bugün

ahmet arif'in 1988 yilinda rifat ilgaz'a yazdigi mektup ve rifat ilgazin ahmed arif'e cevabi:

sevgili rifat agabey

halkimin,yurdumun buyuk acisi,
buyuk huznu,sonsuz sevinci ve
yikilmasi imkansiz onurusun
buyuk sair,buyuk inanc adami
buyuk namus aniti ve buyuk ozansin
sana"agabey" diyebildigim icin
mutluluk duyuyorum
sunun surasinda bir omru,halkimizin
ve insanligin mutlulugu icin bile bile ,kahrolarak verdik gitti.
alnimiz ak,yuregimiz piril piril merhaba sevgili agabey

ahmet arif (1988)

sevgili ozan kardesim
ahmet arif! son kez yesilkoy'den seslenmissin bana!
seni hep yesillikler icinde dusunuyorum..animsayinca
"bir omru halkimiz ve insanligin mutlulugu icin bile bile ,
kahrolarak verdin!alnin ak,yuregin piril piril..
benim essiz,degerli kardesim,icli,ozgun sairim.!
hoscakal ,solmaz,tukemez yesillikler icinde.!
unutmadik ,unutmayacagiz seni . halkimizin yasadigi surece
yapitarin,anilarin belleklerimizden silinmeyecek.
sevgili kardesim bekle yesillikler icinde beni

rifat ilgaz (1988)

iki sairimizde yemyesil bir bosluk birakip gittiler ilkin ahmed arif 2 haziran 1991 de ardindan rifat ilgaz 7 temmuz 1993 de sivas katliamindan 5 gun sonra " yaşamla ölümün artık bir anlamı kalmadı, her şey yalama oldu'' son sozleri ile
seni baharmışsın gibi düşünüyorum diyerek hayatı ne kadar sevdiğini terketmedi sevdan beni diyerek hala direndiğini gösteren büyük edebiyat ustasıdır.
yüreğini, memleket sevgisini kalemine mürekkep yapmış, onun sürgünde maphusken yazdığı şiirleri okuyunca "acaba o'mu içeride yoksa ben mi?" dedirten şairdir.

görüşmecim taze soğan getirmiş
karanfil kokuyor cigaram
dağlarına bahar gelmiş memleketimin
Van'ın Mengene Dağı'nda vurulan otuz üç kişininkininde dahil olmak üzere şiirlerinin tümünün uzun ve tek bir ağıttan ibaret olan şair...
AKŞAM ERKEN iNER



Akşam erken iner mahpusaneye.

Ejderha olsan kar etmez.

Ne kavgada ustalığın,

Ne de çatal yürek civan oluşun.

Kar etmez, inceden içine dolan,

Alıp götüren hasrete.



Akşam erken iner mahpusaneye.

iner, yedi kol demiri,

Yedi kapıya.

Birden, ağlamaklı olur bahçe.

Karşıda, duvar dibinde,

Üç dal gece sefası,

Üç kök hercai menekşe...



Aynı korkunç sevdadadır

Gökte bulut, dalda kaysı.

Başlar koymağa hapislik.

Karanlık can sıkıntısı...

"Kürdün Gelini"ni söyler maltada biri,

Bense volta'dayım ranza dibinde

Ve hep olmayacak şeyler kurarım,

Gülünç, acemi, çocuksu...



Vurulsam kaybolsam derim,

Çırılçıplak, bir kavgada,

Erkekçe olsun isterim,

Dostluk da, düşmanlık da.

Hiçbiri olmaz halbuki,

Geçer süngüler namluya.

Başlar gece devriyesi jandarmaların...



Hırsla çakarım kibriti,

ilk nefeste yarılanır cıgaram,

Bir duman, kendimi öldüresiye.

Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,

Ama akşam erken iniyor mahpusaneye.

Ve dışarda delikanlı bir bahar,

Seviyorum seni,

Çıldırasıya
doğu-batı sentezinde doğuya ağırlık vermiş, daha anadolulu ve daha ortadoğulu olmayı seçmiş şairdir. nazım hikmet'ten çok fazla etkilenmişse de üslubuyla ayrılmıştır. nazım daha sakin ve daha modern iken o daha dobra, daha argo ve daha agresif bir tavır almıştır. hapishane şiirleri bu konuda en belirleyici olanlarıdır.
"... imge konusunda yaptığı sıçramalarla bugünkü şiiri hazırlayanlardan biri. "
c.süreya
büyük ozan, büyük şair hepsinden öte adam gibi adam!

kendi sesinden doldurduğu şiir kasetleri haricinde, (bkz: ahmet kaya) ve (bkz: cem karaca) tarafından bestelenerek geniş kitlelere ulaşmış, sonuna kadar hakettiği popülizmden uzak popülerliği geç de olsa kazanmış şair.

bir cem karaca'da vücut bulan (bkz: 33 kurşun), (bkz: adiloş bebe), (bkz: akşam erken iner mahpushaneye)
ahmet kaya'nın kendi muhteşem yorumunu kattığı bir (bkz: hasretinden prangalar eskittim), (bkz: suskun)

unutulması namümkün bir diyarbekir havası üfler içimize ılgıt ılgıt.

ama ille de (bkz: adiloş bebe)

ille de:

bunlar engerekler ve ciyanlardir!
bunlar ekmegimize aşımıza göz koyanlardır
tanı bunları... tanı da büyü!!

evet ahmed arif'i seviyoruz çünkü biz de daima...

rüya, bütün çektiğim
rüya kahrım, rüya zindan.
nasıl da yılları bulmuş,
bir mısra boyu maceram.

diyoruz!
Yılmaz Erdoğan'ın Ankara adlı şiirinden Ankara'yı çok sevdiğini düşündüğüm şairdir.

'' ha sonra belki ahmed arifin aklına
hiçbir şairin aklına gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha (bkz: ankara)' yı
O'nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir:
kar altındadır varoşlar
hasretim, nazlıdır (bkz: ankara)...
ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralıkta bir şair ölmüşse
işte o,en netameli aydır bence. ''
diyarbakırlı olan ve iyi ki bu adamla aynı topraklardan geliyorum dememe sebep olan, cezaevindeyken ona suçunun ne olduğunu sorduklarında "bilsem ne olduğunu zaten o suçu işlemezdim ki" diyen ankara aşığı şair.
1927'de Diyarbakır'da doğdu, 2 Haziran 1991'de Ankara'da yaşamını yitirdi. Ortaöğrenimini Diyarbakır Lisesi'nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisiyken 1950'de Türk Ceza Yasası'nın 141. maddesine aykırı davranmak suçlamasıyla tutuklandı. 1952'de gizli örgüt kurma iddiasıyla yine tutuklandı. 2 yıl hepsi hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankara'ya yerleşti. Bir süre plan kopya teknisyeni olarak çalıştı. Ankara'daki gazeteler ve dergilerde teknik işlerle uğraşarak yaşamını kazandı. Gazetecilikten emekliye ayrıldı. ilk şiiri "Millet" dergisinde yayınlandı. Asıl sanatını ve kişiliğini 1948-1954 arasında Yeryüzü, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Yeni Ufuklar, Kaynak dergilerinde yayınlanan şiirleriyle ortaya koydu. Ardından uzun bir suskunluk dönemine girdi. 1968'de tek kitabı olan "Hasretinden Prangalar Eskittim" yayınlanınca, çok büyük bir yankı uyandırdı. Kitap yayınlanmasından sonraki 12 yılda 18 baskı yaptı.
önde gelen şiirleri;

ANADOLUYUM
HANi KURŞUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN
AY KARANLIK
HASRETiNDEN PRANGALAR ESKiTTiM
KARANFiL SOKAĞI
OTUZÜÇ KURŞUN
TERKETMEDi SEVDAN BENi
AKŞAM ERKEN iNER MAHPUSHANEYE
UNUTAMADIĞIM
SUSKUN
çok iyi bir şair demekten başka bir şey denilmeyecek şair. en gerçekci şairlerimizden biridir. cemal süreya 'nın kız kardeşine aşık olmuştur.

yokluğun, cehennemin öbür adıdır.
üşüyorum, kapama gözlerini...
oğlunun adı filinta olan şairdir.
"folklor şiire düşman" diyebilmiş bir şair, yani cemal süreya şöyle buyurur:

"paul eluard için söylenmiş bir sözün onun şiirine de uyduğunu söyleyelim: paul eluard'ın şiiri imgenin tutsağı değildir; gerçeküstücü döneminde de, ondan sonraki dönemde de, şiirin temelinde yatan ana öğe, mısraların kısalığı, kuruluş tarzı ve bunların birbirleriyle bağlama biçimi sayesinde ipuçlarını hiç bir zaman saklamamıştır. ahmed arif'te de öyle. imge, çıplaklığın çarpıcılığını taşır; düşünce, vurucu özelliğini ilk anda kullanır."

bunun üzerine bırakın kötü şair demeyi, adını bile anamam derim. selametle!
aslında "kalbim dinamit kuyusu" diye bir kitabı daha olan şairdir.
ilk kitabın tadını vermese de vardır. refik durbaş'ın kendisiyle yaptığı ropörtajı ve son şiirlerini içerir.
bir çok insan kürt olarak bilse de kendisi türk'tür.
babası türk, annesi urfalı kürt demirkol ailesindendir.
kendisi bu ülkenin insanıdır.
münzevi bir hayat yaşamıştır.çok az dostu vardır.
filinta adında bir oğlu olmakla beraber hiç duymadığımız ve görmediğimiz insandır.
şiirleri dinleyeni ıslah etmez.

kahtalı mıçe bile yıllar önce şiirlerini okurdu.ne kadar enteresandır memlektim insanı.kahtalı mıçe ve bir imge ustası...
bir duman alırım bir duman kendimi öldüresiye, dizeleri sayesinde sigarayı bırakmama sebebimdir.
evet, ağlamaklı oluyorum,

demdir bu.

hani, kurşun sıksan geçmez geceden,

anlatamam,

nasıl ıssız, karanlık...

ve zehir-zıkkım cıgaram.

gene bir cehennem var yastığımda,

gel artık...
belkide anadoluyu ve anadolu insanının acılarını, sevinçlerini, farklılıklarıyla bir arada yüzyıllarca yaşamış olmasını dizleriyle en iyi tarif eden şairlerden birisidir. sanırım tek kötü yanı çok az eserinin olmasıdır. anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
...içmek,

gözlerinde içmek ay ışığını,

varmak,

gözlerinde varmak can tılsımına,

gözlerin hani?
yitirdim tılsımını ilk sevmelerin,

yitirmiş öpücükleri,

payı yok, apansız inen akşamdan,

bir kadeh,

bir cıgara,

dalıp gidene,

seni, anlatabilsem seni...

yokluğun, cehennemin öbür adıdır

üşüyorum, kapama gözlerini....
maviye,

maviye çalar gözlerin,

yangın mavisine.

rüzgarda asi,

körsem,

senden gayrısına yoksam,

bozuksam,

can benim,

düş benim,

ellere nesi?

hadi gel,

ay karanlık...
varsın toprak alsın her ne varsa üzerimde
kalemimden dökülen öümsüzlüktür sonrasına
ahmed'im tek kitaplık şairlik üstadlığında
anadoluyu resmeder gibi bölük bölük
isyanıma dem vurdum bazı kırgın mapusluklarda
bazı sövdüm en şiircesinden..
zalimlerden hesap keser gibi böldüm
kelimeleri sayfalarımda..
tek kitaplık geleceğe vardım ve bu şiire kondum...
ancak ve ancak sadece çocuklara elini öptüren ama aynı zamanda onların da elini öpen, unutulmaması gereken şair.

Bende elini öpmek istemiştim de öptürmemişti. Çocukluktan çıkıp eşşek kadar olmuştum yani.
sadece bir kitap çıkarmış şairdir.
edit: bunu niye ekşilersiniz ki. ahmed arif maalesef sadece bir kitap çıkarmış yazardır.