bugün

turan taktiği gibi kanıksadığımız defanstan atılan uzun toplar ile uzun boylu forvetimizin top indirmesi veya ofsayt taktiğinin artık literatürlerde yer almadığını gördüğümüz maç olmuştur.

öncelikle gol pozisyonuna gelecek olursak, ofsayt veya değil. eğer bir futbol maçında tüm defans sisteminizi, hakemin hata yapma ihtimalini göz ardı ederek kuruyorsanız, gidin halı saha maçında oynayın veya panayırda uzun marlboro karşılığı penaltı çekin. böyle dümbelekçe bir defans hatası olmasaydı, hakeminde hatası olmazdı. bu gün az çok avrupa maçları izleyen veya takip edenler, ofsayt taktiği denilen coşku selinin olmadığını ve uygulanmadığını bilirler, görürler.

e tabi maça etki eden faktörlerden birisi de, yumurtanın kıçımıza dayanmasını beklemek. ancak bu sefer dayanacak yumurta, büyük ihtimal -15 derecede olacak, artık pigmelerden kurulu orta saha ve forvetimizle 1,90 lık adamlara havadan oynarız. sonra nede olsa uygun bir mazeret buluruz. norveç maçı bu anlayışla ve oyun isteğiyle büyük ihtimal fark olur.

maçı etkileyen en önemli faktör, devşirme bir brezilyalı kadar yürekli oynamayan 7-8 türkoğlu türk futbolcunun bir arada olmasıydı. yahu düşünün bir takımın en iyi futbolcusu kalecisi, daha sonra orta sahasında ciğerleri patlayan bir devşirme. vay anam vay. bari şu maça şehitleri, milli duyguları alet etmeselerdi, spora bunu sokmasalardı, yani şehitler için bu kadar ruhsuz oynanmasının açıklamasını nasıl yapacaklar merak ediyorum.

hoca zaten oflu hoca. pokeimam yeminle. neyse o ders alsın ders versin.
ders : hayt huyt cart curt
konu : nasıl ayakkabı topuğuna basılır
konuşanlar : soothsayer xxxx

türkiye umarım bu futbol, bu futbolcular, en önemlisi bu zihniyet ile finallere gitmez, averaj takımı olur çıkarız, tüm dünya ağzını bırakır kıçıyla güler. böyle sürecekse, ipimizi norveç çeksin, ben razıyım.
(bkz: milli takım yerine fenerbahçe çıksın sahaya)
maç sonrası çıkarılacak sonuçlar:

- reklamlarda gol atmakla gerçek bir maçta gol atmanın arasında çok büyük farklar varmış. dublörün uçtuğu gibi uçmuyormuş gerçek kaleciler ve mal gibi bakmıyormuş karşı takımın odefans oyuncuları... bunu en güzel öğrenen herif gökhan ünal denen yürüyen adam. ne işe yarar? neden sahadadır bir tek fatih terim bilmekte!

- dünyada büyük takımlar , zora düştüklerini puan durumuna baktıklarında anlarlar. o anda karşıdaki rakip kim olursa olsun yenmeleri gerekiyorsa da yenerler. işte büyük takım olmak budur. sözde değil özde büyük takımlık burada , zor zamanlarda gösterilen performansla edinilir. bizim takımımız ise istikrarsızlık abidesi olarak , deplasmanda 1-4 yendiği takımı kendi evinde yenmeyi bırak , beraberliği de geç malubiyet bile şans denebilecek şekilde uğurladı. maç sonrası fark yemediğimize şükretmek hem farz hem sünnetti. maçın en iyi oyuncusu kaleciniz ise her şeyi anlatıyor demektir...

- bir teknik direktör, verdiği iddialı demeçlerle, garip triplerle, alınan galibiyetlerden sonra yapılan röportajlarda bastığı hava ile bir yere gelemez. geçmişine sığınıp bir yerlere saklanamaz. hele bu kişi milli takım teknik direktörü yani hepimizin takımının hocası ise bunu hiç yapamaz! her insandan öğrenilecek bir şeyler vardır ve ukalalık yapıp her şeyi ben bilirim havasına girmek birgün ayar yeme zorunluluğu yaratır. gün birgündür... birisi ayarını yemiştir...

- milli takıma oyuncu seçerken seçilen oyuncuların o anda kendi takımlarında sergiledikleri performans yüksek diye hemen oyna dersen , kendisi gibi çok az milli tecrübesi olan oyuncularla dolu bir takımda bu tip oyuncular silinir. şekil 1-a geçen maçta selçuk ve gökhan , bu maçta sadece gökhan insanı... bazen anlık performans değil , tecrübe her şeyin üstüne çıkar. bazı maçlar tecrübeli oyuncuların işidir , acemiliğe yer yoktur... bunu birileri anlamalı...

- sen bu zamana kadar yaptığımız 8 maçtan 6 sında galibiyet 2 sinde beraberlik aldığımız bir takıma kendi evimizde yenilirsen , ben senin yüzüne tükürürüm. sana da bu takımın başından defolup gitmek düşer sayın yürüyen derslik... halen yüzün yoksa devam et...

- bu takım zaten bir önceki avrupa şampiyonasına katılamamış , buna da katılamazsa allah belanızı versin. zaten katılamayacak allah peşinen belanızı versin , haklarımız size haram olsun emeği geçemeyenler... yazık size yazık...
arda turan'ın yerine tuncay şanlı'nın, hakan şükür'ün yerine gökhan ünal'ın, volkan yaman'ın yerine ibrahim üzülmez'in, mehmet topuz'un yerine marco aurelio'nun oynamış olması sonucu kaybettiğimiz maç olmuştur. taktik yanlış, defans fazlası ile kötü ve acemi, ruh kaybolmuş, kadro yanlış, fark yemedeğimize dua edelim..
1-4 ve 0-1 dir maalesef.
milli takımın sahada döküldüğü, yunanistan'ın halı saha maçında ter atan yaşlı amcalar kadar rahat kazandığı karşılaşmadır.
"oh olsun" kelimelerini ağzımızdan zorla alan maç. ya bir takım son 3-4 maçında bu kadar ne yaptığını bilmeyen, bu kadar organizeden yoksun, bloklar arası bu kadar kopuk olur mu ya?

deplasmanda oynayan sanki biziz. adamlar 6-7 net pozisyona giriyor, biz son dakika hariç, cılız ataklarla gol arıyoruz. rakip her gelişte osuruklar götümüzde düğümleniyor. ulan rakip ileride bir, bazen de iki adam bırakıp kontra arrıyor, bizim stoperler rakibi kucağına alacağına, 10 metreden marke ediyor ve her top tehlikeli atak. zaten o gekas mıdır ne karın ağrısıdır süratli, bir de yakın almıyorsan böyle hüsran olur.

ikinci yarı risk almak doğru kabul ama, böylesine kritik maçta ofsayt taktiği yapan fatih terim'e selam gönderiyorum. dahası, çizgi defans yapılıyor ve stoperlerden biri "çıııık!" diye bağırıyor ama ne hikmetse kör ibrahim, stoperler ve sag bek çizgi halinde çıkarken, 5 saniye sonra çıkmaya çalışıyor. tamam pozisyon belki ofsayt, ama ofsayt taktiği yapılıyorsa, böyle çıkılmaz, hem de milli takım düzeyindeki futbolcu bunu yapmaz.

sen git yunanistan'da 4 at grup liderine, sonra grupta 2. olmak için kader maçına çık. yazık lan. dişlerimizi sıkmamak elimizde değil..
sadece bir futbol maçıdır ve hak edenin kazandığı maç olmuştur. yunanistan milli takımını kutlayıp dağılmaktan başka yapacak bir şey yok.

(bkz: dagilin simdi)
milli takım futbolcularının * şehitlerimiz için mağlup oldukları maçtır *.
millilerin yüzünde en ufak bir kazanma hırsının olmaması beni en baştan bu maçı kaybedicez dememe neden olmuştur.
bir önceki maçta tel tel dökülen tuncaya bu maçta da doksan dakika nasıl katlandığını anlayamadığım fatih terimdir suçlu olan,
avrupa kupası maçlarında daha fazla tecrübesi olan bir ümit karan'ı oyunda tutmak yerine iki maçtır ne yaptığına bir türlü anlam veremediğim gökhan ünal'ı oyunda tutan fatih terimdir suçlu olan,
bir türlü büyük futbolcu olamamış, tek başına maç kurtarma yeteneği kısıtlı olan bir emre'ye hala büyük ümitler bağlayan fatih terimdir suçlu olan.

alakasız dipnot: bu arada bu maçta farkettim. yahu bir ülkenin milli takımında oynayan futbolcuların* tamamının isimleri s ile biter mi?. hayır adamların ülkesinin ismi de s ile bitiyor. (bkz: hellas)*
aslında maç hakkında söylenecek tek şey var o da çok ama çok ucuz kurtulduğumuz. volkan gününde olmasa ya da adamların forvetleri biraz daha becerikli olsa 5 golden aşağısı kurtarmazdı bizi.

maçın adamı kesinlikle volkan. bu zamana kadar sarsaklığı ile ün yapmış olan bu kartallı çocuk bugün tek kelimeyle muhteşem oynadı. karşı karşıya kalınan tüm pozisyonlarda başarılıydı. golde de kalesini zamanında boşalttı ama amanitidis topun altına girince yapacak bir şeyi kalmadı.

volkan dışında üstüne konuşulacak çok adam var ama ağzımı bozmak istemiyorum. hem kendimin hem de sözlüğün başını belaya sokmak istemem. yunan takımına gelirsek çok akıllıca oynadılar. defans arkasına attıkları her top tehlike oldu. gekas çok akıllı bir şekilde ofsayttan kaçtı ve pozisyonlara girdi. ama o pozisyonlar almanya gol kralı olduktan sonra neden real madrid değil de leverkusen'de oynadığını gösterdi.

bu futbolla norveç'i yenmek hayalden öte. ama arada bir ay var ve ne yaparsın ki umut fakirin ekmeği. bir ay içinde bu takıma bir sihirli değneğin değmesini bekleyeceğiz.

son olarak yunan marşını ıslıklayan aklı evveller... maç yerine conkbayırına geldiğini sanan bu grup maç sonunda marşını ıslıkladığı takımı alkışladı. daha başka bir şey söylemeye gerek yok herhalde.

ha bir de unutmadan digitürk dolaylarına da kapak oldu bu maç. yunanistan ve norveç'te satarlar artık o decoderleri.
mehmet aurelio yu ilk milli takıma seçildiği zaman istememiş, "ulan brezilyalı adamın türk milli takımında ne işi var" demiş olan beni utandırmış maçtır.

evet, ciddi ciddi utandım. son 10 dakikasında başımı öne eğdim. "lan ben ne kadar salakmışım?" dedim. bilemedim ki milli takımda oynayan herkes türk olmak zorunda değil. önemli olan kendini türk gibi hissetmek. türkiyeli olmak.

ne güzeldir ki 11 kişi içinde kendini bir tek mehmet aurelio türk hissediyormuş.

okumaz. okusa anlamaz. ama yine de; 'özür dilerim abi'.
resmi tanım :17 kasım 2007 norveç türkiye maçı'nı hayati konuma getirmiş maç müsveddesi.

yazıklar olsun!

türklüğüyle övünüp, milliyetçiliğiyle gurur duyduğunu söylerken; türk milli Takımı forması taşıyan adamları ıslıklayanlara,
skoru hala değiştirme şansı olan milli takımına destek tezahüratı yapmak yerine, teknik direktörü istifaya çağırmayı marifet sananlara,

yazıklar olsun...

milli marşı konusunda oldukça hassas olan bir milletten gelip, rakip ülkenin marşını saygısızca yuhalayanlara...

yazıklar olsun...

maç başlamadan kuru gürültü yapıp, maçın en kritik dakikalarında destek vermeyen,

skoru değiştirmeye çalışan futbolcusunun şutuna iğrenç uğultularla karşılık verenlere...

yazıklar olsun hepinize... sebebiniz ne?

"ben onları izlemek için para verdim, adam gibi top oynamadılar" mı? sizin ölçünüz bu mu? küçük düşürülmeyi hak ettiler mi sizce?

Elimde olsa;

bayrağı ve milleti için ter döken oyuncusunu, tüm dünya maçı izlerken, yuhalayan her bir taraftar bozuntusunu belirler, bir daha hiçbir stada sokmazdım.

o tribünlerde olmayı, formda günlere naylon taraftarlık yapanlar değil; her koşulda boğazını paralamak pahasına, renklerine destek verenler hak ediyor.
imparatorlugun coktugu karsilasmadir.
fatih terim'in yine ders almadığı, ders verdiği karşılaşma.
maçın bitmesine rağmen 70 milyona yaşatılan bu üzüntünün hiç bitmediği ve bitmeyeceği karşılaşma.
kızgınlığımdan ötürü soluğu sözlük sayfasında alıp, ağzıma geleni söylememe neden olacak maçtır..
- öldünüz be olum, bi kürek toprak üstünüze.. bi daha da futbolcuyum diye çıkmayın meydana..
ersun yanali aradgimiz mactir.
2008 hayallerinin suya düştüğü karşılaşmadır.
fatih terimden malum açıklamanın gelmesi beklenen maçtır. geldiği günden beri takımı bir karış ileri götüremediğini bizlere açık ve net göstermiştir.
hindi tuncay'ından tut,sümüklü servet'e kadar tüm futbolcuların berbat oynadığı maç.hakan şükür'ü tenzih ederim.37 yaşında ama hepsinden çok koşuyor adam.
yendiğimiz ve zamanında üç puan önüne geçtiğimiz, yunanistan'ın bizi yenerek euro 2008'e katılan (evsahiplerinden sonra) ilk ülke olduğu maç. kayseri erciyesspor'u oynatsan şu gruptan şimdiye çıkardı be. yazık.
fatih terim'in bittiği maç. ne karizma, ne hocalık ve ne de başka birşey... herşey tükenmiş durumda.
sanırım sözlük geçmişim boyunca hiçbir futbol maçı için entry girmedim veya 3,5 i ya geçer ya geçmez ama şunu söyleyeyim; futbol tarihi boyunca hatırlanabilecek bi farktan kurtulduk.. bizim ırktaki genel problem şu; konuşmak kadar, gaza gelmek kadar, ne bilim "70 milyon demek 70 milyon demeekk tirilay lay lay lay lommm" şeklinde ultra gaz reklam kampanyalarıyla varmayı hedeflediğimiz nokta her neyse, ona gerçekçi, sağlıklı kararlar alıp ve bunu uygulamaya yönelik bir şeyler yapmayarak, birşeyleri sürekli bir gaz ortamında çözüme kavuşturmaya çalışarak ulaşmaya çabalamamızdır.. varsa yoksa gaz be abi. lan bu duygusallık, bu türkün türkten başka dostu yok, bu kendini über ırk olarak başka boyutta görme virüsü tarihin hangi noktasında bulaştı bize allahım bu ilmi bahşet bana.