bugün

ben bu yazıyı ilk defa size yazıyorum, annem le babama. ben güzel bir insan olmuşsam şüphesiz bunda sizin ve üst katlarında oturduğumuzu rahmetli babaannemle dedemin payı büyüktür. beni düzgün bir şekilde yetiştirdiğiniz için hakkınızı ödeyemem. bir keresinde yemek organizasyonu için yer ayarlaması yapacakken mekan sahibine babamın adını söylediğimde, "ben onu çok seviyorum çok kral adamdır" dediğini unutmamam. annemin aile efradındaki yeri de tartışmasızdır. hem kendi ailesi hem de bababım ailesi tarafından bu kadar sevilen birisi olması gerçekten çok güzel. iş ahlakı konusunda ne kadar güvenilir bir insanın çocuğu olduğumu unutamam.

evet ekonomik olarak da elinizden geleni yaptığınızı biliyorum. ki bu kadar durumumuz yokken elimden geldiğince tasarruflu bir öğrencilik dönemi geçirdiğimi de belirtmeliyim.

ben üniversite için yanınızdan ayrıldığımda hayatımın dışarıda olacağı belliydi. bu kimse için sürpriz olmamıştır. ancak evlenmek üzere tanıdığım ve sevdiğim insanı bir türlü kabullenmeyişinizi, herkese karşı bu kadar iyi iken, eşime karşı bu kadar kötü olmanızı anlayamadığım gerçeği ile yaşıyorum. ve bu kadar üzüldüğüm başka bir konu daha yok.

ama ben size kırgınım. ben evlenirken sizler tarafından sahipsiz bırakıldığım için kırgınım. oğlum evleniyorsun, bir ihtiyacın var mı demediğiniz için kırgınım. benim kimsesi olmayan biri gibi bıraktığınız için kırgınım. tamam maddi konularda sorunlar olabilir. ama ben sizi hiç yanımda hissetmedim ki. aileme dair sevincimi, aile babası olmanın mutluluğunu sizle paylaşmama bile izin vermediniz ki. hep yargıladınız. hep elin oğluymuşum gibi davrandınız bana. eşimi, hayatımı paylaştığım insanı kabullenip, onu kendi evladınız gibi görmek çok mu zordu? zor değilmiş ki eşimin ailesinden bu anlamda tek bir olumsuzluk görmedim yıllarca. neden benim ailem de onlar gibi olamadı diyorum. işte bu nedenle kırgınım.

ben de isterdim sıcak bir aile yuvası ile bayramları tatilleri geçirmeyi. pandemi döneminde evden çalışırken yanınıza gelip haftalarca orada kalmayı, pandemi sonrası yazları orada vakit geçirmeyi. çocuklarıma doğduğum, büyüdüğüm yerleri göstermeyi, onları akrabalarımla arkadaşlarımla tanıştırmayı. ama siz bana bunu çok gördünüz. şimdi arkadaşımın düğününe bile gelemiyorum sizle karşılaşırım diye. memleketimden biri ile karşılaştığımda görmezlikten geliyorum sizin bahsiniz geçer diye.

üç numara doğduğunda kayınvalidemle telefonda konuşurken eşimle konuşup buzları eritme şansınız da vardı. ama yapmadınız. şimdi ben de geri dönemiyorum işte.
Seni özlemişim. *
eloande sanki beni söylüyorsun.
Eeee kiminle fingirdediğimi mi soruyordun? Kimlerle diyelim.
Senin hayalin hepsini yeniyor. Hala...
Ve bundan nefret ediyorum.
Çok hayran oldun mu bilmiyorum bugüne kadar. Ben oldum, bilmeye, bilgiye ben hep hayran oldum. Bilgisini kişiliğiyle aynı potada eritip adeta bilmenin kendisi olanlara çok hayranlık duydum.

Size de hayranım. Ve sizinle tanışıklığımız devam ettikçe, sizi anımsadıkça ben sizin hep bir hayranınız olacağım. Başka şeylere cüret edebilir miyim bilmiyorum...

Çünkü Sizinki kadar hayat deneyimi, olanaklar ve tecrübe sunulmadı bana. Ben hep fanusumun içinde yüzdüm, siz denizlerde doğdunuz. Sizin denginiz olabilir miyim? işte beni ürküten oldum olası budur... siz diye hitap etmemin nedeni, araya mesafe koymak için değil, size duyduğum çokça hayranlık ve saygıdan, yanlış anlamayın *
ben de çok özledim.
Birinci nesil ve yazıyoorrrr. Osi bizi maziye götür.
Ulan osiye bu yapılır mı be?
Ben seni eğer hayatta isem enkazdan çıkarırım merak etme ki eminsin zaten mücadele edeceğime.

Sen peki niye beni bir enkaz haline getirdin ve çıkarmaya bile hiç yeltenmedin ?
Ey sevgili!
Uzakta olup da, çok özlemek... yakında olup da, az özlemekten daha güzeldir...
Tıpkı! gönlümde olup da, uzakta aramak gibi.

Evet
Tüm mesajlarımızı açtım baştan, okuyorum.
Ne kadar güzel zamanlarmış..
“Hiçbir insan başka bir insanın önünde bütün deliliklerini, ruhunun bütün korkunç taraflarını bu kadar açıkça itiraf etmek cesaretini gösterememiştir. Ben eğer bu cesareti gösterebildiysem seni hudutsuz, uçsuz bucaksız sevdiğimden, seni kendimden ayırt edemediğimdendir. Ben o yazdıklarımı ancak sana yazabilirdim. Çünkü şu kainat denen nesnenin içinde en çok sevdiğim yürek, üstüne en çok titrediğim insan kalbi senin göğsündekidir.”
incitmekten korktuğum için sustuğum sözler var, daha fazla kırılmak istemediğinden uzak durduğum düşler...
Canları yanmasın diye, yazmadığım kelimeler, harf harf hepsi içimde mahşer...
Ne kadar taşırım bilmiyorum, belki yaşarım bir şafak vakti, sen bir gün gel...

Evet
bu hayattaki en güzel anlarımı da, en kötü anlarımı da senle yaşadım. ama emin ol o kadar çok kötü oldu ki iyi olanları ikimizde unuttuk. benim içim cehennem giren yanıyor. o yüzden kimse yanmasın istiyorum artık.
benim yüreğime açıp bakabilseydin cehennemi görebilirdin.
Kızlar sarılalım mı... Hepimiz biraz kırgınız gibi.. Ah be.. :(
Sor gücün sormaya yetiyorsa, var mıymış gönlümü bin parçaya böldüğünün bir sebebi.
Kalp kırılır geçer, acılar zamanla hafifler, canın yanar lakin bir süre sonra hissizlik başlar elbette gün doğmadan neler doğar lakin mücadelen kırılınca bir daha eskisi olmaz; mücadele edip de karşılığını bulamazsan telafi mümkün değil; o sebeple fedakarlık hak edene yapılmalı...

Bunu sakin unutma ayı!

Evet
Özelden arayan sensin biliyorum da, amacın ne, ne alaka özel?
kimi KANDIRIYORSUN LAN SEN!
Benim hayatım hep yanlış kararlar vermekle geçiyor fakat Senden ayrılmak ne kadar doğruymuş yaa.

Kız nervio aferindjfj.
Sen hala kalbimin en güzel odasındasın.

Bütün gün, sana kızıp küssem bile; gece uyurken üstünü örtüyorum...

Evet
parmak güreşi yaptığımız andan, şimdiye kadar her zaman aklımla ve kalbimle sevdim seni... ama sen her zamanki gibi hak etmeyenleri mutlu etmekle meşgulsün.
güzel değildi yaşamaya da değmedi ama bi daha yapardım. tutkularımın yarattığı zaaftan geri durmak gibi bir tercihim asla olmaz.
seni ilgilendirmez.*