bugün

Belki ben bu sözlüğe girmeyeli bir yılı aştı şuan sarhoşum ayda bir yada iki kere içerim uzun zamandır yani 4-5 senedir uğramadığım bı şehire geldim Kahramanmaraş'ta ve eski nişanlım bekaretimi ilk verdiğim kişiyle denk düştüm ailesi önceden beni istemezdi şimdi bana diyorlar ki oğlumuzu yanında götürbeni beğenmezlerdi piercingliyim falan diye yada biraz açık giyiniyorum diye şimdi oğulları benim himayemden çıktıktan sonra ateşbuza ve bonzaiye düşmüş metamfetamin ve bonz bağımlısı olmuş anlayacağınız ve beni beğenmeyen istemeyen ailesi şimdi benim ağzımın içine bakıyor bir umut oğullarını kurtarabilir beni dinler diye ama geçti o zamanlar ablacım ben isterken ben çabalarken ben götümü yırtarken neredeydi o aklınız tabiki böyle diyemedim elimden geleni yaparım ama hiç ışık yok farkındayım anlıyormusun sözlük yazık oldu masumiyetime ben iyi durumdayım da peki ya sevdiklerim???
yine neden geldim, döndüm buraya bilmiyorum. Ben genelde sese dönüşmesini istemediğim düşünceleri buraya aktarıyorum. Nasılsa kimse kimseden meshul değil. Anonimliğin verdiği özgürlük ve umursamazlık.

Ülkece sıkıntılı olduğumuz ve bolca düşünmeye fırsat bulduğumuz bu günlerde düşünmenin kendini yemek manasına geldiği benim gibi kullar sıkıntılarla muzdarip. Benim şahsi sıkıntımın temeli boşa geçen günlerin bana verdiği pişmanlık. Hayat karikulade güzelken ve harikulade saçma iken bu evde geçen günler israftan ibaret değil de nedir? Evde günler bir şekilde geçiyor tabi. Bilgisayar oyunları, sosyal medya, internet, kitaplar var ama dışarda akması gereken gürül gürül bir dünyadan hiçte cazip şeyler değil bunlar. Dışarı çıkmıyor değilim, çıkıyorum ancak çıkınca yapacak hiç bir şey yok dış dünyada. Her yer kapalı, her yer durağan. Günlük dışarı rutinim en sevdiğim kokoreççiden kokoreç yemek her gün istisnasız. Diğer sevdiğim tüm yemek restorantları ve dürümcüler kepenk kapattı. Tavuk döner yemeyede elim varmıyor. Bazen iş olsun diye atlıyorum arabama bir iki tur atıp geri dönüyorum. Banka hesabımda olan para bana bir anlam ifade etmiyor. Daha doğrusu bir karşılığı yok gibi. Yine Yetinmediğim ve memnun olmadığım ruh halleri içindeyim. Azla yetinip, çoğu aramasak daha mutlu olucaz gibi.
Keşke hep bu kafada stabil kalsam.
Evlendiğim zaman asla ama asla aslaaaa ne kendimin ne de eşimin sosyal medya kullanmasına izin vermeyeceğim.

insan içinde varsa yapar, yok efendim karakter meselesi faso fiso lafları geçelim. Caydırıcı akıl çelici iğrenç bi dönemdeyiz.
Eylemde bulunmasa bile şahit kalmasını görmesini bile asla istemiyorum. Hem kendimin hem eşimin.
Şarkımın yanına Rakı istiyorum bir de.
Mutlu değilim.
Keyifli hiç değilim.

Bir insanın aşkta yüzü hep tam "güldü, gülüyor, güldü işte" derken son perdede yine gülmez.
iyi biri olmanın getirisi herhalde. Karşındakine kendinden çok değer vermenin bedeli.

Bence benim kaderim sinirlenip, çevremde bana ilgisi olan ama alakam olmayan biriyle oldubitti ile evlenme hatası yapmam olacak.
Sonra hem kendime, hem o kıza bir ömür yazık olacak.

Bu hale düşüren insana ise bir halt olmaz.
Gamsız, vicdanını dilediği gibi yöneten insana.

Belki beni gururundan geri tutan bir insanla bir olmaktansa, bana değer verecek biriyle evlenmek daha iyi olacak. Daha mutlu olacağım.

Sevdiğim insandan sadakat, bağlılık sevgiydi oysa tek beklediğim. Ve anlayış.
Başkası dünyalar verse umrunda olmayacaktı. Ama şu hale düşürüyor beni.

Yazık gerçekten.
şu an en şanslı olan insanlar ölü insanlar herhalde.
Düşünmenin verdiği ağırlıktan kurtulamıyorum. Bu kendime bile bile yaptığım bir şey değil ama hem ruhen ve bedenen etkilemesi söz konusu. Belki bir düzen bozulması sonuçu ortaya çıktı bilemiyorum. Toparlanmaya ,kendime gelmeye çalışıyorum. Belki zor ama bunu yapmam lazım.
Uykularımız da toptan kaçtığına göre tam aşık olduk değil mi sözlük?

Oldum daha doğrusu.

Allah kimseyi platonik yapmasın.

Dalga geçerken herkesle başka şey düşünemez oldum.
mezun olduğumda darbe olmuştu, evlenmeye niyetlendim corona çıktı , çocuk olsa ne olacak acaba. şimdiden tırsıyorum.
Son 1 yılda aşırı duygusuzlaştığımı hissediyorum. işine aşık biri olarak sadece çalıştığım yerde kendimi mutlu hissediyorum sevgili sözlük. Bunun dışında yaşanan anlık hislere hiç tahammülüm yok. Ailem dışında gösterilen sevgiye,sadakata,saygıya asla ihtiyacım yok gibi, anlık gülümsemeyle geçiştiriyorum. Yaş ilerledikçe aşk olgusundan uzaklaşıyorum. Enerjimi, zekamı, karakterimi hakedecek o insan artık gelsin beni hissizlikten kazısın istiyorum. En azından bir miktar enerjim kaldıysa.
bir kız kardeşim olsun çok isterdim, özellikle bu karantina günlerinde bana arkadaş olurdu. yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız. tutun kollarımdaaaağğğn düşerim şimdi.

edit: biri var ama uzakta, o kendini biliyor. kıps.
Sabah uyandığımda canım luppo çekmişti.
Evlenmek isteyip istememe arasında kalıyorum hep. bir yandan da acaba çocuğuma iyi baba olacak mıyım endişesi beni çok geriyor. Onu geçtim ilerideki eşim ya huysuz çıkarsa. Bir yandan da yalnız kalıp ölmek istemiyorum. Psikolojik Sıkıntı büyük.
https://youtu.be/jFQC9cA5a0A
Canım sıkıldıkça bu şarkıyı dinleyip eğleniyorum ve bu şarkıyı yazmaya iten kafayı düşünerek vakit geçiriyorum.
https://youtu.be/jFQC9cA5a0A
Canım sıkıldıkça bu şarkıyı dinleyip eğleniyorum ve bu şarkıyı yazmaya iten kafayı düşünerek vakit geçiriyorum.
Gülşen bubikoğlu ile necla nazır' ı eskiden aynı kişi sanıyordum . Şimdi de deli yürekteki avukatla kurtlar vadisindeki avukat cananı aynı kişi sanarken farklı kişiler olduğunu gördüm.

(bkz: ebru cündübeyoğlu)
(bkz: hande kazanova)
Bi taraftan popüler kültüre söverken diğer taraftan içten içe benimsemiş bulunmaktayım her ne kadar itiraf edemesem de, bu çok korkunç.
Arkadaş her uyuduğumda bir şey oluyor ya, geçen uyuyordum sokağa çıkma yasa ilan edildi ortalık karıştı, gece uyuyordum deprem olmuş artık sıradakini çok merak ediyorum yani!
Şu istanbul'da duyulan uğultu muhabbeti bana birdenbire 1999 depremini hatırlattı ki o zaman on yaşındaydım;
Daha dün gibi hatırlıyorum o korkunç uğultunun sesini.
O onlar sabah sabah gözümün önüne geldi;
Evet,
bir deprem beklentisi, bir deprem gerçeğiyle yaşıyoruz lakin son aylar öyle travmatik geçiyor ki insan olarak ister istemez medyanın da etkisiyle bir noktaya odaklanıyor ve kalan her şeyi unutuyoruz.
Geçen akşam sokakta yaşanan izdihamı ve ekmek savaşlarını izlerken aklıma birden beklenen deprem gelmiş ve küresel bir salgında bu denli çuvallayan ve vahşileşen toplum,
Sadece bizi ilgilendiren büyük bir depremde ne hale gelir,
Asıl korkulması gerek insanlar mı yoksa deprem midir diye içimden geçirmiştim.

Ne diyelim ;
Her Ne kadar şikayet etsek de en kötü günümüzün böyle olması dileğiyle..
Devletten maske ya da vaad edilen diğer yardımları alan biri varsa itiraf etsin de, bizde en azından bilelim birileri almış diye.
"insanlarla konuşasım bile gelmiyor ama sana evdeki perdeyi bile anlatasım vardı" demişler.

Biz nerde yanlış yaptık, neden bir türlü anlaşamadık şu düzenle.
Düşünüyorum da, eğer hayatımda tamamen susmadan önce son bir cümle kurmam gerekseydi bu "özür dilerim" olurdu.
Bir kızı hayatımın merkezi yaptım. Doğru mu yanlış mı kafayı yemek üzereyim.
bu başlığa çok uzun zamandır yazmadığımı fark ettim. o kadar şey oldu ki aslında 6 ayda. bende, içimde. kendimi çok fazla yaş almış gibi hissediyorum. kendimi suçlamaktan, kızmaktan yoruldum. artık kızgın olduklarımı affedip yüklerimden kurtulmaya karar verdim. affetmeye başlanacak en iyi kişi ise kendim.
2 gün sonra 33 yaşıma giriyorum ve kahvaltı yaparken hâlâ tom ve jerry izliyorum. Babam çocukken derdi “senden bir pok olmaz” diye haklıymış sanırım.