bugün

ünü türkiye sınırını aşıp bulgaristan ve yunanistan'a kadar gitmiş ünlü düşünür *.
turkcell reklamlarındaki haliyle gitgide burhan altıntop'a benzeyen, beni hayal kırıklığına uğratmış kahraman. nerde o iki bira çaktım mı kendine gelen recep, nerde tavukla civcivle uğraşan recep...
Süperman, Batman, Kemal Sunal gibi halk kahramanı olan bir abimzdir
filminin izlenme oranlarına baktıkça bu millete acıma oranımı da arttırmış adam.
filminin izlenme rekoru kırmasına bakılarak; "neyse halimiz acaba o mu çıkmış resmimiz?" sorusunu sormamıza sebebiyet veren karakter.
(bkz: söyle bebişim)
ben bu filmde çok kültürlü ya da zeki olmadığım için hayvan gibi de güldüm. aynen arkadaşlarımla olan muhabbetimdeki sik, taşak muhabbetleri vardı bu filmde ve bizden daha komikti. hahaha, hohohohoo diye hayvani efekteler güldüm hem de. eğer bembeyaz bir türk, çok zengin, çok kaliteli ortamların insanları falan değilseniz de mutlaka komik şeyler bulucaksınız bu filmde. adımdan daha eminim.

şimdi çok da umrumda değil bu film. avukatlığını falan yapmak istemiyorum. ama şu entel, küntel, sikindirik eleştirilerden de bıktım be kardeşim. tamam "alt kültür", tamam "ucuz komiklik", tamam "zeka ışıltısı" yok. ama ben buna gülüyorum arkadaş. sen kime acıyosun ki? bi espiri yapıldıktan 5 saniye "kehkeh üstad yine yapmış göndermeyi" diye gülmek istemiyorum ben. ben "böhühü" ya da "murat goyim de tur at" espirisine gülerim. çünkü onlar film içinde yerleştikleri yerde son derece komiklerdi. "ay biz o espiriyi ilkokulda yapıyoduk" diyen bazı mallar var hala. filmi izlediklerinden çok büyük şüphelerim var. ya da o espiriye gülenleri kendilerinden daha az zeki bulmalarına rağmen orada gülünecek olan şeyin o espiri değil, recep ivedik'in espiri anlayışı, yani o espiriyi komik bulması olduğunu anlamaz.

gördün mü enayi? kimmiş asıl salak? "ıyy bu komik değil ki" diye vurdun yere. al sana mesaj... üstad diyor ki "recep ivedik'in espiri anlayışı bu derece kötü". al sana mesaj işte.

ha şimdi savundum da bu film iyi bir film midir? değildir. peki bu filmin iyi bir film olma kaygısı var mıdır? yoktur. ne kaygısı vardır? komik olma. komik midir? hayvan gibi komiktir. o zaman da başarılıdır arkadaş. bu filmde ne senaryo ne de bir şey bekleyin. sadece uzun bir recep ivedik skeci bu. gülün ve unutun sonra. kaç ay olmuş hala daha "murat tur at" diyen var ya. lan yettiniz amına koyim. bozuk plak gibi. susun bi.

şişşt. sessiz.
filme gitmeyip, gidipde acayip keyif alarak gülüp eğlenen insanlara acıyan tipleri, kendilerinin aydın olduğunu sanmasını sağlayan filmdir. devamında;
-kültürlüyüm, ucuz esprilere gülmüyorum, gülenlere acıyorum, e üniversite de bitirdim ben!? kesin aydınım ben kesin.** *
büyüksün baba. idolümsün...
(bkz: üçüncü dünya ülkesi filmi)
"önceki filminde neredeydi acaba askerde miydi ki yenisine böyle bir isim uygun görüldü?" şeklinde soru sorulmasına sebep olabilecek bir filmin ismi.
recep ivedik filminin tam adıdır. dolayısıyla devam filmi gibi görünmesine rağmen sadece ilk filmin serideki adıdır. buna göre devamı çekileceği de muhakkaktır.
recep ivedik karakteri şahan gökbakar'ın yaptığı televizyon programlarında devamlı boy gösterdiği için filmin adı da ''recep ivedik tatilde'' olarak seçilmiştir. tepeden inme karakter değildir, yıllar içinde geliştirilerek ortaya çıkmıştır, süperdir.
doğru bilgidir, bodrum'da görülmüştür.
esprileri artık çok sığ gelmektedir, güldürmekten uzaktır bana göre. şahan fanatiklerinin ya da şöyle diyeyim recep ivedik fanatiklerinin pek hoşuna gitmeyecek ama durum böyle. filmini de izledim bir hevesle ikinci bölümdeki birkaç sahne dışında komik bir yer göremedim. bütün salon osuruk sahnesinde kahkahalarla gülerken osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur önermesi geldi aklıma.

ama ne olursunuz kemal sunal ile karşılaştırmayın. illa biriyle karşılaştıracaksanız itilmiş ile karşılaştırın ama dokunmayın şabanıma.

edit: eksilendikçe ehohehey diye gülüyorum. belki o zaman seversiniz beni.
ilk tiplemesinden çok uzaklaşmış, tamamen rant sağlamaya döndürülmüş bir tip, para verilse kadın ped'i reklamında dahi oynar..

(bkz: sızdırmaz diyorum layn)
eleştirilmesine anlam veremediğim film. izlerken gülemediniz mi kardeşim?
not: gülemediyseniz beni bağlamaz,sakın bana eksi meksi vermeyin.
sanat eseri olarak yargılanması yanlış olan film. adam söyledi zaten amaç sadece güldürmek.
daha iki gün önce izlediğim film. ilk gösterimine, içinde bulunduğum bir sosyal oluşum toplu bir organizasyon düzenlemişti. Ben, '' ne para verip sinemada 2 saat mi geçircez bi de '' tepkisi vermiştim. Samimi düşüncem, kalbimin hissi bu yönde idi. lakin arkadaşlarım toplu halde gittiler, yaptığımız en kalabalık oganizasyon olmuş, sinemadaki koltuklar yetmemiş, sandalye çıkarılmış. hatta yerde oturup izleyen bir on- onbeş kişi olmuş.
ki mesela tiyatro aktivitesi düzenleniyor, bu rakamı asla hayal edemedik. kimsesiz çocuklara ziyarete gidiyoruz iki elin parmağını geçmiyor katılımcı sayısı. Recep ivedik full çekiyor. gişe başarısını bu önekten bile tahayyül edebiliyoruz.
hakkında çok eleştiriye gerek var mıdır bu filmin ? yoktur işte. sanat kaygım yok diyor adam, biz de sanat kaygısı aramadık diyoruz. mamma mia var vizyonda, onun da çok büyük sanatsal kaygıları yok ama ben para verdim mi verdim .
recep ivedik i evde arkadaşın aldığı dvd den izledim mi, izledim. benim kıstasım budur, mr beani hiçbir şekilde izlemeye tahammül edememişimdir mesela. ikincisi çekilsin - ki çekilir de- gene sinemaya gitmem, gidemem.
gözümü küçük ekranda bile yoruyor recep ivedik'in abartılı sunumu. sinema ekranında ne yapmaz ..

edit : hiçbir şeklindeki hatamı hiç bir şeklinde düzelttim, silinmiş entrym canlandı, heyyo dünya artık daha güzel bir yer, gammazlar feci dikkatli, mesudum sözlük..
ilk başlarda çok beğenip güldüğüm, filmi çekilecekmiş haberlerine sevidiğim,filmini izledikten sonra beğendiğim,turkcellin kuklası olunca kınadığım ve ilgimin azaldığı halk kahramanı.
bir tür pisliğin meşrulaştırılması.
(bkz: recep ivedik filmini kufurlu diye elestirmek)
''recep in the houseee'', ''give me the musiiic'' cümlelerini kuran komedyen şahsiyet.
filmde bulunan bu sahneyle beni benden almış olan halk kahramanı:

- benim dedem berin boğazına dalmış ilk 1942 de . tüpsüz 50 metre dalmış, tüpsüz. şnorkelle. çinokopu eliylen yakalamış çıkarmış yaaaaa. öyle bi adam. boşuna konuşmuyozs.. kafana bir şey giy üşürsün.
efendim sonunda halk kahramanı recep ivedik'le ben de tanıştım. Ama o da ne! Diğer tüm kültürel seviyesi stratosfer dolaylarında gezinen, aydın ve aristokrat halkımız gibi ben de tiksindim! Aman efendim, o ne magandalıktır, kroluktur, avamlıktır, cehalettir, ameleliktir, iğrençliktir, pisliktir ve dahi bilimum bu nev'i sıfatlardır. Zaten zorla götürülmüştüm ben de birçoğumuz gibi, o gün to do listimde Çırağan'daki brunch ertesi önce Saraylı Balerinlere gitmek onun ertesinde de Walter Schelsin, Life Before Death (Ölümden Önce Yaşam) sergisini gözlemlemek vardı. Velhasıl yolda arabam arızalanınca bir kenar mahallede durmak zorunda kaldık, o esnada da zamanımı değerlendirmek için bakınırken bu filme rastladım az ilerde bir meydanımsıda. Dedim demek kısmet bunaymış ben de ve girdim.

Şimdi efenim filme ait bir izlenimim yok. O kadar benim hayatıma uzak ki yani bir ilinti kuramadım. Kurmayı denedim ama inanın ki, empatik olayım dedim ama nafile. Efendim ben bir kere uluorta osurmam. osuracaksam ya ortamdan uzaklaşırım ya da şarkı söylemek ya da öksürmek gelir içimden tam osurma esnasında. Aslında hiç osurmam ben ama tabii buna inanmanız güç. Espri efendim espri, inanmayın sakın! Ben de pırt yaparım arasıra! Efendime söyleyeyim ama gerçekten ben yerlere tükürmem, balgam ne demektir haşa bilmem hatta fonetik yapısından bile iğrenirim bu tür kelimelerin! Iy ne o öyle efendim, yok balgammış yok osurukmuş, iğrenç şeyler bunlar. O kadar aydındır yani bünyem. Bu arada ne kamyoncu muhabbetlerine, ne ortalıkta osuran birisine ne de şiveli ve argo konuşan insanlara asla gülmemişimdir. Hani Saint Benoit(benoit diye okumayın efendim bu kelimeyi yoksa bakın buna gülerim işte!) çıkışlı olduğumdan bizim okulda bu tür şeyler bilinmezdi pek! Ben aslında gülmem efendim, gülecek kadar mutlu bir ülkemiz olmadığından ziyadesiyle eleştiririm. politik ortamlarda bulunmak, sanatsal aktivitelerde yer almak daha ciddi bir kişilik içinde olmamı gerektiriyor ne de olsa!

Efendim film esnasında zaman geçmek bilmediğinden bendeniz de acizane zat-i alimi bu fırsattan istifade sosyolojik çıkarımlara adadım. Açıkçası ilk olarak zamanın neden geçmediğini düşündüm. Fakat o da ne? Quantum ile açıklayamadığım bu durum önce beni bu ülkenin gidişatına dair büyük endişelere garketti! Fakat ardından sebebini buldum ne mutlu ki. Şimdi dilerseniz ilk olarak bunu paylaşayım sizlerle: Efendim film esnasında zamanın geçmemesinin ana nedeni, filmde sanatsal bir yön bulunmayışı. Ben hani biraz sürrealist eksende işlenmiş, misal göreceliliği konu alan ve derin bir agnostik bilinçaltı barındıran konuları yeğlerdim! Hem ne metafictiona ne de flashbacklere de başvurulmamış. Maalesef bunlardan da öte Recep ivedik nedense sabit bir karaktere sahip. Ne çoklu kişilik(kişilik bölünmesi) ne şizofreni ne obsesyonal semptomlar hiçbirisi yok! Ki hepsini geçtim sadece bir tane Recep ivedik var, gözlerim bir adaptation hadi o da olmadı en azından bir dr. jekly aradı doğrusu. Fakat nafile efendim nerede! işte efenim bu filmin en büyük eksisi. Bunun haricinde, kulaklarıma da hitap etmedi maalesef, hani biraz daha düşünülebilirdi müzikler üzerinde. Misal bir sample kullanımı olmaması, üflemeli çalgıların eksikliği... bunlar üzdü gerçekten beni. Filmin süresi de maalesef çok uzun geldi bana, 100 dakika çok fazla efendim, 25 dakika yeterdi bilemediniz yarım saat. Laf aramızda kısa metrajlı filmler daima kişisel tercihimdir benim. Karpuz kapuğundan gemiler geldi bakın şimdi aklıma, şimdi de Kandiya Güneşini iple çekmekteyim...

Filmin haricinde açıkçası salondaki ambiansta benim algı skalamda olumsuz derecelenen faktörlerden birisi oldu. Bu arada ilginç bir detay, salonda birçok başlarını kapatmış hanımla karşılaştım. Sanırım yeni moda olsa gerek, daha evvel televizyonlarda falan görürdüm bu tür şeyleri ama sanki biçimi böyle değildi, hani biraz daha nasıl diyeyim tarz sahibi geldi bana bu moda. Aman efendim neticede çok da önemli değil, moda değil mi hem, gelecek sene de mini etek bakarsınız yeniden moda olur ona dönerler bu sefer de değil mi ama? Bunun haricinde, salonda çok kesif bir koku vardı. Sanırım ayak kokuyordu ya da ter ya da her ikisi birden. insanlar da hiç çevrelerine aldırmadan yüksek sesle gülüyorlar ve dahi birbirlerini de kendi güldükleri yerde arkadaşlarının da gülmesi için dürtüyorlardı! Bu nasıl bir avamlık, görgüsüzlüktür anlamadım doğrusu. Hiç topluluk içinde böyle yüksek desibel yaratacak şekilde gülünür mü efendim? Gülünecek bir şey olsa gam yemem ama bu komedi değil, pisliğin, basitliğin önden gideni! Üstelik ne acıdır ki ses kirliliği kavramından da bihaber bu güruh! Birbirlerini dürtmelerini de bilmeden de olsa kolektif bilinçaltı oluşturma çabalarının bir tezahürü olarak addedebiliriz sanırım.

Evet neticede toparlamak gerekirse, filme 10 üzerinden hiçbir şey vermiyorum üstad-ı azamlar! Kesinlikle tavsiye ve tasvip de etmiyorum hiçbirinize. Eğer ki hayatınızdaki bu koşuşturma içinde takribi 100 dakikalık bir molaya ihtiyaç duyarsanız beni arayın bir yerde buluşalım ve sohbet edelim sizlerle uzun uzun. Unutmayın ki sizlerin derdinden çok iyi anlayan ve size çare olmak için durmaksızın okuyan, araştıran, gözlemleyen, hem düşünen hem de düşündüklerini sizlere de sunabilmek için oradan buraya taşınan bir kardeşiniz yazdı bu satırları.