bugün

Sezai Karakoç: Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
Özdemir Asaf: insanın kendine mektup yazmasıdır, yalnızlık.
Cahit Zarifoğlu: Ah şu yalnızlık, kemik gibi ne yana dönsen batar.
Edip Cansever: Bir kişi bile değilim yalnızlıktan.
Cemal Süreya: Bir ovanın düz oluşu gibi bir şeydir, yalnızlık.
ne güzel yazıyor arkadaşlar, hep yazsınlar.
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz

Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal’dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce’den
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum
(bkz: ömer lütfi mete)
Güneşe gülen hüzün çiçeği
Yani sen mimoza çiçeği
Sevimli sabahın göz alıcı tebessümü
Masumiyetin mağrur bakışlı kadını
Sen mimoza çiçeği
Her nefeste taze özlem kokusu.

Ateş’ten alev mimoza
Hangi sözün özlemine darıldı gözlerin?
Ah aklımı karıştıran, mağrur bakışlı kadın
Gizleme gözlerini acı’da olsa
ilahi nefes bir gülümsemene değer. * mimoza
budur;
http://www.youtube.com/watch?v=uYEdQrpLrBI
Çökmüş bir duvar kenarındaki
Papatya edasıyla büktü boynunu.
Sorarsan, kırılırım diyordu gözleri
Uçları kızıl saçlarına uzandım – erişemedim
Dokunmadı ellerim.
Kanatmasından korkutan
Allah’ın belası kırık bir cam parçası ötesine…

Alev olur yanar kızıl saçlar
Estiğinde yaprak titremesine rüzgâr…
Alevleri attım!
Fırtına gözünden çıkar gibi süt liman
Boynundan verdim ateşi tekrar
Har har yansın istedim o beyaz liman
En az dudaklarım kadar.
bahçelerde kereviz,
bu ne biçim domates.
ben evimi özledim,
yaşasın 23 nisan!
geceler öyle bir kötü dinli gavur,
gavur ki sorma
dönerim olmaz,yatarım olmaz
upuzun hint fakiri yatağı gece,
öyle bir batar ki,dört yanımdan.
ayağımı uzatırım parmaklık,
elimi uzatırım soğuk duvar.

oy kilit,parmak demir, soğuk duvar.
oy yandır, geceler andır,
kan revandır,kan revandır,kan revandır. * *
http://www.youtube.com/wa...dscreen&v=rSrGw3baGl4 ne kadar bizden bir şiir ..
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? Avrupa'daki kitap
satışlarını sabote etmek mi?

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.

sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?

Charles Bukowski
Anladım ki ayrılığa yazılanlar yalan değil, eksikmiş.
Her ayrılık kendine kış kıyametmiş.
Birinin gerçeği, bilmeyene masalmış.
En çok en yakınındakinin uzaklığı acıtırmış.
Hayat kendine tahammül edebilmeyi öğrenmekmiş.
Ve şairin dediği gibi,hayat yarımlarla tanışmak, o yarımlara alışmakmış.
Gecenin yarısı, bir kitabın orta yerinden başlamak gibiydi;
Seninle birlikte olmak...
"Başını anlamadan sona yaklaşmak...
Sonunu okuyamadan uyuyakalmak"...
Ve uyandığında kaldığın sayfayı karıştırmak"...
"işte böyle birşeydi seni yaşamak,
Yarım yamalak"...
her gece olmasa da bazı geceler akla gelip gelip her akla gelişte anlamı değişen şiirdir. aslında şiir denildiğinde ilk akla gelen şiirdir gecenin şiiri olacak şiir. şudur gecenin şiiri ve en güzel bölüm ise kesinlikle ''içimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti...'' bu bölümdür.

ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberlerinin içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul toprağının...
içimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...

ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün,filanca yerde söylediğim söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...

ne güzel şey hatırlamak seni.
sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken.
...
Bir, yüzün vardı görmediğim,
Bir, sesin…
Hiç duymadığım…
Kokunu çiçeklerle tanımlayamazdım.
Dokunmadım, bilemezdim
Ellerinin beyazlığını.
Hangi şarkının neresinde,
Hangi şiirin en sevdalı sözünde
Çıkacaktın, bilemezdim.
Dilimin ucundaydın hep,
işte; şimdi düşüverdin!
HOŞ GELDiN
ESKiYEN YÜZÜMÜN YENi GÜLÜMSEYiŞi,
Hoş geldin!
...
kendini iyileştiren bir yara gibi, daha az ve zamanla..
Kış başlıyor sevgilim,
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor.
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kış başlıyor sevgilim,
iyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye.
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim,
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.


Murathan Mungan
http://www.youtube.com/watch?v=y6mHth8bkmg
sarı bir ormanda ikiye ayrıldı yolum,
ikisinden birden gidemediğim ve yoldaki
tek yolcu olduğum için üzgün, uzun uzun
baktım görene kadar birinci yolun
otlar çalılar arasında kıvrıldığı yeri;
sonra öbürüne gittim, o kadar iyiydi o da,
ve belki çimenlik olduğu, aşınmak istediğinden
gidilmeye daha çok hakkı vardı; oysa
ordan gelip geçenler iki yolu da
eş ölçüde aşındırmıştı hemen hemen,

ve o sabah ikisi de uzanıyordu birbiri gibi
hiçbir adımın karartmadığı yapraklar içinde,
ah, başka bir güne sakladım yolların ilkini!
ama bilerek her yolun yeni bir yol getirdiğini,
merak ettim geri gelecek miyim diye.

iç geçirerek anlatacağım bunu ben,
nice yaşlar nice çağlar sonra bir yerde:
bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben –
ben gittim daha az geçilmişinden,
ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.

Robert Frost
Tam da budur.

Mesela diyorum, bu gece bir delilik yapsam.
Bıraksam mutfakta biriken bulaşıkları,
Çeksem arkamdan kapıyı.
Kadın başıma gitsem, bir meyhaneyi dağıtsam.
Fonda bir masa, arkada Sezen'in şarkıları çalsa.
Ben ağlasam, şişenin dibine dibine vursam.
Mesela diyorum; Sokaktan bütün erkekleri kovsam.
Bu gecelik evlerinde otursalar.
Korkmadan dolaşsam bütün şehri. Kimse dokunmasa bana.
Bir sandalda sabahlasam, alabildiğince Kadın, alabildiğince Özgür olsam.
Küfretsem ağız dolusu. Utanmasam.
Şehre isyanımı haykırsam.
Kimbilir kaç kere satılmıştır bu dünyanın Anası.
Mesela diyorum,
Bu gece de ben, Babasını satsam.
Mesela...
Hoşgeldin Kadınım

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş legenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
Nerden niçin mi geldim
Bilmeden bir şey diyemem, ya siz?
Hem hiç önemli değil
Geldim, yer açtılar, oturdum
Girip çıkanlar vardı
Zaten ben geldiğimde.

Başka şeyler de vardı, ekmek gibi, su gibi
Gülüşler öpüşler ne bileyim hepsi.
Doğrusu anlamadım bir düğün-dernek mi
Sonra da kimileri düşünceli, durgundu
Gidenler neye gitti doğrusu anlamadım
Zaten ben geldiğimde.

Bir luna-park mı bir konser bir gösteri
Bilmem pek anlamadım önüm kalabalıktı
Sıkıştığım yerde vakit çabuk geçti
Bak dediler baktım pek bir şey göremedim
Hem her yer karanlıktı
Zaten ben geldiğimde.

Benim tek düşüncem büzüldüğüm köşede
Nasıl kalkıp gideceğim kalk git dediklerinde
Çünkü çıkmak sıkışık sıralardan mesele
Kalkacaklar yol vermeye bakacaklar ardımdan
Az mı söylendilerdi şuracığa ilişirken
Zaten ben geldiğimde.

Dönme Dolap - Behçet Necatigil
http://www.youtube.com/watch?v=R7KV_XtyD8c

--spoiler--
Yoksun yaa Gelmiyorsun yaa Uzaksin yaa.
Yoklugunun agir bedeli DARBEDiR..
Hayata dair o gidisinle acilan buyuk cukur..
DEVRiMDiR KALBiMDE..
--spoiler--

--spoiler--
Az sonra kapim calacak..
Ve son arzun diyecek Azrail..
Bir yudum sen diyecegim..
Nerden bileceksin sevdicegim..
Gelmezsen oLECEgiM..
simdi kirik ezgiler yankilanir odamda
Hatta malum olur kalbimin olum marslari..
Bir sessizlik olur sonra sallanir basim..
Yakar senide sallanisim o batasica istanbulda..
Adi diyorum adi batasica iSTANBULDA..
olesim tek gecmis bir kac satirda..
Gelde bitsin diyecegim..
Yoksun bee sevdicegim..
simdi aglarim..
Dokunsan kanarim..
simdi nasilsin desen..
Volkan olur PATLARIM..
--spoiler--
TAKViMDE GÜN HENÜZ iŞARETLENMEMiŞ.
Her ay, her gün
açık durur hala.
Bu günlerden biri
işaretlenecek bir çarpıyla.

iŞÇiLER HAYKIRIRLAR EKMEK DiYE.
Tüccarlar bağırırlar pazar diye.
Eskiden işsizler açtı,
şimdi işi olanlar aç
Artık yeniden başladı çalışmaya
kavuşmuş duran eller
Yaptıkları gülle

SOFRADAN ETi KALDIRANLAR
Öğretiyorlar kanaat etmeyi,
hep bana, hep bana, diyenler
bu kez istiyorlar özveri.
Tıka basa yiyenler
gelecek güzel günlerden
söz ediyorlar açlara.
Uçuruma götürenler ülkeyi
diyorlar, yönetmek çok zor,

sıradan insan yapamaz bu işi.
LiDERLER SÖZ EDiNCE BARIŞTAN
anlar halk
savaşın geldiğini,

Liderler lanetlediğinde savaşı
seferberlik emri yazılmıştır bile.

BAŞTAKiLER DER Ki : BARIŞ VE SAVAŞ
iki farklı şey.
Oysa rüzgarla fırtına gibidir
onların barışı ve savaşı.

Savaş doğar onların barışından
anasından doğan oğlan gibi,
taşır oğlan anasının
o korkunç yüz çizgilerini.

Öldürür onların savaşları
ne varsabarışlarından
arta kalan.

GECE,
evli çiftler
yatarlar yataklarında.
Bizim tazecikler
yetimler doğuracak.

BAŞTAKiLER DER Ki : ORDUDA
yoldaşlık hüküm sürer .
Bu işin doğrusu
mutfakta görülür
görülse görülse .
Yüreklerindeki cesaret
belki aynı .
Ama tabaklarındaki yemek
farklı.

Bertolt BRECHT
Şu şairler sevgililerden beter;
Nedir bu adamlardan çektiğim?
Olur mu böyle, bütün bir geceyi
Bir mısraın mahremiyetinde geçirmek?

orhan veli kanık
Vakit tamam seni terk ediyorum
Bütün alışkanlıklardan öteye
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum
Doymadım inan kanmadım sevgiye.

Korkulu geceleri sayar gibi
Birdenbire bir yıldız kayar gibi
Ellerim kurtulacak ellerinden
Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.

Aşksa bitti gül ise hiç dermedik
Bul kendine kuytularda hadi dal
Seninle bir bütün olabilirdik
Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal
Hoşçakal canımın içi, hoşçakal.

Vakit tamam seni terk ediyorum
Bu incecik bir veda havasıdır
Parmak uçlarına değen sıcaklığı
incinen bir hayatın yarasıdır.

Kalacak tüm izlerin hayatımda
Gözümden bir damla yaş aktığında
Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
Kan tarlası gelincik şafağında.

Ölümse korktun savaşsa hep kaçtın
Vur kendini korkularda hadi al
Sen bir suydun sen bir ilaçtın
Hoşçakal canımın içi, hoşçakal
Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal
Sen bir suydun sen bir ilaçtin
Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal
Hoşçakal canımın içi, hoşça kal...
mevlana reyizden gelsin.

antoloji.com dan alıntıdır.

Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?

Söyle, bunları sana hep demedim mi?