bugün

1897 Yunan Harbi sırasında; Sultan 2. Abdülhamid yasadıgı yıldız sarayını ordu için bir tekstil atolyesi haline getirmiş, hergün hastanelerde koşarak yaralıları ziyaret etmiş, tek tek ihtiyaçlarını sormuş, hatta bir gün bacağını kaybeden bir askerin halinden çok mütessir olmuş ve onun acısını hafifletmek adına kendi eliyle yaptığı bastonu gaziye hediye etmiştir.Bu gibi daha nice güzel davranışlar yıllar yılı istanbul mahallerinde bir efsane tadında söylenmiş durmuştur.

Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer deprem sonrasında memleketi olan Afyon'a yaptığı ziyarette ise otomobilinden dışarı çıkmamıştır. Acaba Cumhurbaşkanımız da görev süresi tamamlandıktan sonra böyle yıllar yılı ağızlara pelesenk olabilecek midir? ilerleyen zamanlarda hep beraber göreceğiz.

neyse Bir Cumhurbaşkanımızı düşünün birde Sultanı ve hangisi Cumhuriyet, hangisi Saltanat siz karar verin.
(bkz: tamam saltanata dönüyoruz) *
(bkz: burhan altıntop tarzı entry girmek)
(bkz: yıl 2006)
(bkz: hala cumhuriyeti karalamak)

(bkz: defalarca);
(bkz: kurumlar kişiler üzerinden değerlendirilemez)
cumhuriyet ve saltanatla, yaralıları ziyaret etmek arasında ne gibi bir ilişki olduğunu anlamak hayli güçtür. Bunun yanı sıra ahmet necdet sezer'le ilgili olayın gerçekliği ispatlanmamıştır. Ayrıca sayın cumhurbaşkanımızın olumlu özellikleri de ileride de hatırlanacaktır.
(bkz: ahmet necdet sezer in kırmızı ışıkta durması)
(bkz: başbakan için yolların kapatılması)
onu yapan bunu da yaptı;
(bkz: bir şehre uçakla gidip, karayolu ile makam otomobilini aynı şehre göndermek)
cumhurbaşkanı na b.k atmak için seçilmiş iki hadisedir.

yıl 1900 lerin başları. abdulhamit 2 cuma namazı için yıldız sarayı ndan çıkar ama çıkar çıkmaz arabası buyuk bir gürültüyle havaya uçar. kendisine bir suikast hazırlanmıştır ve sultan şans eseri kurtulmuştur. istanbul karışır. suikasti hazırlayan dışardan kurmalı adam yakalanır ve cezaevine konur. ancak kaputulasyon sahibi ülkeler adamın kendilerine iade edilmesi konusunda buyuk bir baskı kurarlar. sonunda sultan dayanamaz ve sutanımız kendisine kast eden adamı affetti ilanıyla adamı gonderir.

yıl 2000 lerin başı. geçmişte türkiye alehnde konuşan, sonradan almanya başbakanı olan şahıs türkiyeyi ziyaret eder. çankaya köşkü de ziyaret programındadır. ancak beklemediği bir şey vardır. türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı almanya nın ikiyüzlü politikasını yüzüne vurur. herkes şok geçirir. şansölye cevap veremeden gider. türkiye cumhuriyeti nin onuruyla oynamanın cevabını gayet iyi almıştır.

iki türkiye arasında yönetim sisteminden başka ne fark var? ikisi de avrupalıların kontrolu altında ikisi de ekonomik olarak zor durumda.

şimdi cevap verin cumhuriyet mi saltanat mı.... *

peişn edit: amacım ne 2.abdulhamit i kotulemek ne de ahmet necdet sezeri yuceltmektir. sadece bu tarz abukluklardan kaçının tavsiyesidir.*
kırmızı ışıkta duran, marketlerde halktan uzaklaşmadan alışveriş yapan, sokakta insanlardan kaçmadan dolaşan, halkıyla bütünleşik bir cumhurbaşkanının bizzat karşısında olduğu bir yönetimi* düşlemesini düşünmek gayet yanlış.
türkiyenin 7 yıl içinde gerileşmemesini sağlayan bir kişiyse*o cumhurbaşkanımızdır.
(bkz: farzdır cumhuriyet)
cumhuriyet sonrasi devletin basina gecenlerin yaptiklari bi takim keyfi ve de menfi icraatlara bakip sorulan sorudur. esasinda saltanatla cumhuriyeti karsilastirmak noktasinda bi yaklasim degildir. tam aksine, cumhuriyet devletinde gerceklesen saltanat kokan hareketleri irdeleyen bi sorudur. tabii ki butun bunlarin yaninda tum yetkileri elinde bulunduran saltanat sahiplerinin kimi zaman erdemli ve de demokratik duruslari da bu sorunun belkide vurucu tarafidir.