bugün

ingiliz edebiyatı

ingiliz edebiyatı okuyana, ilgi gösterene ileri derecede bilgi katabilen bir bölümdür.

ingiliz edebiyatı okuyup bırakmanın acısını yaşasam da, şu an okuduğum bölümde bile bana bir şeyler katabiliyor. kesinlikle türk edebiyatı kötü ya da ingiliz edebiyatı daha üstündür demiyorum.

sadece okuduğum ve az da olsa bir şeyler öğrendiğim için bir şeyler söylemek istiyorum.

hazırlık seviyesinde bile olağanüstü kitaplar okutulduğunu düşünüyorum.

the dispossessed*, the turn of the screw*, the selected tales * bu kitaplar hazırlık seviyesinde okutulan ve aklımda kalanlardan sadece birkaçı.

bu kitaplar ne öğretti, ne kattı bana?

ütopya bunlardan biridir. küçüklüğümden beri duymuşumdur bu kelimeyi ama kimse de bir açıklamada bulunmamıştı. ben de araştıramadım sanırım. siyasetçilerden duymuştum küçükken o kelimede ütopikti sanırım. ütopya aslında olmayan sadece hayallerde yaşatılan bir toplumun genel özellikleridir. ilk kez the dispossessed te duymuştum.

daha fazla ilerleyip bölüme geçtiğim zaman thomas moore, francis bacon, önceden okuyup sonradan haa bunu demek istiyormuş dediğim george orwell,campanella gibi bir sürü yazarın ütopyasını okudum.

hakkında konuşulabilecek bir sürü roman ve hikaye de var; ama ben şiirlerini daha çok seviyorum.

bir john donne dendiği vakit durulmalı bence. aşk şiirlerinin üstadıdır kendisi. metafizik şiirin kurucusu sayılır ayrıca.

andrew marvell da bir diğeridir. bu iki şairin şiirleri türkçe'ye de çevrilmiştir.

christopher marlowe tiyatroda üstad kabul edilir.

john keats ayrı bir yerdedir.

ana konu: hiçbir bilgi gereksiz değildir.

son olarak

Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma.

gülten akın.