bugün

başlangıcından beri her zaman güçlü olmuş, türk bilmemnesi kalıplarında her zaman en ön sırada gelmiş tür.. orta asya'da başlayan bu edebiyat anadolu'ya geldiğinde azıcık değişiklikle devam etmiş, daha sonra bünyesine eklediği divan edebiyatı ile yepyeni bir soluk kazanarak iyice bi yücelmiştir. neler varmış diye bakarsak;
(bkz: orta asya türk edebiyatı)
(bkz: divan edebiyatı)
(bkz: halk edebiyatı)
(bkz: türk dili ve edebiyatı)
eskiden türk dili ve edebiyatı olan ama şimdi türk edebiyatı ile dil ve anlatım şeklinde ayrılan derslerden biri. 9. sınıflarda haftada 3 saat, 10. sınıflarda haftada 4 saattir. 9. sınıflarda genel bilgiler verilirken, 10. sınıflarda göktürk kitabeleri ve öncesinden başlayarak tanzimat dönemni Türk edebiyatına kadar gelen konuları içermektedir. esli programa göre oldukça ağır hatta üniversite düzeyindedir. ancak bu dersin programından mevlana kaldrılmıştır. sebebi ise mevlanâ'nın eserlerini oğuz Türkçesiyle değil farsça yazmasıdır. yanlıştır.
(bkz: orhun yazıtları)
1.bölüm: islamiyetten önceki türk edebiyatı

türk edebiyatı yeryüzünde şu anda var olan edebiyatlar arasında en önemlilerinden birisidir. edebiyatımızı hem yazılı hem de sözlü anlamda çok geniştir. elde olan kesin delillere göre şu an 1300-1400 yıllık bir edebiyat tarihimiz vardır. ancak bu süreyi daha da ileriye atmak mümkündüri. yazılı edebiyatımızın ilk kanıtları orhun yazıtlarıdır. m.s. 8.yüzyılda bugünkü doğu türkistan'da bulunmuşlardır. bu yazıtlarda kullanılan alfabe göktürk alfabesidir. yani türklerin kendisine ait kullandığı bir alfabedir. bir toplumun alfabe oluşturacak bir edebiyata sahip olabilmesi için uzun bir edebiyat tarihi sürecini gerektirmektedir. bu bence ve diğer filologlara göre türk edebiyatı tarihini orhun yazıtlarından çok önceye götürmektedir. çünkü oradaki dil ve anlatım gücü çok gelişmiş olduğundan dolayı kısa bir sürede oluşması imkansızdır. m.s. 8. yüzyılda türkler kendilerine has bir alfabe, bir edebiyat oluşturmuşlardı. o zamanlarda bugünkü medeniyet beşiği avrupa'da bunların çeyreği yoktu. daha sonra din değiştiren uygurlar kendilerine has yeni bir alfabe oluşturmuşlardır: uygur alfabesi. budist olan uygurlara ait birçok yazma eser günümüzde bulunmuştur. bu eserler el geldiğince incelenmiş ve göktürkçe'nin bir devamı olduğu anlaşılmıştır. bu metinlere en güzel örnek bir budist metni olan aç pars hikayesidir.

dede korkut konusunda çeşitli rivayetler vardır. kimisi islamiyetten sonra olduğunu savunur kimisi ise islamiyetten önce. öncelikle dede korkut'un bizim sözlü kültür geleneğimizi yansıttığını belirtelim. bu da demek oluyor ki zaman içinde şartlar değiştikçe içerik de değişir. bu yüzden dede korkut hikayelerini ben islamiyetten önceki sözlü kültür geleneği içerisinde alınmasını daha uygun buluyorum. burada türklerin yaşayışı, gelenekleri, dilleri hakkında bilgi verilmektedir. bu elimizdeki metnin dili oğuz türkçesi'dir. ve bugün okuyan bir türk insanı az çok bu hikayeleri anlayabilir. bu eser de edebiyat tarihimiz açısından temel taş bir eserdir. bir nevi o dönemi anlatan bir biyografi ya da film gibidir. orada kullanılan dil bizim için önemlidir. cümleler tamamıyla düzenlidir. ikilemelere ve atasözlerine çok sık rastlanır. bu da artık türk dilinin ne kadar gelişmiş, oturmuş bir dil olduğunu gösterir.

kaynak:kafam.
turk edebiyati

2.bölüm: islamiyete geçiş dönemi türk edebiyatı

751 talas savaşı'yla müslüman olmaya başlayan türklerde bu dine geçiş hemen olmamıştır. bahsettiğimiz bu dönem 9. ve 11. yüzyıllar arasını kaplamaktadır. bu zaman döneminde türkler kitleler halinde islamiyete geçmişler ve bu dinin öğretilerini kendi hayatlarına entegre etmeye çalışmışlardır. islamiyetin o dönemki yayıcı devleti konumunda olan araplarla etkileşim artmış, onların dil ve edebiyatları örnek alınmıştır. bu dönemde temel olarak dört eser yazılmıştır: divan-ı lügati't türk, kutadgu bilig, atebetü'l hakayık ve divan-ı hikmet.

bunlardan divan-ı lügati't türk ve kutadgu bilig edebiyatımız açısından çok büyük değer taşımaktadır.
divan-ı lugati't türk kaşgarlı mahmut tarafından yazılmıştır. eser büyük bir türkçe sözlüktür. bunun yanında eserde türklerin adetleri, yaşam biçimleri, giyim kuşamları, hatta yemekleri hakkında bile bilgi verilir. bu sebeple eser çok mühim bir kaynaktır. eser günümüz türkçesine besim atalay tarafından çevrilmiştir. eser hakaniye türkçesiyle mesnevi tarzında yazılmıştır. bu da yavaş yavaş türklerin arap edebiyatından etkilendiklerini göstermektedir. çünkü söz konusu şekil arap edebiyatından alınmadır.

kutadgu bilig ise çok önemli didaktik bir eserdir. yusuf has hacib tarafından yazılmıştır. eser karahanlı hükümdarına ithaf edilmiştir. tamamı 6645 beyittir. ahlak konulu bir eserdir. eser sembolik dört kişi üzerine kurulmuştur. eser mesnevi tarzında şehname vezninde(feūlün, feūlün, feūlün, feul) yazılmıştır. kafiye sistemi ise a-a-x-a şeklinde düzenlenmiştir.

atebetü'l hakayık'ta edip ahmet bin yükneki tarafından yazılmış bir ahlak kitabıdır.

divan-ı hikmet'te hoca ahmet yesevi tarafından yazılmış dini-tasavvufi bir eserdir.
oğuz atay, ahmed haşim, ahmet hamdi tanpınar, cemal süreya, orhan pamuk, ilhan berk gibi isimlerle tavan yapmış ve m.e.b. tarafından büyük bir hünerle onlarca neslin nefretine dönüştürülmüş edebiyattır. seveni de, söveni de çoktur bu edebiyatın. seveni biliriz de... ya sövenler.. görmezden gelenler.. cahilin en önde gidenleridir o kişiler. kendini beğenmişlik kokan ağızları, "camus, camus, camus" demekten başka bir şey bilmez. türk edebiyatındaki derin açılımları, tanınmamış değerleri ve büyüklüğü görememiş acınası kişilerdir. ve şüphesiz ki türk edebiyatının böyle acınası kişilere de ihtiyacı yoktur.
türk dili ve edebiyatı bölümünde yahut öğretmenliğinde, divan edebiyatı gibi dışardan devşirilme, hatta olduğu gibi kullanma bir edebiyatı göstererek gösterildiği zannedilen edebiyattır. 4 senenin kafadan 2 senesi bu tür derslerde harcanır. geri kalanının büyük bölümünde de yabancı edebiyatlardan kopyalanmış, hatta amiyane tabirle, çalınmış eserlerden başka bir şey gösterilmez. türk edebiyatı denen o muazzam alan bu kadarcıktır eğiticilerin gözünde..

ne nazım hikmet geçer, ne yaşar kemal ne de orhan pamuk.. yahut nasreddin hoca, yunus emre.. gerçi bu son ikisi göstermelik olarak var, diğerlerinin lafı dahi edilmez.

yaşar kemal romancılıkta 20. yüzyılın en büyüklerindenmiş, özgün bir üslubu varmış, kimin umrunda? varsa yoksa mefailün..

nazım hikmet mi? vatan haini olan? o o kadarlık bir adam zaten.. kime ne şiirde dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ismi olduğundan? şiir içerisinde yeni bir akım ve tarz yarattığından kime ne?

orhan pamuk desen aynı kumaş.. postmodernizm konusunda birçok dünya edebiyatçısının elinden öptüğü isim olması kimi ilgilendirir değil mi? nobel almışsa nolmuş, güzel bir şey olsa devlet kendisi verir nobeli!

2000 sene önceki kelimeleri gösterin bize, sokakta konuşmaya kalkalım, "türkçe konuş lan deyyus!" diye üstümüze saldırsınlar.. sonra da anlatalım, "bak bu türkçe, bir zamanlar türkçe diye bir dil vardı evlat" diyelim..
zamanında bir çok edebiyattan etkilenmiş olan edebiyat..
ilk önemlerinde şamanizm, daha sonra islam ve tasavvuf, ardından batı, özellikle de fransız edebiyatı, etkisinde kalan, günümüzde ise 'ortaya karışık' kıvamını almış olan edebiyattır. *
hem yazılı hem de sözlü anlamda oldukça gelişmiş olan edebiyattır. türklerin belki de övünmesi gereken en önemli şeydir. ne jeopolitik önem, ne yaptığımız savaşlar ne de başka bir şey. bizim en büyük zenginliğimiz edebiyatımızdır.
son dönemlerde yeraltı ve fantastik edebiyat dalında yükselişe geçmiştir.
(bkz: ihsan oktay anar)- puslu kıtalar atlası ,efrasiyab hikayeleri ,suskunlar
(bkz: murat uyurkulak)- tol, har bir kıyamet romanı
(bkz: hakan günday)- kinyas ve kayra
(bkz: alper canigüz)- tatlı rüyalar,oğullar ve rencide ruhlar
islamiyet öncesi orta asya kültüründen doğup günümüze kadar ulaşmış olan edebiyattır.
ana kısımları şunlardır;

(bkz: islamiyet öncesi türk edebiyatı)
(bkz: divan edebiyatı)
(bkz: halk edebiyatı)
(bkz: batı etkisinde türk edebiyatı)

bir de geçiş dönemi edebiyatı vardır ki bazı uzmanlar bunu ayrı bir kısım olarak görmezler...
fikrimce en kara yillarini gecirmektedir.
lisede zaman zaman sıksada eğer kafadengi bir öğretmene sahipseniz gayet eğlenceli ve ilgi çekici olabilecek derstir.
(bkz: türk yazını)
bu isimde bir de dergi vardır. derginin genel yayın yönetmenliğini Beşir Ayvazoğlu yapmaktadır.
çok güzel romanlara sahip olsa da bu millet,
kıymeti yok okumuyorsa ahmet.

gerçekten de, okunmayan roman, öykü, şiir, deneme nasıl olur da türk kültürünü oluşturur? kültürün tarihsel, yani yatay bir yönü olduğunu kabul ediyorum ama 1990larda yazılmış edebi ürünler bu halk tarafından tüketilmiyorsa, türk kültürünü oluşturuyor demek bence mümkün değil. kültüre yaşam biçimi olarak bakarsak cumhuriyet dönemi edebiyatını, ya da osmanlıdaki saray edebiyatını günlük yaşamımızda, ahmet'in ayşe'nin günlük yaşamında nereye koyabiliriz? hiçbir yere. bu bakımdan, eğitimsizleştirmek, kültürsüzleştirmektir de.
Çöplükten ibaret bir yazındır. Çöplükte güzel şeyler yok mudur? Elbette vardır ama istisnalar kaideyi bozmazlar. Bu tin, yitip gitmek üzere olan bir ekinden ibarettir. Tıpkı sanal ortamda ayakta tutulmaya çalışılan arkadaşlık ilişkileri, yalancı aşklar gibi yavan ve tatsız. Altın oranlardan habersiz ve tıpkı damarlarımızda akan kan gibi yavan.
Tanpınar Hoca yenileşme devri Türk edebiyatı için "Biz insanımızı realiteye realiteyi de altında yatan kültlere irca etmediğimiz sürece doğru bir edebiyat yaratamayız" demektedir.
son 30 yılda okumaya değer hiçbir şey çıkaramamış edebiyattır. belki de 40-50 yıl. net bi fikrim yok.
çoğu türk edebiyatçısı yada bir şeyler yapmaya çalışan bir çok kişi eserlerinde anlamı ne kadar karman çorman yaparsa o kadar taraftar bulurum mantığıyla veyahut dilini karmaşık yaptığı taktirde daha kaliteli olacağını düşünerek yazıyor. millet anlamın peşinde değil zaten. sadece ağır tamlamalar olsun, alakasız şeyler bir arada bulunsun istiyor. iş böyle olunca iki salakça tamlama yapan andaval kalemi güçlü sayılıyor.
O gül endâm bir al şâle bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün!

bu dilin edebiyatıdır.
üzerine uzun uzun konuşulması tartışılması elzem olan. uzun uzun tartışmalar hep yapılabilir de bir düşüncemi belirtmeden geçemeyeceğim ilginç bir şekilde türkçe'de fantastik edebiyat yahut bilim kurgu edebiyatı yapılamayacağına dair genel bir kanı var. fantastik edebiyat konusunda söyleyebileceğim tek şey, bizim de masallarımız var dolayısıyla bu masallardan yola çıkarak nitelikli eserler verilebilir ki bu alanda nitelikli eserler de mevcut, bir de ihsan oktay anar'ın edebiyatı bu alana doğrudan girer, diğerinde ise (burası benim hatam) ben henüz türkçe'de yazılmış yayınlanmış bir bilim kurgu eserini okumadım lakin yapılamaması için hiçbir sebep yok. sadece değişmesi gereken olay, edebiyatın sadece ve sadece toplumsal gerçekçi yönüyle edebiyat olabileceği varsayımıdır.
son 20 senedir kurumuştur resmen.
arada çıkan su kaynakları ancak çölde vahadır.

(bkz: ihsan oktay anar)
(bkz: şule gürbüz)
(bkz: aslı erdoğan)
(bkz: cemil kavukçu)