bugün

şike haberinin internet sitelerine düşmesinin ardından haber altına yazılan yorumlardan birisi. ancak fenerbahçelilerin dahi görünce gülüp geçiyorlardur bu söylemi.*

başlığı sol framede görüp heyecanlanan fenerliler sakin olun gençler.*
(bkz: ironi)
henuz yargi kararini vermemisken dogrulugu suphe getirmeyecek soylem.

ha yok yargi kararini verir, fenerbahce aleyhine karar cikarsa o zaman birlikte soyleriz. su an suç islemenin kimseye faydasi yok.
en az galatasaray kadar temiz olduğunu gösteren cümledir.
evet fenerbahçe'dir.
zira son maçta 8 gol atıp şampiyon olacağına, son maçta iki kere şampiyonluğu kaybedebilmeyi göze alabilmiş takımdır fenerbahçe, onurunu kaybetmemek için.

(bkz: galatasaray/#12303055)
"aziz yıldırım acaba ayşe teyzeyi renklerine mi bağladı?" sorunsalını doğurabilitesi vardır.
(bkz: dünyanın en kısa fıkrası)
(bkz: dünyanın en kısa fenerbahçe fıkraları)
henüz değildir. adalet yerini bulup suçlular cezaevine konulduğunda temiz bir takım olacaktır. şuan soruşturma devam ettiğinden bunu söylemek için erken.
fenerlilerin sadece kendilerini avutmaya çalışmalarından başka birşey değildir. Hem kör hem sağır bile fenerin ne olduğunu bilir.
liseli beyanatı.
bok ne kadar temiz ise ancak o kadar temizdir.
(bkz: pinokyo)

Kendi taraftarlarının bile güleceği durumdur.
evet en temiz takım Fenerbahçedir.iki kere son maçta şampiyonlugu bırakmış bi takımın zaten şikeyle işi olmaz.herkesi tek tek yendik şimdi onun kuyruk acısı var hepsinde fırsat buldular saldırıyorlar,çamur atıyorlar.bu olayın komplo oldugu okadar açık ki bursa ve antep bize karşı deli gibi mücadele ederken ts ye karşı asla aynı oyunu oynamadı zira buna karabükü ve buca maçında yerlere yatan oyuncuyu da ekleyebilirsiniz ama ne hikmetse bunlar araştırılmıyor çünkü bunu kimin yaptırdıgı çok açık ortada faruk özak denen sadrinin talimatıyla bu tezgahı kurdu ama elbet attıkları bu iftiraların altında kalacaklar ve orda burda bize sallayan herkeste bişey olmadıgını görünce ne yapacak acaba !!
hadi ordan seksi.

(bkz: fenerbahçe bir rahibe kadar günahsızdır)
büyü desen fenerde,şike desen fenerde sonra vay efendim fenerbahce türkiyenin en temiz takimidir.
(bkz: at yalanını sikeyim inananı)

fenerbahçe'nin temiz bir kulüp olabilmesi için bir kere ligin ikinci yarısında sadece bir kez beraberlik almaması lazımdı. sonra gaziantep maçında 90+ da gol bulmaması lazımdı, son maçta skor 4-3 olduktan sonra üçbuçuk ata ata maçı bitirmemesi lazımdı. temiz takım dediğin bir kere rakibi 88. dakikada durumu 1-1 yaptıktan 30 saniye sonra ufak bir talihsizlik sonucu defans oyuncusunun ayağının kayıp düşmesine bağlı olarak durumu 2-1 yapan takımdır. ayrıca temiz takım olabilmek için hükümet kabinesinde sizi temsil eden 18 kişi olması lazım. bu temsillerden en az birinin ülke yönetmektense fenerbahçe'yle ilgili demeç vermesi lazım. temiz takım dediğin böyle olur arkadaş.
Madem dün bir işe başladık. Haydi devamını da getirelim...

Malumunuz bazı blog yazarlarıyla ilgili olarak konuşmuştuk. işleri genişletelim diyorum. Ancak sizi sıkacak ta olsa bu yazılanları mutlaka okumanız gerekiyor.

Her şeyden önce belirtmemiz gereken durum, Alaattin Çakıcı’nın 2004 yılına kadar Beşiktaş’ın 4058 numaralı kongre üyesi olduğu ancak bu durumun ortaya çıkması sonucu 2004 yılının Temmuz ayı itibariyle üyelikten ihraç edilmiştir.

http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=142866

Öncelikle kelebek operasyonu sırasında delil olarak toplanan ve Alaattin Çakıcı ile Sinan Engin arasındaki konuşmalardan bahsetmek istiyorum.


Mahkemeler bir telefon konuşmasını kanıt olarak değerlendirmemekte ancak fenerbahçe ile ilgili durumlarda en çok göz önüne alınan kanıt (ki var olup olmadığı da bilinmemektedir) telefon konuşmaları olmaktadır. Şimdi Sinan Engin ile Alaattin Çakıcı arasında kayıtları Kelebek Operasyonu dahilinde adaletin elinde bulunan şu konuşmalar yaşanmıştır;


"Alaattin Çakıcı: 'Sinan Sinan, ufak bir şey istiyoruz onu da halledemiyorsun. Oğlum, şampiyonlukta hiç mi payımız yok? O kadar olay oldu. Bir Allah'ın kulu açıp ağzını size bir şey söyleyebildi mi? kızdırıyorsunuz beni.'


Sinan Engin: 'Şey abi, Tamam Tamam... Abi, öyle değil başka bir şey oldu. Biliyorsun. Telafi ederiz abi. Kızma."


Ve bir başkası; Alaattin Çakıcı: 'Oğlum ne oluyor. Sen yavaşlamışsın. Hâlâ halledemedin işleri.'


Sinan Engin: "Abi, biliyorsun senin için yapmayacağım şey yok. Eskisi kadar kolay olmuyor bu işler. sen sıkma canını." iddialara göre sözü edilen "futbolcu" ve "transfer" sözcükleri şifreliydi ve Alaattin Çakıcı'nın yurt dışına çıkışının Beşiktaş Jimnastik Kulübü üzerinden gerçekleştirilmesini amaçlıyordu.


Nisan ayının ilk günlerinde Gencay Çakıcı ile Sinan Engin arasında yapılan telefon görüşmesi, Alaattin Çakıcı'nın yurtdışına kaçmasının sinyallerini veriyor:


Gencay Çakıcı: "Abimin konuştuğunuz gibi futbolcu bakmaya gitmesi gerekiyor. Transfere ihtiyaç var, biliyorsun. Çabuk ol, Sinan."

(Buradaki futbolcu bakmaya gitme “Yurtdışına kaçma” anlamına geliyor)

Sinan Engin: "Elimden geleni yapacağım. Abime canım feda. O en iyisini bilir. Ben halledeceğim. eskisi gibi, aynı şekilde. Hıı, Hıı tamam. Gider beğenir futbolcu."


Söylendiği gibi burada ki futbolcu beğenmeleri ve transfer kelimeleri Alaattin Çakıcı'nın şifreli olarak yurtdışına çıkış talepleridir.

Üç gün sonra


sinan engin: "vallahi abi bir daha yapmayacağım. bu son olacak. abimin hatırı var. Yoksa... inan bunaldım."


Gencay Çakıcı: "Biliyoruz, biliyoruz. Sıkma canını. Allah'a emanet ol koçum."


Alaattin Çakıcı, yurtdışındaki Sinan Engin'i arar.


Sinan Engin: "Abi Macaristan'dayım. Brezilya'nın maçını seyrediyorum. Tamam o işle ilgileniyorum. formalar ve kramponlar eksik."


Alaattin Çakıcı: "Tamam. Sinan iyi bak kendine Beşiktaş'a iyi futbolcular al."


Yeğen Adem Çakıcı, yurt dışından dönen Sinan Engin'i kaçıştan bir hafta önce arayıp eksikleri sorar.


Sinan Engin: "Formalar ve kramponlar eksik. Dediğim şeyleri yapmamışsınız ki. Az kaldı. Geçen Gencay'a da söylemiştim. Sen şimdi gidip, o eksik kramponları al. Daha önce getirdiğin yere götür. O işler hallolsun ki... ibrahim’in (Arı) futbolcu bakmaya gitmesine bir şey kalmadı."


Adem Çakıcı: "Tamam tamam. Hallediyorum onları. Seni de görmem lazım. Yüz yüze bir şey konuşmamız lazım."



Alaattin Çakıcı ile Sinan Engin arasındaki son telefon görüşmesi 3 Mayıs günü (Çakıcı'nın kaçtığı gün) yapıldı.


Alaattin Çakıcı: "Baba Sinan. Nasılsın?"


Sinan Engin: "Estağfurullah abi ne haddimize. iyi misiniz abi. Vallahi özledik sizi. Gencay'la, Adem'le görüştük bu hafta."


Alaattin Çakıcı: "Biliyorum, biliyorum. Seni gözlerinden öpüyorum. Baba Sinan."

Çakıcı kardeşlere Galatasaray forması


Nisan ayının son haftasında Gencay Çakıcı ile Sinan Engin görüşüyor.


Gencay Çakıcı: "Ergun abi (gülerek) bana ve abime isimlerimiz yazılı iki Galatasaray forması göndermiş. Hem de bize (gülüyor). Onu severiz bilirsin. Şimdi işin yoksa Galatasaray'ı seneye şampiyon yap."


Sinan Engin: "iyidir iyidir." (O da gülüyor)


“Şimdi işin yoksa Galatasaray'ı seneye şampiyon yap” ve “Şampiyonlukta hiç mi payımız yok“ cümleleri ise Beşiktaş'ın o sene kazandığı (!) şampiyonlukla ilgili oldukça manidar bir etki bırakmaktadır şahsımda.

“Şampiyonlukta hiç mi payımız yok?” sorusu bir defa daha kullanılıyor ancak bu sefer Beşiktaş'ın şampiyonluğunun ardından Alaattin Çakıcı Beşiktaş'ın şampiyonluk kutlamalarının arkadaşının gece kulübünde yapılmaması üzerine Sinan Engin'e sitem olarak söyleniyor.


Alaattin Çakıcı: "Sinan Sinan, ufak bir şey istiyoruz onu da halledemiyorsun. oğlum, şampiyonlukta hiç mi payımız yok? o kadar olay oldu. Bir Allah'ın kulu açıp ağzını size bir şey söyleyebildi mi? kızdırıyorsunuz beni."


Sinan Engin: "Şey abi, tamam tamam... Abi, öyle değil başka bir şey oldu. Biliyorsun. Telafi ederiz abi. Kızma..."



http://arsiv.sabah.com.tr/2004/05/21/siy101.html

http://hurarsiv.hurriyet..../haber.aspx?viewid=414724

http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=130911


_____________________________________________________________________________

“Bursaspor, Beşiktaş'a prim gönderecek”


Mayıs 2004.

iddiasını kaybeden Beşiktaş'ta başkan Serdar Bilgili, teknik direktörü Mircea Lucescu. Beşiktaş, son maçında kümede kalmak için mutlaka 3 puana ihtiyacı olan Rizespor'la oynamaya hazırlanıyor. 15 Mayıs'taki maç için Rizespor son kozlarını oynuyor. O günlerdeki telefon konuşmaları, Sedat Peker'e yönelik "Kelebek Operasyonu" için yapılan teknik takibe takılıyor. Telefon kayıtlarında "evladımız" sıfatıyla anılan Sergen, maça çıkmıyor. Emre aşık, kötü oynuyor, Tümer 78. dakikada oyundan alınıyor. Serdar Topraktepe, "müsait" bir pozisyonda geri dönerek olası bir golün önüne geçiyor! Ve Beşiktaş, Rize'ye verilen "ilginç" bir penaltıyla maçı 1 - 0 kaybediyor. Sonuçta Rizespor 42 puanla 1. lig'de kalıyor. 40 puanlı Bursaspor ise küme düşüyor.


“Canlı Para Getir, Sorumlusu Benim”

“Çıkar amaçlı suç örgütü lideri” olduğu iddiasıyla yargılanan Rizeli Sedat Peker'in abisi Vedat Peker, maç için gerekli girişimlere başlıyor. O dönem Rizespor'un futbol şube sorumlusu olan Peker, kendisine "başkanım" diyerek hitap eden ve kayıtlara 'X bay' olarak geçen kişiye "canlı para getirmesini ve elinden geleni yapacağını" söylüyor.


10 mayıs 2004 (saat: 13.15)

Vedat Peker: Şimdi prim de yollanacak herkese.

X: Göndeririz ya!

VP: Bursaspor, Beşiktaş'a prim yollayacak.

X: Başkanım sana geleceğim, beni reise götüreceksin.

VP: Gel. ama reis yok, problem var biliyorsun. Telefonla elimizden geleni yaparız.

X: inşallah! O’nun selamı yeter.

VP: Hayır! Prim yolluyorlar.

X: Baba yolluyorlar da! Sergen'i çağıracaksın, iş bitecek da! Sergen bizim evladımız değil mi? gerçi ha reis, ha sen fark etmez. Baba yanına geleceğim.

VP: Para al gel, para! Anladın mı? isteyene prim falan yollamayın, para getirin. Prim var! söylemiştim sana, anlıyorsun değil mi? Canlı para getir. Sorumlusu benim paranın.

X: Canlı olmaz da, Tamam hallederiz.

“Kafanı Takma”:

Rizespor futbol şube sorumlusu Peker, maç günü 0543 334 34.. numaralı hattı arıyor. Dosyada hattın sahibi belirtilmiyor. Aldığımız bilgilere göre, numara o tarihte sergen'e aitti.

15 Mayıs 2004 (saat 12.37)


VP: Sen oynamayacakmışsın, haberin olsun!

X: Tamam abi. Merak etme abi.

VP: Aman gözünün yağını ... seyirci var ya! Var ya kalbim durmaya başladı ya!

X: Yok be, bir şey olmaz ya. Sen kafanı takma.


“Çok koşan Sinan'a (KALOĞLU) küfür!”


"Gereğinden fazla koşan" Sinan'a öfkelenen Vedat Peker, kimliği açıklanmayan bir kişiyle şunları konuşuyor:


15 Mayıs 2004 (saat: 19.33)


VP: 11 numara Sinan var ya!

X: Abi, o özellikle koştu, Abi biraz koşması lazımdı.

VP: Yok yok, .... çocuğu gol atmak için oynadı.

X: Yok abi! Sergen konuşmuş şimdi abi. Yemin ediyor öyle bir şey yok.

VP: Sergen mi diyor?

X: Evet.

VP: Ne dedin Sergen'e? .... edecek Vedat abin dedin mi?

X: Evet abi. Hiç koşmasak olmaz!

VP: Tamam O’nu da kaybetmeyelim! Hepsine teşekkür et, Sergen'le konuş. Hepsiyle konuş, hepsine teşekkür et.

X: Konuşacağım tabii abi!

VP: Uçakta beraber olacağım zaten hepsiyle ya!



“Reis olmasa bu takım küme düşmüştü”

Sedat Peker'e yakın isimlerden Yaşar Durmuşoğlu'nun, maç akşamı Hasan isimli kişiyle yaptığı telefon konuşması, Rize'de yaşananların özeti gibi.


15 Mayıs 2004 (saat:22.29)


YD: Baba böyle bir stres olmaz! Hiç oynamadılar abi, Kaleye gidemiyorlar! Hakem bir penaltı verdi de, kurtardı bizi be. Ya reis olmasa, bu takım küme düşmüştü Hasan!

H: Bir de pankart asmış, "Vedat Peker seninle gurur duyuyoruz" diye! onu yazanı ...! Ulan bunun neresinden gurur duyuyorsunuz!

YD: Vedat Peker diye bağırdılar desem, reis bunu...

H: iyi ki sen kapışmadın onunla!

YD: Benimle nasıl kapışacak? Görevli geldim buraya! .... O’nu vallahi billahi burada!

H: Beni makaraya saracaktı, gelmemem iyi oldu değil mi?

VD: Vallahi iyi oldu! Ama millet var ya, fino gibiydi be abi! Böyle süt dökmüş kedi gibi! "kesin düştük" diyordu ya, bunu bir gördüler abi! Ama o Beşiktaşlı çocuklar var ya! Helal olsun! ya o Serdar var ya! Seyrettin mi maçı?

H: Seyrettim seyrettim...

YD: Hasan, bu Rize takımı Fener'i nasıl yenmiş abi ya?
.

H: Bursa yendi, Akçaabat yendi, istanbul yendi!

YD: Ya berabere kalsak var ya kesin düşüyor takım! Ulan bu reis var ya, büyük adam ya! Yok abi, reis olmasa vallahi gelmezdim. Takım harbi düşüyordu... Beşiktaş'a prim yollamış bursa, çocuklar kabul etmemiş... O Serdar, Emre falan var ya! Ah be abi! Öyle bir şey olsa, kesin sahaya atlayacaktım.

H: Ya Tümer var ya Tümer! Tümer'le telefonda konuştum. "biz ..... bayıltırdık" diyor.

YD: 5 yaparlardı bizi 5, 5!

H: "Fenerbahçe'nin karşında bizim için oynadılar. Bizim için çalışan takımı kümeye göndermemiz ayıp olur" dedi.

YD: O çocuklar, bizim evlatlar var ya! Onlardan Allah razı olsun, babaya da söyledim... Çocuklar bizi koridorda gördüler, hepsinin gözleri parlıyordu ya!


“Lucescu Ne Demişti?”

“Lucescu, geçen günlerde Vatan Gazetesine yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Özellikle kariyerinin sonuna gelmiş oyuncularım resmen bana ve takıma ihanet ettiler. başta Zago, Cordoba ve Ronaldo olmak üzere yabancılar iyice kenara çekildiler. ama yöneticilere söylemiştim. Onlara kariyerinin sonuna gelmiş, para için oynayan futbolcuların, her şeyi deneyebileceğini anlatmıştım. Buna rağmen Beşiktaş yönetimi onların parasını vermedi. Onlara yol açtı. Boşluk bıraktı. Konya maçından sonra Cordoba'yı kenara çekip 'maç sattın mı?' diye sordular... Geriye dönüp baktığımda, şüphelerimin yerine oturduğunu görüyorum. Şimdi kendime kızıyorum. çünkü o zaman kötü adam ben olmuştum. Türkiye’deki sisteme karşı mücadele etmek çok zor."



http://www.milliyet.com.t.../07/28/yasam/axyas02.html

_______________________________________________________________________________



Bunlardan ayrı olarak bir de Papermoon ve Papermoon'da taksim edilen kupalar, şampiyonluklar bulunmakta. Hem de öyle gizli saklı değil. Adnan Polat ve Sinan Engin Papermoon restaurantında buluşarak konuşmuş ortak karar lig Galatasaray’ın kupa Beşiktaş’ın olsun olmuş ve çıkışta gazetecilerin sorularına bu cevap aynen verilmiştir.


“Papermoon'da neler oldu?”



4 Nisan'da italyan restoranında 7 saat oturan Yıldırım Demirören maç gününün değiştiğini de Fenerbahçe hakemini de biliyordu


09.04.2007


Cumartesi akşamki maçları izlediğimde, 6 mart 2007'de, bu sayfada kaleme aldığım "f.bahçe için kim düğmeye bastı" başlıklı yazım aklıma geldi.



Ne demiştim o gün? 2-2 biten f.bahçe-Sivas maçı öncesi futbolun derin dünyasına ve federasyona yakın bir arkadaşım f.bahçe'nin kesin puan kaybedeceğini öne sürmüştü. Maç onun dediği gibi bittikten sonra ise bana bir sms atmıştı: bu daha başlangıç.

Yani futbolun görünmeyen elleri bu sezonki takdir haklarını f.bahçe'den değil, Beşiktaş’tan yana kullanacaktı.

***


Bu kısa hatırlatmadan sonra geçen haftanın başına dönelim.


Yer: istanbul’un gözde italyan restoranı Papermoon. Tarih: 4 Nisan 2007. ne hikmetse, oraya her gittiğimde bu tip bir olaya şahit oluyorum. Garsonundan yöneticisine kiminle konuşsam, herkes Beşiktaş başkanı Yıldırım Demirören'den söz ediyor. 13.00'ten 20.30'a kadar tüm gününü orada geçirmiş arkadaşlarıyla.


ve onlardan Beşiktaş’ın pazar günü oynaması gereken Çaykur Rize maçını cumartesi 21.15'e aldırdığını öğreniyorum.

"Allah allah bizim niye haberimiz yok?" diye Futbol Federasyonu’nda en güvendiğim birkaç isimden biri olan o günkü Başkan Vekili Kemal Kapulloğlu'nu arıyorum. onun da bu değişiklikten haberi yok.


"böyle bir değişikliği bana bildirmeden yapamazlar. Bana izin ver, öğreneyim"; deyip bilgiyi kontrol ediyor. 5 dakika sonra bozuk bir sesle geri dönüyor: "doğruymuş". Bu olayla ilgisi yok ama ertesi gün istifa edeceğini söylüyor. Nitekim ediyor, çünkü o da işlerin çirkinleştiğinin farkında!



***


Kişisel yorumum, Beşiktaş maçının cumartesi günü oynanması gerektiği yönünde... Ama 10 gün önce açıkladığı programı maça 72 saat kala değiştiren zihniyeti sabaha kadar eleştirme hakkımız var. Üstelik Lig TV bile "aynı gün 3 naklen yayın olur mu? Bizi mahvettiniz" diye bas bas bağırırken...



Demek ki 2003-2004 sezonunda Fenerbahçe lehine işleyen sistem şimdi Beşiktaş için çalışıyor; Yıldırım Demirören isterse, bu Federasyon onun için suları ters akıtabiliyor!



***


Çarşamba gecesi sadece bu kadarla da kalmadı. Demirören'in bazı arkadaşları Kayserispor-Fenerbahçe maçının hakeminin Vedat Yüksel olacağını da kulağıma fısıldadı. Ben de bunu servisimle ve başkalarıyla paylaştım.


Nitekim ertesi gün "toplanan" MHK hakemi açıkladı; Vedat Yüksel.


Yüksel'in Ulusoy'un prenslerinden olduğunu biliyorum. Önceki hafta Beşiktaş’ın deplasmanda 2-0 kazandığı Gençlerbirliği maçını, 2-0'a gelene kadar kötü bir hakem, 2-0'dan sonra ise italyan bir hakem gibi yönetmişti. bu görüşümü birçok eski hakem de teyit ediyor.


MHK genelde büyüklerin maçını yöneten bir hakemi ertesi hafta başka bir büyüğün maçına atamıyordu.


Vedat Yüksel bu kuralı bozduracak kadar iyi bir yönetim göstermiş olmalı ki, Kayseri'ye gönderildi.


Peki Kayseri'de ne yaptı Vedat Yüksel? Tümer'e yapılan yüzde 100 penaltıyı vermedi, maçın sonlarında ceza yayı üstünde Alex'e yapılan faulü pas geçti, Kayserili Tayfun'a ilk yarıda göstermesi gereken sarı kartı göstermedi. Tayfun 2. yarıda 2. sarı kartı gördüğünde atılacaktı belki de...


Peki Beşiktaş-Rize maçının hakemi Aytekin durmaz ne yaptı? Nobre'ye yapılan faule penaltı çaldı. Erman Toroğlu bile "fiyasko bir penaltı" dedi Maraton'da... Ahmet Çakar'ı aradım, O da "ben olsam penaltı vermezdim" dedi. Yani 2 kere 2'nin 4 olduğu konusunda bile anlaşamayan 2 eski hakem 6. dakikadaki penaltının haksızlığında uzlaşıyordu.


Ama en acayibi 62. dakikada Baki'nin 2. sarı kartı görüp atılmamasıydı. Durmaz’ın o kartı pas geçmesi için Erman hoca'nın deyimiyle yukardan talimat alması gerekirdi belki de...


***


Futbol hata oyunu deyip geçmeyin... Tabii ki hata oyunu! Ama aynı ölçüde yürek oyunu... 2 hakem 2 ayrı maçta böyle acayiplikler yapınca insanın aklı başka yerlere gidiyor...


Bu federasyonun en büyük düşmanı Fenerbahçe değil mi? evet. Bu federasyon Beşiktaş arkasında dimdik durmasa şu anda yerinde kalabilir miydi? Hayır.



Futbol sahada oynanır, kabul ediyorum. Zico Fenerbahçe'nin hocası değil; Kayseri 1, belki 3 puanı hak etti biliyorum. Ama bir hakemin bir maçta %20'lik takdir hakkı varsa bu hak artık Fenerbahçe aleyhine, Beşiktaş lehine kullanılıyor. Bugün için ondan da eminim.



***

Benim derin gırtlak, 6 Mart’ta "bu daha başlangıç" demişti... Şimdi son 7 haftaya kadar geldik...


Maçların günleri ve saatleri Papermoon'da belirleniyor artık. Maalesef hakemleri de! Önceki haftaki hakemler de MHK kendi arasındaki seçme toplantısını yapmadan, Almanya’da tayin edilmişti. Vedat Yüksel, Beşiktaş-Gençlerbirliği maçına Frankfurt’tan atanmıştı.



Ama merak etmeyin. bu derin ekip o kadar uyanıktır ki, çarşamba günkü Beşiktaş-Fenerbahçe kupa maçına Selçuk Dereli'yi atar ve kendini temize çıkaracağını sanır. Veya bu yazıdan sonra 2. bir isim bulur.



***

Şu demeçleri alt alta dizelim:

"Bugünü bir kenara yazın, buradan açıklıyorum, Beşiktaş kesin şampiyon olacak."

(18 mart 2007- Yıldırım Demirören, Fenerbahçe'den 6 puan gerideyken açıkladı.)



"Son 4 haftaya 9 puan önde girmezsek bizi şampiyon yapmazlar."

(18 mart 2007- Ali Koç, Fenerbahçe 6 puan öndeyken söyledi.)


"Artık adam vuracak konuma geldim. Önümüzde 7 maç var. Fazla konuşursam o maçları da aleyhimize çevirebilirler."

(7 Nisan 2007-Rizespor Başkanı Ekrem Cengiz, Beşiktaş maçını kaybettikten sonra söyledi.)


"Vedat yüksel uçmuş. Şu kartı gösterip öncekini göstermeyince kafa karışıyor. Benim kafam karışır abi. Senin başkanın "Biz şampiyon olacağız" diyorsa ve bunlar üst üste öpüşüyorsa adama "hop" derler abi. Yani bugünkü maçta Beşiktaş hakem kararıyla galip gelmiştir."
(7 nisan 2007-Erman Toroğlu.)


galiba herkes her şeyin farkında beyler.



***



Beşiktaş başkanı Yıldırım Demirören'e iki sorum olacak buradan...


Papermoon'dan çıktıktan sonra çarşamba gecesini nerede ve hangi Futbol Federasyonu yönetim kurulu üyesiyle birlikte geçirdi?


Her biten maçtan sonra kimi arayıp "Size verdiğim emeklere yazıklar olsun?" diyor.

Sevgili arkadaşım Kanat Atkaya'nın deyimiyle "işler çirkinleşiyor eleman..."


herkes kendine dikkat etsin!


ibrahim seten - vatan



http://www10.gazetevatan....p;categoryid=15&aid=2



Bunlardan da ayrı olarak yine Galatasaray’ın anlaşıldığı üzere şampiyon yapılabilmesi için 7 Mayıs 2006' da oynanan Beşiktaş - Galatasaray Maçı'nda Sergen Yalçın ve Oscar Cordoba isimli futbolcuların gönderilmesine sebep olacak bazı olaylar olmuştur. Hasan Kabze 90. dakikada hatta son saniyede maçı 2-1'e getirmiş ve Galatasaray’ın şampiyonluk umutlarını bir sonraki haftaya taşımıştır.



http://youtu.be/Q5FHKpO-fSQ



Beşiktaş Taraftarı bile "bu maçı satanın anasını ......" diye tempo tutmuştur bu maçta. Beşiktaş ve Galatasaray başkanlarının “Ligi biz alalım kupa Beşiktaş’ın olsun” taksiminden hemen sonra oynanan bu maç gerçekten de şike soruşturması adına oldukça dikkatimi çekmektedir... Peki ya sizin?



Sergen yalçın'ın ise bu maçta 4 e 2 yakaladıkları Galatasaray defansına rağmen topu ceza sahasından çevirerek kendi yarı sahasına atması en ilgi çekici pozisyonlardan biridir. yine bu ilgi çekici pozisyonlardan birisi de, Beşiktaş kalecisi Oscar Cordoba'nın bahsettiğimiz 90 + daki Galatasaray’ın 2. golünde topu Sabri Sarıoğlu'nun önüne asist yaparcasına bırakmasıdır.



Sonuçta bu maçtan hemen sonra, Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile Sergen Yalçın ve Oscor Cordoba yollarını ayırmıştır.



http://youtu.be/sezxbdesoua



Emenike ve Sezer transferleri basınımızın çok ilgisini çekmekte. Oysa ki ortada bir de Sercan olayı bulunmaktadır. Yukarıdaki gol ligimizin en komik gollerinden birisidir. Bucasporlu defans oyuncusunun ismi Sercan. Umut’un golü öncesinde hayali duvara çarpan ve yere düşen Sercan’ın Trabzonspor’a transfer olması da ilginçtir.



Karabükspor'un Fenerbahçe ile oynadığı maçta Trabzonsporlu olduğunu ayan beyan ortaya koyan, maçtan sonra şampiyonluğu kaçırmışlarcasına konuşan kaleci Bülent’in sahaya krampon atmasını, diğer kalecilerinin de 90. dakikada bir UEFA finali oynarmışçasına kornerde Fenerbahçe kalesine gol aramaya çıkmasını hangi akıl nasıl tanımlar?

Ya da aynı kalecinin 2 hafta sonraki Trabzonspor maçında 22 dakikada 4 gol yerken kahkaha atmasını anlatmamıza gerek var mıdır?

Peki ya Bursaspor’un şampiyon olmasından sonra Bursasporlu futbolculardan Ozan ipek’in açıklamalarını kaç kişi dikkate aldı? O maçtan önce Beşiktaş Jimnastik kulübü’nün kalecisi Rüştü Reçber’in konuşmalarını kaç kişi hatırlar.

görsel

görsel

görsel

görsel
eğer bütün takımlar fenerbahçe gibi teknik takibe alınmışlarsa, trabzonspor un bu sezon en az 10 maçta hatır şikesi yaptığı ortaya çıkacaktır.

adalet herkese eşit işleyecekse problem yok ancak sadece fenerbahçe ye tecelli edecekse vicdanlarına s.kuyum.
şikeye dair fotoğraflar, iddialar her gün artıyorken, artık mizahi olarak dahi söylenemeyecek sözdür.
--spoiler--
"hani kuşlar ağaçlar
binbir renkli çiçekler
nasıl yakalamıştık
saçlarından bayarı"
--spoiler--
çok doğru bir teoridir zira formasını hiç terletmeden şampiyon olabilmiştir.
--spoiler--
fenerbahçe sponsorluğundan ayrılan ülker yerine omo ile görüşmelere başladığını borsaya bildirdi.
--spoiler--
(bkz: hiçbir takım temiz değildir)
fenerbahçede türkiye ve dünyadaki bütün takımlar kadar temiz veya kirlidir.
tabi canım, temiz para, temiz takım.* valla yazık la bunlara. (bkz: böyle avunuyo garipler)