bugün

Geçenlerde kronik çerçevecim Ziya beyde, duvarda asılı hatlara bakarak, "Hangileri eski bunların?" diye sordum.

Bir ahbabımıza hediye alacağız da.

Zira yeni hatçılar da var: bol bol yeni, şahsiyetsiz, oldurulmamış, taklit hatlar üreten.

"şu ikisi eski," dedi kült çerçeveci/kitapçı Ziya bey. "şu ufak olan Beşiktaşlı Nuri'nin. Çok değerli bir hatçıdır."

Ay! O benim olsun, oldum. Beşiktaşlı ya. Ben de Beşiktaşlıyım ya. "Onu ayırın Ziya bey."

Beşiktaşlılık mühim bir hadisedir: şöyle bir hadisedir. Ben, Beşiktaş'ta, annemin büyükbabasının yıkılıp yerine apartman dikilmiş evinde otururum.

Anneannem Beşiktaş'ta (Yıldız'da) doğup büyümüştür. Annesi de. Dedem de. Dedemin babası da. (Annesi Rusya'dan.)

Benim 'ait' olduğum semttir. Ben natürel olarak Beşiktaşlıyımdır. Beşiktaşlılık zaten, natürel bir olaydır. Zorlama değildir. Olamaz. Olmamıştır.

Diyelim Fenerbahçe şampiyonluk yüzünü göremiyor diye Galatasaray'a (kazanan'a. başaran'a. Avrupai'ye.) geçen taraftar olayı

bu, Beşiktaşlılar için söz konusu değildir. Kenan Evren'den başlayarak bu başarı dönmelerinin hazin listesi, zihnimizin kara kutusunda gizlidir.

Hiçbir Beşiktaşlı dönmez. Döndürülemez.

Beşiktaşlılık, başarının o statik Te cetveliyle ölçülemez. Beşiktaşlı, Beşiktaşlı'dır. Öyledir. Öyle kalır.

Sevgilisi/kocası için takım değiştiren kadınlar (vardır öyle bir 'takım') Beşiktaş bünyesinden çıkmaz.

Beşiktaşlı kadın haysiyetlidir. Hiçbir adam /beraberlik/uyum balesi için takımını feda etmez. Öldür Allah dönmez, döndürülemez.

Beşiktaşlı, 'arabacı takımı' diye nitelenmesini de, şampiyonluk yüzü görmediği dönemleri de, köşeye itildiği vehmedilen devreleri de; vakar içinde geçirir. iplemez yani Beşiktaşlı, el âlemin fotoğrafını.

Beşiktaşlı, Beşiktaşlılığı içinde mutludur, huzurludur, tamamdır. Komplekssizdir. Rahattır.

Çok tuhaf bir Beşiktaşlı kitlesi vardır.

Ünlülerine bakın: Hikmet Çetin'den Rahmi Koç'a, Hülya Avşar'dan Mümtaz Sosyal'a, Ahmet Necdet Sezer'den, ismet Berkan'a, Adnan Bostancıoğlu'ndan Reha Muhtar'a Yetvart Danzikyan'dan Haziran Düzkan'a, Sedat Ergin'den, Hüsamettin Özkan'a hakikaten nevi şahsına münhasır bir karışımdır.

Dikensiz gül bahçesi olur mu? Mehmet Gül, Abdullah Çatlı gibi majiskül ve miniskül faşistler de, evet bu takıma gönül vermiştir. Olabilir. Olmuştur yani.

Ama neresinden baksan enteresan bir karışımdır Beşiktaş. Beşiktaşlılık, bir başkalıktır. Bir halet-i ruhiyedir.

istanbulluluktur. En istanbulluluktur. Şehrin içinden olma halidir. Kendini olduğu gibi kabul etmektir. Kendini olduğu gibi sunmaktır. Beşiktaşlılık, komplekssiz olma durumudur. Ee, bu da aşağılık kompleksinin ana baba vatanında; az buz bir erdem değildir.

Şimdi işte Şifo Mehmet'in bu jübileyi yapıyor olması, şerefine düzenlenen maçın tüm gelirini Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na bağışlıyor olması, bunu iLK KEZ bir futbol adamının AKIL EDiYOR olması, bu AKIL ADAM'ın Beşiktaşlı olması, pardon ama, tesadüfi değildir.

Akılla futbolcunun kesiştiği nadir vakaların, her daim Beşiktaş takımından cereyan etmesi...

O kadar tesadüfi midir? Olabilir mi? Nedir?

Paragözlülüğün, postmodern falloşluğun, tırmanıcılığın futbolumuzu, futbolcumuzu kesinkes/yüzde yüz esir aldığı bir zamanda; hırsın, aklın nefes borusunu kesip futbolu dangalaklara terk ettiği bir zamanda, oynadığı futbolda da her daim o nadir nesneyi: aklını, izanını, mantığını konuşturmuş Şifo Mehmet'in giderayak verdiği bu ders; çok anlamlıdır.

Şifo Mehmet'e helal olsun dememek için, helal süt emmemiş olmak gerekmektedir.

Şifo Mehmet'in Beşiktaşlı olması, en Beşiktaşlı olması, hep Beşiktaşlı olması (başa dönersek) tesadüfi değildir.

Beşiktaş, özel ve güzel bir takımdır.

Beşiktaş; stili olan, üslubu olan, şahsiyeti olan, haysiyeti olan bir takımdır. Renklerin en güzellerinden (siyah ve beyazdan semtlerin en güzelinden, müteşekkildir.

Şimdi şifo Mehmet'e böyle bir ders verdiği için, böyle bir akıl dersi verdiği için, böyle bir Beşiktaşlılık dersi verdiği için, ne kadar teşekkür etsek azdır.

Beşiktaş şampiyonluktan, ayrı düşmüş -bir süreliğine- olabilir. Bu Beşiktaşlı'yı çizmez. Umudunu kırmaz. Hop oturup hop kaldırmaz.

Beşiktaşlı, Beşiktaşlılığını bozmaz, bozdurmaz. Beşiktaş'ı mühim yapan budur. Canı gönülden sevilmesidir. Ruhumuzun en hakiki yerinden. Cidden. Tamam. Başarmayı da biliriz, tuttuğunu koparmayı da, pardon da. Beşiktaşlılık bambaşka bir olaydır: Yeri geldiğinde anlayana.

Perihan Mağden
süleyman seba'dan sonraki yönetimlerde bozulmaya başlamış, yıldırım demirören ile beraber "yönetimde" bozulmuş olan duruştur... bunu ismini vermek istemeyen 2. veya 3. şahısların gazteden okumasıyla bildiği ancak beşiktaşlıların tamamen gerçeklerin farkında oldukları da gerçektir... keza ismini vermek istemeyen bu kişilerin verdiği örneklerin tamamı da, seba sonrasıdır... aziz yıldrım küfür eden taraftarının ortasına otursun da görelim... yemez... şeref tribünü önündekilere bile söz geçiremez...

türkiye'de küfür edilen tek stad inönü değildir... kadıköy'de küfür edilmediğini zanneden bünyelere duyurulur... kadıköy'de küfür edilmiyormuş gibi bir havanın oluşmasının sebeplerinden bir tanesi, gruplar arasındaki ayrışmadır... biri küfür ederken diğeri tezahürat etmekte ve uğultu çıkmaktadır... beşiktaş tribünlerinde ise bir ayrışma yoktur... son dönemlerde küfür fenerbahçe maçı'nın son 3 dakikasında gelmiştir...
kimselerin anlayamacağı bir duruştur.

yenilgilerde bile takımı sahiplenen duruştur bu duruş...
öyle maç üç sıfırken çekip gitmemektir stadı... hatta maç bittiğinde saatlerce boş stada bakıp hala tezahürat etmektir. "yağmurlu bir günde görmüştüm seni..."

dakika 61 ken ve takımınız 1-0 yenikken "kartal gol gol gol" ile desibel rekoru kırmaktır!...

biz küfür etmiyoruz ettirmiyoruz diyerek ana avrat düz gitmemektir. orospu çocuklarına orospu çocuğu diyebilmektir!... "bu hakem iyi mi? orospu çocukları" diyebilmektir...

aşkını sözlere dökebilmektir. "gözlerde bir damla yaş kalbimizde bir aşk sensin beşiktaş!" dır.

bunları anlatmaya kalkmaz beşiktaş! duruşu ile herşey ortadadır aslında evet,evet herşey ortadır duruşu ile ve herkes herşeyleri net görmektedir...

"övünmek gibi olmasın biz karakartallıyız."
görsel
tartışma konularını belden aşşağı muhabbetlere çekebilicek kadar seviye şaşkını olanların beşiktaşlı duruşunu anlamalarını beklemek abestir, boş iştir.
(bkz: cocuklarimizi pistten alalim)
(bkz: hadi canim)
(bkz: hadi canim sen de)
(bkz: git kumda oyna)
g.tlerinden cumhuriyet uydurmayanların duruşudur...

Kendi Bayrakları üstünde cumhuriyet yazanların değil, Türkiye cumhuriyeti yazanların duruşudur...
(bkz: biz kaldırdık mı sokarız)
(bkz: çabuk kalktı dikkat edersen)
muhalif duruş, varlığı yeten duruş. misal...

http://img65.imageshack.us/img65/4525/18aj2.jpg
- GOBEK ICERI, OMUZLAR DIK, BAS ILERI, GOZLER SAHAN GIBI
- OLDU MU HOCAM?
- RAHAT EVLADIM PATLAYACAKSIN
girilen entrylerden de anlaşılacağı üzere beşiktaşlı duruşu perihan mağden iken fenerli duruşu meriç tunca'dır. perihan mağden ve meriç tunca denen arkadaş -ki adını ilk defa duyuyorum- arasındaki farktır.
anlayan anlamıştır zaten.
bu arada galatasaraylıyım bunu da baştan söyleyeyim.
beşiktaşlı duruşu bir asalettir. takımınla yense de yenilse de gurur duymaktır. kendilerini satan takım kaptanına* küfürü bile layık görmemektir. ancak şu anda bjk yönetiminde bulunan birçok kişi beşiktaşlı duruşuna sahip değildir. bir süleyman seba'yı ben size örnek gösteririm. taraflı tarafsız onu herkes seviyordu. işte budur beşiktaşlı duruşu. beşiktaş'I karşılıksız sevmektir. bir maça çocuklarının boğazından kısıp 100 ytl vermektir. kendi harcamalarından kısıp maça gitmektir. maç izleyebilmek için bir gece otogarda sabahlamaktır.
meric tunca'yi bilen insanlarin saygi duymalarini saglayan durumdur. soyle ki; bu adam bir futbolsever degil sadece ve sadece fenerbahce icin calisan eli kalem tutan -maalesef- bir canlidir. fenerbahce disindaki her seye herkese dusmandir. en buyuk fenerbahcedir, fenerbahceli olmayan herkes pistir, kotudur kakadir. allah belasini versindir.

dolayisiyla bu adam camur atiyorsa bilin ki bahsedilen/atifta bulunulan deger yuce bi' degerdir. besiktasli durusu fenerbahceli durusu(?)ndan farklidir. besiktas kendi futbolcusunu adam tutup dovdurmez en basitinden..

bir galatasarayli olarak gonul rahatligiyla soyleyebilirim ki "yaratici besiktas taraftari" buyuk besiktas camiasini en iyi sekilde temsil etmektedir. hatta merih tunca'nin sevgili fenerbahce'sini ve hakkinda yazdigi yazilari, yine kufur etmeden en guzel sekilde cevaplamistir, ya da -belki de en dogrusu- tumer'e yaptigi gibi kufur etmeden cevaplayacaktir. futboluyla, marsiyla, taraftariyla..

-besiktas carsisi erkege kufreder-
kendi stadına gelen rakip seyirciye güller atan, sahada futbolculara fair play sınırları içinde davranan, kelam küfür etmeyen, tarihinde lekesiz tek bir sayfa bulunmayan, stadında silahlar patlamayan, gurupları kavga etmeyen, başkanları ak, futbolcuları terbiyeli, hakemlere bok atmayan yüce cumhuriyetin embesil bir kaleminin eleştirdiği duruş.
atanın huzurunda anıtkabir gibi bir yerde ulusoy istifa diye bağıranların laf söylediği duruş.

(bkz: herkes kendi kapısının önünü süpürsün)
ne şampiyonluk çalar, ne beste ne tezahürat.

(bkz: meric tunca/#1624333)
sonradan sahip olunamayan duruş. herkes bir gün fenerbahçeli olucak diyorlar ama biz ne diyoruz herkes beşiktaşlı olamaz.

(bkz: olunmaz doğulur)
mafya babalarını yurt dışına kaçırmak için turizm şirketi kurabilen, barış içinde olduğu rakibinin evini ondan habersiz basıp, suçsuz günahsız insanları taşlayabilen, tribünde türkiye cumhuriyeti pankartı açıp, rakibinin başkanına küfür etme aşkına istiklal marşına 15 saniye daha tahammül edemeyerek küfürlü beste söylemeye başlayan, yaratıcılıkta sınır tanımayan taraftarların duruşudur.
herhangi önemli bir yenilginin sonrasında

"biz canımızı verdik yensekte yenilsekte beşiktaşlıyız, korkutmaz bizleri musalla taşı * şerefli 2.liglerin takımıyız biz *"

diye felsefi ve duygusal takılmaya calışan ama "olmayan" duruş. ezik duruş.
komik bir meric tunca yazısı.

sadece birkaç maddesi;

hangisini fenerbahçeliler yapmıyor, varın siz söyleyin;

+ hakemle maç kazanırken ses çıkarmayıp, kötü oynayarak kaybedilen maç sonrası faturayı hakemlere kesmek demektir..

(saçmalıyorsun azizim, bu tipik bir "fenerbahçe duruşu"dur... son birkaç maça bakmak yeterli. lig'den çekileceklerdi hani...)

+ stadına maç yapmaya gelmiş rakip takım hocasının kafasına okkalı bir tükürük yapıştırmak demektir..

(rakip teknik direktöre telefon fırlatmak, rakip futbolcuya "nah" hareketi yapmak da pek farklı değil sanırım...)

+ 'Sahtekar' diye adlandırdıkları futbolcunun 1 yıl sonra transfer edilmesi demektir.

(kendilerine "g.t oğlanı" diyen bir futbolcuyu -tümer metin- veya annesine ve eşine edilmedik küfür bırakılmayan futbolcuyu -alpay özalan- transfer etmeleri de ilginç bir duruş olsa gerek...)

+ rakip oyuncuya dirsek atmak, dudağını patlatmak demektir..

(pardon? yanlış yere yazdı sanırım)

+ kendisine 100'üncü yıl şampiyonluğunu getiren başkana ana avrat küfür edip, kaçmasını sağlamaktır..

(kendilerine yıllarca şampiyonluk yaşatan kalecilerini -rüştü- hem de tamamen savunmasız bir şekilde arabasında dövmek çok daha iğrenç olsa gerek...)

+ kendisine her fırsatta kazık atan bir rakiple içlidışlı olup, "Kupayı biz alalım, şampiyon da onlar olsun'' gibi garip ittifaklar içine girmek demektir..

(hadi meriç, sen de biliyorsun gerçeği. komikleşme...)

+ sırtını akraba olan federasyon başkanına dayamak demektir..

(eğer arkamızı yaslasaydık bu sene her türlü şampiyon olurduk... tıpkı sizin 2003-2004 sezonunda 25 ocak 2004 besiktas samsunspor maci'yla birlikte -hani şu 5 kırmızı kart gördürdüğünüz- "başlatılan" süreçte olduğunuz gibi... elle atılan golleri, en yakın rakibin 2 metre ötede olmasına rağmen kendini yere bırakıp "verdirilen" penaltıları saymıyorum bile...)

e bu durumda aynı şeyler sizin için de geçerli. "fenerli duruşu" da aynı şey demek ki?

saçmalıyorsun bildiğin...

(ara: kari* akl* s*)
ismini vermeyen yazarların açmış olduğu başlığın girilen entrylerle gereken cevabın verilmesidir...en önemlisi de bu duruşun bize ait olmasıdır...
(bkz: herkes bir gün beşiktaşlı olamaz)
(bkz: girdi mi oohh ohh)*
(bkz: klavye delikanlıları)
(bkz: beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı durulur)
(bkz: besiktas sen bizim her seyimizsin)
(bkz: kiskanmayin ne olur adam olun sizinde olur)
inönü'de ki 0-1 fenerbahçe galibiyeti ile sona eren maçtan sonra, anadolu yakasında oturan beşiktaş'lıların, motordan inince, meydanda fenerbahçe topluluğunu görünce duraksaması ve tezahüratlarının kesilmesi duruşudur. (hemen kötü anlamayın, çocuklar iyi niyetlilerdir belki de,gereksiz gerginlik çıkmasın diye yapmışlardır) fakat fenerbahçe taraftarları gittikten sonra, atatürk heykelinin orada tezahüratlarıyla, duruşları takdire şayanmıdır ? orası tartışılır. yanlız öyle ya da böyle, bu lig beşiktaş,galatasaray,fenerbahçe' den biri olmasa bile, eski zevki kalmaz, bunlar büyük ve güzide klüplerimiz, her ne kadar rekabet olsa da ,arada birbirimize takılsak, sinirlendirsek bile, birbirimiz olmadan hiçiz, tüm takımlara gönül veren arkadaşlara selam olsun.
anlaşılamayan bir durum var, tüm beşiktaşlıların da kabul ettiği bir gerçek var, seba'dan sonra "yönetim kurulları" bağlamında kirlenmişlik vardır bu duruşta... ama anlatamıyorsun ki... kolpadan bir gazetecinin yazısını referans alıp, üzerine "ehehe budur işte" demek de işin diğer acı tarafıdır...

beşiktaşlı duruşu nedir güzel kardeşim biliyor musun? belki siz show tv'de ekran başındayken, show tv reklama gitmiştir görememişsinizdir... 9 mayıs 2007 beşiktaş kayseri erciyesspor maçı'nın bitiş düdüğünden sonra, kayseri erciyesspor'u tribünlere çağırıp, avuçlarınız acıyana kadar alkışlamak, "helal olsun, size helal olsun" diyebilmektir... kendi taraftarlarından yoksun -tribünleri neredeyse boştu- olmalarının hüznünü hafifletmektir... ama kime neyi anlatıyorsun ki? biz duruşumuzla övünmeye her daim devam edeceğiz... siz de o meşhuuuuur 52000 kişilik stadınızla övünmeye devam edin, nasıl olsa kendinizi tatmin etmenizin tek yolu bu...