bugün

nefret etmek için binlerce sebebim olan şehir*
daha öncesinde de bir çok defa gittiğim halde sevmek için bir neden bulamadığım, gelin görün ki üç * güzel ve müthiş yürek sayesinde ilk defa dün gece ayrılırken gidiyorum yine bu şehirden, ayaklarım geri geri diyerek ayrıldığım bozkır şehri. * *
bağımlılık yapan şehir.nedenini bilmeseniz de...
özlediğim, daha da çok özleyeceğim şehir.

şair arkadaş,
bir derdin mi var
bir şeyler mi çıkarmak istiyorsun derdinden
ankara'ya gelmelisin.
*
bazen bir şarkıyı anımsatır insana derinden ... yıllar geçse de üstünden bu kalp seni unutur mu?
çok resmi, gri tonda ve hatta çok sıkıcı olmasına rağmen ayrılıkların hep hüzün getirdiği garip bir şehir... *
evet kısa süre ankarada bulundum. sadece ziyaret... sevemedim bu şehri. ama içindeki bazı insanlar bazı yönlerini sevdirdi bana. belki de ankara nın kendisini değil de içindeki bu insanları sevdim ben...

kızılay da yer altındaki labirenti andıran geçitte defalarca kaybolmayı, güven park yerine sakarya caddesine çıkmayı, buraya bakarlar panolarına bakmayı, anıtkabirde yüzlerce insanla tek bir amaç için toplanmayı, ankamall denen alışveriş merkezinde yorgunluktan bitene kadar dolaşmayı, bu şehirde sadece bürokratların yaşadığını düşünmeyi (ankarada eryaman veya batıkent gibi memur semtleri yok sanki), simitçinin yol sorduğumda beni azarlamasını...

evet evet ben bunları sevdim ankarada... en azından bir dahaki gelişime kadar.
gerçi çok fazla şehirde bulunmadım ama insanların sağa döneceklerse kırmızı ışığı yok saydıkları, benim gezdiklerim arasından, tek şehir. sorduğunuzda sağa dönüşe kırmızı olmaz diyorlar. söz birliği etmişcesine.
bir zamanlar kardeşim kadar yakın arkadaşımın bana gezdirdiği ve çok güzel anılarla ayrıldığım yer ikinci gidişimde yalnızlığı ve onsuzluğu yaşadığım bana soğuk gelen ve orda olmak istemediğimi anlatan yer. meğerse orası onunla güzelmiş onsuz o kadar boşmuş ki beni boşlukta bırakışına üzüldüğüm şehir. keşke böyle olmasaydı keşke hep güzel kalsaydı.
en sevdiğim şehir, başkent... belki burda doğup büyüdüğüm için deniz eksikliğini hiç hissettirmeyen, gittiğim her yerde aradığım, özlediğim, hayatımı geçirmek istediğim anılarla dolu kent...
(bkz: ankaralı olmak)
o soğuk ve resmi havasında; hayatımı değiştiren güzel hadiselerin olduğu belkide bu yüzden bana çok sıcak gelen sehir.
düzenli ve temiz bir şehirdir. trafik lambası da fazla miktarda bulunmaz. trafik gün içinde akmaktadır. ilerleyen şerit sağdır. köprülere ve alt geçitlere dikkat edilmelidir. yoksa yanlış istikametlere yol alma ihtimali yüksektir.
başkent olmasa sıradan bir anadolu kenti olarak kalmaya devam edecek olan, istanbul'un yanında esamesi okunmayan şehir.
terör olaylarına engel olmak amacıyla merkezinde dahi * çöp kutusu bulamayacağınız şehir.
***
gecenin bir yarısında yarı mutlu yarı hüzünlü, yıllar süren özlem giderilerek bakıldığında gözleri dolduran şehir... kar beyazı giysisi olsa da olmasa da , değerli şehir, anıları, çocukluk aşklarını, geride bırakılanları, avuçtan kayıp gidenleri barındıran şehir.. yavaş yavaş azalan ışıklarıyla ne de güzel olan şehir...
zorunlu tanim: karin yagisinin bile bambaska oldugu sehir.

ey ankara sevgi sana
butun dertler hep bir yana
kostum geldim kucagina
hititlerden ta bu yana
gulen gozler toprak ana
sari yildiz selam yolla
yurdumun her bir bucagina

sevgiler artikca artsin
sen kalbim ankara'msin

her dertli duskun
care diye diye gelir ankara'm
sevgi umut dunyasisin sen
guzel baskent ankara'm

ankara kocatepe mimar kemal lisesi'nde okurken bir muzik ogretmenimizin yazip besteledigi bir sarkiydi bu. sozleri sadece bu kadar degildi ancak devami aklima gelmiyor.
vega'nın güzel bir şarkısı ankara. ayrıca bu sarkıyı akla getiren şehir. çok istedim gitmeyi gidemedim. umarım en yakın zamanda giderim.

ah yagmur dönerken kara
sarkılar var falım da
hepsi sana, hepsi sana
bu gece, ankara.
bahar kavramının olmadığı şehirdir. birden havalar ısınıp birden soğumaya başlar geçiş dönemini bir türlü yaşayamazsınız. bir de kışın aşırı soğuk olduğu gibi yazın da ayrı bir bunaltıcı sıcaklığı vardır.
tamamiyle memur, asker ve öğrenci şehridir. kışın neredeyse akşamları açık dükkkan bulmak imkansızlaşmaktadır.
bugünlerde bana daha da bir kalabalık gelen şehir. hayır cumartesi öğlen vakti trafik felç ve kızılay meydanında kitleler bir oraya bir buraya akın ediyor. bayram değil seyran değil bu kadar fazla insan ne yapıyor diye merak eder dururum bazen.
"Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür,bu kadar insanın neden Ankara'yı bu kadar çok sevdiğini anlamadan Ankara'da yaşamak" cümle ötesiyle yılmaz erdoğanın hakkında söylenecek söz bırakmadığı gri şehir.
büyük şehir olmasına rağmen bir ucundan bir ucuna en fazla bir saatte gidilebilecek bir şehirdir. trafik sorunu yok denecek kadar azdır. ulaşım birçok yere göre daha ucuzdur. metro ulaşımı büyük ölçüde rahatlatır , mesafeyi kısaltır. deniz insanının sevmediği, yaşayamadığı bir şehirdir. ama yaşadığım yerde illa deniz olacak takıntısında bir insan değilseniz, hem büyük şehirin nimetlerinden faydalanabileceğiniz hem de çok zorlanmayacağınız, düzenli bir şehirdir. gerçekten bir memur şehridir. her yerde elinde bond çantalı, takım elbiseli insanlar görebilirsiniz. bir haftada bütün şehri ayrıntılı olarak gezip dolaşabilirsiniz. çoğu semtte geceleri tek başınıza, kız olsanız bile, rahatlıkla yürüyebilirsiniz. neden sevdiğinizi bilmezsiniz ama bağımlılık yapan bir şehirdir. hayatınızın en güzel günlerini orda geçirdiyseniz, ayrıldığınızda deli gibi özlersiniz.
başka şehirlerden geleni bilmem ama istanbullu bünyenin 2 gün zor katlanacağı bir yerdir. * öyle gezecek yer falan da bulmazsınız. anıtkabir ve atakule dışında gezecek güzel bir yeri yoktur. gölbaşı gibi sayfiye yerlerine hiç gitmeyin daha iyi.. sazlığa dönmüş, istanbuldaki ıslahı yapılmamış dereden farkı yoktur. başkent olmasaymış, onca devlet binaları, müdürlükler olmaz, buna bağlı olarak da onca memur nüfusu ve yine bu nüfusa bağlı olarak açılan üniversiteler.. taşıma suyla dönen değirmen gibidir gözümde.. ite kaka bir metropol yaratılmıştır. hele bir de soğuğu vardır ki, trakya soğuğu falan hiç kalır yanında..
(bkz: ankara soğuğu)
gökyüzünde tek bir martı bile göremeyeceginiz denizden yoksun kravatlı adamların boy gösterdigi kızılay adında baş miting arenasına sahip buz gibi bir şehir.
Baskent.
yağmur yağmayınca suların kesildiği, yağınca ise elektriklerin kesildiği bir türkiye gerçeği başkentimiz. cemil meriç'in de dediği gibi, bu lanet çemberinden nasıl kurtulacağız? sözlerimi sona erdirirken aziz yıldırım'ı istifaya çağırmayı da ihmal etmiyorum.
kavimler göçünden sonra bir dönem Keltler'in (şimdiki iskoçlar,gallerliler vs.) bir boyunu ağarlayan başkentimiz.
Ankara'da doğup büyümeyenler için alışması çok uzun süren,denize kıyısı olan bir şehirde yaşayanların ankara'da çok bunalacakları,kışları çetin yazları kuru olan, her tarafı binalarla çevrili bir şehirdir ankara...
yalnızlıga yalnızlık katan...