bugün
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması18
- realite manipülasyonu23
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey31
- yazarların gurur duydukları özellikleri16
- bayburtta picasso'ya ait ünlü tablo yakalandı14
- filistin meselesi bizim milli meselemizdir20
- anın görüntüsü12
- chatgpt10
- kadınların katlandığı eziyetler15
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri11
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın13
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi21
- zeynep bastık'ın beyaz külodu16
- belediye konserleri yasaklansın11
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- yazarların romantiklik seviyesi21
- müslüman diye hamas'ı savunmak22
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke22
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- nerede o eski yazarlar23
- güvenmemeyi nasıl öğrendin10
- peter parker'ın mutsuz olması13
- reis deyince akla ilk gelen23
- günün sözü9
- mel mel vs eylulsabahi40
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- tanışmak istediğiniz yazar14
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur17
- victor osimhen8
- eskiamaeksikbiri21
- b12 takviyesi10
- gecenin şarkısı9
- yazarların en çok sevdiği aylar23
- puura11
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri22
- sigara içen insan aptaldır22
- thusnelda10
- amk diyen kezo8
- sevgilisinden yeni ayrılan kız11
- kanka olmak istediğiniz yazarlar20
- şalgam suyu10
- dini bütün bir kızı etkilemenin yolları20
- sokakta görülen kediye naber lan demek9
- larisalisa13
entry'ler (470)
adam "net" olarak delilleriyle ortaya koymuş. net olduğu için karşı çıkılmamalı. aynı başlığın net olmayanını açıp orada karşı çıkabilirsiniz.
nedir peki delil? rakı alkollü, türkler ise müslüman.
peki aslında milli içki ne olmalıymış? daha az alkol içeren kımız. çünkü herkes bilir ki dinimiz %34 alkol oranına kadar içkiye izin verir.
nedir peki delil? rakı alkollü, türkler ise müslüman.
peki aslında milli içki ne olmalıymış? daha az alkol içeren kımız. çünkü herkes bilir ki dinimiz %34 alkol oranına kadar içkiye izin verir.
alenen hırsızlık. işte bu yüzden hiçbir zaman dünya lideri olamayacaklar.
logoyu çaldıklarının ispatı:
https://mmo.tc/KWZ4
adı çaldıklarının ispatı:
http://www.uludagsozluk.com/k/iyi/
logoyu çaldıklarının ispatı:
https://mmo.tc/KWZ4
adı çaldıklarının ispatı:
http://www.uludagsozluk.com/k/iyi/
haklı bir isyan. keller ölsün de denebilirdi. yaş 17 olunca saçlar henüz dökülmüyor, sağa sola isyan edebiliyorsun. bir süre sonra profiline 17 yaşındaki fotoğrafını yüklüyorsun.
bu başlıkla ne yapılmak, nereye varılmak istenmektedir?????????
gün içinde kendisi hakkında 2 entry girildiğinde başlığı görüp kendisini tanıyanların başlığı bile okumadan "allah rahmet eylesin" diyeceği tipte bir adam. ölmese hakkında kimse 2 laf etmez çünkü. o kadar gereksiz güzel gözlüm.
kısacık fenerbahçe kariyerinde iz bırakmayı başarmış nadir oyunculardan biri. biz artık istemediğimiz defansif orta saha karakterini anlatırken "maldonado tarzı mk" diyerek kulaklarını çınlatıyoruz. böylelikle "oyunu dikine oynamayan, yeteneksiz, tek bildiği yan ve geri pas vermek olan, ekstra bir iş beklenmeyecek, varlığı yokluğu bir, yılda 1 ya da 2 tesadüf golü atabilen, en çok 3 de asist yapabilen, es kaza gol attığında forma armasını öpüp taraftarı yanına çekmeye çalışan, yeterince hırsı olmayan, 2 çocuklu aile babası tipli gereksiz topçu" demiyoruz. bizi bu külfetten kurtardığı için bile kısa boynundan öperim. selamlar.
düşünsene;
ben de "götü kalkmak o kadar da yanlış bir kullanım değildir" diye başlık açıp "ya tamam şimdi göt yüksek olabilir ama yükseklik de göreceli be gülüm. yükseğin de yükseği var" falan diye saçmalasam,
bir başkası çıkıp "götü kalkmak doğru bir kullanımdır" diyerek "yanlışlığı ispatlanmadıkça her göt kalkar" dese,
sonunda birileri de çıkıp "götü kalkmak ne doğru ne de yanlıştır" dese. o da "neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremeyiz" diye açıklasa...
sonuçta baktığımızda sözlüğe gelen biri götü kalkmak yazıp arattığında başlığının altında bir bok göremezken onlarca götten başlık bulabilecek.
işte bunlar hep sözlüğün yanlış kullanımları.
ben de "götü kalkmak o kadar da yanlış bir kullanım değildir" diye başlık açıp "ya tamam şimdi göt yüksek olabilir ama yükseklik de göreceli be gülüm. yükseğin de yükseği var" falan diye saçmalasam,
bir başkası çıkıp "götü kalkmak doğru bir kullanımdır" diyerek "yanlışlığı ispatlanmadıkça her göt kalkar" dese,
sonunda birileri de çıkıp "götü kalkmak ne doğru ne de yanlıştır" dese. o da "neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremeyiz" diye açıklasa...
sonuçta baktığımızda sözlüğe gelen biri götü kalkmak yazıp arattığında başlığının altında bir bok göremezken onlarca götten başlık bulabilecek.
işte bunlar hep sözlüğün yanlış kullanımları.
ne güzel bir abimizdin sen be Maldonado. Geldiğinde deprem yaratacak denmişti. Gidişinin etkisi şimdi şimdi Avcılar tarafında hissedilmeye başlandı. Yankı yankı tüm türkiye'ye yayılır. Burnumun direği sızladı.
mekke'de yerleşmiş olan Kureyş kabilesinin bir kolu. hz. muhammed bu ailedendir.
Filistin'de lut gölünün de içinde bulunduğu bir hendek ve bu hendeğin isim verdiği israil - ürdün arasında bir bölge.
"ama amca sen de bir türlü düzgün kesemiyorsun. yıllardır sana saçımı teslim ediyorum sen de homuna koyup geri gönderiyorsun beni. tamam seni seviyorum, yıllardır esnaf - müşteri ilişkisinin önüne geçtik ama sen saçımı kesmiyor biçiyorsun adeta. 5 yıldır saçıma vermek istediğim (yanlar ve üst hemen hemen aynı uzunlukta olacak) şekle hala ulaşamadık. halbuki her o koltuğa oturduğumda 'her zamankinden mi?' demen benim içimi bir garip yapıyor. zaten bu yüzdendir ki o pahalı kuaförlere gidemiyordum. kusura bakma ama bu berber sen olmasan üç kuruş için kafamı sikmene izin vermezdim. kusura bakma yaptım işte bir kere. kusura bakma... kusura bakmaa..." diyerek uyandım bir saç kesimine otuz küsür lira verdiğim o muhteşem kuaföre gittiğim günün ertesinde.
bizim mahalle berberini aldatmak içimde pişmalık ile hıyanet hissi oluşturmuştu. ama rüyamda da berberin yüzüne haykırdığım gibi, yıllardır şu saçlar hiç mi düzgün kesilmez yahu! makassa makas, taraksa tarak... tamam, belki fiyatla orantılı kalite farkı olur ama bu kadar da olmaz ki. bizim de özel görüşmelerimiz oluyor, her şey muhteşem olsun istiyoruz. bir ayakkabıya yüz milyonlar sayarken en önemli unsur olan saçıma verdiğim fazla para bana o kadar koymaz. yine de içim içimi kemiriyor; ben berberimin suratına nasıl bakarım, haftalık iddia tüyolarını kimden alırım, mahallenin dedikodularını nasıl öğrenirim...
lütfen olayı daha da duygusal hale dönüştürmeyelim. bu olay burada bitsin artık. abartıp "kahraman berber züppe kuaföre karşı" durumu oluşturmayalım. zaten bir vicdan azabı çekiyorum. ulan insan kuaföre gitmek için bu kadar düşünür mü?
o yanlarla üstler aynı uzunlukta olsun deyip de dazlağa döndüğüm günden beri bunu düşünüyorum. dile kolay beş yıl oldu. daha öncesinde okul tıraşı, subay tıraşı der geçerdik ama artık serde beğenilme güdüsü var.
evet, yaptım. kahraman berberimi dudak altı bıyığı bırakan, tırnağı uzun, ibnemsi kuaförle aldattım. ama geçerli sebeplerim var. "var da bunu berberime nasıl anlatırım? yine de yıllardır berberim o amca benim" diyerek üç ay sonra olsa da gittim berbere. göt kadar dükkan iki kişi saç kestiriyordu. zaten saç kestirenler dışında iki kişi daha girince içerde yer kalmıyordu. fakat benim hislerimin bu dış görünümle ilgisi yok. vallahi yok. sorun berberde değil bende, sikilen benim kafam olmasa merdiven altında kesseler acımazdı.
her berber sırası bekleyen sap gibi yandaki kahvede iki çay içtim. berber amcamın yolup gönderdiği delikanlı çıkınca girdim berbere:
- selamun aleyküm
- aleyküm selam
- nasılsın barış abi?
- ... iyidir, sen nasılsın? görünmüyorsun?
(biliyordum bunu soracağını. aman allah'ım ne bok yiyeceğim ben şimdi?)
- şeyy.. eehmm.. abi okulla ilgili bir durum oldu da, il dışındaydım.
- haa iyii
kısa süre sonra berber amcam bir kişiyi daha yolup gönderince,
- geç bakalım.
- eyvallah abim.
(es)
- yine yanlarla üstler aynı mı yapıyoruz?
(sanki yapabilecek amınakoduuum ama yapamasa da hatırlaması bile etkiliyor beni, abim benim beaa)
hee der gibi kafa salladım, sonra:
- allah belamı versin benim
- ne oldu koçum
- yok bir şey barış abi, devam et sen.
(kirlenmiştim artık)
not to be continued.
bizim mahalle berberini aldatmak içimde pişmalık ile hıyanet hissi oluşturmuştu. ama rüyamda da berberin yüzüne haykırdığım gibi, yıllardır şu saçlar hiç mi düzgün kesilmez yahu! makassa makas, taraksa tarak... tamam, belki fiyatla orantılı kalite farkı olur ama bu kadar da olmaz ki. bizim de özel görüşmelerimiz oluyor, her şey muhteşem olsun istiyoruz. bir ayakkabıya yüz milyonlar sayarken en önemli unsur olan saçıma verdiğim fazla para bana o kadar koymaz. yine de içim içimi kemiriyor; ben berberimin suratına nasıl bakarım, haftalık iddia tüyolarını kimden alırım, mahallenin dedikodularını nasıl öğrenirim...
lütfen olayı daha da duygusal hale dönüştürmeyelim. bu olay burada bitsin artık. abartıp "kahraman berber züppe kuaföre karşı" durumu oluşturmayalım. zaten bir vicdan azabı çekiyorum. ulan insan kuaföre gitmek için bu kadar düşünür mü?
o yanlarla üstler aynı uzunlukta olsun deyip de dazlağa döndüğüm günden beri bunu düşünüyorum. dile kolay beş yıl oldu. daha öncesinde okul tıraşı, subay tıraşı der geçerdik ama artık serde beğenilme güdüsü var.
evet, yaptım. kahraman berberimi dudak altı bıyığı bırakan, tırnağı uzun, ibnemsi kuaförle aldattım. ama geçerli sebeplerim var. "var da bunu berberime nasıl anlatırım? yine de yıllardır berberim o amca benim" diyerek üç ay sonra olsa da gittim berbere. göt kadar dükkan iki kişi saç kestiriyordu. zaten saç kestirenler dışında iki kişi daha girince içerde yer kalmıyordu. fakat benim hislerimin bu dış görünümle ilgisi yok. vallahi yok. sorun berberde değil bende, sikilen benim kafam olmasa merdiven altında kesseler acımazdı.
her berber sırası bekleyen sap gibi yandaki kahvede iki çay içtim. berber amcamın yolup gönderdiği delikanlı çıkınca girdim berbere:
- selamun aleyküm
- aleyküm selam
- nasılsın barış abi?
- ... iyidir, sen nasılsın? görünmüyorsun?
(biliyordum bunu soracağını. aman allah'ım ne bok yiyeceğim ben şimdi?)
- şeyy.. eehmm.. abi okulla ilgili bir durum oldu da, il dışındaydım.
- haa iyii
kısa süre sonra berber amcam bir kişiyi daha yolup gönderince,
- geç bakalım.
- eyvallah abim.
(es)
- yine yanlarla üstler aynı mı yapıyoruz?
(sanki yapabilecek amınakoduuum ama yapamasa da hatırlaması bile etkiliyor beni, abim benim beaa)
hee der gibi kafa salladım, sonra:
- allah belamı versin benim
- ne oldu koçum
- yok bir şey barış abi, devam et sen.
(kirlenmiştim artık)
not to be continued.
bu çok geyik bir olay. herkes bilir. çapa tıp'ta okumayanlar da bilir. ben ilkokulda duydum mesela. Şöyle ki, bir gün profesör soruyor:
- bu hastanın scan'i nerede?
öğrenci durur mu, yapıştırıyor cevabı:
- the can me but the scan mi var?
- bu hastanın scan'i nerede?
öğrenci durur mu, yapıştırıyor cevabı:
- the can me but the scan mi var?
bizim pokemolar arasında bir nevi mahalle bakkalımız. indirimde güzel ürünler satılıyor. poke topudur, su püskürtücüsüdür, alev saçıcısıdır, elektrik şokcusudur başka bir markette daha ucuzunu bulursanız aradaki fiyat farkını size ödüyorlar. ben de tüm alışverişimi buradan yaparım. aklımı seveyim.
poke mart, bakmadan almam.
poke mart, bakmadan almam.
ilginçtir 2010'da açıklandı. Yalnız aylardır aklımda bir entry vardı gireceğim. şöyle efsane olur böyle damga vurur falan derken yazmayı erteledim. bugün sabahınan girecektim. yeminle bak olay yaratacaktı. ben diyeyim wikileaks sen de twitter'dan sonra en popüler site yapacaktı ulusözlük'ü. ya sırf gerçek dünyada (evet, gerçek dünyada yaşıyoruz) binlerce arkadaşım (bkz: benim milyonlarca arkadaşım var) sabırsızlıkla bekliyordu yazmamı. Bir şekilde olmadı ve bugüne erteledim. Bana inananları gücendirmeyeceğimi ısrar ve inatla söylüyorum.
Fakat sözlük bana inanmamış, beni sallamamış... beni, beni, beni, beni behlül beniiii... beni sallamamış olacak ki bugün gireceğim dillere düşeceğine emin olduğum entry'min 2010 yılı istatistiklerinde yer edinemeyeceğine kanaat getirip açıklamış istatistikleri.
Aslında bugün yönetimden bir arkadaş bana ulaşıp "abi senin gireceğin entry'i beklemesek daha Kasım'dan açıklardık listeyi" falan dedi ama gönlümü alamadı.
Yani, ne bileyim. Kırıldıkça, çirkefleşiyorum sanırım ama çok güzeldi lan. yeminle bak kırarım ha sözlüğüüüühüü.
Abi, bu sözlük sirkeci'den geçer mi?
Fakat sözlük bana inanmamış, beni sallamamış... beni, beni, beni, beni behlül beniiii... beni sallamamış olacak ki bugün gireceğim dillere düşeceğine emin olduğum entry'min 2010 yılı istatistiklerinde yer edinemeyeceğine kanaat getirip açıklamış istatistikleri.
Aslında bugün yönetimden bir arkadaş bana ulaşıp "abi senin gireceğin entry'i beklemesek daha Kasım'dan açıklardık listeyi" falan dedi ama gönlümü alamadı.
Yani, ne bileyim. Kırıldıkça, çirkefleşiyorum sanırım ama çok güzeldi lan. yeminle bak kırarım ha sözlüğüüüühüü.
Abi, bu sözlük sirkeci'den geçer mi?
dedikleri gibi hayat bir sınavdır ve bazıları hep kaybeder.
misal arkadaşın dişi ağrıdıydı, ucuz olsun deyu tanıdık doktora gittiydik. az para verecez diye sıranın sonuna koydu bizi lavuk. bekleyen hiç güzel kız yok deyu gazeteye dergiye abanduk. kadim dost ibo bi kişilik testi buldu. Çözdü, safi mal çıktı. Oysa ben bilirim iyi ibo iyi çocuktu. Ver lan bakam ne oldu dedim de vermedi. zuhhahaha diye güldü. "noldu la iboş" dedim, kaydırma yapmışım dedi. önemsemedim de biraz güldük karşuluklu.
o sıra muhayenehaneden bir afet çıktı. daha ilk görüşemeden aşık oldum kapı eşiğinden. fakat ibo hızlı çıktı. gitti hastayım ayağına kızı ayarttı, telefonunu bilem aldı. anlayacağın ayaküstü kızı tavladı.
sonra girdi muhayene oldu. doktor hıncımı aldı. sikti dişini attı. gittim çözdüğü teste baktım, kaydırma falan yoktu, ibo cidden bir maldı.
bazıları hep kazanır. ibo da onlardandı.
testte kaydırma nedir, bizim hayatımız kaydı.
misal arkadaşın dişi ağrıdıydı, ucuz olsun deyu tanıdık doktora gittiydik. az para verecez diye sıranın sonuna koydu bizi lavuk. bekleyen hiç güzel kız yok deyu gazeteye dergiye abanduk. kadim dost ibo bi kişilik testi buldu. Çözdü, safi mal çıktı. Oysa ben bilirim iyi ibo iyi çocuktu. Ver lan bakam ne oldu dedim de vermedi. zuhhahaha diye güldü. "noldu la iboş" dedim, kaydırma yapmışım dedi. önemsemedim de biraz güldük karşuluklu.
o sıra muhayenehaneden bir afet çıktı. daha ilk görüşemeden aşık oldum kapı eşiğinden. fakat ibo hızlı çıktı. gitti hastayım ayağına kızı ayarttı, telefonunu bilem aldı. anlayacağın ayaküstü kızı tavladı.
sonra girdi muhayene oldu. doktor hıncımı aldı. sikti dişini attı. gittim çözdüğü teste baktım, kaydırma falan yoktu, ibo cidden bir maldı.
bazıları hep kazanır. ibo da onlardandı.
testte kaydırma nedir, bizim hayatımız kaydı.
algıda seçicilik olayı. yani aslında saati hep 19:07'de yakalamıyorsun, sadece saati her 19:07'de yakaladığında dikkatini çekiyor. Oysa günlük saate bakma ihtiyacına göre diğer herhangi dakikalar dikkatini çekmiyor.
Misal, 19:05'te yakalasan da dikkatini çeker. O zaman da "ulan az daha 19:07'de yakalıyordum" dersin. Bazısı da "aman ne kaka saatte denk geldim" der, o yanlış. Sonuçta ebedi dost veya ezeli rakip, ezeli dost veya ebedi rakip ne fark eder? önemli olan 3 puandı onu da aldık. önümüzdeki saatlere bakıcaz.
Misal, 19:05'te yakalasan da dikkatini çeker. O zaman da "ulan az daha 19:07'de yakalıyordum" dersin. Bazısı da "aman ne kaka saatte denk geldim" der, o yanlış. Sonuçta ebedi dost veya ezeli rakip, ezeli dost veya ebedi rakip ne fark eder? önemli olan 3 puandı onu da aldık. önümüzdeki saatlere bakıcaz.
bu şekilde bir şenlik düzenlemek, bekareti önemsemediğimizi göstermekten çok bakire kızları sevişmeye ikna etmeye çalıştığımızı gösterir.
bekareti gerçekten önemsemeyenler sürekli ondan bahsetmezler. insan önemsemediği bir şey için şenlik mi düzenler homuğagoyim.
kız - bakireyim dedim ya berkecan ısrar etme
erkek- ya kızım çok geri kafalısın, inanamıyorum ya, yirmi küsürüncü yüzyıl.
bekareti gerçekten önemsemeyenler sürekli ondan bahsetmezler. insan önemsemediği bir şey için şenlik mi düzenler homuğagoyim.
kız - bakireyim dedim ya berkecan ısrar etme
erkek- ya kızım çok geri kafalısın, inanamıyorum ya, yirmi küsürüncü yüzyıl.
biz de yalan yok, hilaf da yok! cool nasıl yazılıyor lan diye evvela sözlüğe bir baktım.
na bu adamın sevgilisinin cool'luk seviyesini neyle ölçersin? bir bokla ölçmezsin kardeşim. tarz farkı falan istemez. iki afili kitap okusa, bir iki dergi takip etse, üç beş yabancı müzik grubunun adını bilse cool'dur. bunun yanına siyasi bir görüşü olup bir iki derneğe üyeliği falan da varsa aşırı cool'dur.
işte bu cool'luk insanı çeker, sarar sarmalar mala döndürür. her söylediğini yapar, her haline taparsın. götüne tekme yer yine ona sararsın. 300 hafta Cuma'ya gitmez her gün ona gidersin. de bakayım kimin kulusun?
na bu adamın sevgilisinin cool'luk seviyesini neyle ölçersin? bir bokla ölçmezsin kardeşim. tarz farkı falan istemez. iki afili kitap okusa, bir iki dergi takip etse, üç beş yabancı müzik grubunun adını bilse cool'dur. bunun yanına siyasi bir görüşü olup bir iki derneğe üyeliği falan da varsa aşırı cool'dur.
işte bu cool'luk insanı çeker, sarar sarmalar mala döndürür. her söylediğini yapar, her haline taparsın. götüne tekme yer yine ona sararsın. 300 hafta Cuma'ya gitmez her gün ona gidersin. de bakayım kimin kulusun?
mantıklı bir yavaşla(t)ma. dünyada 1,5 milyar internet sitesi olsa, tanesinden 1 TL vergi alsak 1 milyar Amerikan Doları kardayız. Aynı hesapla internet sitesi açanların da çok zor durumda kalmayacağı anlaşılıyor. Dünyada 185 ülke olsa tanesine 1 TL'den 179,00086 Yeni Irak Dinarı ödeyecekler. Anlatmaya çalıştığım onlara koymaz ama bizi zengin eder. Aynı mantık. Tabii ülkesinin 1,75 Japon Yeni kazanmasını isteyen her vatandaş 1,5 milyar siteyi tıklamak zorunda.
öncelikle iyiliğini farklılık olarak görmemekten, göstermemekten geçer ki zordur.