bugün

Lütfen uzun deyip okumamazlık yapmayın.

Türk kızları hakkında bir itirafım olacak ve kendim, mallığım, ahmaklıģım, zavallılığım hakkında da bir takım itiraflar... Ben bu yazımda kendime ve sevgiye dair her şeyi özetledim itiraf ettim...

sene 2016. hala içimdedir hasretin...

haziranın sanırım ya 13 ya da 14'düydü. sabah evden çıkmış biraz marketlik yapıp, gazetemi alıp eve dönecek, kahvaltımı yapıp biraz da dinlenecektim. keyfim de gıcırdı hani...

sevinçle evden dışarı çıktım. keyifli keyifli alışverişimi yaptım. market raflarında duran ürünleri çok severim, almasam bile evirir çevirir, içeriğini okur hsngisi daha iyidir diye mukayese ederken en az markette yarım saat vakit harcarım. seviyorum, ne yapayım. neyse aldıklarımı ödeyip, bir güzel itinayla poşetledim ve marketten çıktım. elime bozuk paraları veren kasiyer kızların eş zamanlı olarak gözlerimin içine bakmalarına hala alışamamış olsam da hala mahçup düşsem de, o kapıdan çıkarken mutluluğuma zeval gelmez.

neyse efendim, hemen marketin karşısında bulunan yılların bakkalı macir b... abimden de gazetemi alıp halini hatrını sorarak ayrıldım. o gün her şey çok yolunda gitmekteydi ve eve doğru beni yaklaştıran her adımda sanki mutluluğum gittikçe büyüyor, içim yaz tatilinin daha henüz ilk günlerindeki bir çocuğun sevincine benzer bir sevinçle dolup taşıyordu.

hava güzel, hayat güzel, evde usul usul demlenmekte olan çay güzel...

eve emin adımlarla yaklaşmaktaydım tam da karşı taraftan güzel, bakımlı bir genç kız seke seke yürüyordu. masum gözlerle yardım bekleyen bir antilop yavrusunu andırır gibiydi.

bana doğru yaklaştığına gittikçe emin olmaktaydım. ilk önce kendimden şüphe ettim, şöyle bir etrafı kolaçan ettim belki de yaklaşmakta olduğu kişi ben değildim. ne var ki aramızda tahminen 5-6 metre mesafe kaldığında bir ses işittim.

-" pardon" hüzünlü bir pardondu bu...
görüyorsunuz ki ayakkabımın topuğu kırıldı, yakınlarda bildiğiniz bir ayakkabıcı var mı acaba? buranın yabancısıyım da.

şöyle bir düşündüm bir iki durak ötede bildiğim yaşlı bir mahalle ayakkabı tamircisi vardı.

ama bu güzeller güzeli kızı, oraya kadar yürütebilmek benim için bir üzüntü sebebi olurdu. topuğu kırılmış ayakkabısını eline almış ve diğer ayağındaki ayakkabı ayağında bulunmuş olduğundan dolayı ayak parmaklarının ucunda kendini yükseltmekteydi, dengelemekteydi.

bir ara gözlerim ayaklarına ilişti. o kadar güzel, hoş bir ayakla o güne değin karşı karşıya gelmemişimdir. içimden bir şeylerin akıp beni, tesiri altına aldığını hatta kahredeceğini anlamıştım.

biraz duraksadıktan ve karşımdaki kızın güzelliğinin büyüsünden uyanma gayretimden sonra nerede ayakkabı tamircisi olduğunu söyledim.

fakat kız üzüldü tabi. orayı kolay bulamayacağını ve bu halde yürüyemeyeceğini belli eder gibiydi.

aklıma hemen bir fikir geldi.

dedim ki,

+ hanımefendi 'kibarlıği da elden bırakmam tabi.' arzu ederseniz ben bir koşu hemen idareten kırılmış olan ayakkabınızın topuğunu acilen olmak kaydıyla bizim amcaya anlatırım 3 dakikada bilemediniz 5 dakika içinde buradayım. bizim evin önünde hemen kaldırım taşı var. orada dikkat de çekmezsiniz siz buyrun dinlenin ben bir koşu gidip geliyim. poşetlerimin yanınızda kalmasında bir sakınca yoktur umarım.

- yoğ yoğ. tabi. kalabilirler. sizi de yoruyorum. kusura bakmayın...

+ olur mu òyle şey...

falan filan derken ben uçarcasına gittim gerçekten de acilen topuğu çaktırtıp 5 dakika içinde kızın yanına döndüm.

kızın gözleri mutluluktan parlıyordu. ben de güzel bir kızı mutlu etmenin ve bir işe yaramanın kıvancını duyuyordum yüreğimde.

-bu iyiliğiniizi nasıl öderim bilemiyorum. çok teşekkür ederim. çok iyisiniz. şanslıyım ki allah sizi çıkardı karşıma...

+ ben ne yaptım efendim. benim yerimde kim olsa bunu yapardı.... gibi sözler söyledim.

ayakkabısını zerafetle giydikten sonra ayağa kalkan güzeller güzeli kızımız gözlerimin içine bir minnet ve sevgi duygusuyla bakıp, samimi bir şekilde elini uzattı. ben de aynı samimiyetle uzattığı eli sıktım. 1,2 saniye tebessümle bakıştık birbirimize. içimde o anda, ona karşı hissetmiş olduğum yakınlık ona sarılmam gerektiģini söyler gibiydi. ama elbette bu olamazdı.

son sözler yakındı. kapıdan çıkacak ve sonsuza değin uğramayacaktı giden sanki. derin bir iç çekişle bir söz işittim.

-hoşçakalın...
her şey için tekrardan teşekkürler.

ben başımı öne eğip orada öylece kalakaldım. omuzlarım çökmüştü evde demlenmekte olan çay kan ağlıyor, elimdeki anahtar apartmanın kapısını ölümümüme açmak için bekliyordu.

o yanımdan ayrılırken, son bir söz ve hatıra olarak bana bırakmış olacağı, o son el sallamasıyla son darbesini vurup gitmekteyken, bense yalandan dış kapıya doğru anahtarı itelemekteydim. nihayet sokağın köşesini mutlu bir antilop gibi zıplaya zıplaya dönüp gözden kaybolduğunda dünyam başıma bütünüyle yıkılmıştı.

o şirin sesini, tavrını, güzel yüzünü, hikayemizi sonsuzluģa uğurlamıştım.

eve girdiğimde yüzümden anlaşılıyor olmalıydı ki validem sordu;

-oğlum bir şey mi oldu? giderken pek bir neşeliydin, kötü görünyorsun.

+yok anne biraz yorgun hissediyorum sadece...

iyi o zaman, kahvaltı hazır. hadi seni bekliyoruz
Canım çok sigara içmek istiyor ama istemiyor da. 4-5 aydir hic icmedim neden istedi onu da anlamadim. Of pf.
Bu sözlüğe sosyal medyanın insanlar üzerindeki etkisini ölçmek için gelmiştim, kimi zaman trolluk, kimi zaman da görseller yükleyerek tepkinizi ölçüp gerekli olan bilgiye ulaştım. Kusura bakmayın hakkınızı helal edin..
çabuk sıkıldığımı söylemiş miydim. cümlenin yarısında daha. mevzuya bahis konudan dahi sıkıldığımı filan işte. hatta arada sırada nefesini tutuyorum. düz kaslarım canımı sıkıyor. bu denli bir sürekliliğe tahammül edemez hale geldim. peki neden.

çünkü neden olmasın.

ve çünkü. olmak istediğimiz kişi olma şansımız yok. olduğumuz kişiyi kabullenme şansımız yine yok. olduğumuz ve olmak istediğimiz kişi arasına sıkışmış vaziyette. sürekliliklere katlanmak. tam anlamıyla bir mutlakiyet.

sondan eklemeli dillerin varlığı sevindiriyor beni. ama öyle coşkulu bir sevinç sanmayın. yerli yersiz bir sevinç de sayılmaz. tam olarak yakamoz kıvamında. ruhu deniz. ay ışığını süreklilikler olarak kabul edebilirsek. tam da kıvamında bir dalgalanma ile. eser miktarda yakamoza bağrını açabiliyor ruhum. ancak. bu bağır açışta sadece yakamozlar yaşamına devam edebiliyor. hatta. sadece onlar yaşama başlayabiliyor. ve hatta. yakamozlardan da sıkılarak. aniden düğmelerini kapatıyor. ruhum anlamsız gömlekler giyiyor gibi. üstelik. yaka düğmelerini kapatıyor sıklıkla.

öyle bir yaştayım ki. bir kısım insanlık bana göre çok küçük. geriye kalan kısmı da aşırı büyük. yeterince sıkışıklık yokmuş gibi hayatta. bir de zamanın tüketilmesi suretiyle meydana gelen olguların arasında kalıyorum. kimisi çok çocuk. kimisi aşırı ihtiyar. bense. kendi yaşımı tahlil etmek için bile kimilerine muhtaç.

bugün. pek de alışık olmadığım şeyler duydum. fazla açık sözlüydü insanlar. bir kısmı lütfetti. iyi niyetlerini. diğerleri de samimi. olumsuz düşüncelerini duyabildim. şu evrende. benim duymama mı yoksa onların söylemesine mi daha çok ihtiyaç vardı bilmiyorum ama. enerjiye dair temel yasalardan biri daha işte. dolaşacak enerji. potansiyelini muhafaza edemiyor. bir şekilde akıyor. dönüşüyor. bozunuyor. ne bileyim fiziksel ya da kimyevi olaylar oluyor. gözümüzün önünde. her geçen gün. saat. dakika. lahza. an.

önce kötü sözleri sarf edelim ki ağzımızda iyilerin tadı kalsın daima. yoksa yaşayamayız. kendi ağzımıza bir parmak bal çalmadan. benim gibi zayıf ruhların hayatta kalma olasılıkları oldukça düşük.

görüntü kirliliği olarak dolaşma. su saçını ya kestir ya da tara dediler bana. hem de bugün işte. hem de işimde gücümde. ekmek ve sigara almak için para kazanabilmek adına. nahoş bir kamu kurumunda. saatin beş buçuk olmasını beklerken. ne gerek vardı sanki. hakikaten. evren buna ihtiyaç duymuş olamaz gibi.

öte yandan. iyi şeyler de duydum gibi. mesela. daha önce hiç düşünmediğim şeyler söylüyorsun dedi bugün biri bana. olumluluk ve olumsuzluk üzerine fikirlerimi açıklamaya başlamışken daha. duraksadım orada. neyse dedim içimden. geri kalanına yarın devam edeyim. belki yine söyler. onun söylemesine ya da benim duymama yönelik bir ihtiyaç var olmasa da.

son olarak da. hiç takip etmediğim bir dergiden mail geldi. ben de istersem bir yazımı yayınlamayı teklif ettiler. hem de şiir bile olabilirmiş. biraz düşündüm. satın almak için altı ay para biriktirdiğim bir ayakkabı geldi aklıma. tam da parayı biriktirdiğim gün. ayakkabıya olan ilgim tamamiyle yok olmuştu. galiba. aynı şeyleri bu konuda da hissettim. o ayakkabıyı hiç satın almadım. bir daha dönüp de bakmadım.
Hayatımda 2 kere çok ciddi gülme krizine girdim neredeyse ölüyordum. Yaklaşık 8-9 saat aralıksız gülüp en sonunda bayılıyordum halsiz kalıp. Bi keresinde nolur beni hastaneye götürün diye yalvarmıştım onu hatırlıyorum. Gülmek her zaman ömrü uzatmayabiliyor yani.
E-kitap okurken bir elime de A4 kağıdı alıyorum ve onu kokluyorum. Bir şeyler eksik diyordum o da kitap kokusuymuş aq. işe yarıyor, zihin zaten parçaları birleştirmeye yönelik çalıştığı için 1. Kalite hamur baskılı kitap hissi veriyor.

Belki de kendimi kandırıyorum. Bilemedim.
Gun icinde yemem gerekenleri istahsizliktan yiyemiyorum bu sefer aksam acikiyorum. Of. Zaten cok riskli bir mesaj attim 2 saattir cevap yok. Bok gibi gun bit artik.
yarın sınavım var.
ekstra angarya iş mi bindirdim kendime diye sövüyordum.

farklı alan, alışık olmadık bilgiler..
gayette güzel gitti, gidiyor aslında.
bakalım.

ama..
ben sınava çalışmadım, çalışmıyorum ve pek muhtemel çalışmayacağım. *

Edit: muhtemelen geçtim ve hatta şov yaptım, millet kopya için kıvranıyordu. *
Dun Gece 10 gibi gorusmek istedigim birine mesaj attim haftasonu musait misin diye. Telefon elinde olmasina ragmen cevap vermedi... musait degilim diyebilirdi... belki sinirlendirmis olabilirim ama bu hareketi yapacak biri degil. Neyse ne diyelim. Bu hafta 6 gun spora gittim. Kendimi zorluyorum cunku 10 gune okul acilacak. 2sini ayni anda yurutmem gerek. 30 gundur sekerli hicbi sey yiyip icmedim bugun bir parca bitter cikolata yedim. Tabii kuru uzum ve meyve de yiyordum arada. Haftasonu bahsettigim kisiyle gorusmek icin 1 aydir bekliyorum ve o kisi cevap vermiyor... iste bu hayatimin ozeti.
Dürüst olmak insana bir şey kazandırmıyor bunu çok iyi anlıyorum.iyi bir insan olsanız da bazı şeyler istediğiniz gibi olmuyor.Şansızlık mı kısmetsizlik mi gerçekten bilemiyorum.
Yorgunum.cok yorgunum. Kimisi zayıflamaya çalışır ben kendimi ne kadar yesemde güçsüz hissediyorum. Uykuya doymuyorum. Bunun erken kalkmam da da etkisi var sanırım. Gençliğim böyleyse yaşlılığın düşünemiyorum.
bir anlık öfkeyle hesabımı sildim o kadar emek boşa gitti.
oysa iyi yerlere gelmiştim.
Yarının ne getireceğini bilmeden yaşıyoruz.Daha dün Benin’le çalışan arkadaş gözaltına alınmış.Her ne kadar yıldızımız barışmasa da çok üzüldüm.Düşmanım bile olsa zor durumda kalmasını istemem.Benden uzak dursun yeter.Allah herkesin yardımcısı olsun.Umarım gelecek günler güzelliklerle yolumuza çıkar.
Çok fazla kararsızım. Karar vermek benim için resmen bir zulüm.
Etmiyorum itiraf mitiraf bu gece.
Öksürmekten gece uyuyamamak, tüm ev ahalisini uyutmamak ve friends e düşmek. Evet nur topu gibi baş ağrım var. Yarına verilmiş iki sözüm var ve bunlardan hiçbirini yapmak istemiyorum. Kaç ay sonra sözlüğe bile sardığıma göre hayat sekiz yaşında olmadan da gayet zor!
Cok da dikkat etmeyerek 3-4 haftada 4 kilo verdigimi %6 da yagdan kaybettigimi ogrendim bugun. Oncelikle spor yapan insanlari hafife almamak gerek. Gercekten kolay degil. Karin calismak tam bir ölüm. Gercekten diyorum ki olsem suan. Haftada en az 4 gun gidiyorum spora. Agustostan beri evden sadece markete gitmek icin cikmis biri icin su yaptigim cidden 1 aydir gorenleri sasirtiyor. Hatta hala spora gittigime inanmayanlar var cevremde. Ben mi fazla tepki veriyorum yoksa spor ve okul nasil idare ediliyor bunlari keske bilebilsem. Belki bunyem alisik olmadigi icin ben cok yoruluyorumdur. Asiri bir yorgunluk yok ama cok da zinde degilim umarim 2 haftaya bu tempoya alismis olurum. Keske cevremde benimle birlikte spor yapan birileri olsa. Kimse yok. Spor hakkinda konusabilcegim kimse yok..
Gerçekten çok mu safım aslında hayır.Sadece iyi niyetliyim duygularımı doğru ifade edemesem de neden böyle bir yaşadığımı bilmiyorum.insan kimsenin kalbinin içini göremez ama senin çok iyi olduğunu biliyorum ama benim gibi önyargı kırman lazım.Allahım kalbimdeki tüm iyi niyetleri biliyorsun.Bı konuda da doğru yolu göster.Sadece mutlu olmak istiyorum.Kimseyi üzmek gibi niyetim yok.
Insanlarla dalga geçmek beni çok mutlu ediyor, anlatamam.

Bu sözlük terapi ortami benim icin.

Puhahahaha.
Yoruldum dedim ama itiraf ediyorum işte yorulmadım! Oje sürmek istiyorum. Sabaha kadar sürerim hiç bıkmam ki. renk renk çeşit çeşit oje denemek istiyorum! Ojelerden oje yapmak istiyorum ojecilik binası almak istiyorum, Ömrümün sonuna kadar ojeci olmak istiyorum!
Abimi o kadar seviyorum ki anlatamam. Misal şuan bana clash oynunun incelliklerini öğretiyor az önce de beni satrançta yendi. Allahım kendisini öpiyim de geliyim, abicim kalp kalp
Sanırım gökyüzü hareketli, sebepsiz birilerine sataşmak istiyorum. Ya da dalmak istiyorum?
Yağmurlu havada kabak lastik ile hız yapıp arabayı bariyerlere çarpan ve ters dönen araç içinden eli gözü kan içinde çıkarılan sürücü için etraftan "vah yazık Allah korumuş ölmemiş" gibi söylemlere "he ya, evet, neyse bununla geçmiş olsun" gibi katılımları yapsam da...
içimden "AMK çocuğu gebermemiş.
Yavşak, bu havada hız yapılır mı?
Hadi hız yaptın göt herif, bu hızla viraja girilir mi?
Hadi girdim amk sığırı, bu lastiklerle olur mu?" Diye kaza yapan ama gebermemiş sürücüye içimden hem küfür ediyor hem söyleniyorum.

Bu amk sürücü, insanlık için tehlikeli varlık ve böylelerine araç alma ehliyet alma trafiğe çıkma yasağı konulmalı.
ille de okul çıkışı bir çocuk grubuna veya otobüs durağında bekleyen insanların arasına dalıp el kol koparıp insanları sakat ederek yatağa mahkum yaşatıp istatistiklere yaralı olarak geçmesine neyse ölen yok diye sevinmeye mi neden olması lazım?

Bu gibi yavşaklar, trafik de makas atan ve aşırı sürat yapıp show peşinde koşan, egzoz veya ses sistemi ile kafa siken, patinaj spin atan bu vb orospu çocukları kendilerine küfür ettirmekten zevk alan bu insanlık düşmanı yaratıklar kaza yapsa araç içinde sıkışıp kalsa ve araç yanmaya başlasa sigara yakar araç içinde yanıp gebermesini veya kan kaybından gebermesini bir sigara yakıp izlerim.
Yardım etmek acıkmak içimden gelmez, aklımdan geçmez.

Bazen haberler de duyuyorum.
şerit değiştirip karşı şeritten gelen veya savrulup başka arabayla çarpışan gebermemiş sürücüye değil de öbürlerine üzülüyorum.
bütün gün paranormal olaylar hakkında entryler okudum. hala uyuyamadım ve bu saatte işemeye bile seri bir şekilde yusuf yusuf sekerek gidiyorum. hafızamı nasıl silebilirim enter.
Yaşlandım.
Bu hiç olmaz sanıyordum.