bugün

gerilim edebiyatının ilklerindendir. (bkz: kara kedi)
hikayeleri çok sürükleyicidir. sağolsun (bkz: rasko) dan alıp okumuştum.
(bkz: the raven)
(bkz: siyah kedi) hikayesi en sevdiğimdir..
sadece kurgulariyla degil, ayni zamanda cumle kurusuyla, komplike sozdizimiyle ingilizceyi ustalikla konusturan yazar.. kisa hikayelerini gazetelerde yayinlamis, ancak siirleri cikana dek kendisine fazla onem gosterilmemistir..
amerikan edebiyatindan cikan nadir dehalardan. saplanti ve tutku oykuleri yazar. karanlik ve korkutucu oldugu soylenir, halbuki yalniz bir adamdir. karanlik olan talihidir. dunya tarafindan anlasilamadigi gibi sevdigi kadinlarca da benimsenmemistir. olumu huzursuzluktan olmustur.
Yalnız insan

Yalnız insan merdivendir
Hiçbiryere ulaşmayan
Sürülür yabancı diye
Dayandığı kapılardan

Yalnız insan deli rüzgar
Ne zevk alır ne haz verir
Dokunduğu küldür uçar
Sunduğu tozdur silinir

Yalnız insan yokki yüzü
Yağmur çarpan bir camekan
Ve gözünden sızan yaşlar
Bir parçadır manzaradan

Yalnız insan kayıp mektup
Adresimi yanlış nedir
Sevgiler der fırlatılır
Kimbilir kim tarafından
1809-1849 yıllarında yaşamış, polisiye türün gelişmesinde önemli rol oynamış abd'li yazardır.
morgue sokağı cinayetleri adlı kitabın da yazarıdır.
denizler ülkesinde yaşayan, sevilmekten, sevmekten başka hiçbirşey düşünmeyen bir kız... annabel lee
eternal sunshine of the spotless mind filmine ismini veren dizeye sahip şair.

....

how happy is the blameless vestal's lot!
the world forgetting, by the world forgot.
eternal sunshine of the spotless mind!

edit: efendim şiir alexandar popea aitmiş aslında. düzeltme için kubrickologyye teşekkürler.
insan şiirlerini okurken adeta bir korku filmi izliyormuş gibi hisseder. (bkz: annabel lee) (bkz: the raven)orjinal olarak ingilizce okunmalıdır.
epilepsinin bir türünden muzdarip bir edebiyatçıdır. epilepsi krizleri sırasında halusinasyonlar gördüğü ve eserlerinde bu halusinasyonlardan etkilendiği söylenmektedir
(bkz: the raven)
(bkz: annabel lee)
19 Ocak 1809'da Boston'da dünyaya geldi. Küçük yaşlarda annesini kaybetmesi üzerine John Allan tarafından evlat edinilen Edgar, 1815 yılında Allan'lar ile birlikte ingiltere'ye taşındı. ilk ve orta okul hayatını burada geçiren Poe, 1820 yılında tekrar Amerika'ya taşındı. 1826 yılında Virginia Üniversitesi'ne giren Poe, burada ancak 10 ay okuyabildi. 1827 yılında da Edgar A Perry adıyla Amerikan ordusuna yazıldı ve öncük birliklere katıldı. Bu sırada "Tamerlane ve Öteki Şiirler" i yayınlandı.

1829'da ordudan ayrılarak Washington'a taşında ve yine o yıl "Al Araf"ı yayımladı. Gezgin hayatı Clemm'lerle tanışana kadar süren Poe, 1831 yılında Baltimor'a yerleşti. 1833 yılında "The Baltimore Saturday Visitor"ın açmış olduğu yarışmada ilk ödülünü "Şişedeki Mesaj"la kazandı. "Southern Literary Massenger"da editör yardımcılığına başlayan Poe, 1836 yılında Bayan Clemm'in 13 yaşındaki kızı Virginia ile evlendi. Bu evlilikten bir yıl sonra tekrar yollara düşen Poe Newyork'a taşındı ve burada "Arthur Gordon Pym'in Öyküsü"nü yayımladı.

1840'ta Gülünç ve Arabesk Öyküler'i yayımlayan Poe, 1841 yılında da Graham's dergisinin editörü oldu. Poe burada da ancak bir yıl çalıştı ve tekrar Newyork'a taşınarak "New York Evening Mirror"da asistan olarak çalışmaya başladı. 1845'te "Kuzgun"u yayımladı. 1847'de karısı ölen Poe, özellikle onun hayatında önemli bir yere sahip olacak olan Sarah Helen Whitman ile tanıştı. Bayan Witham'ın çok etkisinde kalan Poe, Kasım 1848'de intihara kalkıştı. Artık hayatındaki insicam bozulmaya başlamıştı. Temmuz 1848'de delilik nöbetleri geçirti. Bu aralar "Şiir Sanatı Kuralı" yapıtının yayımladı. Ve bu kitabın yayımlanmasından iki ay sonra da bilinmeyen nedenlerden kendinden geçmiş bir biçimde bulundu ve Washington Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Bilincini kazansa da nöbetleri geçmide ve gitgide daha büyük acılar içinde kaldı. 7 Ekim 1848'de de öldü, Baltimore'da gömüldü.

(alıntıdır)
Kuzgun

Edgar Allan Poe

Evvel zaman önce ürkünç bir gecede,

Eski kitaplardaki yitik hikmeti,

Düşünüyordum güçsüz ve bitkin.

Başım öne düşmüş, uyumak üzereyken,

Nazik vuruşlarla kapı çaldı birden.

"Bir misafir" dedim "çalıyor kapımı"

"Bir misafir, başkası değil."

Açık seçik hatırımda, bir Aralık günüydü,

Yerde bir hayalet gibi şöminenin ışığı.

Çaresiz sabahı istedim, kitaplardan diledim

Istırabın bitişini - Lenore'u kaybetmenin ıstırabı.

Meleklerin Lenore dediği o bakire, nurlu ve eşsiz,

Artık ebediyyen isimsiz.



ipeksi mor perdelerin süzgün hışırtısıyla,

Garip bir dehşet kapladı, hiç yaşamadığım.

Yineleyip durdum yatıştırmak için kalbimi,

"Odamın kapısında bekleyen kişi bir misafir,

Odamın kapısındaki gecikmiş bir misafir,

Başkası değil."



Canlandım birdenbire, daha fazla beklemeden,

"Bayım" dedim "ya da bayan, affınızı diliyorum.

Gerçek şu ki uyukluyordum, usulca kapıya vurdunuz,

Usulca geldiniz, kapıma dokundunuz.

Emin olamadım işittiğimden."

Sonra ardına kadar açtım kapıyı,

Karanlıktı, sadece karanlık.



Merak ve endişeyle baktım karanlığa uzun uzun,

Hiçbir faninin cüret edemediği hayaller içinde.

Sessizlik bozulmadı, ne de bir işaret karanlıktan,

Orada tek kelime "Lenore" idi, fısıldadığım.

Ve karanlıktan yankılandı bir mırıltı: "Lenore,"

Sadece bu, başka bir şey değil.

Ruhum alevler içinde döndüm odama,

Ardından yine bir tıkırtı, daha da şiddetli.

"Eminim" dedim "birşeyler var penceremde,

Gidip ne olduğuna bakayım, gizem çözülsün,

Kalbim sükun bulsun, bu gizem çözülsün.

"Rüzgardır, başka bir şey değil."



Tam kepengi açacakken, kanat şakırtılarıyla

Heybetli bir kuzgun belirdi, kutsal günlerden kalma

Hiçbir şey söylemedi, ne bekledi ne durdu

Bir saygın kişi edasıyla, kapının üstüne tünedi,

Oda kapımın üzerinde, bir Pallas büstüne tünedi,

Tünedi ve oturdu, sadece bu

Cezbederek, takındığı ağır ve şiddetli tavırlarıyla

Üzgün ruhumu gülümsetti, çehresi bu siyah kuşun

"Sorgucun kırpılmış olsa da" dedim "Değilsin namert,

Karanlık kıyılardan gelen, korkunç ve gaddar kuzgun.

Söyle nedir, cehennemi gecenin kıyılarındaki saygın ismin"

Dedi kuzgun "Hiçbir zaman"



Şaştım bu hantal kuşun konuşmasına böyle açık,

Pek anlamlı, pek ilgili olmasa da söylediği;

Çünkü hiçbir şanslı insan yoktur, ki biliriz hepimiz

Oda kapısının üzerine tünemiş bir kuşla karşılaşsın

Kapının üstündeki büste tünemiş bir kuş ya da canavar,

Adı "Hiçbir zaman" olsun



Tek bir söz söyledi o dingin büstteki kuzgun

Taştı sanki bütün ruhu o tek kelimeden

Ne bir söz ekledi, ne bir tüyü kımıldadı

Acıyla mırıldandım: "Diğerleri uçup gittiler,

Sabah o da terkedecek beni, umutlarım gibi"

Dedi kuş "Hiçbir zaman"

irkildim tam yerinde söylenen bu sözle,

"Şüphesiz" dedim "bu söz, tek sermayesi,

Üzgün bir sahipten miras, zalim belaların

Şarkıları tek bir nakarata düşünceye dek kovaladığı

Umutsuz ve hüzünlü bir ağıt gibi tekrarlanan

"Asla---hiçbir zaman"



Kuzgun beni hala cezbedip gülümsetirken,

Yöneldim koltuğa, kapının, büstün ve kuşun önündeki

Gömülürken koltuğuma, düşünüyordum

Eski zamanlardan kalma bu uğursuz kuşun

Bu gaddar, hantal, korkunç, ve kasvetli kuşun

Neydi kastettiği, derken "Hiçbir zaman"



Tahmin yürütmeye koyuldum, tek ses etmeden

Ateşli gözleriyle sinemi dağlayan kuşa

Devam ettim düşünmeye, uzatıp başımı

Lambanın aydınlattığı kadife yastığın üzerine

Lambanın gözlerini diktiği kadife ve mor yastık ki

Ah, "hiçbir zaman" yaslanamayacak o!



Sonra görünmez bir tütsünün kokusuyla ağırlaştı hava

Yüce meleklerin ayak sesleri çınladı tüylü zeminde.

"Ey Sefil" diye haykırdım "Bir ferahlık verdi sana Tanrın"

Lenore'un hatıralarından kurtulasın diye bir ilaç,

iç bu iksiri kana kana ve sil Lenore'u aklından

Dedi kuzgun "Hiçbir zaman"



"Kahin" dedim "şeytani birşey! --kahin yine de, kuş ya da iblis"

Kışkırtıcı mıydı yoksa bir fırtına mı seni bu sahile atan

Kimsesiz ama gözüpek - bu afsunlu çöl toprağında

Bu perili evde - bana gerçeği söyle, yalvarıyorum

Var mı - günahların ilacı? Söyle bana - söyle, yalvarıyorum

Dedi kuzgun "Hiçbir zaman"

"Kahin" dedim "şeytani birşey! --kahin yine de, kuş ya da iblis”

Üstümüzde kıvrılan gökler ve yücelttiğimiz Tanrı adına

Söyle bu hüzünlü ruh, uzaktaki cennette, sarılabilecek mi

Meleklerin Lenore adını verdiği kutsal bir bakireye

Meleklerin Lenore dediği o eşsiz, nurlu bakireye

Dedi kuzgun "Hiçbir zaman"



"Bu söz ayrılık imimiz olsun ey kuş, ya da iblis"

"Dön artık fırtınaya, ve cehennemi kıyılara,

Söylediğin yalana nişan tek tüy bırakma.

Yalnızlığıma dokunma, terket o büstü,

Çek gaganı kalbimden, çek suretini kapımdan"

Dedi kuzgun "Hiçbir zaman"



Uçmuyor kuzgun, oturuyor orada, hala orada

Oda kapımın üzerindeki o süzgün büstte

Rüya gören bir iblisin bakışı gözlerinde

Gölgesi akıyor zemine yüksekteki lambadan

Ve bu gölgeden, yerde uzanmış yatan,

Yükselecek mi ruhum? - "hiçbir zaman"
bilim kurgunun babasıdır kendisi. ingiliz dili vbe edebiyatında okumama rağmen onunla tanuştıktan sonra shakespeare antolojisi yerine onun antolojisini aldım. şiir nedir diye hala sorgulayanlara "raven" şiirini tavsiye ederim.
randy'nin en sevdiği $airdir.
(bkz: the premature burial)
öykülerinde tema genelde korku üzerine kurulu olan, şiirlerinde ise tema aşk olan ingiliz şair, yazar...
kendisi amerikan edebiyatının yegane yapı taşlarından biridir.
çoğu basit amerikalının kendisinden alıntı verince götünün kalktığını görürüz.
bir romanlarını okuyun bir de hollywood'a bakın.
(bkz: komik insanlar)
yaztıgı kitapla gercek bir cinayetin çözülmesine yardım eden yazar.
--spoiler--
"Şiir benim içimde bir amaç değil, tutkudur."
--spoiler--
kuzgun adlı ünlü eserindeki kuzgunu, londra' da sokaklara asılan lambaların ışığındaki bir karartıyı hayal ederek oluşturduğu söylenen amerikalı ünlü şair.
simgeci anlatımın en önemli temsilcisi olmasına rağmen eserlerinden örneklerin hatta ve hatta isminin bile bir dönem lise kitaplarında yer almaması milli eğitim tarafından yapılmış büyük hatadır. daha sonra hata farkedilmiş olacak ki, edebiyat kitaplarında hakettiği yerini almıştır.
kendi ülkesinde bile, yaşadığı dönemde dudak bükülen, ' hayalperestin biri, yazdıkları mantıksız ' gibi ağır ve haksız cümlelerle eleştirilen, çoğu büyük edebiyatçı gibi, ölümünden sonra anlaşılabilmiş amerikalı şair. tasvirleri hayran bırakıcı niteliktedir. kuzgun adlı eseri en çok bilinen eseridir. new york' ta, central park' ta yer alan bir kayaya sık sık oturur ve uzun süre düşüncelere dalardı. bu kaya, onun adıyla anılmaktadır.