi? bunları da hesaba katmak gerekir. devam ediyoruz;

elif harfinin'branice'de ve eski arapça'da "sığır" anlamında kullanıldığını biçimi de "sığır başı" şeklinde olduğunu,
be harfinin ibranice'deki "beth"in türevi olup ve o da beyt (ev) anlamında kullanıma sahip olduğunu; cim, cimel telafuzu ile cemel (deve) anlamında ibranice'de kullanılmış olup; tâ harfi "yılan" anlamında kullanıma sahip olduğunu ve mim harfi ise "su dalgalarını" temsil eder şekilde kullanıldığını görsellerle birlikte açıklamıştım.

buna binaen Farahi bu teorisini Kalem suresinin "Nun" mukattasının eski anlamıyla balinanın midesine düşen Yunus peygamberi temsil ettiğini söyleyerek destekler. Ona göre bu surelerin başlarındaki bu mukattalar o surelerin konusu ile aralarındaki ilişkinin eski anlamlarını temsil etmektedir.

Bazı Kuran sureleri Farahi'nin bu teorisini desteklemektedir mesela Ta-ha suresi Ta harfi ile başlamakta ve yukarıda belirtildiği gibi bu harf "dik duran bir kobra yılanını" sembolize etmekte ve bu surede de aynı zamanda Musa'nın elindeki bastonun yılana dönüşmesi konu edinilmektedir. (Taha 17-21)

Aynı şekilde Şuara suresi de Ta Sin Mim mukattaası ile başlamakta ve ilk harfi olan Ta yani "Musa'nın yılanı" ile ilgili ayetler bu surede de geçmektedir. (Şuara 32-33)

Bakara suresi de Elif Lam Mim mukattaası ile başlamakta ve ilk harfi olan Elif ibranice'deki kullanımında "sığır başı" anlamına gelmekte ve bu sure de (Bakara 67 ve sonrası) yahudilerin kurban edilen sığırı ile ilgili ayetler geçmektedir.
benzer mukattaalar ile başlayan surelerin bir diğer özelliği ise işledikleri konuların, stil ve yapılarının birbirine benziyor olmasıdır. Örneğin, "Elif" mukattaası ile başlayan sureler "tevhid" yani "Allah'ın birliği" fikrini işliyor genelde.

Ayrıca bazı araştırmacılar da bu harflerin sureler isimlendirilmeden önce kullanılan isimleri olduğunu söylerler. Buna örnek olarak da Taha suresinin "Ta.Ha" mukattaası, Yasin suresinin "Yasin" mukattaası ile Sad suresinin "Sad" mukattaası, Kaf suresinin de "Kaf" mukattaası ile başlaması gösterilir. 29 surenin 2 tanesi hariç (Bakara, Ali imran ) geri kalanının Mekke dönemi surelerinden olması da bu görüşü destekler nitelikte bulmaktadır.
burada bir düzeltme yapmak isterim ki o da; bu 2 sureden Bakara'nın bazı ayetlerinin Mekke dönemine ait olduğu, yine Ali imran suresinin 1-11 ayetlerinin de Mekki olabileceği göz ardı edilmemelidir.
nitekim Ali imran suresi de Uhud ve Bedir savaşlarını konu aldığı için ağırlıklı olarak Medine dönemi olup ilk 11 ayetinin ise Mekki olması güçlü bir ihtimaldir.
Mukattaa harfleri geçici bir dönem bir surenin diğerlerinden ayrılması amacıyla kullanılmış bir "sure isimlendirme" biçimiydi.
Bu harfler arasında "birlikte kullanım" kuralı da vardır. Örneğin "Elif"i mutlaka "Lam" takip eder "Ha" harfini de "Mim".

kur'an'da mukattaa ile başlayan sureler ise şu şekildedir;

Bakara (2)----- Elif, Lam, Mim
Ali imran(3) ------ Elif, Lam, Mim
Araf (7)------- Elif, Lam, Mim, Sad
Yunus (10)------ Elif, Lam, Ra
Hud (11)------- Elif, Lam, Ra
Yusuf (12 ----- Elif, Lam, Ra
Rad (13) ----- Elif, Lam, Mim, Ra
ibrahim (14)----- Elif, Lam, Ra
Hicr (15)--------- Elif, Lam, Ra
Meryem (19)-----Ka, Ha, Ya, Ayn, Sad
Ta-ha (20)--- -Ta, Ha
Şuara (26)--- Ta, Sin, Mim
Neml (27)------- -Ta, Sin
Kasas (28 )-------Ta, Sin, Mim
Ankebut (29)----Elif, Lam, Mim
Rum (30)---------Elif, Lam, Mim
Lukman (31)-----Elif, Lam, Mim
Secde (32)-------Elif, Lam, Mim
Yasin (36)-----Yasin
Sad (38 )-------Sad
Mümin (40)--------Ha, Mim
Fussilet (41)------Ha, Mim
Şura (42)-------- Ha, Mim (1.ayet), Ayn, Sin, Kaf (2. ayet)
Zuhruf (43)-------Ha, Mim
Duhan (44)------ Ha, Mim
Casiye (45)----- -Ha, Mim
Ahkaf (46)--------Ha, Mim
Kaf (50)--------Kaf
Kalem (68 )--------Nun

Bu mukattalaarın Mekke dönemi surelerinde olması bir yana, dikkat edilirse bazıları hariç mushaf sıralamasında birbirini takip eden surelerde kullanıldığı görülecektir. Örneğin (2,3)--(10, 11, 12 ,13 14, 15)--(19,20)- (26,27,28,29,30,31 32)- (40,41,42,43,44,45,46,)

Bu durum bu harflerin surelerin mushaf sıralamasının yapılması sırasında ve sureleri henüz isimlendirmeden önce birbirinden ayırabilmek amacıyla kullanılan geçici bir isimlendirme biçimi olduğunu gösteren bir işaret emaredir.. burada Kuran'ın peygamber döneminde mushaf haline getirilip getirilmediğininden çok, ayetlerin ayrı surelerde toplanması ve bunların bir mushaf sıralamasına sokulması yönünde bir çalışma yapılmış olduğunun izleri var adeta.

Veya başka bir anlatımla şöyle de diyebiliriz: Kuran'daki surelerin oluşumu için surelerin bitimi beklenmiyordu. Mesela Bakara suresi Mekke dönemide başlayıp peygamber'in öldüğü yıla kadar devam eden bir suredir. Hal böyle iken Bakara suresine ait ayetlerin Hicretin 10.yılına kadar dağınık olarak bekletilip Hicri 10 yılında Bakara ismi altında toplandığını söylemek yersiz olacaktır.
işte bu nokta da surelerin isimlendirilmesinin surelerin ayetlerinin bir kısmının oluşmasından sonra yapıldığı ve geriye kalan ayetlerin ise ortaya çıktıkça sonradan bu isimlendirilmiş surelere alınarak tasnif edildiğini söyleyemek muhtemeldir. bu şekilde isimlendirilmesi ise, en başta belirttiğim gibi, bu mukattaaların bu sembollerin bir olay ya da nesne belirtiyor olmasıdır. yani genel olarak bilindiği gibi anlamsız harfler değildirler. aksine kelimedirler, hatta bir olay belirtmektedirler. musa'nın asasının yılana dönüşmesi, yunus peygamberi balığın yutması gibi.

Aslında bu bir bakıma sure isimlerinin de "neden o isimle" adlandırıldığı ile ilgili de ipucu verir. Mesela Bakara (sığır) suresini ele alalım:
286 ayeti olan bu surenin ismi neden diğer ayetlerde geçen konulara göre değil de Musa'nın kavmi ile ilgili 47-73 arası ayetlerde geçen ve de spesifik olarak sığırın kurban edilmesi dikkate alınarak Bakara (Sığır) ismi konulmuştur sorusuna verilecek cevap, bu 25-30 ayetin konusu olan olay 286 adet ayet içinde ağırlık merkezini oluşturmaz ama bu sureye Bakara ismi verilene kadar ki ayetlerin içinde ağırlık merkezi oluşturabilir denmesi mantıklıdır.nitekim kur'an'ın nuzülü 23 yıl aralıklı olarak sürmüştür. Yani Bakara isimi bu surenin 286 adet ayetinden sonra değil tahminen 90-100 civarında ayetin ortaya çıkmasından sonra konulmuştur. Böyle olunca 25-30 ayetlik Musa hikayesi henüz 90-100 ayetlik olan sure içinde ağırlık merkezini oluşturmuştur ve Bakara (=sığır) ismi de bu yüzden konulmuştur.

mesela bu görüşümü destekleyen bir diğer örnek ise meryem suresidir; Meryem suresinin mukattaa harflerinden sonraki ilk giriş ayeti şöyledir;

Meryem 2:

--spoiler--
(Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır.
--spoiler--

Girişinde "Rabbin Zekeriya kuluna rahmetinin anılmasından" bahseden bir sure neden Zekeriya ismini değil de a Meryem ismini aldı? Halbuki adeta bu surenin amacını belirleyen bir giriş yapılmış ve surenin sanki Zekeriyayı anmak için vahyedildiği belirtilmiştir. O halde bu surenin ismi neden zekeriya değil?

Meryem suresinin ayetlerinin konu ağırlık grıplarına bir bakalım;

1-11 Zekeriya
12-15 Yahya
16-40 Meryem (24 ayet)
41-50 ibrahim
55-55 Musa
56-58 idris
59-98 Diğer konular

Görüleceği gibi en çok bahsi geçen isim 24 ayette konu edilen Meryemdir.
işte ilk giriş ayetinde Zekeriya'ya olan rahmetin anılmasından bahseden ayet bunu surenin tamamı için değil 3-11 ayetleri için söylüyor.

Aslında surelerden önce bu çeşit ayet grupları vardı. işte sure tasnifi bu ayet gruplarının bir araya getirilmesi ile oluyordu. Hal böyle olunca baskın olan ayet grubu da sureye kendi ismini veriyordu. mesajın ulaşması, bilinmesi açısından gayet mantıklı bir yöntem. nitekim arabistan coğrafyasında arapça yazılan ilk derli metin kur'an'dır. genel olarak o coğrafya'da ve sami halklarda yazılı kültür hakim değildi. sözlü kültürün etkisi, insanları sembolize anlatımlara itmişti. etimoloji açısından bilinen bir gerçektir, dileyen arkadaşlar araştırabilir. hatta şairlerin şiirleri sözlü aktarım yoluyla yayılırdı. bizdeki dede korkut hikayelerinin sözlü anlatımla aktarılması gibi düşünün.

özet olarak;
Mukatta harfleri Mekke dönemi surelerin özelliğidir ama Mekke dönemi surelerinin hepsi mukattaa ile başlamaz. Bu da bu uygulamanın Mekke döneminin bile tamamını kapsamadığını gösterir.
Mukatta harfleri hem Kur'an sıralaması açısından hem surelerin nüzul tarihi açısından kesintiye uğrar; yani bir yerden sonra bu uygulmadan vazgeçilir. Kuran sıralamasında 68. sureden sonra yoktur, nüzul tarihi açısından da Mekke döneminden sonra yoktur. Hatta Mekke dönemin içinde de bir zamandan sonra mukattaa biçiminde gelmemiştir.
Kuran'daki sıralamada ağırlıklı olarak birbirini takip eden surelerde mevcuttur. Bu da mukattaa harflerinin görevinin surelerin birbirinden ayrılması olduğunun işaretini verir. yani inen ayetlerin belirlediği konuya göre bir sıralama yapılmıştır.
Mukatta harfleri surelerin bütünü için değil o surelerin ilk ayet grupları için konuluyordu. Hal böyle olunca da mukattaa harfleri Bakara ve Ali imran suresinin Mekke dönemi ayet grupları için kullanılmıştı. Bu iki surenin tamamına göre değil Mekke döneminde inen ilk ayet gruplarına göre konuya bakmak gerekir. sebebi ise başta dediğimiz gibi bu mukattaaların spesifik, bilindik konuları işlemesi, onları çağrıştırmasıydı.

genel olarak mukattaa harflerinin surelerin dışında ve surelerle ilgisiz "müteşabih" bir ayet olduğu gibi gizemcilik kokan açıklamaların yersizliği, islam medeniyetinin daha çok kur'an'ın indiği coğrafya dışında filizlenmiş olması ile alakalıdır. çünkü arap dline ve kültürüne aşina olmayan ve çok da yüzeysel araştırmalarla tefsircilik yapan insan kısa yoldan batıni tevile gitme eğilimi göstermişlerdir. Mukatta harfleri kendi sureleri ile çok yakından ilgilidir ve hiçte gizemli bir yönü yoktur. sanıldığı gibi allah ile peygamber arasında bir şifre de değildir. nitekim şifre olması kur'an'ın ana mesajına zıttır. bir yanda kendini mufassal olarak yani açık beyan olarak tanımlayan kur'an, bir yanda da ezoretik gibi gözüken, gösterilen harfler.
açıkçası başımızın tacı ettiğimiz, ''tarihe yazdırdığımız'' bilim adamı olarak bilinen insanlar kur'an araştırmaları konusunda o kadar da titiz değildiler. kendi görüşlerini kur'an'a nispet ediyorlardı. sanıyorum dini yozlaşının sebebi de budur.

ayrıca tefsir çalışması yapmak durumunda olan insanlar sami dil ailesine mensup dillerin birbirleriyle olan ilişkilerini bilmek durumundadırlar. nitekim arapça, aramice, süryanice, ibranice aynı dil ailesinin kolları olup, gramer ve kelime yapısı bakımında birbirlerinden bağımsız değildirler. salt arapça olarak ele alınan bir tefsir yetersizdir.

daha sonraları ise doktor ayman suwayd isimli bilim adamının mukattaa olarak bilinen bu harflerin diğer sami dillerdeki karşılığı ve o dönem arapları arasında ne şekilde kullanıldığı ile alakalı bir çalışmasından örnekler vereceğim.

kısaca; bu harfler bir sır ya da gizem değildir.
https://hakkadavet.alimallah.com/meryem.pdf
https://hakkadavet.alimallah.com/mukattaa1.pdf
kuran'da bazı surelerin başında bulunan harflere verilen ad. Bu harfler hakkında birçok alim değişik tanımlar yapmış ama kimse tam manası ile bir açıklama yapamamıştır. Buda bize dini gerçek alimlerden öğrenmediğimizi gösteriyor. Peygamberin sünnetine uyup kuran ve ehlibeyt'e sarılmış olsaydık islamda gizli kalan hiçbir şey olmayacaktı. Hz ali buyuruyor ki:‘Sorun benden! Allah'a andolsun,
soracağınız her sorunun cevabını vereceğim.
Kur'an'dan sorun bana! Allah'a andolsun, Kur'an'daki her bir ayetin gece mi, yoksa gündüz
mü, dağda mı, yoksa çölde mi nazil olduğunu çok
iyi biliyorum.’
Erecto bilir bu konuları. Sorun söylesin.