bugün

türk edebiyatı

türk dili ve edebiyatı bölümünde yahut öğretmenliğinde, divan edebiyatı gibi dışardan devşirilme, hatta olduğu gibi kullanma bir edebiyatı göstererek gösterildiği zannedilen edebiyattır. 4 senenin kafadan 2 senesi bu tür derslerde harcanır. geri kalanının büyük bölümünde de yabancı edebiyatlardan kopyalanmış, hatta amiyane tabirle, çalınmış eserlerden başka bir şey gösterilmez. türk edebiyatı denen o muazzam alan bu kadarcıktır eğiticilerin gözünde..

ne nazım hikmet geçer, ne yaşar kemal ne de orhan pamuk.. yahut nasreddin hoca, yunus emre.. gerçi bu son ikisi göstermelik olarak var, diğerlerinin lafı dahi edilmez.

yaşar kemal romancılıkta 20. yüzyılın en büyüklerindenmiş, özgün bir üslubu varmış, kimin umrunda? varsa yoksa mefailün..

nazım hikmet mi? vatan haini olan? o o kadarlık bir adam zaten.. kime ne şiirde dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ismi olduğundan? şiir içerisinde yeni bir akım ve tarz yarattığından kime ne?

orhan pamuk desen aynı kumaş.. postmodernizm konusunda birçok dünya edebiyatçısının elinden öptüğü isim olması kimi ilgilendirir değil mi? nobel almışsa nolmuş, güzel bir şey olsa devlet kendisi verir nobeli!

2000 sene önceki kelimeleri gösterin bize, sokakta konuşmaya kalkalım, "türkçe konuş lan deyyus!" diye üstümüze saldırsınlar.. sonra da anlatalım, "bak bu türkçe, bir zamanlar türkçe diye bir dil vardı evlat" diyelim..