bugün

şiirlerini okumaya her yeltenişimde, gözlerimin önünde bertolt brecht'in silueti beliriverir. yanlış anlaşılmasın! bu o'nu kopyacılıkla suçladığımdan değil iki şair arasında inanılmaz bir anlatım benzerliği olmasındandır.

öylesine bir benzerliktir ki bu;

brecht'in şiirlerinin arasına behramoğlu'nun şiirlerini serpiştirseniz, eminim; hangi şiirin hangi şaire ait olduğunu bulmakta ciddi güçlük çekersiniz..
"durdum baktım arkandan
sen, giderken
bana bir hoşçakal bile demeden
giderken

insan neler duyar anladım
o zaman
can alıp başını bedenden
alıp başını giderken"

ezginin günlüğü-sen giderken
Türkiye'nin yakın tarihinin çok önemli bir sürecinin yaşadığını, Bu tarihin içinde kendisinin de yer almak istediğini ifade ederek tekel işçilerinin yanında açlık grevine başlayan aydın insan.

http://www.cumhuriyet.com...o%F0lu+a%E7l%FDk+grevinde
"tayyip erdoğan geçmişindeki düşüncelerinden vazgeçmiş falan değil. demokrasiyi bir araç olarak ve çıkarlarına uyduğu sürece kullanır. ben akp seçimi zorla alır derken şunu diyorum. hile karıştırır, satın alır, kendi lehine çevirmek için elindeki her şeyi kullanır." cümlelerini sarfeden şair.

rte ve akp tarafından şimdi kendisine hakaret davası açıldı.

işte rte ve akp demokrasisi, özgürlüğü.

sonuna kadar arkandayız behramoğlu.
insana, yaşama ve hayata dair çok şeyler anlatan şiirlerin şairi.

Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten..
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadın mı büyük yaşayacaksın!
ırmaklara!
göğe!
bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey,
hayata sunulmuş bir armağandır..
Ve hayat!
sunulmuş bir armağandır insana...
*
Y a ş a d ı k l a r ı m d a n
ö ğ r e n d i ğ i m
ç o k
ş e y
v a r...
--- alıntı ---

Kardeşim Ataol,
Sana ne kadar uzun süre yazmadım. Mektuplar eskimedi de, biz mi kocadık dersin. Kuşağımızın birbirini övmekten, yüceltmekten kaçınan alçak gönüllü tavrının da payı var kuşkusuz bunda. Senin dizelerini o kadar iyi biliyorum ki, onlarda yer alan yaşam izlerinden söz etmek, kendimi övmek gibi geldi bir an. Çevirdiğin şiirlerden yola çıkacağım, bu yüzden. Bu çeviri şiirlere verdiğin emek kendi şiirlerine verdiğinden az değil ki.
Kardeş Türküler' e yazdığın önsözde "söz işçiliğine, sözün şiir dediğimiz o büyüleyici etkileme gücüne emek vermiş, o büyüyü yüreğinde duymuş her söz emekçisi, bir ötekiyle, bütün ötekilerle kardeştir" diyorsun. Bizim kardeşliğimiz de önce buradan sonra "Daha güzel bir dünyaya inanmaktan". Bilmem neden seni hep "Sabiha" şiiriyle hatırlıyorum. Acılarımızı dişlerimizi sıkarak söylememeye çalıştığımız gençlik dizelerinden. Duygusal olmayı kendimize yasaklamıştık. "Bir gün mutlaka" başaracaktık daha güzel günlere giden yolu açmayı, nice acıya mal olursa olsun. Acılar önemli değildi. Gözlerimizden sızan yaşların dizelerimizdeki izlerini bile reddeder gibiydik.
Ama nice acı yüklendi yüreğimize.. (Yurdumuza demek daha doğru belki) bunca yıl sonra sana yazarken, mektuplarımızda şiirden sere serpe söz edebildiğimiz o daracık ferah dönemi anımsıyorum. Kardeş Türküler'deki şiirleri yaşamının yansımalarına göre seçmişsin sanki
"Şiirler yazıyorum ve dinliyorum sesini/Cıvıldayan kızımın, avluda" senden kırk yıl önce Macaristan' da doğmuş Gyula illyes' in şiiri olduğu kadar senin de gerçeğin. Barış koşuyor, şarkı söylüyor sanki, yabancı gökler altında bir avluda.
Yabancı gökler altında size yaşatılan yılların bedelini kimse ödeyemez ki. Bir de bizim burada boğazımıza dizilen lokmalar var, bedeli ödetilemeyecek, dilimizi duymanın lokmaları bazen, bazen en umulmaz ayrıntıyı özleyeceğinizi bilmenin lokmaları.
Sevgili Ataol, yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizi ne kadar güzel anlattın. Sevdayı da. Seni hep delikanlı sayacak okurların. Sesin ne kadar bilge olursa olsun. Bu her şeyden coşkulanan yüreğinin şiirine vuran yansısından olmalı. Ne kadar sevinç varsa yaşamak özleminden. Hayatın insana sunulmuş bir armağan olduğunu bilsen de onurun adına o armağandan caymaya hazır oluşundan.
Senin bütün gençlere seslendiğine inandığım bir şiirin var, bu şiirin "kızım" vurgusuyla bitmesi bence çok önemli. Hep oğullara öğüt verildi edebiyatta sanki. Senin şiirindeki sesleniş ise yalnız kendi kızın yüzünden değil, tüm insanlığın kızlarına insanlık adına seslenir gibi.
"Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım/Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil
Zulmün önünde dimdik tut onurunu/Sevginin önünde eğil kızım".
Kardeş şairlerin arasındaki mesafe ne olursa olsun birbirlerinden asla uzak değildirler, sevgili kardeşim. Birbirlerine bu kadar uzak ve bu kadar yakın nice şairi yan yana getirdin, bunu yapan tek şair değilsin elbet Ama kardeşliği ilk kez sen dile getirmiş gibisin. Kardeş Türküler' e verdiğin emek kendi şiirine verdiğin emek kadar önemlidir bilesin.Bence kutsaldır da, barış adına.
Seni kucaklıyorum kardeşim, sevgiyle.

--- alıntı --- *
(bkz: sennur sezer)
siyasete soyunan şair.chp zihniyetli yorumlarıyla adeta göz kırpıyor.
beykent üniversitesi öğretim üyesi. ancak okulda kaç kişinin kendisini tanıdığı meçhul.
"uçak şimdi
düşüyor"
dedi yanımdaki.
düşmenin bilmesem
inmek olduğunu
Azericede
herhalde o saat
yüreğime inerdi.
herşey şiirdir

her şey şiirdir, uğultusu rüzgarın
bir ırmağa usulcacık yağan kar
her gece okunan bir dua çocuklukta
gökyüzünde bölük bölük turnalar

her şey şiirdir, sevinç ve kader
dünyada olmak duygusu...
kıyıda, ıssız kayalarda
kendi başına ışıldayan su

her şey şiirdir, şimdi, şu anda
ak kağıt üstünde dolanan elim
karşıki avluda salınan söğüt
yandaki odada uyuyan bebeğim

her şey şiirdir, çağrısı aşkın
bahar toprağından yükselen tütsü
umut ve acı, başlayan ve biten,
yağmurun ve akıp giden hayatın türküsü

her şey şiirdir ve bir gün belki
ilk aşkım, ilk göz ağrım şiir
koynunda ona yazdığım mektuplar
bir yerlerden çıkıp gelecekti
faşist ırkçı yazarımsı...
türkiye'de kesinlikle 'aydın' bulunmadığı bir dönemde daha çok sesini çıkarması gereken şahıs.ne pahasına olursa olsun militan dergisini çıkaran bir adam bunu da yapabilecek kapasitede.
Başka biri olacaksın istemesen de
Tenine başka bir ten dokunduğunda
Gövden buluştuğunda başka bir gövdeyle
Başka bir nefesle karıştığında nefesin

Başka biri olacaksın istemesen de
Gece uykunda ya da gün ortasında
irkileceksin apansız bir duyguyla
Bir uçurum kıyısında sendelemiş gibi

Başka biri olacaksın istemesen de
Bakışlarımın izini taşıyan giysilerin
Tüketecek ömürlerini birer birer
Değişecek yeri bir dolabın, pencerede bir çiçeğin

Başka biri olacaksın istemesen de
Dudaklarında benden sonraki bir çizgi
Tanımadığım bir ton gülüşünde
Ve artık beni unutmaya başlayan gözlerin

Sonra, sonra başka birisin...
Durdum baktım arkandan sen giderken
Bana bir ''hoşça kal'' bile demeden giderken
insan neler duyar anladım o zaman
Can alıp başını benden giderken...
Sevdiğim
Sonsuzca yitirdiğim ender çiçek
Geri kalan yılları ömrümün
Seni anımsamama yetmeyecek...
Eskidenmiş sabredip murada ermek
Şeyhin kerametini bekleyerek
Öyle zamanlar yaşamaktayız ki dostum
Erdemdir bazen, sabretmemek...
Elinde ne piyon kaldı, ne vezir, ne kale
Düştü birbiri ardına atlar, filler
Ama şah hâlâ direnmekte
Yeni taşlar bulundu çünkü : Köpekler...
Burjuvalar kocaman duvarlarla
Çevirmişler avlularını
Ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün
Dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını...
büyük şair.
bu kara günde, 2 temmuz 1993 sivas katliamı yıl dönümünde her zaman anılacak bu şiir.

"her gün yeniden ölerek
zalimin elinde tutsak
cahile kurban olarak
yalanla kirlenmiş havada
güçlükle soluk alarak
savunmak gerçeği çoğu kez
yalnızlığını bilerek
korkağı döneği suskunu
görüp de öfkeyle dolarak

toplanır ölü arkadaşlar
her biri bir yerden gelerek
kiminin boynunda ilmeği
kimi kanını silerek
kucaklıyor beni metin altıok
aldırma diyor gülerek
yaşamak görevdir yangın yerinde
yaşamak insan kalarak

kucaklıyor beni metin altıok
aldırma diyor gülerek
yaşamak görevdir yangın yerinde
yaşamak insan kalarak

yaşamak bu yangın yerinde
her gün yeniden ölerek"
göğsüme bir istanbul çiziyorum
başparmağımla, kelebek biçiminde
biraz umutsuzum, biraz yorgun işte
en çok gözlerimi seviyorum
ölüm düşüncesinden
ürküntü duymazdım belki
iki tarih arasına sıkışmak
onurumu incitmeseydi...

dizelerinin sahibi şairimizdir.
"insan balıklama dalmalı
içine hayatın
bir kayadan zümrüt
bir denize dalarcasına."
seni elinden tutmuştum / ataol behramoğlu

seni elinden tutmuştum - yaz geçiyordu
yaz geçiyordu, biz geçiyorduk
yazı elinden tutmuştuk

birazdan geleceksin, bakışacağız
bakışacağız, hem var hem yok gibi
hem var hem yok gibi öpüşeceğiz

aramızda söylenmemiş sözlerin uzaklığı
aramızda yaşanmamış şeylerin uzaklığı
yakın ayrılıkların sezgisi tenimizde

hayat geçiyor biz geçiyorduk
bir denizin üzgün kıyısında
güz bir hastalık gibi ilerliyordu

ölgün ışığıyla güz
ve biz yaklaşan ayrılıkların önünde
kış duygularına bürünmüşüz

dışardan ağlayışı geliyor çocuğumuzun
O kadar güzel bir yüzdü ki
Gelip geçici olamazdı
Ya da bir resimdi çizilmiş yastığıma


Onunla hep
Bir uçurum kıyısında gibi seviştik
Kanatlanıp
Birbirimizin uçurumuna


Sevişmek bir şiir
Bir uçurum dengesidir
Yer çekiminin
Ve akıl çekiminin dışında.
rus dili bilgisinden midir nedir son zamanların en ateşli laiklik savunucularından olup çıkmıştır.
koca şair çıkmış tv lere türbanlılara, üniversitelere, inançlı insanlara giydirip duruyor.
(bkz: olacak iş değil)