bugün

ekşi sözlük te yazarlığım geldiği için zaten trollerinden yeterince sıkıldığım yeni nesil uludağ sözlük ten elimi eteğimi yavaş yavaş çekiyorum. önceden 1 günde girdiğim entryyi son 3 ayda anca girmiş olmamın sebebi de bu kalitesiz yazar alımına dur diyemeyen ulu sözlük moderasyonudur.
itiraf ediyorum sözlük hoşuma giden bir entry 2010 dan önce girilmişse çok üzülüyorum, yaşam enerjim azalıyor.
uzak kalmıştım sözlükten de herşeyden de bir süredir. az önce girmişken sözlüğe bir entry girivereyim dedim. entry yi bir girdim, birinci entry olarak gözüktü entrym, lan dedim bu kadar hızlı başa kalır mı bir başlık.

sonra bir baktım silik olmuş bu sefer de. tüm yaşama sevincim öldü yemin ediyorum.

böyle çok uzaklara gidersin, sonra döndüğünde herkes acayip sevincek sanırsın ya, sonra farkedersin ki kimse gittiğini bile farketmemiş falan.. aynı o şekilde.. coşkum içime kaçmış gibin şu an..
çarşıda yürürken önümde ilerleyen güzel hatunu,poposunun iki lobu arasına gelecek şekilde taciz ettim.hoş, bir şey demedi.ben gene de adettendir diyerekten pardon dedim.allah beni affetsin.
itiraflarımın "ıyyyyyy, igrenç" şeklinde oylanmasından nefret ediyorum.
ne kadar ummursamaz görünmeye çalışsam da zaman zaman beceremiyorum ve onu kaybetmekten çok korkuyorum be sözlük.
reçetem de var aslında "kendin ol" adında. yemeklerden sonra birer tane alsam hiçbir şeyim kalmayacak lakin yemek bile yiyemiyorum.
önceden hep insanlar kırılmasın aman incinmesinler diye uğraşırdım. kırılan hep ben olurdum günlerce kafamı kurcalardı bu tarz şeyler. sonra bir baktım ki millet benim iyi niyetimi suistimal etmeye öyle bir alışmış ki... ve suçlu bendim onlara bu fırsatı ben vermiştim. şimdi nasılım peki?
hayatımı kendi istediğim gibi yaşıyorum. böyle yapsam bunu desem şunun gücüne gider mi demiyorum. koy g*tüne rahvan gitsin hesabı. insanları üzüyorum, kırıyorum hatta eğer yanında olmak istemiyorsam yarı yolda bırakıyorum. şimdi bunu okuyanlar diyecek ki bi de bunla övünüyor musun. evet övünüyorum. çünkü böyle yaparak kendi akıl sağlığımı ruhsal dengemi koruyorum.
bu zamana kadar etrafımdaki kimse beni kırdığı için pişman olmadıysa ben neden millete böyle davrandığım için pişman olayım ki.
lafımı esirgemiyorum. pat pat herşeyi söylüyorum. kırılsın cehennem olup gitsin isteyen.

inanın hayatta hiçkimse için değmiyor. o zaman elinizi çabuk tutun. sizi kırıp darmadağın etmeden biri siz onlara bunu yapın.

ha böyle yapınca millet nefret ediyor mu peki. yemin ediyorum sizi daha çok seviyorlar. bir söz var ya seversen ... sevilirsen diye başlayan. aynen o hesap. milletin hiiç utanması yok ki. siz böyle davrandıkça daha çok seviyorlar sizi. ee öyleyse sinirleri atmak lazım arkadaş.
çok yakın bir arkadaşımı uzun zamandır aramıyorum. gözden çıkardı artık beni bunun farkındayım işin kötüsü zerre umrumda değil. ne pis, vefasız bi tip oldum ben. hep böyle miydim ki bir de o var.
kendimi haxball a verdim sözlük. işi gücü bıraktım haxball oynuyorum.*
eski sevgilim beni özlemiş, ben de özledim.
ama aşk herşeyi affetmiyor sözlük.
itiraf ediyorum ilk defa bu kadar aşk acısı çekiyorum.
bu gün resim kursu öğretmenimizi halk eğitim müdürüne şikayet ettim. ohh oldu.
mesajda yanlış anlaşılmasın diye skldm yazanlardan tiksiniyorum. mal tecavüze uğrayıp bana mesaj atacak değilsin ya.
çamaşır makinesinin bir tarafı tıkanıp duruyor sözlük. 1 saattir temizliyorum, basıyorum düğmesine çalışmaya başlıyor. 5 dakika sonra gene gar gur sesler çıkarıp bozuluyor. bu son temizleyişimdi. eğer bir daha aynı şeyi yaparsa o açıpta temizlediğim delikten ilişkiye girmeye çalışıcam makine ile. eğer haberlerde m.c.ü diye bir şahıs görürseniz "olay olay olay çamaşır makinesine tecavüz etti" diye o benim işte.

edit: kim demiş cinsel şiddet çözüm değil diye bu tehditimi ona da haykırdım ve bozulmadan iki posta çamaşır yıkadı.
yalansan yalanı severim elimde degil.
bu kadar kısa süre içinde üst üste itiraf girmekten hoşlanmıyorum. aslında itiraf girmekten hoşlanmıyorum ama yazmadan da edemiyorum sözlük. beni en iyi sen ve senin yazarların dinliyor (okuyor). eksik olmayın. şimdi gelelim pek de itiraf sayılmayan itiraf bölümüne. aşağıda yazacaklarımı yaşamış olan bir çok insan olduğunu düşünüyorum ancak bunu kendi çevremdeki insanları göz önüne olarak yazıyorum.

*normal bir çocuğun konuşmaya başlama yaşını 1,5 veya 2 yaş olarak okumuştum bir yerde. bunu göz önüne aldığım zaman 8-9 aylıkken konuşmaya başlamış olmam çok tuhaf geliyor. istisna olmak zor sözlük.

*7 yaşımda okula başladım. 5-6 yaşlarımda yaşıtlarım sokakta top peşinde koşup birbirlerinden taso kökerken (bkz: kökmek) ben oturup kendi kendime okuma yazma öğrendim. istisna olmak zor.

*ilkokul 5. sınıfa kadar sınıfın en güzel yazısı bendeydi. 2. sınıfta 60 kişilik bir topluluğu göz önüne alırsak gayet yüksek bir derece yapmışım. kızlar bile halt etmişti o derece güzel yazardım. hatta bir güzel yazı dersimiz vardı. o defterdeki her sayfamda "aferin"li imza vardı. diğer öğrencilere mürekkep ziyanı paraflardan atardı öğretmenimiz. sonradan nazar değdi tabi o güzel yazıma. istisna olmak zor.

*oks devri öğrencilerindenim. orta okul yıllarında istemeye istemeye bir dersaneye gittim. okulda dinlediklerimin bana yettiğini anlatamadım kimseye. dersanede adam gibi ders dinlemişliğim yoktu. hatta verilen kitapların tamamı boştu. arada sırada ayıp olmasın diye cevap anahtarından cevapları işaretler, soruların altlarını çizerdim okunmuş hissi versin diye. deneme sınavı denen saçmalıklardan yaparlardı haliyle yerlerde sürünüyordum onlarda. sonuç olarak iyi sayılabilecek bir anadolu lisesini kazandım. istisna olmak zor.

*4 senelik lise hayatı içerisinde tam bir evrim geçirdim. kendimi yeniden tanıdım kısaca. her neyse konuyu saptırmayalım. ortalama bir öğrencilik hayatım oldu. son seneye kadar dersane adını aldırmadım kimsenin ağzına. son sene sanki çok lazımmış gibi yine bir dersaneye yazıldım. yine yığınla test kitabı ve yine tamamı boş. tabi ayıp olmasın diye yaptıklarımı biliyorsunuz artık. denemelerde yine vasatın oldukça altında seyrettim. sonuç olarak ilk senemde istanbul'da gayet iyi bir devlet üniversitesi'ni kazandım. ev hasreti de çekmiyorum. evden okula okuldan eve. aklımı kurcalayan da denemelerde en üstlerde olan insanların hedeflerinin çok çok altında kalıp giriş yapamadıkları oldu. istisna olmak zor.

*sonisphere festival sırasında bir şey vardı. işte şunu şunu gönder hediye kazan falan. yine böyle 10 kişilik bir grup olarak mesajları gönderdik millete bandanaydı ıvır zıvırdı çıktı. bana da o gün 40 lira bayılıp almayı planladığım festival tişörtü. o kadar kişi arasında tek olmak güzel duyguydu bu sefer. istisna olmak zor tabi yine de.

*15-20 kişilik grup olarak cem yılmaz davetiyesi kazanmak amacıyla mail gönderdik. genel toplamda 2000'e yakın mail arasından davetiye kazanan şanslı 100 kişiden biri oldum ve o 15-20 kişi içinden tek çıkan bendim. şansıma tüküreyim istisna olmak zor.

*şimdiye kadar hiç bir kıza eğlence amaçlı yanaşmadım, yanaşmam da. bir tane olsun tam olsun şöyle uzun uzun olsun diye istedim hep. belki de bu yüzden sadece bir kişi oldu hayatımda ama istediğim gibi uzun sürmedi. kader işte.
yaptığım araştırmalara göre bir kızın isteyebileceği özelliklere sahipmişim. bunu ben demiyorum sadece bana denileni buraya yazıyorum. bu araştırmayı hali hazırda sevgilisi olan ve hiç bir şekilde aramızda bir şey olmayacak kız arkadaşlarımın görüşleri doğrultusunda yaptım. hatta beni yeni tanıyan bir çok insan da aynı kanıya varmış durumda ama gel gör ki o bir kişiden başkası olmadı, olmuyor. ya sadece "o" olacak ya da hiç olmayacak sanırım. istisna olmak zor.

*istisna olmayan bir dünya istiyorum (bkz: ütopya). çünkü gerçekten istisna olmak zor.

okuyan gözlerinizden öpüyorum. sağlam kalın.
yazlık sinema perdesi kadar korkuyorum rüzgardan.
artık gerçekten farkındayım. belki çok bile dayandım, çok bile direndim. 12 yıl sonra, sonunda farkına varıyorum değiştiğimin. çok kısa süre içinde, çok hızlı şekilde, çok fazla hem de. durabilecek gibi de değilim bundan sonra. umarım değiştiğim şey, beni değiştiren şey gibi olmaz. her neyse. her şey bir etkiye tepki değil mi? ben bile.
yürüyüşe diye çıkıp her seferinde internete dalıyorum.
Şebnem Ferah'ın onca kalabalığın içinde yalnız hissetmesi saçma gelirdi hep.
Yeni yeni anlıyorum şebo ; haklıymışsın...
uçağı kaçırdım .

sabiha gökçen havaalanında bekliyorum .
bir kafede oturdum arka fondan inna çalıyor elimde burn kendi clubını kendin yarat modundayım !
bir cumartesi günümde böyle mahvoldu .

bu da böyle bir anımdır .
üzerimde gereksiz bir yorgunluk var ama anlayamadım.
itiraf ediyorum; hayvan sever bir kişi olmama rağmen koyun ve keçileri her zaman gerizekalı bir hayvan olarak görmüşümdür. yani gerizekalı derken kedinin, köpeğin gözüne bakınca ne yapacağını anlıyorsunuz ama bu hayvanlar bir acayip mal mal bakıyorlar sadece. sorun bende mi yoksa koyun ve keçilerde mi anlamadım sözlük.
bu öğrenci evleri gerçekten çok ilginç.Arkadaşların evine gittim.Televizyonlarda reklamı dönen mp3 çlan buzdolabından esinlenen,3. Sınıf elektrik-elektronik mühendisi arkadaşımız;cd çaları buz dolabına entegre etmiş ve her açtığımızda Fatih Ürek'den hoş geldin yar çalıyor.Tek kelimeyle süper.
bugün benim doğum günüm. çok efkarlıyım..